21 Şubat 2018 Çarşamba

Çin'de Cenaze Töreninde Cinsel İlişki Kalıntıları...


Çin, kırsal bölgelerdeki cenaze törenlerinde striptiz yapılmasını gecikmeli uygulamayla yasaklamaya hazırlanıyor.
Çin Kültür Bakanlığı, geçtiğimiz ay, cenazelerde, düğünlerde ve geleneksel Çin Yeni Yılı kutlamalarında "striptiz" ve diğer "müstehcen, pornografik ve kaba performansları" sona erdirmeyi hedeflediğini duyurdu.
Çin'de cenazelere katılan striptizcilere yönelik "müstehcen" performansları kısıtlama yönündeki ilk adım 2006'da, ikinci adım ise 2015'teki kampanyayla gelmişti.
Kültür Bakanlığı'nın internet sitesinde yapılan açıklamada, cenazelerdeki striptiz performanslarının Henan, Anhui, Jiangsu ve Hebei başta olmak üzere 19 ilde yoğunlaştığı belirtildi.
Çin'de kırsal kesimdeki bazı topluluklar, cenazelere daha büyük katılımın ölüleri onurlandırdığını, onlara şans getirdiğini ve gelir kazandırdığını düşünüyor.
Bazı uzmanlar ise erotik gösterilerin doğurganlığa saygı anlamına geldiğini vurguluyor. Medya profesörü Kuang Haiyan, The Global Times'a verdiği demeçte, "Kültürel antropoloji yorumuna göre, bu üremeye dönük saygıdan gelen bir ibadet. Dolayısıyla cenaze töreninde erotik performans sadece bir kültürel öğe" açıklamasında bulundu.
Yeni kampanyanın, cenaze giderleri için kişilere mali bir yardım öngördüğü bildiriliyor. Medya ise sıklıkla, gösterilerin Çinli ailelerdeki çökme ve materyalizmi artırdığı yönünde suçlayıcı programlar hazırlıyor.





















13 Şubat 2018 Salı

Musevilerde Brit Mila-Sünnet Sözleşmesi


Musevi yayın organlarında yazılan haliyle Brit Mila:

Brit Mila ya da diğer bir adıyla sünnet, Yahudi çocukları doğduktan sekiz gün sonra yapılır.
Bu prosedür, moel; yani Yahudi kurallarına uygun olarak yetiştirilmiş ve sünneti de içeren kapsamlı bir eğitim görmüş kişi tarafından gerçekleştirilir.
Brit Mila'da, moel; bebeğe bir Yahudi adı verildikten sonra bebeğin sünnet derisini alır ve üreme organından kan akıtır.

