30 Eylül 2013 Pazartesi

Büyük Oğul-Küçük Oğul... Sağ Yön Ve Sol Yön....

Eski Ahit'te "Küçük Oğul"- "Büyük Oğul" İle "Sağ El"- "Sol el" Arası İlişki....
 
Eski Ahit:
Yakup Efrayim`le Manaşşe`yi Kutsuyor
BÖLÜM 48


1 Bir süre sonra, “Baban hasta” diye Yusuf`a haber geldi. Yusuf iki oğlu Manaşşe`yle Efrayim`i yanına alıp yola çıktı.

2 Yakup`a, “Oğlun Yusuf geliyor” diye haber verdiler. İsrail kendini toparlayıp yatağında oturdu.

3 Yusuf`a, “Her Şeye Gücü Yeten Tanrı Kenan ülkesinde, Luz`da bana görünerek beni kutsadı” dedi,

4 Bana, `Seni verimli kılacak, çoğaltacağım` dedi, `Soyundan birçok ulus doğuracağım. Senden sonra bu ülkeyi sonsuza dek mülk olarak senin soyuna vereceğim.`

5 Ben Mısır`a gelmeden önce burada doğan iki oğlun benim sayılır. Efrayim`le Manaşşe benim için Ruben`le Şimon gibidir.

6 Onlardan sonra doğacak çocuklar senin olsun. Efrayim`le Manaşşe`den onlara miras geçecek.

7 Ben Paddan`dan dönerken Rahel Kenan ülkesinde, Efrat`a varmadan yolda yanımda öldü. Çok üzüldüm, onu orada Efrat`a -Beytlehem`e- giden yolun kenarına gömdüm.”

8 İsrail, Yusuf`un oğullarını görünce, “Bunlar kim?” diye sordu.

9 Yusuf, “Oğullarım” diye yanıtladı, “Tanrı onları bana Mısır`da verdi.” İsrail, “Lütfen onları yanıma getir, kutsayayım” dedi.

10 İsrail`in gözleri yaşlılıktan zayıflamıştı, göremiyordu. Yusuf oğullarını onun yanına götürdü. Babası onları öpüp kucakladı.

11 Sonra Yusuf`a, “Senin yüzünü göreceğimi hiç sanmıyordum” dedi, “Ama işte Tanrı bana soyunu bile gösterdi.”

12 Yusuf oğullarını babasının kucağından alıp onun önünde yere kapandı.

13 Sonra Efrayim`i sağına alarak İsrail`in sol eline, Manaşşe`yi soluna alarak İsrail`in sağ eline yaklaştırdı.

14 İsrail ellerini çapraz olarak uzattı, sağ elini küçük olan Efrayim`in, sol elini Manaşşe`nin başına koydu. Oysa ilkin Manaşşe doğmuştu.

15 Sonra Yusuf`u kutsayarak şöyle dedi: “Atalarım İbrahim`in, İshak`ın hizmet ettiği, Bugüne dek yaşamım boyunca bana çobanlık eden Tanrı,

16 Beni bütün kötülüklerden kurtaran melek bu gençleri kutsasın! Adım ve atalarım İbrahim`le İshak`ın adları bu gençlerle yaşasın! Yeryüzünde çoğaldıkça çoğalsınlar.”

17 Yusuf, babasının sağ elini Efrayim`in başına koyduğunu görünce, bundan hoşlanmadı. Babasının elini Efrayim`in başından kaldırıp Manaşşe`nin başına koymak istedi.

18 Baba, öyle değil dedi, “İlkin Manaşşe doğdu. Sağ elini onun başına koy.”

19 Ancak babası bunu istemedi. “Biliyorum oğlum, biliyorum” dedi, “Manaşşe de büyük bir halk olacak. Ama küçük kardeşi daha büyük bir halk olacak, soyundan birçok ulus doğacak.”

20 O gün onları kutsayarak şöyle dedi: “İsrailliler, `Tanrı seni Efrayim ve Manaşşe gibi yapsın` Diyerek sizin adınızla kutsayacaklar.” Böylece Yakup Efrayim`i Manaşşe`nin önüne geçirdi.

21 İsrail Yusuf`a, “Ben ölmek üzereyim” dedi, “Tanrı sizinle olacak. Sizi atalarınızın toprağına geri götürecek.

22 Sana kardeşlerinden bir pay fazla veriyorum; onu Amorlular`dan kılıcımla, yayımla aldım.”

                                                     ***



                          Gündelik veya Dini Kavramların Kökenleri..

Toplumun eski ilişkilerinin ve onun bir parçası olarak dinlerinin incelenmesinde, doğal olarak sadece ilgili dini kitapların "açıklama"larına bağlı kalamayız.

Eski tablet çözümleri ve arkeolojik bulguların yanı sıra dini kitapları "bir tür tarih aktarım tarzı" olarak, sosyolojik bakımdan inceleme alanına almaya çalışıyoruz zaten.
**
Kullandığımız kavramlara şöyle bir dönüp baktığımızda, onlarda bir kaç bin yılın içsellik derinliğini görmeye başlarız.

Örneğin : 
- "baş yakmak"
- "sular ısındı"
- “Kazan kaldırmak”
- “çapraz kuşanmak”....

gibi gündelik veya dini, bir çok ilginç deyimimiz var. 
http://toplumvetarih.blogcu.com/.../2741879

 

Büyük Oğul Ve Küçük Oğul Ayırımının Temelleri...

1990’lı yılların başlarında, gerek Kutsal Kitap’ları ve gerekse, Afrika, Avustralya ve Amerika yerlilerine ilişkin bulguları inceleme çalışmalarım sırasında, eski toplumda, Büyük ve Küçük Erkek (çocuk, kardeş) ayrımının, toplum birimlerin tarihteki “erkek çocuk paylaşımı”nı yansıttığı ve evlilik ilişkilerinin düzenlemesinde de bir ayraç olarak kullanılmış olduğu sonuçlarına varmaya başlamıştım.

Eski toplumun, oğullar arasında yaptığı bu kategorik ayrım, eski yazılı yasalarda miras hukukuna da yansıyordu, bunları da okumuştum ama bu yasaların uygulama kanıtlarını da bularak bu vargılardan emin olabilmek için daha vakit vardı. Bana bu olanağı Bay Josef Klima ve Bay Lubor Matuş isimli bilim adamlarının, eski miras paylaşım tabletlerini tanıtım ve inceleme çalışmaları sağlamıştır.

J. Klima ve L. Matuş’un, Akadosammaru eski miras paylaşım tabletleri üzerine yaptıkları somut incelemeler, eski toplumda, kız ve erkek çocukların ‘ana-dayı toplum birimi’nden ‘baba-amca toplum birimi’ne geçiş sürecinin bütün mantıksal sıralama ve biçimlerinin miras düzenine yansıyan örneklerini aktarırlar. Bundan daha önemlisi, ‘ana ve babayanlı’ toplum birimler arasında, çocuk paylaşımının sadece, cinsiyet bakımından “kızlar ve oğullar” sınıflaması biçiminde değil; bunun yanı sıra, ‘Büyük Erkek Çocuk ‘ ve ‘Küçük Erkek Çocuk’ biçiminde de yaşanılmış olduğunu gösteren miras paylaşım kayıtlarını yansıtırlar.

Bizim yazılı kaynaklara ulaştığımız dönem bakımından, eski Mezopotamya toplumlarında, “İlk Erkek Oğul”un miras üstünlüğü, pay edilmiş miras hisselerinden öteki oğullara göre, iki misli fazla pay alması şeklinde ortaya çıkmaktaydı. Tablet kayıtlarına göre, Büyük Oğul, süreç içinde, öteki (erkek) kardeşlerle 'tartışarak' sonuca ulaşmaya başlamıştı ve en sonunda da bu farklılıklar, erkek kardeşlerin hepsinin mirastan ‘eşit pay' almalarıyla sonuçlanmıştı. (Burada ‘kardeş’ sözcüğü henüz kız kardeşleri kapsamaz). Bütün bu süreçte, eski hak üstünlüğü sahibi olan Büyük Oğul, öteki kardeşleriyle “hak eşitliği” noktasına doğru, birden bire değil, adım adım geriler. Erkek kardeşlerin baba mirasından eşit pay alma noktasına gelindiğinde bile, Büyük Oğul, payların içinde doğrudan tercih hakkına sahip olurken; öteki erkek kardeşler hisseler için aralarında kura çekmektedirler. Eski yasa maddeleri, değişik yönleriyle Büyük Oğul’un, miras hak üstünlüğünün bu evrimini de yansıtmaktadırlar.

Lipit-İştar yasalarında, babanın ölümünden sonra varislerden bahsedilen bölümde açık bir biçimde 'Büyük Oğul' ayrımı bulunmaktaydı. Fakat tablet tam olarak okunamadığı için bu ayrımın sonuçlara yansıyan anlamını saptama olanağı bulamıyoruz.

Ana İttişu yasalarında ise, ‘babanın oğulu evlatlıktan reddedebilme hakkı’nı açıkça zorlaştıran ve evlatlar arasında denge kurmaya çalışır görünen ifadeler bulunmaktadır. Ondan birkaç asır sonraki Hammurabi yasalarında ise, çocuklar arasındaki miras paylaşımı eşitlenme yönünde ilerlemiş görünüyor. ‘İlk Oğul'un baba nezdinde, geçmişte var olan üstünlüğü, pay edilmiş hisseler içinden bu “İlk Oğul”un istediğini çekip alabilme hakkı biçiminde yaşamaya devam etmekteydi:

“170- Eğer bir adamın karısı ona çocuklar doğurursa,
kadın kölesi de ona çocuklar doğurursa,
baba sağlığında kölenin ona doğurduğu çocuklara ‘benim çocuklarım’ deyip karısının çocukları ile birlikte sayarsa,
sonra baba kaderine giderse,
baba evinin malını, karısının ve kölenin çocukları eşit olarak bölüşeceklerdir, karısının ilk oğlu, hisseler içinden (istediğini) seçecek ve alacaktır. “

Eski Assur'un MÖ. 14-12. asırlar arasına denk düşen kanun metinlerinde de, miras paylaşımı konusunda şunları okuruz:

- " [Eğer bir adamın oğulları mirası bölüşürlerse]
büyük oğul mülkten [bahçeler ve kuyulardan] iki hisseyi [kendi hissesi olarak] seçecek ve alacaktır.
Kardeşleri birer birer sonradan seçecek ve alacaklardır.

Her bir ekili tarlanın ve hasadın ürünlerini küçük oğul paylara bölecek, büyük oğul bir hissesini seçip alacaktır, öteki ikinci hissesi için, kardeşleri ile birlikte kura çekecektir. "

MÖ.20. asır dönemlerinden bize kalan ve baba mirası konusunda, Büyük Oğul-Küçük Oğul ayırımına bağlı yazılı kanun hükümlerinin benzerini dini metin olarak Eski Ahit’de de buluyoruz.(*1) Eski Ahit, kendinden önceki yazılı yasalarda olan bir hükmü benzer şekilde şöyle aktarmaktadır:

“Eğer bir adamın iki karısı varsa, birini seviyor, öbüründen hoşlanmıyorsa; iki kadın da kendisine oğullar doğurmuşsa; ilk oğul hoşlanmadığı kadının oğluysa; adam malını miras olarak oğullarına bölüştürdüğü gün sevdiği kadının oğlunu kayırıp ona ilk oğulluk hakkını veremez.

