13 Aralık 2013 Cuma

"Serdar Kaan" ve-ya "Pante"den İntihal Örnekleri...

"Türkiye Bilimsel Ateistler Birliği" ve "Toplum Ve Tarih" kamuoyuna açıktır.

Referans verme koşuluyla onlardan alıntı yapılması normaldir.

Bir dizi kişi, referans vermeden ve fakat bütünlüğünü bozmadan yazılarımızı alıp aynen yayınlamış ve sanki kendilerine ait bir yazı imiş gibi, üzerlerine de isimlerini yazmıştır.

Biz şu ana kadar, yazılarımızın yapısını bozmadan, kendi isimleri ile yayınlayanlara karşı ciddi bir girişimde bulunmadık. Çünkü burada asıl olan görüşlerdi; onların tanınmasıydı.Yazının ana yapısı bozulmadığı için, konuyu araştıran her kişi, kısa zaman içinde o yazıların asıl yazarına ve asıl kaynağına kolayca ulaşabilirdi.

Fakat bazıları, hem bizim yazılarımızın yapısını, anlayışını bozmuşlar; hem de alıntı yaptığı , yazılarımızdan yararlandığı halde, o yazılara referans vermeme yolunu seçmişlerdir. Biz onları uyarıyor ve intihalci olarak nitelemeye hak kazanıyoruz.

"Serdar Kaan" ismini kullanan "Pante" de, onlardan sadece birisi...Yakın zamanda bir tesadüf sonucu bazı intihal örneklerini görüp kendisini uyardık. O epey zaman önce, www.turandursun forumunda da bu intihalleri yapmış; ne yazık ki, o forumda bulunan hiç kimsenin bu tutuma karşı tavır almadığı anlaşılıyor. O forumlarda şu anda da yayında olan yazısında, bizden neleri satır satır veya fikirsel olarak aldığı kolaylıkla görülmektedir. "Serdar Kaan" ve-ya namı diğer "Pante", yazılarında bazen bizim referansımızı da vermiş; bazen de, yazımızdan bölümler veya fikirler almış, onlar kendi "teorisi" imiş gibi pişkin bir tutumla yayınlama yolunu seçmiştir.

Onu bir ay kadar önce, yazılı olarak uyarmıştık.

Serdar Kaan-Pante'nin yüksek perdeden boş laf atmak yerine, özür dileyip referansımızı yazısına eklemesini tercih ederdik.

Ama o, pişkin tutumuyla, konuyu zamanla unutturacağını düşünmüş olabilir. Fakat böylece bizi yeniden bir vakit kaybına zorladı.

 
Serdar Kaan :

Bilimsel Felsefe bloğuna atılan mesajın anlamı nedir? Kara Çarşafın Kökeni konusunda İntihal imasında bulunulmuş.Ne demek oluyor bu? Hangi cümlelerim sizden alınma? İlk kez açıyorum bu sayfayı. Hiç yakışmadı. Şimdi gericilerle mücadele bitti, panteistlere iftira ederek çatışma yolunu mu seçtiniz? Ayıp oluyor.

***

Türkiye Bilimsel Ateistler Birliği TBAB:

İlk kez açtığınız bir sayfanın yazılarını doğal olarak hiç görmemiş olmalısınız ama, nasılsa, Toplum-Ve-Tarih sayfalarının yazılarından aktarmalar yapmışsınız, bazen referans vererek, bazen de referans vermeden...

Bunların neler olduğunu sizin daha iyi bildiğinizi düşünüyoruz.
Asıl yakışıksız davranış, başkalarının emeğine saygısız davranıştır.
Düzelteceğinizi umuyoruz.

                                                                 
 
 
 
 



"Beyin bedava" deyip fikirleri ordan burdan intihalle almak pek "seviyeli" bir tutum değildir...
 





Serdar Kaan-Pante, "Hangi cümlelerim sizden alınma?" diye sormuş bize...

Bilmiyor olması ihtimalini gözeterek aşağıda aktarıyoruz.
Umalım 'tesadüf'le açıklamasın!...
 



 Pante'nin "Yazısı"ndan:
[Sümer ve Babil döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca yabancı erkeklere sunulmuş ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden
ötürü, baslangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de kendi içinde çeşitli kademelere sahip yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı. ]

----
TOPLUM VE TARİH:

“Sümer ve Babil” döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca, “yabancı erkek”lere sunulmuş bu ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden ötürü, başlangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de, kendi arasında çeşitli kademelere sahip olan yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı. "
http://toplumvetarih.blogcu.com/turban-ve-asur.../270196

                                                                      


Toplum Ve Tarih'te tam 10 yıl önce 18.12.2003 tarihinde yayınlanmış makale....
 