(Not: Bebeğin sünnet edilen organından akan bu kan, dini görevlilerce emilmektedir-BN)
Neden Brit Mila
Brit Mila' nın sözlük anlamı "sünnet sözleşmesi" dir. Yahudi dinin babası olan Avraam, tarihte ilk Brit Mila olan kişidir ve kendi kendini sünnet etmiştir.
Avraam, kendi soyundan gelenlere büyük bir sadakatla Tanrı' ya hizmet etmelerini öğreteceğine dair yemin etti. Buna karşılık Tanrı, Avraam' ın soyunun hayatta kalacağını garanti edeceğine dair söz verdi. Bu İbrani ailesi, Yahudi olarak bilinen ve hala soyu devam eden İsrael milletini oluşturdu.
Tanrı, Avraam'a dünyada insanlar var oldukça Yahudilerin de olacağının teminatını verdi.
Tanrı, Avraam'a dünyada insanlar var oldukça Yahudilerin de olacağının teminatını verdi. Tanrı ile Avraam arasındaki bu sözleşme ya da diğer bir deyişle anlaşma, sünnet kanunu olarak kabul edildi.
Bugün, Yahudiler sünnet olayını yerine getirirken, bu sözleşmeyi sürekli kılıp, çocuklarını verilmiş olan bu ebedi sözün bir parçası yapmış oluyorlar.
Derin Anlam
Brit Mila'nın, erkek çocuk doğduktan sekiz gün sonra yapıllması Yahudi toplumunun sonsuz sürekliliğini ifade eder.
Tora' da bahsedilen bütün sayıların büyük bir önemi vardır; örneğin altı sayısı; dört yönü (kuzey, güney, doğu ve batı) yukarı ve aşağı olan fiziksel dünyayı; yaratılışın altı gününü ve haftalık altı çalışma gününü temsil eder.
Yedi, bedenselliğe manevi bir öğe katar, sekiz ise tamamıyla bedenselliğin sınırını aşar.
Yedi, bu fiziksel dünyaya manevi bir öğe katar. Yedinci gün olan Şabat, yaşamımıza manevilik katmakla beraber fiziksel dünya aleminin içinde yerini daima korur. Diğer taraftan sekiz, tamamıyla bedenselliğin sınırını aşar. Örneğin, Hanuka' nın sekiz gün mucizesi doğa üstü olmakla beraber doğal kuralların ve standartların ötesindedir. Sekiz, gerçekliğin daha yüksek boyutunu temsil eder.
Tanrı, Avraam' ın çocuklarının tabiat kanunlarına meydan okuyan millet olarak sonsuza kadar hayatta kalacaklarını garanti etti. Tarih, bunun en güzel ispatlarıyla dolu, yerıüzündeki en güçlü milletler bile er geç yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlar; Mısırlılar, Yunanlılar ve Romalılar bu durumun en belirgin örnekleridir. Fakat Yahudiler sayısal olarak çok fazla olmamalarına rağmen hala buradalar, hayattalar ve iyiler.
Sekizinci gün yapılan Brit Mila bize Yahudilerin hayatta kalmalarının doğal bir fenomen olmadığını , ancak doğaüstü olduğunu gösterir.Yahudilerin hayatta olmaları tabiat kanunlarına meydan okuyor. Bu da sünnet işaretinin neden üreme organına yapıldığını açıklıyor ` bu Yahudi toplumunun kökünün asla yok olmayacağı düşüncesini simgeliyor.
Buna ek olarak Brit Mila, spesifik olarak güçlü fiziksel arzularımızla özdeşleşen bölgeye yapılıyor, bu bize vücudumuzun yükselen isteklerine yetki vermemizi sağlıyor.
Eğer 8.gün Şabat'a ve bayram gününe rastlıyorsa Brit Mila iptal edilmez, aynı gün yapılır.Fakat çocuk sezaryenle dünyaya gelmişse bu ertesi hafta içinde bir güne ertelenir.
Adet Olan Sünnetin Amaci
Brit Mila' nın tercümesi sünnet sözleşmesinden ziyade sünnet olarak geçer, Fazlalık olan sünnet derisinin alınması mitzvanın en önemli unsurunu içerir.
Tanrı ile Yahudi toplumu arasında yapılması amaçlanan sözleşme ile sünnet arasında bir bağlantı kurulmalıdır.
Gerçekten, Tanrı ile Yahudi toplumu arasında yapılması amaçlanan soy sözleşmesi ile sünnet arasında bir bağlantı kurulmalıdır.
Bu nedenle, bu emri yerine getirme amacı olmadan tıbbi sünnet olan kişi, bu mitzvayı tam anlamıyla yerine getirmek için onu takip eden prosedürleri uygulamalıdır. Onu takip eden prosedür diğerlerine nazaran daha ağrısızdır, sadece üreme organından kan akıtmayı içerir ve bu işlem Brit Mila adı altında gerçekleştirilir.
Kişisel Taahüt
Yahudiliğin devamlılığının sırry, insanın Tanrı'ya olan kişisel taahüdünü kuvvetlendiren Brit Mila'da gizlidir. Başarıya ulaşır ulaşmaz bu toplumsal taahüt kendiliğinden ortaya çıkar.
Avraam, kendi sünnet sözleşmesinde, soyundan gelenlere kusursuz bir sadakatla Tanrı' ya nasıl hizmet edeceklerini öğreteceğine dair yemin etti. Bu Brit Mila' nın özüdür - bu bireyin Tanrı'ya olan kişisel taahüdünü temsil eder. Bireyin Yahudilikle toplumsal kişiliği arasında gerçekten pozitif birşey vardır ama Brit Mila mitzvası bize kişisel taahüt olmadıkça dayanmanın çok zor olduğunu öğretir." (Sevivon)










9 Şubat 2018 Cuma

Köpek Kavramının Hitit Yazınında Kullanımı Üzerine

Mama Kralı Anum Hirbi'den  Kaniş Kralı Warşama'ya iletilen tablet..

Köpek kavramının Hitit yazınında "insan=köpek" olarak da kullanımı üzerine...