Hoşlanmadığı kadının oğlunu ilk doğan oğul olarak tanıyacak ve ona bütün malından iki pay verecektir. Çünkü bu oğul babasının gücünün ilk ürünüdür. İlk oğulluk hakkı onun olacak.” (Eski Ahit, Yasa'nın Tekrarı)

Görüldüğü gibi burada “hoşlandığı kadın”, “sevdiği kadın” ile “hoşlanmadığı kadın” ve “İlk oğulluk hakkı” gibi kanuni kategoriler bulunmaktadır. “Sevdiği kadın” ve “hoşlanmadığı kadın” gibi hukuki kategorilere erken tabletlerden bu yana rastlıyoruz. İnanna ve Gılgamış anlatımlarında da bu hukuki statülere rastlanmaktadır. Fakat, adamın evli olduğu veya birlikte yaşadığı kadınlara ilişkin bu eski kategorik hukuki statüler, zamanla kaybolduğu için, ‘hoşlanma-ma’ (*2) gibi kişisel duygulara bağlı tercümeler yapılmış görünüyor veya gerçekten de toplumda zamanla öyle algılanmaya başlanmış olabilir.




  "Eski Toplum"da "İlk Oğulluk Hakkı"

ANNA İTTİŞU YASALARI
Babanın evladını desteklemesini

Evladın babasını desteklemesini

Babanın çocuklarıyla birlikte olmasını

Çocuğun babasıyla olmasını

(gerçekten) temin edenim.

**
LİPİT- İŞTAR YASALARI:
§ 32 - Eğer baba hayatta iken, büyük kardeşe (büyük oğul için) damatlık hediyesini (bir kenara) koyduysa (ve) hayatta olan babanın önünde (zamanında) büyük kardeş karı alırsa ( evlenirse ) babanın (ölümünden) sonra varis.... (17 satır eksik)
***
HAMMURABİ KANUNLARI
§ 170 - Eğer bir adamın eşi ona çocuklar doğurursa ve kadın kölesi (de) ona çocuklar doğurursa, baba sağlığında kölenin ona doğurduğu çocuklara ''benim çocuklarım'' deyip onları eşinin çocukları ile birlikte sayarsa, sonra baba kaderine gittiğinde (öldüğünde) baba evinin malı içinden, eşin ve kadın kölenin çocukları eşit olarak mal bölüşeceklerdir (fakat) eşin ilk oğlu, hisse içinden seçecek ve alacaktır.

***
ORTA ASSUR YASALARI :

§ 1) -(Eğer kardeşler, babalarının evini bölüşürlerse) büyük oğul mülkten (bahçelerden kuyulardan ] iki hisseyi (kendi hissesi gibi ] seçecek ve alacaktır.

(Diğer ) Kardeşleri birer birer sonradan seçecek ve alacaklardır.

İşlenmiş ( ?) her bir tarlanın ve emeklerinin ürününü küçük oğul seçip, bölecek, büyük oğlan (içinden) bir hisse seçip alacaktır; fakat ikinci hisse için (büyük oğul) kardeşleri ile birlikte kur'a çekecektir.

Eski Ahit- (Yasa'nın Tekrarı):

"Eğer bir adamın iki karısı varsa, birini seviyor, öbüründen hoşlanmıyorsa; iki kadın da kendisine oğullar doğurmuşsa;

ilk oğul hoşlanmadığı kadının oğluysa; adam malını miras olarak oğullarına bölüştürdüğü gün sevdiği kadının oğlunu kayırıp ona ilk oğulluk hakkını veremez.

Hoşlanmadığı kadının oğlunu ilk doğan oğul olarak tanıyacak ve ona bütün malından iki pay verecektir. Çünkü bu oğul babasının gücünün ilk ürünüdür. İlk oğulluk hakkı onun olacak."













                             


   



                             













Türkiye'de İslami Şeriat Tehlikesi En Temel Sorundur!

 "Allahu Ekber" Diye Haykırıp Öldürüyorlar!

SURİYE ASKERİNİN İNFAZI KAMERADA
İç karışıklığın sürdüğü Suriye’de, muhalif askerlerin yakaladığı ve Suriye ordusuna bağlı asker olduğu iddia edilen bir kişinin öldürülmesi cep telefonu kameralarıyla kaydedildi.

Akçakale’nin karşısında bulunan Telebyad’da yakın zamanda çekildiği iddia edilen görüntülerde; bazı muhalifler Esad’a bağlı asker olduğunu iddia ettikleri elleri bağlı, sivil kıyafetli bir kişiyi, otomobilin bagajından çıkardıktan sonra, yerleşim alanlarının yanındaki boş bir arazide tabanca ve kalaşnikof tüfekten açtıkları ateş ile öldürüyor.

Yerleşim alanlarındakilerin de görüldüğü infaz sırasında, bazı muhaliflerin öldüğünü anladıkları, asker olduğu iddia edilen kişiye kurşun yağdırmaya devam ettikleri görülüyor.


http://videogaleri.gazetevatan.com/... Suriye askerinin infazı kamerada - Video İzle videogaleri.gazetevatan.com.

 


Müslüman ülkelerde meydana gelen vahşet olaylarına değinen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Eğer bu Müslümanlıksa, ben Müslüman değilim'' dedi

Alparslan Üniversitesi'nin davetlisi olarak Muş'a gelen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, konferans verdi.
Konferansında özellikle Müslüman ülkelerde yapılan vahşete değinen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, şöyle konuştu:

"Pakistan'dan tutun, Afganistan, Hindistan gibi özellikle İslam ülkelerini şöyle bir analiz edecek olursak Irak, İran, Suriye, Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir tam bir yangın yeri. Buradaki insan onurundan bahsetmeye mecalimiz yok. Her gün televizyonlarda görüyoruz. Bir gün birisi canlı bomba oluyor bir tarafta patlamalar yaşanıyor. Bu nasıl bir kültürdür, bu nasıl bir inançtır? 'Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.

Bir insanı kurtarmış bütün bir insanlığı kurtarmış gibidir' diyen bir öğretinin, bir inancın sahibi olan bu ülkelerde bu vahşeti ne diye izah edeceğiz? Eğer bu Müslümanlıksa ben Müslüman değilim. Böyle bir şey olamaz.

Bir kilisenin içine girip orayı patlatıp, 80-100 insanın ölümüne sebep olmak dinin neresinde buna izin var. Kafası kesilen, koparılan, iç organları ellerinde gezdirilen böyle bir vahşeti, böyle bir insanlık dışı hareketi İslamla, Müslümanlıkla nasıl izah edebilirsiniz? Burada bir yanlışlık var. Herkesi bu yanlışlığa biraz eğilmeleri için dikkatini çekiyorum. Bu inancın insanlarının böyle bir şeyi yapmasına asla ihtimal vermiyorum, olamaz böyle bir şey ve bu hak ihlallerine baktınız zaman İslam coğrafyasında görüyorsunuz."


Sınıra kadar dayandılar!
 
Irak'ta El Kaide adına savaşan militanlar şimdi Suriye'nin başıboş kentlerini birer birer ele geçirip siyah bayraklarını göndere çekerek şeriat ilan ediyor.

Irak'ta 2003 yılında başlayan ABD işgali, Irak'ı her gün 100'e yakın kişinin hayatını kaybettiği bir terör ülkesine çevirmişti. El Kaide'nin eylemlerini bu ülkede yürüten en önemli örgüt ise, başında Ürdünlü terörist Ebu Musab Zarkavi'nin bulunduğu Tevhid ve Cihad'dı. Zarkavi ve adamları Irak'ta öylesine korkunç katliamlara imza attılar ki, sırf ABD ordusuna malzeme taşıyorlar diye kafalarını keserek öldürdükleri Türk şoförlerinin infaz videoları halen akıllarda. Zarkavi'nin ABD tarafından öldürülmesinden sonra bir süre başsız kalan örgüt, zaman içinde yeniden toparlandı ve adını Irak İslam Emirliği (ISIS) olarak değiştirerek sadece Irak'ta değil, bölge ülkelerde de faaliyet göstermeye başladı.

Suriye'de Esad rejimine karşı başlayan isyanda ilk olarak adı duyulmayan ISIS, şimdilerde ise bu ülkedeki en güçlü muhalif grup olarak nitelendiriliyor. Geçen haftaya kadar Özgür Suriye Ordusu'nun bir parçası olan radikal İslamcı El Nusra örgütünden daha sert görüşleri olan ISIS, geçtiğimiz günlerde El Nusra'nın da aralarında olduğu 12 muhalif örgütle birlikte yayınladığı ortak bildiride Suriye'de şeriat çağrısı yapmış ve daha ılımlı olan Özgür Suriye Ordusu ile de bağları koparmıştı. Nitekim dün ISIS, başta Azaz kenti olmak üzere kontrol altına almak istediği Suriye kentlerinde bulunan ÖSO askerlerine 48 saat içinde silahlarını kendilerine teslim etme çağrısı yaptı.

 11 vilayette siyah bayrak dalgalanıyor

Suriye'de Irak İslam Emirliği'nin (ISIS) 7 ila 10 bin militanı bulunuyor. ISIS militanlarının tamamı yabancılardan oluşuyor. El Kaide bağlantılı örgüt Beşar Esad rejiminin çekildiği ve otorite boşluğu oluşan kentleri ele geçiriyor. ISIS, Halep kırsalı, Azaz, Rakka, Haseki, Hama dahil 11 kentte kurduğu mahkemelerle şeriat kanunlarını uyguluyor. Örgüt, Suriye'de hem Beşar Esad rejimine, hem PYD, hem de Özgür Suriye Ordusuna karşı savaşıyor.

Haç indi bayrak geldi

Rakka'da büyük kilisenin üzerindeki haç, 'haram' diye sökülüp yerine siyah bayrak asıldı. Namaz vakitlerinde tüm dükkanların kapatılması ve herkesin namaza gitmesi emri verildi.

El ilanları hazırlanan ISIS militanları yönetimi devraldıkları kentlerde siyah bayrağı göndere çektikten sonra halkın şeriata uygun olarak nasıl yaşaması gerektiğini anlatan kurallarını da bu kitapçıklarda anlattı.

ISIS ele geçirdiği her şehre bir lider atıyor. Bu lider Şeriat mahkemesinin başına geçiyor. Halk arasındaki anlaşmazlıklar ve işlenen suçlar bu mahkemede görülüyor.






  
 



 


 




İran'dan Suudi Arabistan'a Şeriat: Özü Aynı...


Ülke basında yer alan habere göre, Şiraz kenti polisi topladığı yaklaşık 800 uydu alıcı ve çanağını şehrin işler caddelerinden birinde imha etti. Polisin imha için kullandığı yöntem ise ilgiyle karşılandı. Polis topladığı çanakları tank ve iş makinesiyle ezerek kullanılmaz hale getirdi. Toplanan çanakların üzerinde polisin yazdığı 'Ateşi evinizden uzaklaştırın' , 'Uydu dizileri hayasızlığı yayıyor', 'Ölüm olsun Amerika'ya' ve 'Ölüm olsun İngiltere'ye' gibi sloganlar dikkat çekti.İran'da yasak olmasına rağmen yabancı ülke kanallarını izlemek için çanak antenleri sık kullanılıyor. Polis, çanakları toplamak için zaman zaman evlere baskın düzenliyor.





Suudi Arabistan'da önde gelen muhafazakar bir din adamı, ülkede kadınların araba sürmesine getirilen yasağın yumurtalıklara zarar riski nedeniyle olduğunu söyledi.

26 Ekim'de ülke çapında yasağı protesto etmek için kadınların direksiyon başına geçmesi için çağrı yapan kampanyalardan sonra ülke alarma geçti. Geçen hafta internette hızla yayılan kampanya önde gelen kadın eylemciler tarafından büyük destek gördü. Pazar günü ise kampanyanın web sayfasına ülkeden giriş engellendi.