Pante veya Serdar Kaan intihalci tutumunu resmen kabul etmiş oluyor...
 





 
"Örtünme" deyince bundan sadece "kadın örtünmesi"ni anlayıp, bu konudan hareketle "kadın aşağılanması" üzerine "teoriler" ("Pante-Serdar Kaan" rümuzlu kişi-ler üstelik çalışmalarımızdan intihal yoluyla uyduruk teoriler üretip, adına da "bilimsel felsefe" vb. diyorlar...) oluşturuyorlar...

Oysa, eski toplumda ve dinlerde "örtünme", sadece kadınların değil, erkeklerin de içinde oldukları bir toplum...
sal sorunu ifade eder.

Kadının çarşafla "örtünmesi" ile, erkeğin "pelerin"le, "ihram"la, "kippa" ile, takke ile "örtünmesi" arasında özde bir fark yoktur.

Aslolan konu, erkeklerin neden avuç içi kadar kippa ile, takke ile "örtündüklerini" de açıklığa kavuşturmaktır!

O zaman göreceğiz ki, örtünme "cinsel" nedenlerden çok daha önce, "tek tanrıcılık" yolundaki toplum birimlerin erkek ve kadınlar üzerindeki "aidiyet belirlenim sembollerinin gizlenmesi"nin aracı olarak ortaya çıkmıştı...




                             Virgül değiştirmeden intihal için cesur bir "beyin"miş!
                                          http://toplumvetarih.blogcu.com/olum-kultu-ve.../270112

"Pante" rümuzu kullanan şahıs Turan Dursun sitesi forumlarına, copy-past yöntemiyle yazılarımıza adını koyup yayınlıyor.... Ve herkes bu intihali-hırsızlığı seyrediyor... bilmediklerinden mi....Hırsız sever toplum oluşumuzdan mı...


 
"Seviye" demek, her şeyden önce, düşünsel alanda hırsızlığı red eden bir etiğe sahip olmak demek.

"Pante", "Serdar Kaan-gil" namı ile gezinen şahsı, uyarılara rağmen intihalci tutumunu düzeltmediği için, "tanıtmak" zorunda kalıyoruz.






18 Ekim 2013 Cuma

ARŞİV


TÜRKİYE BİLİMSEL ATEİSTLER BİRLİĞİ 



2011 EYLÜL





























EKİM









KASIM


 ARALIK


2012 OCAK

NİSAN

MAYIS





HAZİRAN



EKİM






KASIM












2013 TEMMUZ

































AĞUSTOS















EYLÜL

EKİM


16 Ekim 2013 Çarşamba

Su (Nehir - Göl) Vaftizinin Kaynakları

Su ve Ateşle Vaftizin Kaynakları

06.03.05

Nehir-su (Tanrısı) motifi, eski yazılı yasa hükümlerinde, suçlunun boğulduğu ve sanığın masumiyetinin anlaşıldığı bir kutsiyet ögesi biçimiyle kullanılmaktadır.

http://toplumvetarih.blogcu.com/su-ve-atesle-vaftizin-kaynaklari/2712641

***

Kurban ve İsa'nın vaftizi...

Ateş kültünün etkili olduğu bölgelerde, ateşten atlama, ateşte yürüme, ateş yeme, ateş söndürme gibi görenek kalıntıları, insan kurbanın ateşte kızartılarak yenildiği bir yamyamlık dönemine işaret eder. Bireyin ateşle arınması, ateşle vaftizi, böyle bir yamyamlık ve onu takip eden bireyi ateşe atarak kurban etme döneminin son derece soyutlanmış dini terimlerle anlatılmasından başka bir şey değildir. Hristiyanlıkta suçlunun ateşe atılarak yakılması, ölen bireyin cenazesinin ateşte yakılması geleneği de ateş kültü döneminden kalmadır.

