31 Temmuz 2013 Çarşamba

Dinlerin kaderini Tanrılar, Allah'lar belirlemiyor!

 

Bu albümde yer alan fotoğraflar, Mersin’in en önemli ve en iyi korunmuş tarihi kalıntılarının bulunduğu Silifke’nin 30 km kuzeyindeki Uzuncaburç beldesine ve yakın çevresine aittir.
Helenistik dönemden günümüze değin, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini, birbirini takip eden bir sıra ile, yaklaşık 2500 yıllık bir zaman kesiti içinde yansıtmaktadır.

Uzuncaburç’un en ihtişamlı varlığı, kuşkusuz Helenistik dönemde yapılmış ve alt kısımlarının çapı yaklaşık 3m.yi bulan muhteşem sütunlarıyla, " yerleri ve gökleri titreten Tanrı Zeus baba"nın tapınağıdır.

Bütün Anadolu'yu, Ege ve Akdeniz'i titreten Zeus Baba'nın tapınaklarından; kapılarında kocaman boyutlu penis-fallus desenleri bulunan "çiftleşme yuvaları"ndan, toprağa gömmeyi ve ateşte yakmayı günah sayarak, ölülerini binlerce kaya mezarlarda, lahitlerde saklayan kültürden geriye, günümüzde kapısından içeri girerken görevlilerin 3-5 lira para aldıkları bir "anısal değer" kalmıştır.

Başta Tanrı Zeus olmak üzere, yüzlerce tanrı ve tanrıça; onların tapınakları, onların ateşe, suya, toprağa değer veren kolları, ya yitip gitmiş; ya da Hristiyanlığın farklı kiliseleri olarak ve " Tanrı Baba-Tanrı Oğul Ve Kutsal Ruh" biçimine evrim uyumu sağlamışlardır.

Uzuncaburç'un muhteşem Zeus tapınağının yanında yükselmiş olan Minarenin kaderi değişik olacak mıdır?

Tarih 10 yıl, 20 yıl üzerinden konuşulmaz.

2500 yıl önce yeri-göğü titreten Zeus'un şimdi doğrudan esamesi okunmuyorsa; biliyoruz ki, İslam'ın minarelerindeki "5 vakitlik" haykırışların da artık esamesinin okunmayacağı günlerin gelmesi kaçınılmazdır.

Dinlerin kaderini Tanrılar, Allah'lar belirlemiyor.
Tam tersine, Tanrıların, İlahların, Allah'ların kaderini belirleyen insan toplumunun kendisidir.

 









Günü geldiğinde minare de, Zeus Tapınağının kaderini paylaşacaktır!
 






 

 
Kapılarında penis sembolleri bulunan tapınaklardan geriye bu taşlar kalmış...




 
 
Zeus Tapınağında keçiler otlatılıyor artık...

Ne Zeus'un fırtınalar yaratan bakışı korkutuyor keçileri...

Ne de yıldırımlar çarpıyor buranın misafirlerini!
 

 Keçisinin ardındaki bu köylü kadın Zeus Tapınağında 

hür ve korkusuz...

Camiye ise keçilerini yüz adımdan fazla yaklaştırmaz...

Şimdilik...





 




 




 





 






 

 
 
 

Budist Rahipler Önderliğinde Ölülerin Yakılması Töreni...


Çin'de, 2010 Nisan'ında gerçekleşen depremden sonra, Budist rahipler tarafından depremde ölen 1300'den fazla ceset yakıldı...

Cesetler, Tibet platosunda depremden üç-dört gün sonra Budist rahipler tarafından yakıldı.

Geleneksel olarak "gökyüzü mezar"larında akbabalara terk edilen cesetler bulaşıcı hastalık korkusu nedeniyle "yakma" yöntemiyle defnedildi.
 
***

 
Bu tören, insan kurbanlar veya ölü defin farklılıkları konusunda unutulmuş bir dizi noktanın açığa çıkmasına yardımcı olmaktadır.

Ateş tapımcılığına ilişkin, geçmiş dönemi jargonlarının anlamlarını tanımak bakımından: "ateşe bıçak uzatmak günahtır!" sözünün pratik olarak ne anlama gelebileceğini çözümlemek bakımından vb. bu törenin değerlendirilmesi önem taşıyor.