Alimler Konseyi'nin 21 üyesinden biri olan Şeyh Salih El Lohaydan hükümete tavsiyede bulunmak için fetva verebiliyor ve muhafazakarlar arasında da büyük bir desteğe sahip.

El Lohaydan sabq.org adlı web sitesine verdiği röportajda sürüş yasağını kaldırmayı amaçlayan kadınların "kalpleri, duyguları ve arzularından önce nedenlerini" koymaları gerektiğini söyledi.

Konsey, Suudi politikalarını oluşturmamasına rağmen, ki kararı sonunda Kral Abdullah veriyor, meşruiyetini bu dini elitten alan El Suud ailesinin hareketlerini yavaşlatabiliyor.

Ancak Lohaydan'ın yasaklamaya yönelik bu kuvvetli desteğinin konseyin diğer üyeleri tarafından paylaşılıp paylaşılmadığı açık değil. Ama onun yorumları muhafazakar Suudiler tarafından nasıl muhalefetle karşılaşacağı açısından önemli.

Lohaydan Sabq'a yaptığı açıklamada "Eğer bir kadın zorunluluk dışında otomobil sürerse, fonsiyonel ve fizyolojik tıbbi çalışmalara göre olumsuz psikolojik etki yapabilir. Otomotik olarak yumurtalıklara etki yapabilir ve pelvisi yukarı doğru itebilir" dedi. Şeyhe göre sürekli araba süren kadınların çocuklarında değişik düzeylerde klinik sorunlar yaşanıyor.

Şeyhin web sitesinde tıbbi bir geçmişi olup olmadığı yer almıyor. Ancak Wikileaks belgelerinde 2009'da bir ABD'li diplomatın Lohaydan için "reformları engelleyen görüşü" ve "krallık hakkında utanılacak sözler söylemesinden" bahsediliyor.




 



















Kıyametler ve-ya Ziyafetler: Dini Bayramlar...


 Kıyametler ve-ya Ziyafetler : Dini Bayramlar...

[......“Sümer / Akkad” erken “yaratılış” anlatımlarında, (daha sonra eski Yunan tanrılar soy kütüğünde de özetlendiği gibi) üç temel yeniden düzenleniş yer alır.

Oradaki her 'Yaratılış' anlatımı, giderek, çevre topluluklarla yapılan yeni anlaşmaları ifade ettiği için büyümenin, Akado-Sammaru merkezli erken Mezopotamya’daki topluluklar arasındaki ittifak ilişkilerinin genişlemesinin de bir anlatımıydı.

Eski ilahilerin her 'Yaratılış' anlatımı, uzmanlarımız eski dinlerin kaynaklarını kozmoloji tasvirlerinde arasalar da, son derece maddi unsurların 'yaratılması' anlatımını ifade ederler. Bu “yaratılış”lar, bir ittifak kurmak için kaçınılmaz gereklilik olan karşılıklı tanınmanın bir kavrayış tarzıdır.

Bu nedenlerle de totem döneminde:
-Koyun, keçi, eşek;
Ovanın, kırın, toprağın tahılları;
Yeryüzü’nün Yaban otları;
Gök’te uçan kuşlar ;
Yer’de uçmayan kuşlar, vb…

hep bu “yaratılış” anlatımlarının en temel konularını oluştururlar. 

Aynı nedenle de “yaratılan”lar, genellikle, anlaşma ritüellerinin temel araçları olan “ateş”ten, “toprak”tan, “su”dan “yaratılmış” oluyorlardı. Bunun “Ol !” biçimli varyantı da vardı ki, bunu da “..önce söz vardı” anlatımı üzerinden tanıyoruz.

Eski toplumda her “yaratılış” karşılıklı olarak, toplum birimler arasında yiyecek-içecek ve evlilik şöleni olarak yaşanmıştı. Hayvan/bitki toteme geçmeden önce, toplulukların karşılıklı kurbanları, kendilerine ait “insan kurban”lardan oluşuyordu. Bu topluluklar, dini ilahilerinde, eğer tanrıların 'keçi'yi 'yarattıklarını' yazmışlar ise, bu ifade, bize, ilgili topluluğun insan’ının yerine Keçi kurban etmeye başlama anını ve Keçi totemin devreye girdiği dönemi anlatır. 'Günah keçisi' kavramının, özel olarak keçi, teke, oğlak kurban veya azad’larının, bir kefaret, vergi, insanın kurban olma yükümlülüğünün yerine geçirilmesi olarak, atalarımızın yaşamına girmiş olduğu açıktır.

'Günah', eski toplumda aynı zamanda, bireye ait olan “yükümlülük” anlatımı olarak kullanılmış olmalıydı. Bu nedenle, kendi için “bedel” ödeme çağlarından itibaren, eski “Sümer” tabletlerinde “hiç bir çocuğunun günahsız doğmayacağı” yolunda ifadeler kullanılıyordu. Sadece yetişkinlerin değil, çocukların da, bu 'günah'larından, yani eski kurban edilme yükümlülüklerinden kurtuluşlarının izlerini günümüzde de hala süren bir dizi özel ayin olarak (doğum öncesinden yetişkinliğe geçiş, evlenme ve ölüm noktasına kadar..) tanıyoruz.

Şimdi Hürriyet gazetesinin yemek tarifleri arasında da yer alan Aşure de, eski toplumun en kutsal, dini özellik taşıyan yemeklerinden birisi idi. Ve adını, Babillerin Marduk’unun, Eski Ahit'in Nemrut’unun kült alanı olan Assur topraklarındaki Assur’dan, Asur tanrısı Aşşur’dan almış olmalıydı.

İslam Ansiklopedisi'nde Aşure ile ilgili yapılan 'açıklama', oldukça zayıf olsa bile, bu yiyecek türünün, eski toplumdaki “yiyecek/içecek yasağı ve karşılıklı cinsel ilişki” konusuyla bağlarını göstermektedir.

Sümer/Akkad 'yaratılış'larının her seferinde bir Şölen yani 'Tufan', yani Kıyamet, yani Bayram, yani karşılıklı “insan kurban töreni” gerektirdiğinden uzun zamandır bahsediyoruz.

İslam Ansiklopedisi de, kutsal Aşure yiyeceğinin Nuh Tufanı ile bağlarını belirtmekte, ama bunu ilkokul çocuğu görgüsü ve bakışıyla yapmaktadır.

Aşure içinde yer alan “tahıl”lar, hiç de “Nuh'un Gemisi”nin ambarında kalmış gelişigüzel artıkların toparlanmasına bağlı değildi. Şimdi bile, dini itikat bakımından, Aşure’nin, onun ayinsel sürdürücülerine göre, 7 veya 9 özel farklı tahıl çeşidini içermesi zorunluluğunda olması, “ambarda arta kalanı süpürme” motifinin uydurma değilse de, bilgisizlik, hatta belki konunun üzerini örtme çabası, olduğunu gösteriyor.

Aşure’nin özellikle Şii kesiminde özel bir “matem konusu” olması da konumuzun sadece Hüseyin meselesiyle ilgili değil, çok daha eski, erken Tufan, erken Kıyamet, erken bayram, erken insan kurban edimleriyle ilgili olduğuna işaret etmekte ve bize, bu ortak Tufan’ın katılımcılarının etnik değilse bile itikat kökenleri hakkında bilgi vermektedir.

Bu karşılıklı insan kurban edimi, muhtemelen sonuncu ortak, geniş katılımlı bir Tufan, bir Kıyamet töreni idi. Avesta’da bu Tufan’ın (oradaki anlatımda ‘Kış’ mevsimi olarak geçer ) aldığı biçimi, ilgili törenlerde ne ölçüde büyük bir insan kurban edimi olduğunu görüyoruz. Bu “Tufan”ı, “Sümer Kıraliyet Listesi”nin Milat kabul ettiğini, bütün tarih çetelesini “Tufan'dan önce” ve “Tufan'dan sonra” biçiminde düzenlemiş olmasından da anlıyoruz.

Anlatımlarda Nemrut / Cudi dağlarıyla kurulan ilişkisi, söz konusu olan bu geniş ortak katılımlı son Tufan’ın, bu çevrede bulunan topluluklarca anlatılan versiyonuna dayanmaktadır. Bu versiyon, Eski Ahit’te, tanrının başlangıçta yaratmayı “unuttuğu” ve sonradan yarattıklarının ikinci versiyonda yer alır. Havva’nın Âdem’in ‘kaburga kemiği’nden yaratılması ile Tanrı’nın ‘yaban otları’nı, ‘yağmur’u yaratması ve Âdem ile Havva'ya ‘bir meyve türünün ürününü yeme yasağı’ koyması, bu döneme denk gelen Tufan’la ilişkiliydi ve o Tufan’ın, Kıyamet’in, Tören’in özelliklerini de tanımlıyordu.

Eski toplumun, yeme, içme ve cinsel ilişki yasağının ardından yeme, içme ve cinsel ilişki bayramları yaşaması geleneği, ilk ve son yaz şenlikleri ve daha sonraki dönemde ‘yeni yıl’ geleneğine bağlı görünüyor. 

Bunların hepsi ‘kardeşleşme’,dolayısıyla karşılıklı ittifak törenleriydi. 

Törenin bir yanında bulunan katılımcılar için bu tören, bir “kurban sunma” ; fakat öteki katılımcılar için ise sunulan bu kurbanları yeme idi. 

İlkbahar’da çoban topluluğu “sunucu” ; Sonbahar’da ise hasadını toparlamış Çiftçi topluluğu...

Bu törenlerin giderek merkezileşmesi, karşılıklı ittifakın iki kutbunun iç içe geçme süreci, önce “yeme-içme ile cinsel ilişki” ve hemen onu takip eden günlerde ise ‘serbesti’,’bayram’ halinde şekillenmiş görünüyor. Bütün o, ‘istiğfar’ törenleri; her dini bayram öncesi Oruç’lar; “güzel elbise”ler giyinme işlemleri falan bu merkezi ritüeller çerçevesinde anlam bulurlar.
 





 
***
 
MUSEVİ CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:

Tu-Bisvat: (2002 yılında 28 Ocak' da, 2001' de 8 Şubat' da kutlandı) Ağaç Bayramı olarak da bilinen bu günde fidan dikilir ve bol bol meyve yenir.

Purim: (2002 yılında 26 Subat' da, 2001' de 9 Mart' da kutlandı) Adar ayının 14. gününde kutlanan bu bayram, Yahudi kavmini ortadan kaldırmak isteyen kral Ahasveros'a karşı direnen kraliçe Ester' in halkını kurtarması anısına kutlanır. Bayramdan bir gün önce oruç tutulur.

Pesah: (2002 yılında 28 Mart' da, 2001' de 8 Nisan' da kutlandı) Tanrı Mısır halkını cezalandırmak için, her ailenin ilk çocuğuna felaket yağdırırken, İbranilerin evlerini es geçtiği için, "Pesah" (atlamak, es geçmek) bayramı yapılır. Ailenin en büyük oğlu bu bayram öncesinde oruç tutar. Bu bayrama "hamursuz" adının verilmesinin sebebi, bayram sırasında mayasız bir ekmek olan "Matsa"nın hazırlanıp yenmesidir.

Lag B'omer: (2002 yılında 30 Nisan' da, 2001' de 11 Mayıs' da kutlandı) Günümüzden yaklaşık 2000 sene önce 32 gün süren bir hastalık salgınının bir anda sona ermesi üzerine ortaya çıkan bu bayramda kutlamalar yapılır. Bundan önceki 32 gün boyunca neşelenmek ve evlenmek caiz değildir.