Ateş kültü ve kurbanın ateşte kızartılması kuralı, ‘su’ merkezli kurban sunumunun karşıtı olarak Sümer başlangıç topluluklarından itibaren ayrıştırılmış görünüyor. Ateş ve su iki karşıt öğe olarak ayrıştırılmıştı. Anlaşılıyor ki ’Su’ ögesi, Apsu, bu topluluklarda ‘yer’in, Enki’nin himayesindeydi. Ateş kültü ise, Gök’le özdeşleştirilmişti. Enlil, ateş ve göklerin temsilcisi gibi algılanıyordu. Kuran’da Adem’in Yer’den, şeytan’ın Ateş’ten yaratıldığının düşünüldüğünü görmüştük.
...
Eski yazılı yasalarda ırmak, “Nehir” yani “Tatlı su” bir cezalandırma ve aklanma aracı olarak kullanılıyordu. Gılgamış, nehre atılmış ölüler görmüştü. İlyada’da Patraklos’un anısına Menderes Nehri’ne atılan canlı hayvan ve insanlar, kurban edilmişti. Enlil ve Enki’nin cinsel ilişki kurdukları genç kızlar, önce kutsal ‘saf ırmak’ta yıkanmış olmalıydılar. Bütün kutsal evlilik törenlerinden önce Tanrıça veya onun yerine geçen rahibe, kutsal yıkanma töreninden geçmek zorundaydı.

Su ile ‘arınma’ kutsal edimlerinde, fiziksel bir temizlenme söz konusu değildir. İslam’da da suyun bulunmaması halinde “toprakla abdest” alınması hükmü, hem eski Sümer geleneğinin toprak-su ikilisinin ilişkisine dayanmaktadır ve hem de abdest’in fiziksel temizlik olarak değil, su ile arınma, “vaftiz” olarak ortaya çıkmış olduğuna işaret etmektedir. (2)

İslam’da zemzem, Hristiyanlıkta vaftiz suyu, içme ve arınma özelliklerini barındırmaktadır. İlyada’da ziyaretçi, her şeyden önce evin erkek veya kadını tarafından bütünüyle yıkanmalıydı. Lut, melek misafirlerinin ayaklarını yıkamaya önem vermişti. Vatikan papası, TV’lere yansıdığı şekliyle, öteki rahiplerin ayaklarını kutsal su ile yıkayıp öpmüştü. ’Gelin-damat hamamı’, düğün öncesi arınmanın toplumsal göreneklerde devamı olarak da yaşamaktadır. Ortaya çıkış gerekçeleri bakımından ‘su’ burada, fiziki bir temizlik ögesi olarak ele alınamaz. Ölen bireyin, yakılacak bile olsa, soğuk, ılık veya kaynar su ile yıkanması kuralı, ölü yamyamlığının eski biçimlerini veriyor ise, abdest, vaftiz, ırmaklara ilişkin yasaklar, gelin –damat hamamları vb. de, bireyin suya atılma, suda öldürülme, ırmakta sembolik olarak ölme ediminin bir göstergesi olarak ele alınmalıdır. (3)

Su ile arınma, vaftiz, Mezopotamya eski toplumlarında o denli önemlidir ki ”baba-oğul-kutsal ruh” özelliklerini üzerinde toplamış İsa Mesih bile, peygamberlik veya Tanrılık özelliğini tam olarak, ancak Şeria nehrinde Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra kazanabilmişti:

“Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile'den Şeria Irmağı'na, Yahya'nın yanına geldi.

Ne var ki Yahya, "Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken, sen mi bana geliyorsun?" diyerek O'na engel olmak istedi.

İsa ona şu karşılığı verdi:


"Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir. "

O zaman Yahya O'nun dediğine razı oldu.

İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı'nın Ruhu'nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.

Göklerden gelen bir ses,

"Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum" dedi. ”(Matta. 1: 9-11; Luk. 3: 21- 22)

İsa’nın nehirde vaftizi, peygamber-Tanrı olarak ‘müjde’yi duyurmak yolunda yerine getirilmesi gereken yükümdü. 40 günlük oruç dönemi ve şeytan tarafından denenmesinden sonra hemen ‘müjde’sini duyurma çalışmasına başlayacaktır. (4)

İsa’nın Şeria Nehri'nde vaftizi ile Ganj’da budist erkek ve kadınların vaftizi, aynı temel gerekçelere sahiptir: Bireyin su aracılığıyla, su kullanarak kurban edilme eyleminin sembolik yerine getirilişi..!

                                                   http://toplumvetarih.blogcu.com/su-ve-atesle-vaftizin-kaynaklari/2712641









Dört Çeşit Su Vaftizi!