1-3) Mama rubā’um’u Anum-hirbi Kaniş rubā’um’u Warşama’ya şöyle söyler:

4-8 ) “Sen bana bir mektup gönderdin (orada) şöyle dedin: ‘Taişamalı benim kölemdir, onu ben yatıştıracağım. Fakat sen kölen Sibuhalıyı yatıştırıyor musun?

8-12)   ‘Mademki Taişamalı senin köpeğindir, niçin başka krallarla münakaşa ediyor?

13-16) Benim köpeğim Sibuhalı diğer krallarla münakaşa ediyor mu? Taişamalı bir rubā’um mudur? Bizim aramızda üçüncü bir rubā’um olmalı mı?

 17-23) Düşmanım beni yendiği zaman, Taişamalı ülkeme akın edip on iki şehrimi tahrip etti (ve bu şehirlerin) sığırlarını ve koyunlarını alıp götürdü.

 23-24)  O şöyle dedi: ‘rubā’um ölmüştür.

 24-29) Bu sebepten avcının tuzağını kaldırdım’ O, ülkemi koruyacak ve beni cesaretlendirecek yerde, ülkemi yakmakla kalmadı, dumanı da pis kokuttu.

 29-34) Baban İnar Harsamna şehrini dokuz yıl boyunca muhasara ettiği zaman benim halkım senin ülkene akın edip tek bir sığır veya koyun öldürdü mü?

 34-37) Bugün sen bana mektup yazıp şöyle diyorsun: ‘Benim için yolu niçin serbest bırakmıyorsun?’ Yolu senin için serbest hale getireceğim
(Onbir satır hasarlı)

 49-51) Sen bana bir mektup gönderdin ve şöyle dedin: ‘Yemin edelim’. Önceki (ettiğimiz) yemin yeterli değil mi?

 52-57) Senin elçin bana gelsin, sonra benim elçim sana gitsin. Tarikutana gümüş yerine taşları mühürleyip (burada) bıraktı. Bu (hareket) tanrılar (nazarında) iyi midir?











https://www.kayseri.bel.tr/uploads/pdf/kultepe_kanis.pdf



















6 Şubat 2018 Salı

Mezopotamya tapınaklarının "kutsal fahişe kadınları"









Mezopotamya tapınaklarının "kutsal fahişe kadınları"ndan kilise ve manastırların rahibelerine geçiş binlerce yıllık bir süreç gerektirmiştir. *** 

Eski Ahit'te, Sara dönemi ile birlikte, 'kız kardeşim, karım' akrabalık terimine, 'kısır olmak' motifi de eklenmektedir. Aktarıma göre, Sara ile Sara'nın gelini Rebekka ve Rebekka'nın gelini Rakel... hep 'kısır'dılar… Demek ki, Adem ve Nuh soyunu sürdüren peygamberler olan Abraham, onun oğlu İshak, İshak'ın oğlu Yakup, hep 'kısır' olan kadınlarla evlenmişlerdi. 

Sara, Rebekka ve Raşel'in 'kısır'lıkları, Eski Ahit’te üstelik özel bir vurgu konusudur. Abraham, oğlu İsak ve İsak’ın oğlu, Abraham’ın torunu Yakup'un karılarının bu 'kısır ve kocalarının kız kardeşleri” olma özelliklerinin bir arada buluşması ve üç kuşak boyunca sürmesi olgusu, din bilginlerimizin ve toplumbilim uzmanlarımızın dikkatini yeterince çekmiş görünmüyor. Eski Ahit'in 'kısır, kızkardeş, eş-karı' özellikli kadınlarının üç kuşak boyunca sistemli devamı, bir tesadüfe bağlanamaz. Eski Ahit’in din adamları, bu 'kısır' kadınların hepsi sonradan 'çocuk sahibi oldukları' için, konuyu tanrısal mucizeler kapsamında ele almış ve orada da durmuşlardı. (*1) 

İnsanbilim bakımından, 'kısır, kız kardeş, eş' motifinin temellerini de ortaya koymak gerekiyor. Eski yazılı yasaların açıklayıcı hükümleri ile dini kurumlar içinde muhafaza edilmiş geleneğin günümüze taşıdığı, rahip ve rahibeler için genel olarak kullanılan 'erkek kardeş', 'kız kardeş' akrabalık terimleri, bu konuyu irdelerken bize ip uçları vermekte, yol göstermektedir. Tapınaklara adanmış ve ödevi yabancı toplum birim erkekleri ile yatmak olan kutsal fahişeler, süreç içinde hiyerarşik bir yapı kazanmış ve kendi içinde farklı özellik taşıyan kutsal kadın alt kategorileri oluşmuştu. 