Savuot: (2002 yılında 17 Mayıs' da, 2001' de 28 Mayıs' da kutlandı) Hz. Musa' ya gönderilen 10 Emir' in bu günde verildiğine inanılır. 50 gün süren buğday hasatı döneminin son günü kutlandığı için "Hasat Bayramı" olarak da anılır.

Tisa-Beav: (2002 yılında 18 Temmuz' da, 2001' de 29 Temmuz' da kutlandı) Av ayinin 9. günüdür ve Matem Günü olarak kabul edilir. İki gün batımı arasında oruç tutulur.

Ros Asana: (2002 yılında 7 Eylül' de, 2001' de 18 Eylül' de kutlandı) Yeni Yıl Bayramı'dır. Her aile akrabaları ile bir araya gelir ve dargınlıklara son verilir. Günahlardan arınılan gündür.

Yom Kipur: (2002 yılında 16 Eylül' de, 2001' de 27 Eylül' de kutlandı) Büyük Oruç Günü' dür. Geceleyin adaklar adanır. Tutulamayan sözlerden ötürü Tanrı' dan dan af dilenir.

Sukot: (2002 yılında 21 Ekim' de, 2001' de 2 Ekim' de kutlandı) Hasat Bayramı olarak da bilinir. İsrailoğullarının çölü geçerken "suka" larda (çardak) kalmaları anısına kutlanır. Sabah duasına katılanlar ellerinde "Lulav" adı verilen çiçek demeti tutarlar.

Hanuka: (2002 yılında 30 Kasım' da, 2001' de 10 Aralık' da kutlandı) Kislev ayinin 25. günü başlayan "Işık" Bayramı, Kudüs' deki Kutsal Mabed' in yeniden açılısı ve kandilin mucizevî olarak az miktarda bulunan yağla, 8 gün boyunca yanması anısına kutlanır. Hanukiya isimli 9 kollu şamdanda yanan mumların sayısı her gün bir arttırılır.



SÜRYANİ CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:

6 Ocak: Denho: Hz. İsa'nın vaftizinin kutlandığı gündür. İçine Hz. İsa'yı sembolize eden haçın batırıldığı su, törene katılanlara evlerine götürmeleri için dağıtılır.

2 Subat: Maeltö: Hz. İsa'nın mabede sunuluşu anısına kutlanan bu bayramda, kilise de mumlar yakılır.

Boutho Dninve: (2002 yılında 25 Şubat'da, 2001' de 5 Şubat' da kutlandı) Kökeni M.Ö. 9. yüzyılda yaşayan Ninova halkının "Büyük Tövbe"sine kadar giden oruç sırasında, 3 gün 3 gece boyunca hiçbir şey yenilip içilmez.

25 Mart: Süboro: Hz. İsa'nın doğumunun annesi Meryem'e müjdelenmesi kutlanır. Kilisede dağıtılan ve Kutsal Üçlemeyi sembolize eden 3 renkli ipler, Paskalya Bayramı'na kadar bilekte taşınır.

Hamso Droze: (2002 yılında 2 Mayıs' da, 2001' de 12 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa'nın "Son Akşam Yemeği" anısına kutlanan gündür. Papazlar alçak gönüllülüğün bir belirtisi olarak (tıpkı Hz. İsa'nın yaptığı gibi) cemaatten seçilen kişilerin ayaklarını yıkarlar.

Zkifuthö: (2002 yilinda 3 Mayıs' da, 2001' de 13 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa'nın Çarmıha Gerilişi anılır. Çiçeklerle süslü bir tabut kilisede dolaştırıldıktan sonra, kapının önünde eller üstünde tutulur ve cemaat altından geçer.

Ido Dakyomtö: (2002 yılında 5 Mayıs' da, 2001' de 15 Nisan'da kutlandı) Hz. İsa'nın Diriliş Bayramı, Büyük Kıyam veya Paskalya adıyla anılır. İnananlar birbirlerine yumurta ve yumurta şeklinde hediyeler verirler. Ölmüşlere dua edilir ve ertesi günü mezar ziyaretleri yapılır.

Suloko: (2002 yılında 13 Haziran' da, 2001' de 24 Mayıs' da kutlandı) Hz. İsa'nın Göğe Yükseliş'i kutlanır. Bu bayramda yaylalara çıkıp, salıncak kurma adeti günümüzde unutulmaya başlamıştır.

Rises: (2002 yılında 23 Haziran' da, 2001'de 3 Haziran' da kutlandı) Paskalya' dan 50 gün sonra kutlanan bu bayrama Pantikusti Bayramı da denir. Hz. İsa'nın havarilerine Kutsal Ruh' u verdiğine inanılan bu günde, kilisedeki kutsanmış suya ceviz yaprakları batırılır.

31 Ağustos: Sahro Dmor Gabriyel: 7. yüzyılda Turabdin civarında yaşayan aziz Gabriyel'in anısına kutlanır. O gece azizin mezarının bulunduğu manastırda kalan kişiler geceyi dua ederek geçirirler ve ertesi gün şölen düzenlenir.

25 Aralık: Ido Dmavlodö: İsa'nın doğumu yani "Noel" kutlamasıdır. Kilise'de çıralar ile, doğum sırasında çobanların yaktığı ateşi simgeleyen bir ateş yakılır ve etrafında ilahiler söylenir.



                                                              ***

 ORTODOKS RUM CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:

1 Ocak: Protohronia: Bu tarihte Hz. Isa' nın sünneti kutlanır. Bir aksam önce çocuklar şarkılar söyleyerek komşuları ziyaret eder ve hediye toplarlar. Aksam yemeğinde hindi yenir. Evde ve iş yerinde bereket getirmesi için nar kırılır, sakızlı yılbaşı pidesi pişirilir.

6 Ocak: Ta Fota: Hz. İsa'nın Vaftizi kutlanır. Boğaz' da, bir papazın suya attığı tahta haçı çıkarmak için cemaatten gençler Boğaz'ın soğuk sularına atlarlar. Haçı bulup kıyıya getiren genç, altın zincir ve ucunda haçla ödüllendirilir.

Ton Psihon: (2002 yılında 9 Mart' da, 2001' de 17 Şubat' da kutlandı) "Koliva" isimli cevizli helvanın pişirildiği ve mezarlıkların ziyaret edilerek ölülerin ruhuna dua edildiği gündür.

Apokries: (2002 yılında 10 Mart' da, 2001' de 18 Şubat' da kutlandı) Paskalya yortusundan 40 gün önce kutlanan karnavaldır. Büyük Oruç'dan önce partiler düzenlenir, maskeler takılır, ziyafetler verilir.

Tessarakosti: (2002 yılında 18 Mart' da, 2001' de 26 Şubat' da kutlandı) Paskalya' dan dan önce 40 gün süren orucun başlangıç günüdür. Orucun bu ilk günü hiçbir şey yenmez. Daha sonraki 5 hafta boyunca hayvansal gıdalar alınmaz. Orucun son haftasında da sadece haşlama sebzeler, özellikle mercimek yenir. Paskalya günü "magiriça" adi verilen sakatat çorbası pişirilir.

Vayion: (2002 yılında 28 Nisan' da, 2001' de 8 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa'nın Kudüs'e girerken zeytin ve mersin dalları ile karşılanması anısına kutlanan gündür.

Paskalya (2002 yılında 5 Mayıs' da, 2001' de 15 Nisan' da kutlandı) Paskalya Haftası, Hz. İsa' nın çarmıha geriliş ve ölüm haftasıdır. Bu haftanın Cuma günü perhiz yapılır ve hayvansal besinler alınmaz. Cumartesi gecesi tam gece yarısı kiliselerde mumlar yakılır ve İsa'nın dirilişi kutlanır. Aynı gece paskalya yumurtaları, ertesi gün de paskalya çörekleri yenir.

Zoodohu Pigis: (2002 yılında 10 Mayıs' da, 2001' de 20 Nisan' da kutlandı) "Hayat Veren Kaynak" anlamına gelen bu gün, Ayazma günü olarak da bilinir. Silivrikapı'aki Balıklı Ayazması'na gelenler şifalı sudan içip dua ederler.

11 Temmuz: Ayia Efimiya: Lahti Fener' deki Ortodoks Patrikhane Kilisesi' nde bulunan azizenin anısına kutlanır. Kilisede yapılan törende katılanlara iğne dağıtılır ve azizenin lahti açılır.

6 Ağustos: Metamorfoseos: Hz. İsa'nın "Göğe Yükselişi" Paskalya' dan 40 gün sonra kutlanır. İnanışa göre Hz. İsa bu tarihte, Thabor dağında yanında Musa ve İlyas Peygamberlerle görünmüştür.

29 Ağustos: Apokefalistu Ioannu: Rumlar, Vaftizci Yahya'nın başının kesildiğine inandıkları bu günde perhiz yapar ve domates ve karpuz gibi kırmızı renkli besinleri yemezler.

24 Eylül: Ayia Thekla: Aziz Pol' ün öğrencilerinden olan ve Silifke yakınlarında yaşayıp öldüğüne inanılan azizenin anısına Büyükada'daki manastır ziyaret edilir ve adak adanır.

25 Aralık: Hristugenna: Hz. İsa’nın Doğumu, yani Noel kutlanır. Bir aksam evvel çocuklar ev ev dolaşırlar. Sabah erken kiliseye gidilir, öğlen yakın akrabalarla yemek yenir. Çam ağaçları süslenir ve altlarına hediyeler bırakılır.

27 Aralık: Ayios Stefanos: Aziz Stefanos, Hristiyanlık dinine inandığı için Kudüs' den kovulup, taşlanarak öldürülmüştür.

Hristiyanlığın bu ilk şehidinin anısına kurban kesilip fakirlere dağıtılır.

                                                           ***



             ERMENİ CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:

1 Ocak: Gagant: Yılbaşı kutlamalarının yapıldığı tarihtir. Zengin yılbaşı sofrasında ana yemek hindidir. Yılbaşının ertesi günü mutlaka dükkân açılır ve bereket getirmesi için dükkânın içine nar tanecikleri serpilir.

6 Ocak: Dzununt: Noel' i, İsa’nın Vaftiz'i ile birlikte kutlayan Ermeniler, bu tarihte evleri ziyaret eden çocuklara hediyeler verirler. Ailecek yenilen akşam yemeğinde ana yemek mutlaka balık olur.

Vartanants: (2002 yılında 7 Şubat' da, 2001' de 22 Şubat' da kutlandı) M.S. 5. yüzyılda ateşe tapan İranlılara karşı yapılan ve kaybedilen bir savaşın ve bu savaşta ölenlerin anısına düzenlenen törenlerdir.

Pun Paregentan: (2002 yılında 10 Şubat' da, 2001' de 25 Şubat' da kutlandı) 7 hafta süren ve her gün içersinde hayvansal gıdalar bulunmayan tek bir öğün yemek yenilen Büyük Oruç' dan dan önce kutlanan karnavaldır. Karnaval süresince, her türlü kıyafete girilip şakalar yapılır.

14 Şubat: Diyarnintaraç: Hz. İsa’nın doğumunun 40. gününde tapınağa götürülüşü kutlanır. "Ateş Gecesi" de olarak bilinen bu kutlamalarda, kilisedeki kutsal sofranın üzerindeki mumla, mumlarını yakan cemaat, mumu söndürmeden evine götürerek orada hazırlanmış olan mumları yakar.

Avak Sapat: (2002 yılında 23 Mart' da, 2001' de 9 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi ile ilgili anıların tazelendiği "Büyük Hafta"dır.

Perşembe "Son Akşam Yemeği", Cuma ise "Haça Gerilme" ve "Mezara Gömülme" anılır.