Didache’den ilk Hristiyanların vaftiz konusunda tek bir yöntem değil de üç değişik yöntem kullandıklarını öğreniyoruz. Didache şöyle diyor:

“Birinci ve en çok kullanılan yöntem Yahudi geleneğinden gelen nehirde, gölde ya da denizde yani duran ya da hareket eden suya tamamen batırmak ve çıkarmak şeklindeydi.

İkinci yöntem ise eğer bunu yapamazsanız vaftiz olacak kişinin üzerinden su dökerek de vaftiz edebilirsiniz.

Eğer bunu da yapamıyorsanız elinize aldığınız suyu kişiye serperek de vaftiz edebilirsiniz.”
 

                                http://www.katolikkilisesi.com/apolojistikbabalar.html










21 Feb 2012, Jerusalem, Israel --- epa03115464 
South American Christians in the Jordan River during a Baptism ceremony at the popular Baptism site at Yardenit, before the Jordan River exits into the Sea of Galilee, in northern Israel, 21 February 2012. 
The site is a popular destination for Christians and Baptists who visit Israel and retrace the footsteps of Jesus Christ in the holy land.
 EPA/ABIR SULTAN ---
 Image by © ABIR SULTAN/epa/Corbis © Corbis. All Rights Reserved.

                                                       ***
                        Mideast Israel Palestinians Jordan River

FILE - In this Tuesday, April 14, 2009 file photo, an Orthodox Christian pilgrim immerses herself in a tub of water taken from the Jordan River after it was blessed during a baptism ceremony at Qasr-el Yahud near Jericho, in the West Bank, during Holy Week. The Israeli government and environmentalists are sparring over the safety of a baptism site on the Jordan River. The green group Friends of the Earth-Middle East says the site known as Qasr el-Yahud is unsafe for baptism because of the amount of sewage pumped into the famous river from Israel, the West Bank and Jordan. 

(AP Photo/Bernat Armangue, File) AP


jordan3

Christian pilgrims dunk themselves in the Jordan River during a ceremony on the Jordanian side of the baptismal site known as Qasr el-Yahud near the West Bank city of Jericho January 18, 2011. Orthodox Christians flocked to the Jordan River to celebrate the feast of the Epiphany at the traditional site where it is believed John the Baptist baptised Jesus Christ.

 REUTERS/Baz Ratner (JORDAN - Tags: RELIGION) REUTERS






















                                                  http://www.facebook.com/media/set/...



                                            Mideast Iraq

A young girl is seen before her baptism in the Tigris river during a celebration marking "Banja" or Creation Eid in central Baghdad, Iraq, Saturday, March 19, 2011. Iraqi Sabaean Mandeans --an ancient religious sect that views the Bible's John the Baptist as savior, submerge themselves in the Tigris in the annual five-day ritual. 

(AP Photo/Maya Alleruzzo) AP

                                                             Sabian sect keeps the faith - USATODAY.com

                                                                                  www.usatoday.com









            A baby is baptised during a mass baptism ceremony in Tbilisi


                 Greek Orthodox baptismal ceremony in the Jordan river









                                          Soğuk Suda İsacı Vaftiz


YORK, ENGLAND - APRIL 07:
 Archbishop of York Dr John Sentamu baptises a local church goer in a water tank during an Easter Saturday ceremony on April 7, 2012 in York, England. Baptism of adults by total immersion is a symbolic ritual signifying a believer's death to their old life and a re-birth in Christ. New Christians are baptised into the faith the day before Easter Sunday which celebrates the resurrection of Jesus, three days after his execution on the cross.
 (Photo by Bethany Clarke/Getty Images) 2012 Getty Images


A Georgian Orthodox Church priest baptises a baby during a mass baptism ceremony at the Sameba Trinity cathedral in Tbilisi on January 19, 2011. AFP/Getty Images




PALESTINIANS-ISRAEL

An Ethiopian Orthodox Christian priest baptises a boy with water from the Jordan river during a ceremony at the baptismal site known as Qasr el-Yahud on the banks of the Jordan River near the West Bank city of Jericho January 19, 2012. Orthodox Christians flocked to the Jordan River on Thursday to celebrate the feast of the Epiphany at the traditional site where it is believed John the Baptist baptised Jesus Christ. 

REUTERS/Ronen Zvulun (WEST BANK - Tags: RELIGION) REUTERS




jehowah.0803

080802 Duluth, Ga. (ALL CQ) Gary Poole, left, and Theophilus Cooper, both take turns to perform the baptism ceremony during the annual convention of Jehowah Witnesses at The Arena at Gwinnett Center Saturday, August 2, 2008. The annual convention is being hosted at The Arena over 3 successive weekends which will end August 24th. 