Hammurabi yasalarında, Entum, Sugitum, Naditum, Sal. Zikrum, Kadiştum veya Kulmaşitum olarak anılan 'Kutsal Fahişe'ler, gelişme içinde hıristiyan tapınak ve manastırlarında 'kız kardeş' rahibe olarak da karşımıza çıkacak olan "kutsal genel kadınlar"dan başkası değildir. Sara,Rebekka, Raşel gibi "Bakire Meryem" de, "kocasına çocuk temin eden" türdeki "kısır" veya "bakire" kategorisinde bulunuyor olmalıydılar. Kutsal fahişelerin her farklı kategorisinin tüm özelliklerini eski yazılı yasalardan tam olarak ortaya çıkarmak mümkün değilse de, yine de, özellikle Hammurabi Yasaları, bu noktada hayli geniş bilgi vericidir. 

Örneğin, eski yazılı yasalarda, sonradan 'kısırlık' olarak yorumlanacak olan, 'kocasına çocuk temin et(me)mek' biçimli ifade, Kutsal Fahişe'lerle ilgili hükümler içerisinde yer alıyordu ve bu terimler “kocasına çocuk doğurmak” ifadesinden özellikle farklı tarzda ifade ediliyordu. Kanun metinlerinin dilinde, “çocuk temin etmek” ile “çocuk doğurmak” farklı iki edimin tanımlarıydı ve farklı fiil kökleri kullanılarak anlatılıyordu ve farklı iki hukuki statüye denk geliyordu. Tapınak veya manastır kutsal fahişelerinin başlangıçta, özel evlilik haklarının bulunmadığı hemen hemen kesindir. Onlar, yabancı erkeklerle cinsel ilişki yükümlülüğünde olan ve bir tek erkeğe ait olamayacak olan 'genel kadın'lardı. Buna karşılık, Hammurabi Yasaları döneminde ise, öyle anlaşılıyor ki, Kutsal Fahişelerin en azından bir bölümü, tek bir bir erkekle evlenebilme hakkına kavuşmuş durumdadır. 

Bu yasalarda, kutsal fahişelerin Sugitum olan bölümü, doğurduğu çocuğu kocasına verebilmekte, 'kocasına çocuk doğurmak'taydı. Fakat, daha eski geleneklerin onlar üzerinde toparlanmış gibi göründüğü Naditum olarak adlandırılan Kutsal Fahişe kategorisindekiler, şimdi artık evlenebiliyor olsalar da, ya onların çocuk yapma yenetekleri ortadan kaldırılmıştı, ya da, doğurdukları çocukları kocalarına değil, ait olduğu toplum birimine ,Tapınak veya manastırlara devretmek zorundaydılar. Eski toplumda, süreç içinde asıl eğilim halini alan, bir kadının, “kocasına çocuk verme yükümlülüğü”, doğurduğu çocuğu kocasına devretmeyen Naditum olan kutsal fahişenin, bir cariye satın alarak , bu cariye aracılığıyla, 'kocasına çocuk temin etmesi' biçimiyle aşılmış gibidir. 

Bu bakımdan, Akado-sammaru toplumunda, 'çocuk doğurmak' ile 'çocuk temin etmek' başlangıçta birbirinin tam tersi, zıddı olan iki hukuki kavram olarak yasa diline de girmişti. 'Çocuk doğurmak' ve 'çocuk temin etmek' kalıpsal terimleri, bu yasa metinlerinde itina ile birbirinden ayrılmış ve farklı fiiller olarak kullanılmıştı. 

Hammurabi Yasaları, 'doğurmak' ve ' temin etmek' farklı fiillerini yanyana kullandığı özel bir hükümde şöyle demekteydi: "§ 137 -Eğer bir adam, ona çocuk doğuran bir Sugitum'u veya ona çocuk temin eden bir Naditum 'u boşamaya karar verirse, ...." Demek ki, Sugitum, kocasına 'çocuk doğuran' bir kutsal fahişe kadın ; Naditum ise kocasına 'çocuk temin eden' kutsal fahişe kadın idi.






















































https://www.facebook.com/pg/T%C3%BCrkiye-Bilimsel-Ateistler-Birli%C4%9Fi-TBAB-244601975575113/photos/?tab=album&album_id=1568796026489028

http://toplumvetarih.blogcu.com/eski-ahit-te-kisir.../270274

https://www.youtube.com/watch?v=xmyukQ1-3ws