Dzaggazart: (2002 yılında 24 Mart' da, 2001' de 8 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa’nın Kudüs' e dönüşü anısına kutlanan bayramdır. Kiliseler çiçekler ve zeytin dalları ile süslenir ve ayine katılanlar eve dönerken bereket getirmesi amacıyla bu çiçeklerden alırlar.

Surp Zadik: (2002 yılında 31 Mart' da, 2001' de 15 Nisan' da kutlandı) Paskalya Bayramı'nda Hz. İsa'nın yeniden dirilişi kutlanır. Kutlamalar sırasında birbirlerine renkli boyanmış yumurtalar armağan ederler. Paskalya çörekleri hazırlanıp, mezarlıklar ziyaret edilir.

Hampartsum: (2002 yılında 9 Mayıs' da, 2001' de 24 Mayıs' da kutlandı) Hz. İsa’nın Göğe Yükseliş'i kutlanır. Baharın da karşılandığı gündür. Özenle hazırlanan sofralardan "marul" eksik edilmez.

Vartavar: (2002 yılında 7 Temmuz' da, 2001' de 22 Temmuz' da kutlandı) Vartavar "Işık Saçan Gül" anlamına gelir ve bu bayramda Hz. İsa’nın Suret Değiştirmesi kutlanır. Kiliseler güllerle süslenir.

Surp Asdvadzadzin: (2002 yılında 18 Ağustos' da, 2001' de 12 Ağustos' da kutlandı) Meryem Ana'nın göğe yükselerek Tanrı huzuruna kabul edilmesi ve üzüm hasatı kutlanır. Herkes kutsanan üzüm salkımlarından bir parça yer.

Khacverats: (2002 yılında 15 Eylül' de, 2001' de 16 Eylül' de kutlandı) Haç Yortusu olarak anılan bu özel gün, 14 Eylül' e en yakin olan Pazar günü kutlanır. Kilisede öğleden sonra yapılan törende haç fesleğen çiçekleri ile süslenir ve dualar edilir. Kökeni M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Tarkmançats: (2002 ve 2001 yıllarında 13 Ekim' de kutlandı) Ermeni yazısını icat eden ve İncil' in Ermenice' ye çevrilmesine katkıda bulunan 2 din adamının anısına yapılan törenlerdir. Ermeni kültürü ve kilisesinin Asur ve Grek etkilerinden kurtarılması kutlanır.

                                              


                                                                        ***


Kurban Bayramı: (2002 yılında 22 – 25 Şubat'da, 2001' de 5 – 8 Mart' da kutlandı) 4 gün süren bayram, ilk sabah Bayram Namazı ile başlar, akraba ziyaretleri yapılır, mezarlıklar ziyaret edilir.

Hicri Yılbaşı: (2002 yılında 15 Mart' da, 2001' de 26 Mart'da kutlandı) Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine' ye göç etmesi ile başlayan Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem' in ilk günü kutlanır.

Aşure Günü: (2002 yılında 27 Mart' da, 2001' de 7 Nisan' da kutlandı) Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem' in 10. günüdür. Hz. Hüseyin' in Kerbela' da öldürüldüğü günün anısına oruç tutulur.

Mevlid Kandili: (2002 yılında 24 Mayıs' da, 2001'de 3 Haziran'da kutlandı) Rebiül Evvel ayının 12. gecesi doğan Hz. Muhammet' in dünyaya gelişi kutlanır.

Miraç Kandili: (2002 yılında 3 Ekim' de, 2001' de 13 Ekim' de kutlandı) Hz. Muhammed' in göğe Tanrı katına yükseltildiği gecedir. Beş vakit namaz kılınması bu gece farz kılınmış, Peygamber'e cennet ve cehennem gösterilmiştir.

Berat Kandili: (2002 yılında 20 Ekim' de, 2001' de 31 Ekim' de kutlandı) İslamiyet'de kutlanan 5 kandil gününden sıra itibariyle üçüncüsüdür. Şaban ayının 14. gününün akşamında, ibadet ederek günahlardan arınıldığına inanılır.
Ramazan Ayı: (2002 yılında 6 Kasım - 4 Aralık arasında, 2001' de 16 Kasım - 15 Aralık arasın da kutlandı) Hicri takvimin 9. ayı olan Ramazan ayı boyunca, inananlara sahurdan iftara kadar oruç tutmaları görevi verilmiştir. Akşamları Teravih namazı kılınır, sofralarda hurma, pide ve güllaç bulundurulur.

Kadir Gecesi: (2002 yılında 1 Aralık' da, 2001' de 11 Aralık' da kutlandı) Ramazan Ayı' nın 26 gününün gecesidir. Kuran' in Hz. Muhammet' e bu gece inmeye başladığına inanılır. "Kadir" Allah'ın sıfatlarından biridir ve "her şeye gücü yeten" anlamındadır. Bin aydan daha hayırlı olduğuna inanılan bu gecede, ibadet ile günahlardan arınılır.

Ramazan Bayramı: (2002 yılında 5 – 7 Aralık' da, 2001' de 16 – 18 Aralık' da kutlandı) Ramazan ayında tutulan orucun bitişi kutlanan ve sabah kılınan Bayram Namazı ile başlayan bayramdır. Arife gününden hazırlıklar yapılır, mezarlıklar ziyaret edilir. Kimsesizlere ve muhtaçlara yardım edilir, akraba ziyaretleri yapılır. Tatlı sunulduğu için Şeker Bayramı olarak da bilinir.

 
  
***

 
Aşure’nin özellikle Şii kesiminde özel bir “matem konusu” olması da, konumuzun sadece Hüseyin meselesiyle ilgili değil, çok daha eski, erken Tufan, erken Kıyamet, erken bayram, erken insan kurban edimleriyle ilgili olduğuna işaret etmekte ve bize, bu ortak Tufan’ın katılımcılarının etnik değilse bile itikat kökenleri hakkında bilgi vermektedir.
 
                                                              ***   
Tahıl toplumu olan Asurluların Aşure’sinin içine 7 ayrı tahıl ürünü konmadan önce, 7 ayrı alt Asur topluluğunun farklı insan kurbanları konuluyor olmalıydı.

“Kurban” motifinin en çok kullanıldığı din veya mezhepler, bize geçmişte hangi etnik / kültürel toplumun kurban edildiği hakkında az çok bir fikir vermektedir zaten. İsacı Hristiyanlık, Şii, Alevi jargonunda ‘kurban’ kavramının büyük bir yer işgal etmesi, geçmişte kurban sunan toplumun atalarının da açıklayıcısıdır adeta.

Aşure, -3500 yıllarında, Martu, Assur, Babil toplulukları arasındaki ittifak döneminden kalan kutsal bir yiyecekti ve daha sonra Sümer / Akkad belgelerinde Tahıl tanrı-ça-sı Aşnan vb. olarak göreceğimiz; kadın-erkek cinsel ilişkisini de anıştıran ‘aşna fişna’ veya ‘mercimeği fırına vermek’ gibi deyimlerin ifade ettiği olgu, bu törenlerin aynı zamanda karşılıklı cinsel ilişki törenleri de olmasıydı.....












Akkad, Hitit, Anadolu Ritüelleri

Akkad Ayinlerinden Günümüze

RITUELS ACCADIENS
Par F. THUREAU-DANGIN
Tablet AO. 6479

Çeviri: Safa Kaçmaz

(Korunmak için, “Hava/Yel Lilissu”suna başvurduğunda, boynuzları ve tırnakları eksiksiz, siyah renkli bir sığır (inek, öküz?) adayacaksın.

Sığır, başından kuyruğuna kadar ‘sağlam’ (’dokunulmamış’, ‘lekesiz’) olacak.

Hayvanın vücudunun zift gibi kara olup olmadığını ve diğer özelliklerini bilge biri kontrol edecek, ayin için uygunsa, kabul edilecek.

Eğer, alnında yedi beyaz kıldan, yıldız biçiminde bir ‘leke/şekil’ var ise (sum-ma 7 sipatu pis-tum İcima İcakkubi tu-kip’ina isbatti) hayvana vurulmuşsa, hayvan işe koşulmuş ise, bir yerinde damga, leke var ise, ayin için kabul edilmeyecek.

Uygun bir günde, ayin için seçilmiş sığırı, “bilgelik evi”ne götürdüğünde, sığırın başının önünde duracaksın; yeri temizleyecek, yeri arındıracaksın.

Sonra iki adet taş / tuğla’yı, “bilgelik evi”nin kapısının sağ ve sol tarafına yerleştireceksin.

Gök tanrıları için; Yer’in ve Gök’ün tanrıları için ve ‘büyük tanrılar’ için hoş kokular (tütsü) kullanacaksın.

En iyi cins biralar dökeceksin.

Sığırı “bilgelik evi”ne sokacaksın.

Yere bir çarşaf sereceksin.

Çarşafın altına ve çevresine kum (toz,toprak) serpeceksin.

Sığırı çarşafın üzerine getirip, tutacaksın.

Sonra keçi kılından yapılmış bir iple hayvanı bağlayacaksın.

Biradan........

Hayvanın karşısındaki ‘yel’ davulunun/def’inin içine

...yerleştireceksin.

Azag-su ve Nin-a-ha-kud-du için 2 kutsamalık yerleştireceksin.

2 sunu masası/kürsüsü yerleştireceksin.

Öyle ki, her birisinde…

[içinde yağ ve bal olan];

7 arpa ekmeği…

7 buğday ekmeği (olsun.)

Hurma ve Sasqd unu’nu yerleştireceksin.

Bira, şarap ve süt’ü yerleştireceksin.

Bir ‘adag-uwu’ kupası/vazosu/kadehi yerleştireceksin.

[.......] selvi/söğüt ağacı…

[....... 1 adet kadeh/kupa yerleştireceksin.]

[.......]1/3 Min (ölçüsünde) beyaz yün…

7,5 Min (ölçüsünde) keçi kili yerleştireceksin.

[.......] bira’dan

saf (kutsal/kutsanmış?) su ........
.....
‘Bilgelik Evi’nin taş’ı(nı/na)

Yerleştireceksin.

........ 1 adet Tamaris demiri (?)

........ 1 adet Qan Satlali

........ başak’ı

........ Kutsamalık

[.......] Sedir ağacı yağı’ndan, bal’dan, kaymak’dan...

[..... yerleştireceksin, tütsülük ve meşale/kandil...

[...... arındıracaksın..] sağ bud’u, böbrekleri, yakmalık et’leri sunacaksın.]

... (üzerlerine) ‘en iyi cins bira’, şarap, süt serpeceksin.

[...............] koyacaksın

[...............] kutsamalık........

[...............] 12 taş/tuğla yerleştireceksin:

Üstlerine 12 parça bez sereceksin.

Üstlerine 12 tanrıyı yerleştireceksin.

Onlara Nin-a-ha-kud-du’nun kutsamalık su’yundan sunacaksın.

Sonra, kurban’ı arındıracaksın.

12 kutsal sunu masasına yerleştireceksin.

12 sunu’yu sunacaksın:

Sağ bud’u, böbrekleri, ateşte kızartılacak etleri sunacaksın.

Üzerlerine en iyi cins bira, şarap ve süt serpeceksin.

Kokulu tohumlar atacaksın.

“Lilissu”yu yerleştireceksin.

Bir taş/tuğlayı Lum-ha için yerleştir; bir sunu masası yerleştir, bir kurban (parçası) sun.

Bu sığırın ağzını (gargara ile) yıkayacaksın.

Bir kokulu kamışın yardımıyla,

Kurbanın sağ kulağına “Alpu i-lit-tum Zi-i at-ta-ma” duasını (mırıldanacaksın) söyleyeceksin.