Photo by Vino Wong / vwong@ajc.com AJC 2008












 Mersin-Mut-Alahan manastırında haç biçimli vaftiz havuzu...

 
Ordu - Ünye - Aya Nikola Kilisesinden.... Yukarıdaki fotoğrafta görülen harabe Aya Nikola Kilisesinin vaftiz havuzudur. Kiliseden günümüze ancak bu kadarı ve adanın üzerinde birkaç yarım duvar ulaşmıştır. Yunanistan'dan gelen daha önce Ünye'den göç etmiş Rumlar burayı bilirler ve ziyaret ederler ve bu taşı öperler. Deniz zaman zaman çekilerek adaya yürüyerek geçişe izin verir. Adanın üzerinde kayda değer bir şey kalmamıştır.
http://toplumvetarih.blogcu.com/.../9315074


***



Ayasofya müze olduktan sonra 1943 yılında ilk kazılar başlayınca vaftizhane avlusunda da kazı çalışmasının yapıldığını ifade eden Dursun, ''Evliya Çelebi havuzdan bahsediyor. Hazreti İsa'nın bu büyük havuzda vaftiz edildiği iddia ediliyor, bir efsane ve halk söylemi olarak ki doğru değil. Havuz restorasyonlar sonucunda görülebiliyor artık'' diye konuştu.

Ayasofya'daki vaftizhanenin 1639 yılına Osmanlı döneminde yağ deposu olarak kullanıldığını daha sonra Sultan 1. Mustafa'nın ölümüyle türbeye dönüştürüldüğünü anlatan Dursun, Evliya Çelebi'nin bu türbede türbedarlık yaptığını, bu nedenle Seyahatnamesi'nde bu vaftizhane ve vaftiz teknesi hakkında bilgilerin bulunduğunu söyledi.
İSTANBUL'UN FETHİNDEN SONRA İLK KEZ GÖRÜLDÜ

2010 yılında yürütülen restorasyon çalışmaları kapsamında vaftizhane avlusunun elden geçirildiğini ve dünyada örneği olmayan tasarım özelliği bakımından vaftiz teknesinin ilk kez görücüye çıktığını bildiren Dursun, ''Bu havuz, ilk dönem Hristiyanlığında toplu vaftizlerde kullanılan, insanların içine bir merdivenden girip diğer merdivenden çıktığı bir vaftiz havuzudur. Başlarında ikonaların konulduğu bölümleri vardır, ancak büyük bir ihtimalle Latin istilası sırasında, Ayasofya'nın birçok kıymetli objesi çıkarıldığı gibi onlar da çıkarılmış. Herhalde bu vaftiz havuzunu, İstanbul'un fethinden sonra ilk kez biz tekrar görmüş oluyoruz. Çünkü Ayasofya cami olarak kullanılmaya başlandıktan sonra vaftiz havuzu hiç kullanılmadı'' dedi.
İLKBAHARDA TURİSTLERİN ZİYARETİNE AÇILACAK
Dursun, vaftiz havuzunun dıştan uzunluğunun 3,32 metre, dıştan genişliğinin 2,52 metre, içten derinliğinin 1,16 metre olduğunu söyledi. Haluk Dursun, dünyada bu tasarımda ve özellikte daha büyük bir vaftiz havuzunun bulunmadığını ifade etti. Vaftiz havuzunun ilkbahar aylarında ziyarete açılmasıyla ilgiyi artıracağını dile getiren Dursun, şunları kaydetti:
''Ayasofya'nın ziyaretçi sayısı 3 milyona doğru yükseliyor. Bu kadar çok ilginin Ayasofya'ya vereceği yoğunluktan dolayı da bir yönetici olarak kaygı duruyorum. Çünkü Ayasofya'nın mekanı çok dar. Müze olarak tasarlanan ve teşhire açık olan bir bölüm değil. Bu tür eserlerin çok sayıda insan tarafından gezilmesi, uzun vadede sorunlar yaratıyor.''
Dursun, ayrıca Ayasofya'nın Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından deprem izleme ve erken önlem alma açısından teknolojik araçlarla korunan bir müze olduğunu sözlerine ekledi.
AA
                                                        ***







2011 yılında Irak-Bağdat'ta ,Dicle nehrinin kıyısında nehirde arınma ritüeline katılan sabi-mandeenler...