Bir kokulu kamışın yardımıyla,

Kurbanın sol kulağına (mırıldanacaksın) söyleyeceksin.

Sedir ağacı özsuyu ile Kokulu Tütsü ve meşale (çıra/ kandil?) yi arındıracaksın.

Üzerine Gunnu yağından serpeceksin.

(Hayvanı), yüzü Batı’ya bakacak şekilde yerleştireceksin.

Sığırın postunu/derisini alacaksın.

Sonra üzerine Nisaba’nın kutsanmış Pilke ununu

Su, birinci kalite bira, şarapla karıştırıp serpeceksin.

Kurban (hayvan) ın ince yağları ve yapraklarıyla birlikte hoş kokulu bitkileri;

4 qa (ölçüsünde) malt ununu

4 qa (ölçüsünde) bitqa ununu

1 (qa) (ölçüsünde) KUR-fu ununu

Galle cevizini

Hitit memleketlerinin alun’unu birlikte ezeceksin.

“Zilissu”nun üstünü örteceksin.

Üzerine bir yün ip gereceksin.

“Musukunnu” ağacından asa (sopa?), meşe asa’sı (sopası?), sedir ağacı asa’sı(sopası?) ve

Her türlü sert ağaç sopasını, “hava/nefes Lilissu” su için, arındırılmış vernikle/boyayla kaplayacaksın.

Onun sol kolunun kasları ile Lilissu’nun kapısı

Sana kapanacak.

İpi düğüm yapacak, Lilissu’nun üzerine koyacaksın.

(Kötü) dilekler bağlanmış (düğümlenmiş) olacak.

Lum-ha için bir sunuda bulunacaksın.

Ona, sağ budu, böbrekleri ve kızarmalık etleri sunacaksın.

(Üzerine) birinci kalite bira, şarap ve süt serpeceksin.

Ayın 15. günü Şamaş’ın karşındaki

“Havanın Lilissu”sunu (uzaklaştıracaksın?).

Ea , Samai, Marduk, Lum-ha et le bilge Lilissu için

5 kurban getirecek, onlara sağ budu, böbrekleri, ateşte kızartmalık etleri sunacaksın.

(Üzerlerine) birinci kalite bira, şarap, süt serpeceksin.

Kokulu Tütsü’yü ve kandil (meşaleyi?) , kutsama suyu ile arındıracaksın.

“En-ki Utu [.............] za-de-de”

(sözlerini/duasını) üç defa tekrarlayacaksın.


Ağzı (temizlemek?) yıkanacak [.............]

(Lilissu)’ya yapacaksın.

İnce kurban (eti) yağı ve zeytinyağı ile

BAR-GE’yi ovacak, arındıracaksın.


[Feallam] [a[ ? ]’i ‘hava/üfürükçü Lilissu’nun üzerine

yerleştireceksin.

Kokulu tütsü aracını (buhurdanlık?) ve kandili arındıracaksın.

Lilissu’nun elinden tutup tanrıların karşısına götüreceksin.

Sonra onu ‘kokulu tohumlar’ın arasına oturtacaksın.

“Lugal-e dim-me-ir an-ki-a” duasını okuyacaksın.

Bu ayini, (sadece) muridler görecek, yabancı görmeyecek.

(Gören yabancının) ‘günleri’ (ömrü) kısalır.

(Bu ayinde) kutsanan kutsayan(lar)a görünecek.

İmansızlar (murid olmayanlar) görmeyecek.

Bunlar, büyük tanrılar, Anu, Enlil et Ea’nin yasakları arasındadır.

*****

[........ onun ömrü ] uzasın!

[.............] ‘Nefes Zilissu’su

[.........(?)Min ] selvi/söğüt ağacı.

½ Min (ölçüsünde) Mersin ağacı.

½ Min (ölçüsünde) kokulu kamış

[.........(?) Sikl ] (ölçüsünde) gül (?)

10 Sikl (ölçüsünde) Annabu’nun kokulu bitkisi (ceylan bitkisi?)

[.........(?)Sikl ](ölçüsünde) Kasisibatu

[.........(?)] Sikl (ölçüsünde) İkanalktu

[.........(?) Sikl ] (ölçüsünde) Suadu

2 Qa (ölçüsünde) saf yağ

[.............] 2 Qa (ölçüsünde) şarap

[..............] ½ qa (ölçüsünde) Selvi/söğüt ağacı özü.

[..........................]

1 adet beyaz örtü/bez

1 adet kırmızı örtü/bez

3 Min (ölçüsünde) (....? ) yün

7 Min (ölçüsünde) mavi yün

[.........(?)Min ] (ölçüsünde) Keçi kılı/ tüyü

2 Gur 4 Efa (ölçüsünde) Arpa

1 Efa(ölçüsünde) kokulu tohum (küncü?)

[.(?)Min ] selvi/söğüt ağacı.

[......... buğday, tuz, Mersin ağacı,1 kamış ]

[.........(?) Efa (ölçüsünde) Bitqa unu

4 Qa (ölçüsünde) Malt unu

[.....] asaları boyayacak[.......... ] vernik/boya

[........ ]

Demir.. ... ] ½ Min (ölçüsünde)

[.............] alet/araç/avadanlıklar

Hitit topraklarının Alun’u,

1 Min (ölçüsünde) parlatıcı vernik/boya

3 adet Musulcannu Asa’sı

3 adet Meşe

3 adet sedir ağacı(ndan Asa)

3 adet ?

3 adet Tamaris,

Geri kalan Asa’lar, sert ağaçlardan olacak.

(her birinin uzunluğu 10 dirsek olan) 10 adet yün’den (yapılmış ) ip,

1 adet,100 dirsek uzunluğunda yün ip,

10 adet keçi kılından ip (uzunluğu 4’er dirsek olan)

1 adet inek (kılı?) (derisi?) (barsağından?) ip

1 adet.......

1 adet yorgan/örtü

***
"Çanak/çömlekçilerin" (kadehçilerin?) aletleri/araçları:

4 adet kutsamalık

4 adet İcandurd

4 adet Sabharu kadehi/kupası

24 adet Adagguru kadehi/kupası

24 adet İaabd kadehi/kupası

120 adet Malittu kadehi/kupası

300 adet Bagarru kadehi/kupası

60 adet tütsülük

5 adet Sabittu

6 adet Aggannu

6 adet Nisippu

2 adet Sinald

2 adet Narbaru

***
‘Tahtacılar’ın alet/araçları:

1 adet Kumtu

4 adet demirden çivi/mıh

Asa/sopa için gerekli ağaç/odunlar

‘Sele/sepetçilerin’ alet/araçları:

24 adet sunu masası/kürsüsü (kamış/saz’dan)

24 adet meşale (kamış/saz’dan)

5 adet el meşalesi (kamış/saz’dan)

3 adet hasır/çarşaf (kamış/sazdan)

3 adet yorgan/hasır (kamış/saz’dan)

***
VAT. 8247 ( ve K. 6060)

Dua :

Ulu boğa, sen büyük tanrıların yarattığısın!

Sen büyük tanrılar tarafından var edildin!
...

Göklerdeki görüntün, ulu tanrıların kararlarına bağlıdır!

Anu, Enlil,Enki ve Ninmab (Ninmah) ,

Göklerin büyük kaderlerini belirlediklerinde

Senin postun, senin topuğun, senin kasların tanrıların gizine karıştı!

Bu tanrısal giz sonsuza kadar kalacak!

Bu tanrısal surette/görüntüde kaderi tayin edin !

Bu tanrı, onun tapınağı kutsal olsun, saf kalsın!

Kem laflar ondan uzaklaşsın!

***
İkinci Bölüm
Uruk’ta Anu Tapınağında Ritüel

I.Anu tapınağında gündelik sunular

(.........)

(Anu’nun yanındaki) makamına oturacak,

(sunu kurbanın) iç organlarını (elleriyle) kaldıracak,

Sonra Anu’nun “parakku”su üzerine yerleştirecek.

Adad’ın Kahin’i ve rahipler bu (iç) organları alacaklar.


(Böylece) (Büyük) Yeme ayini son bulunca ,

(küçük) yemek (töreni başlayacak) sunulacak.

(Hâkim, yönetici?) kandilleri, buhurdanlığı doğuracak (yakacak?).

Sonra ilahi korosu ilahiye başlayacak:

“Bitu i-gal-lim di-im-ma ma-lit” ilahisini okuyacaklar.

Sonra (yeme) tören bitecek.

Akşam (küçük) töreni bitecek.

Sonra (büyük) akşam (töreni yapılacak) (yiyeceği sunulacak)

Altın buhurdanlıklar doldurulacak (yakılacak)

Sonra inek/öküz ve koyun sunulacak.

(Büyük) (yeme) (ayini) bitecek,

(küçük) (yeme) (ayini) başlayacak.

İlahiciler ilahiye başlayacak.

“Bitu i-gal-lim di-im-ma ma-lit” ilahisini söyleyecekler.

Sonra (yeme) (ayini) bitecek.

Gece ayini yapılacak.

Kapı kapatılacak.

**
(Ayın) 10. günü:

Gece (akşam) vakti

Tanrı Anu için

“Umun Se-ir-ma-a1 an-ki-aa” ilahisi,

(Öteki) tanrılar için:

An e-lum um-ma3

ilahisi söylenecek. (Bu ilahilerle) Yub Suk İcinnaku içinde Tapınağın Geceyarısı (ayini) yapılmış olacak.

Şafak’ta kapılar açılacak, Geceyarısı ayini son bulacak

(son bulmuş olacak)?

Sonra ( X ? görevli kişisi?) ‘el suyu’ sunacak.

Yağ’dan alacak; Sabah (yiyecek) töreni başlayacak.

İlahiciler ilahi okuyacak.

‘Büyük yemek’ son bulacak; ‘Küçük yemek’ sunulacak; ‘Küçük yemek’ son bulacak; ‘Büyük –akşam-Yemek’i başlayacak.

İlahiciler ilahi okuyacak.

‘Küçük’ akşam yemeği son bulacak.

Sonra kapı kapanacak.

(Ayin) 11. günü:

Gece vakti (gece yarısı) Anu için

“Am-e amai an-na” ilahisi, (öteki) tanrılar için

“E-lum di-di-ra” ilahisi okunacak.

Bu ilahilerle Ub Sukkinakku ‘da Tapınağın geceyarısı ayini yapılmış olacak.

Şafak vakti kapılar açılacak.

(Hakim? Yöneten?) “el suyu” sunacak, dolduracak, sonra Anu, Antu ve tüm tanrılara sığır ve koyun sunuları hazırlayacak.

Anu, Antum ve tüm tanrılara akşam yemeği için sunacak.

Gece yarısı ayini yapılmadan (tören) bitmeyecek.

(Bu, ayın ) ilk gece yarısı ayininde, Ziyyarat’ın Ulu-parakku’sunun

çatısı altında, meydanda oturan tanrılara kapı kapanmayacak;

yemek sunulacak.

Göklerin Ulu Anu yıldızı doğduğunda ve Göklerin Ulu (tanrıça) Antum’u doğduğunda, Büyük Kağnı yükseldiğinde, (burada dilekte bulun, dua et) ((Kıral Anu ve güzel bir suretin doğurduğu; Göklerin yıldızlarının parlak bir uyuşmasına benzer bu) (derhal) Göklerin Anu ve Antum’u için Altın’dan yapılma sunak masasını (kürsüsünü) yerine yerleştireceksin.

Göklerin Anu ve Antum’una El Suyu’nu sunacaksın. Sonra masayı getireceksin. İneğin, koyunun ve kuşların etlerini masaya yerleştireceksin. En iyi cins bira, en iyi cins şarap sunacaksın. Her cins meyve hazırlayacaksın.