Mideast Iraq Daily Life

Members of the Sabean Mandaeans, a pre-Christian sect that follow the teachings of John the Baptist, take part in a bathing ritual on the banks of the Tigris river in Baghdad, Iraq, Tuesday, July 19, 2011, to mark the new year which they celebrate as a five day holiday. 
(AP Photo/Khalid Mohammed) AP

***
Nic554978
Iraqi Sabeans take part in a cleansing ritual in the Tigris River in Baghdad on March 17, 2011. The ancient religion follows the teachings of St. John the Baptist with moving water a focal point to all their rituals. Also known as Mandeans they consider the prophet Abraham as one of the founders of their faith. 
AFP PHOTO/SABAH ARAR (Photo credit should read SABAH ARAR/AFP/Getty Images) 2011 AFP

                                                        ***
                                Bağdat'ta Dicle nehrinde arınan Sabiler..



                        Avustralya-Sidney'de nehirde arınan Sabiler...





İran'da, Huzistan eyaletinde Karun nehri üzerinde bir kasabada, haftalık vaftiz ritüeli için hazırlanan Mandenler. 
(Fotoğraf: Hasan Sarbakhshian)
                                                                                                        http://www.abdolian.com/thoughts/?p=3939



Vaftizci Yahya'nın izinde..
Bir rahip nehirde bir kadını vaftiz ediyor..

  
                                  Vaftizci Yahya'nın Takipçileri
              Salem Şahili, İran Manden Derneği sekreteri, bir rahip...
              Karun nehri kıyısında vaftiz ritüeli için Yasemin hazırlıyor...

                                                            (Fotoğraf: Hasan Sarbakhshian)


Yeni evliler birbirlerinin parmaklarına Yaseminden halkalar geçiriyorlar..          (Fotoğraf: Hasan Sarbakhshian)


                       Yaşlı, yetişkin, çocuk... Herkes vaftiz oluyor...



              İran- Huzistan eyaletindeki Ahvaz'da bir Sabi düğünü...
Manden topluluk lideri Cabber Tavusi (sağda), gelin ve damat için dua ediyor... Gelin ve damat bölme arkasında oturuyor. 
                                    (Fotoğraf: Hasan Sarbakhshian)


Sabi düğünü, sadece gelin ve damadı ilgilendiriyor ve dualar sadece yeni evlilere...

                             Sabi gelin ve damat kutsal sudan içiyorlar...

 Düğün töreninde verilen hediye tabağı: Hurma, ekmek, bir tarak, sabun ve bazı madeni para-sikkeler....


Damat ve Gelinin "ilk gece" törenine katılan bu evli kadın, çocuğu olmasını diliyormuş...

                                                          http://www.abdolian.com/thoughts/?p=3939
                                               
Artık genç nesilden çok azı, Aramice yazılmış Manden dini metinlerini okuyabiliyor..

Ahvaz 'daki evlerinde Cabber Tavusi ve oğlu. (Fotoğraf: Hasan Sarbakhshian)

 
                                     
  Mideast Iraq Daily Life
A Sabean cleric blesses a man in Baghdad, Iraq, Tuesday, July 19, 2011. Sabean Mandaeans, a pre-Christian sect that follow the teachings of John the Baptist, are marking the new year which they celebrate as a five day holiday. 
(AP Photo/Khalid Mohammed) AP

***


Bağdat yakınlarında Dicle Nehri. Mekan Irak ama gündem farklı bir dinin töreni. Erkekler kadınları Dicle Nehri’nde vaftiz ediyor. Sabistler, peygamber olarak Adem'i kabul ediyor. Dinlerinde Adem'den sonra gelen isim, Vaftizci Yahya. Su, bu dini grup için her şey. Bu nedenle, vaftiz olmanın ve her yıl vaftiz tazelemenin yanı sıra suda evleniyorlar ve ölenlerini son yolculuğuna Dicle Nehri kıyısında uğurluyorlar. Özellikle aşağı Mezopotamya'da yaşıyorlar ve sayıları 30-40 bini buluyor. Binlerce yıldır Irak'ta yaşayan bir topluluk olarak, farklı oldukları için farklılık içermeyen bir durumları da var. Saddam rejimi, bu insanlara da inançları uyarınca yaşama izni vermemiş. İnsan hakları kuruluşları binlerce Sabist’in Saddam döneminde katledildiğini savunuyor. 
(AP/Karim Kadim)