Sedir ağacını, kokulu Masbatu tozunu, kokulu tütsünün üzerine ekleyeceksin.

Sonra Altın’dan bir Kupadaki dinlenmiş-sert şarabı, altın (dan, kaplama?) 7 kutsal sunu masasına dağıtacaksın.

Sagmegar (Jupiter), Dilbat (Venus), Gud (Mercure), Kaimhnu (Saturne) , Salbatmu (Mars), Sin et Samai’ye onların suretine “el suyu” sunacaksın

Sonra (diğer?) masalara inek, koyun, kuş etlerini, sert şarabı taşıyacaksın. Her cins meyve hazırlayacaksın.

Altından 7 kandile Zuku’dan ve hoş kokulu Masbatu tozundan koyacaksın.

Sonra bir kupa ile sert şarabı altın sunu kabına akıtacaksın.

Güzel kokulu büyük bir meşale...

...... El yıkama su(yunu kıral’ın Nimma’ları taşıyacaktır)
Sonra kıralı Esagil’e (Ev/tapınak+bas+Tanrı) sokacaklar (götürecekler, taşıyacaklar?).

Görevliler daha sonra kapı’dan çıkacaklar.

Kıral tapınağa girince, Urigallu (büyük rahip?) tapınaktan çıkacak.

Sonra Asa’sı, sonra Taç’ı, kırallık alametleri Kıralın elinden alacak.

Bunları Tanrı-Bel’in önündeki bir kürsüye yerleştirecektir.

Sonra tapınaktan çıkacaktır.

Sonra kıralın yanaklarına vuracaktır.

d-ie-rib-iu’yu takdim edecektir.

D-Sa-kam-su diz çökecektir.

(Sonra şunları diyecektir : )

(( [Benim (bu işte) Günahım yok.
Karşıt (6 ?) tanrı/ulu (nun işi bu?)
Senin tanrına karşı gelmedim.
Babil’i(Tanrı kapısını) yıkmadım.
Sana(?) tapınmaya karşı çıkmadım.
‘İmanlıların?’ yanaklarına vurmadım.))]

..... (kıral’ın) arkasına geçecek
..... kulaklarını çekecek,
......yere eğecek
. . . . Kıral bir defa şu sözleri edecek:
(.............)
(Sonra Urigallu kirala şöyle diyecek:)
..... [ul] ad-kun ga-lal-du-nu . . . . .
Onların (seni) aşağılamasının sorumlusu ben değilim.
Ben (Babil’le?) ilgileniyorum,sorumlusuyum.
Onun duvarlarını ben yıkmadım.
......((Babil dedi ki : Korkma, korkusuz ol.....








                                      Hititlerle İlgili İlginç Bir Keşif Daha

Dünyanın en eski medeniyetlerinden birisi olan Hititlerin, ilginç bir yönü daha keşfedildi. Hititlerin tanrılara yakın olmak ve günahlarından arınmak için kuşları yakarak kurban ettikleri ortaya çıktı.
https://www.facebook.com/permalink.php...



"Adamı Tefe Koyup Oynatmak" Geleneği 4000 yıl kadar önceki Akad Ritüellerinde Başvurulan Bir Uygulama İdi

                                                                    http://toplumvetarih.blogcu.com/.../10245945













                         İnsan Kurban Edilen Bir Hitit Ritüeli Üzerine



Eğer askerler, düşman tarafından yenilirse, aşağıda anlatılan biçimde, nehrin alt tarafında bir kurban töreni yapılacaktır:

Nehrin alt tarafında, bir süt domuzu, bir genç köpek, bir erkek keçi (teke), bir adam, (ortadan) ikiye ayrılacaktır*1

Sonra, (kesilenlerin) yarısı bir tarafa, öteki yarısı öbür tarafa (sağ tarafa ve sol tarafa) *2 konulacaktır.

Fakat (Kurban töreni) Hattalkessar*3 (ağacın)dan bir kapı (tahta?) önünde gerçekleştirilmeli ve (kesilmiş kurbanın iki parçası ) Tijamar’in*4 üzerinden kaldırılıp alınmalıdır.

Sonra, Hattalkessar (Kapı?)nın önünde bir ateş, (arkasında da?) (ikinci?) bir ateş yakılmalıdır.

Askerler bunların arasından geçeceklerdir.

Fakat nehirin baştarafına (nehire) ulaşır ulaşmaz, üstlerine su serpilecektir.

Sonra, yazıda (kırda, ovada), bildiğimiz üzere olan bir ‘kır-yazı kurban töreni’ yapılacaktır.
http://toplumvetarih.blogcu.com/.../8564408

***
İnsan Ve Hayvan Kurban Edilen Bir Hitit Ritüeli Üzerine

Çeviri: Safa Kaçmaz
Tercümesi:

Eğer askerler, düşman tarafından yenilirse, aşağıda anlatılan biçimde, nehrin alt tarafında bir kurban töreni yapılacaktır:

Nehrin alt tarafında, bir süt domuzu, bir genç (yavru?) köpek, bir erkek keçi (teke), bir adam, (ortadan) ikiye ayrılacaktır*1

Sonra, (kesilenlerin) yarısı bir tarafa, öteki yarısı öbür tarafa (sağ tarafa ve sol tarafa) *2 konulacaktır.

Fakat (Kurban töreni) Hattalkessar*3 (ağacın)dan bir kapı (tahta?) önünde gerçekleştirilmeli ve (kesilmiş kurbanın iki parçası ) Tijamar’in*4 üzerinden kaldırılıp alınmalıdır.

Sonra, Hattalkessar (Kapı?)nın önünde bir ateş, (arkasında da?) (ikinci?) bir ateş yakılmalıdır.

Askerler bunların arasından geçeceklerdir.

Fakat nehirin baştarafına (nehire) ulaşır ulaşmaz, üstlerine su serpilecektir.

Sonra, yazıda (kırda, ovada), bildiğimiz üzere olan bir ‘kır-yazı kurban töreni’ yapılacaktır.

.... (Kurban töreni için gerekli olan bütün kutsal araçlar hazır edildikten sonra) (bu) eşyalar toparlanarak, önümüze genç (yavru?) köpeği ve yetişkin keçi’yi (*1) katıp yola çıkacağız.

Artık kağnı’nın çıkamayacağı noktasına kadar dağa (*2) tırmanacağız.[...]

Orada Hattalkessar (ağacın) dan bir kapı (*3) yapacağız.

Sonra, genç (yavru?) köpeği (*4) , (yapılan bu) kapının önünde ikiye parçalayacaklar; yarısını bu tarafa (?)*5) yerleştirecekler, öteki yarısını da diğer tarafa (?) yerleştirecekler.

Yolda giderken,(geleceğe ilişkin bir) felaket işmarı taşıyan bir kuş görülürse,

o bölgeye (Kuş’un göründüğü yere) (*1) bir keçi ve bir genç köpek götürülecek.

Genç (yavru?) köpek ikiye bölünüp, bir parçası bir tarafa, öteki parçası öteki tarafa yerleştirilecek.

Keçi için de aynısı yapılacak.

(Kurbanların) pişirilmiş (*2) etlerinin hepsi yağları (*3) ile karıştırılıp, uzaklara atılacak (fırlatılacak). (*4)

Tercümesi:

… bir taht (tahta ?) *1) ….

…bir sığır…

…bir (savaş ?) esir (tutuklu adam)

…bir (erkek yavru) süt domuzu,

…bir genç (yavru?) köpek*2),

…iki desti (dolusu ?) *3)



Tercümesi:

...daha sonra bir genç erkek keçi,

bir erkek süt domuzu

ve bir genç (yavru?) (erkek) köpek alınıp,

başka bir yerde,

7 Tanrı (*1) için ortadan ikiye parçalanacaktır...

...sonra ....

...(3) (kurbanın) her birinin yarısı ....(bir tarafa...)

...(kurban eden) (kişiler) kurbanların kanlarına (*2) bulanacaklardır..
http://toplumvetarih.blogcu.com/.../8564408

http://toplumvetarih.blogcu.com/.../8564402




Hititlerle İlgili İlginç Bir Keşif Daha

Dünyanın en eski medeniyetlerinden birisi olan Hititlerin ilginç bir yönü daha keşfedildi. Hititlerin tanrılara yakın olmak ve günahlarından arınmak için kuşları yakarak kurban ettikleri ortaya çıktı.


https://www.facebook.com/permalink.php...



 "Adamı Tefe Koyup Oynatmak" Geleneği 4000 yıl kadar önceki Akad Ritüellerinde Başvurulan Bir Uygulama İdi...












Eğer askerler, düşman tarafından yenilirse, aşağıda anlatılan biçimde, nehrin alt tarafında bir kurban töreni yapılacaktır:

Nehrin alt tarafında, bir süt domuzu, bir genç köpek, bir erkek keçi (teke), bir adam, (ortadan) ikiye ayrılacaktır*1


Sonra, (kesilenlerin) yarısı bir tarafa, öteki yarısı öbür tarafa (sağ tarafa ve sol tarafa) *2 konulacaktır.

Fakat (Kurban töreni) Hattalkessar*3 (ağacın)dan bir kapı (tahta?) önünde gerçekleştirilmeli ve (kesilmiş kurbanın iki parçası ) Tijamar’in*4 üzerinden kaldırılıp alınmalıdır.

Sonra, Hattalkessar (Kapı?)nın önünde bir ateş, (arkasında da?) (ikinci?) bir ateş yakılmalıdır.

Askerler bunların arasından geçeceklerdir.

Fakat nehirin baştarafına (nehire) ulaşır ulaşmaz, üstlerine su serpilecektir.

Sonra, yazıda (kırda, ovada), bildiğimiz üzere olan bir ‘kır-yazı kurban töreni’ yapılacaktır.
http://toplumvetarih.blogcu.com/insan-kurban.../8564408



 
 
                                         Çanakkale'de Denizi Dövdüren Pers Kralı...

I. Serhas veya Kserkses'in Çanakkale Boğazını cezalandırması ve lanetlemesi ritüeli!

“Deniz, deniz,


sana bu cezayı efendin çektiriyor,

çünkü ondan hiçbir kötülük görmediğin halde,

sen ona kötülük ettin.

İstesen de istemesen de Büyük Kral seni geçecek.

Hiç kimsenin sana kurban kesmemesi haklı,

çünkü sen suları pis ve acı bir dereden başka bir şey değilsin.”
http://toplumvetarih.blogcu.com/canakkale-de.../10234936


 
                                                                 ***

                                         Kizzuvvatna'lı Mastikka'nın Büyü Ritüeli


 
Kizzuvvatna'lıAile İçi Kavgalara Karşı Yaptığı

Büyü Ritüeli 40
I. SÜTUN
Kizzuwatna'lı kadın Mastikka şöyle der:
"eğer baba oğlu ile, koca karısı ile ya da erkek kardeş kız kardeşi ile kavga ederlerse onları birlikte iken barıştıracağım ve onlara şöyle yapacağım (davranacağım):

[ ] yağ, 5* ince ekmek, 1 tarna ağırlığına kurban ekmeğini, [ ] küçük bir kap, saf zeytinyağı, [mey]va , incir, kuru üzüm [ ]1 küçük peynir, mavi yün, kırmızı yün, az miktarda, [ ] x, kazma, kürek, [ ] x[ ] masa, yatak, örtü, [ ] yaptıkları el ve dil modelleri, [ ] ufaltılmış NA4nitri 41*, sinir, az miktarda [ ], tarpatarpa otu, balık, kertenkele, iki tencere [ ], bir kadeh, bir su kabı, bir DUGGIR.KIS 42* [ ], üç testi şarap, [ bir] beyaz koyun, bir siyah koyun, bir köpek yavrusu [ ] bunlar hazırlanınca ….

Büyücü kadın iki kurban sahibini kurban için [ ], büyücü kadın bir mayalı kurban ekmeğini, bir avuç peyn[iri ], bir testi şarabı, alır ve onları kurban sahibine uzatır, ve (onlar, onun) üzerine ellerini koyarlar.

Bir kurban ekmeğini ve de peyniri parçalar, şarabı da sunar ve şöyle söyler:

“beyim Güneş Tanrısı, işte sana kötü dilleri teslim ettim”

Büyücü kadın elbise giydirilmiş ve başları örtülmüş hamurdan heykelleri ve iki ahşap heykeli, onları iki kurban sahibinin ayaklarının önüne koyar, hamurdan yapılmış iki dili ve de iki eli onların başlarına koyar.

Onların vücutlarına mavi ve kırmızı yünden ipi dolar, ve onları (yünleri) onlardan alır.Kırmızı yünü alır, onu onlardan bıçakla yukarıdan tamamen keser ve şöyle söyler:

“siz, o gün ne ile doyurulduysanız şimdi işte o günün dillerini tanrı Andaliya bıçak ile kesti” ve onları ocağa fırlatır.

Büyücü kadın bir balığı alır, onu iki kurban sahibinin ikisinin birlikte üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“bu balık denizin boğası(dır), bu balık denizden nasıl ayrıldıysa, şimdi o günün lanetli dilleri (de) (sizden) ayrılsınlar”ve balığı ocağa fırlatır. 

(Büyücü kadın) beyaz ve siyah yünü alır, sonra (onları) iç yağının etrafına dolar ve ona tissatwa 43* der, onu iki kurban sahibinin üzerine tutar ve şöyle söyler:

“ağız ve dil ile her ne söyledinizse şimdi bak tissatwa” vücut(unuz)daki o günün dilleri sizden ayrılmış olsun” ve onları ocağa fırlatır.

Sonra, büyücü kadın tuzu, iç yağını [ ], ve de bal mumunu alır, bal mumundan diller yapar [ ve onları] iki kurban sahibinin başlarının üzerinde çevirir, tuzu, iç yağını ve de siniri onların üzerinde çevirir, sonra onları, onlara uzatır, [ve ona sol elleri]yl[e baskı yaparlar]

II. SÜTUN

Büyücü kadın şöyle söyler:

“aranızda her ne lanetlenmişse şimdi o lanetli dilleri Güneş Tanrısı sol (tarafa) çevirsin” ve onları ocağa fırlatır.

İki kurban sahibinin vücutlarında bulunan kırmızı ve mavi yünü, (ayaklarının) önünde bulunan hamurdan iki heykeli, başlarının üzerinde bulunan hamurdan elleri ve hamurdan dilleri, Büyücü kadın onların tümünü alır, onlardan ipi kesip ayırır, hamurdan iki eli ve (hamurdan) dilleri büyücü kadın kırar, sonra onları, onların üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“o günün lanetli dilleri ayrılsın, o günün lanetli sözleri ayrılsın”

ve onları ocağa fırlatır, sonra büyücü kadın tuzu alır, onu yedi dilin üzerine döker, onları yerde (çekiçle) ezer (ufalar) ve onları iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“hangi günde doymuş iseniz, bak, o günün dillerini bundan sonra baba Güneş Tanrısı ufaladı (ezdi) ve onları ocağa koyar.

Büyücü kadın suyu ve hamuru alır, suyu onların üzerine serper ve onları temizler, sonra hamuru onların üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“böylece ağzınızla (ve) dilinizle (tekrar) temizlenmiş olunuz”

ve hamuru ocağa koyar.

Bir koyunu sevk ederler ve onu büyücü kadın iki kurban sahibinin üzerine tutar ve şöyle söyler:

“işte izin için bir vekil, vücutlarınız için bir vekil olsun: kötü dil, kötü ağız”

Onlar, onun (koyunun) ağzına tükürürler ve şöyle söyler:

“kötü lanetleri tükürdünüz”,

yeri kazarlar, koyunu aşağıda keserler, sonra onu aşağıya koyarlar, onun yanına tatlı kurban ekmeğini koyarlar, şarap sunar ve üzerini kapatırlar.

Siyah koyunu sevk ederler, büyücü kadın onu, onların üzerine tutar ve şöyle söyler:

“sizin başlarınız ve vücutlarınızın tümü için siyah koyun bir vekildir, (onun) ağzındaki dil lanetlerin dilidir”

Ve onu onların üzerinde çevirir, iki kurban sahibi onun ağzına tükürürler ve koyunu keserler, sonra onu tamamıyla parçalarlar, ocak yaparlar ve yakarlar, bal ve de saf zeytin yağını üzerine dökerler, tatlı kurban ekmeğini parçalar, onu ocağa fırlatır ve şarap sunar. 238

Büyücü kadın domuz yavrusunu alır, onu onların üzerinde tutar ve şöyle söyler: “bak, bu ot (ve) tahıl ile beslenmiş (domuz) nasıl gökyüzünü (bir daha) göremeyecekse ve sonra domuz yavrularını (da) bir daha göremeyecekse, iki kurban sahibi de kötü lanetleri aynı şekilde görmesinler”

Domuz yavrusunu onların üzerinde çevirir, sonra onu öldürürler, yeri kazarlar ve domuz yavrusunu (kazdıkları çukurun) dibine koyarlar, şarap sunarlar, (onları) toprağın içinde tutarlar.

Büyücü kadın kilden bir hupuwai kabı 44* yapar, küçük bir hamuru onun içine koyar, siyah kappani’yi 45* de içine döker.

III. SÜTUN

Onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“bak, kilin kil yatağına dönmediği gibi, (siyah) kappani’nin beyazlaşmadığı gibi, ve başka bir şeyin tohumu olmadığı gibi, bu tanrıların ekmeğinin hamura dönüşmediği gibi, bu kötü diller de aynı şekilde (iki kurban sahibinin) vücuduna gitmesin”

Büyücü kadın bir kertenkeleyi alır, onu mavi ve kırmızı yün ile bağlar ve onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler:

“hızlı ayak (kertenkele) kötü dilleri yukarı kaldırsın, onu sırtından kaldırsın, dilleriyle onu kaldırsın: kötü ağzı, kötü dili”

Sonra (büyücü kadın) bir köpek yavrusunu alır, onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “(o), tüm vücutlarınızın tasviri(dir)”, onlar onun ağzına tükürürler ve şöyle söyler: “o günün lanetlerini tükürdüler” köpeği öldürürler, sonra onu gömerler.

Büyücü kadın iki kurban sahibinin üzerine su serper ve onlar temizlenir, hamuru da onların üzerinde sallar. Sonra kilden bir isnuri kabı 46* yapar ve yağı onun içine döker, kırmızı yünü içine fırlatır, karas’ı 47* içine doldurur ve büyücü kadın onu iki kurban sahibinin elbisesinin altına tutar (saklar) ve şöyle söyler:

“Bak bu İştar’ın isnuri kabı(dır), o sizi iyi bir yaşama serbest bıraksın, ama size (söylenen) kötü sözleri de aynı şekilde gizlesin”.

Arkasından yedi hupuwai kabını alır, onları şarap, saf zeytinyağı, bal ile doldurur (ayrıca) inciri, kuru üzümü, siniri, tuzu (ve) içyağını (da) ekler, hupuwai kabını ocağa döker, hupuwai kabını ise kırar.

ve şöyle söyler: “hupuwai kabı ağız ve dil ile birlikte kırılsın”

                                                       ***

Hupuwai kabını kırdığı zaman bir tatlı kurban ekmeğini de parçalar ve onları (ekmek parçalarını) ocağa fırlatır.

Bir koyunu sevk ederler ona “vekil (=nakkussi)” denir, büyücü kadın, tatlı kurban ekmeğini ve bir şarap testisini alır, koyunu güneş tanrısına sunar ve büyücü şöyle söyler:

“ey güneş tanrısı, onlara (onların yerine) ağız ve dil için bir vekildir”

Sonra bir koyun sunar, kurban ekmeğini parçalar, şarap sunar, koyunu ise öldürmezler, onu büyücü kadın alır.

(Bunun üzerine) büyücü kadın yedi masayı alır, tatlı kurban ekmeğini, bir peyniri, bir şarap testisini alır, ekmeği ve de peyniri güneş tanrısına parçalar, şarap sunar, ayrıca büyücü kadın bronz (kazmayı) alır ve yeri kazarlar, büyücü kadın şöyle söyler:

“ağız ve dil Güneş Tanrısı’na olursa”

Sonra büyücü kadın kurban ekmeğini, peyniri, pişmiş topraktan bir şarap kadehi, iki kurban sahibine sunar ve onun üzerine (onlar) ellerini koyarlar, büyücü kadın, kurban ekmeğini Güneş Tanrısı’na parçalar, şarap sunar ve şöyle söyler:

“övülen Güneç Tanrısı sen ağzın ve dilin arkasındasın”

Sağ taraftan ve sol taraftan ateşi yakarlar, ortasına yedi huwasi taşını sokarlar, büyücü kadın yarım avuç ağırlığında tatlı kurban ekmeğini ve de şarap kadehini iki kurban sahibine uzatır, onlar onun üzerine ellerini koyarlar, büyücü kadın tatlı kurban ekmeğini parçalar, şarap sunar ve şöyle söyler:

IV. SÜTUN

“her kim huwasi taşlarını aynı yere diktiyse bak onlar yıkılacak gibi duruyor, o gün de iki kurban sahibinin ağzından ve dilinden her ne çıktı ise o sözler de aynı şekilde yıkılsınlar”

İki kurban sahibi huwasi taşlarını ayaklarıyla devirirler ve onlar ateşin ortasından geçer, giymiş oldukları elbiseleri, onları, çıkarıp atarlar ve onları büyücü kadın alır, Bir tencereyi onların üzerinde çevirir, bir kabı onların ayaklarının yanına koyar ve şöyle söyler:

“işte bu tencere sizin başınız için, bu kap ağzınızdan (kaynaklanan) tüm meseleler için tasvir(dir)” büyücü kadın tencereyi kırar, kabı ise iki kurban sahibi ayaklarıyla kırarlar ve şöyle söyler: “bütün lanetli sözler kırılsın”

Büyücü kadın güneş bitkisini alır, ona tiwariya denir, (onunla) iki kurban sahibinin vücutlarını siler ve şöyle söyler : “ağız (ve) dilin kötü sözleri de sizden silinmiş olsun”

Büyücü kadın suyu kadehten ya da huppara kabından iki kurban sahibine uzatır (içine) nitri doldurulmuştur, iki kurban sahibi suyu başlarının üzerine dökerler, ellerini ve gözlerini yıkarlar.

Sonra suyu bir sığırın boynuzunun içine dökerler, iki kurban sahibi onu mühürlerler, büyücü kadın şöyle söyler:

“eski krallar geri geldiklerinde ve ülkenin durumunu denetlediklerinde ancak o zaman bu mühür kaldırılsın”

Kizzuwatna’lı kadın Mastikka’nın sözü :
“eğer baba oğlu ile koca karısı ile ya da erkek kardeş kız kardeşi ile kavga ederlerse, onları birlikte iken barıştıracağım ve onlara birlikte davranacağım ve onlara şöyle yapacağım”

sözlerinin yer aldığı) birinci tablet bitti.

Yrd.Doç.Dr. Esma Reyhan

Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.

http://toplumvetarih.blogcu.com/.../1057939