6 Şubat 2018 Salı

Mezopotamya tapınaklarının "kutsal fahişe kadınları"









Mezopotamya tapınaklarının "kutsal fahişe kadınları"ndan kilise ve manastırların rahibelerine geçiş binlerce yıllık bir süreç gerektirmiştir. *** 

Eski Ahit'te, Sara dönemi ile birlikte, 'kız kardeşim, karım' akrabalık terimine, 'kısır olmak' motifi de eklenmektedir. Aktarıma göre, Sara ile Sara'nın gelini Rebekka ve Rebekka'nın gelini Rakel... hep 'kısır'dılar… Demek ki, Adem ve Nuh soyunu sürdüren peygamberler olan Abraham, onun oğlu İshak, İshak'ın oğlu Yakup, hep 'kısır' olan kadınlarla evlenmişlerdi. 

Sara, Rebekka ve Raşel'in 'kısır'lıkları, Eski Ahit’te üstelik özel bir vurgu konusudur. Abraham, oğlu İsak ve İsak’ın oğlu, Abraham’ın torunu Yakup'un karılarının bu 'kısır ve kocalarının kız kardeşleri” olma özelliklerinin bir arada buluşması ve üç kuşak boyunca sürmesi olgusu, din bilginlerimizin ve toplumbilim uzmanlarımızın dikkatini yeterince çekmiş görünmüyor. Eski Ahit'in 'kısır, kızkardeş, eş-karı' özellikli kadınlarının üç kuşak boyunca sistemli devamı, bir tesadüfe bağlanamaz. Eski Ahit’in din adamları, bu 'kısır' kadınların hepsi sonradan 'çocuk sahibi oldukları' için, konuyu tanrısal mucizeler kapsamında ele almış ve orada da durmuşlardı. (*1) 

İnsanbilim bakımından, 'kısır, kız kardeş, eş' motifinin temellerini de ortaya koymak gerekiyor. Eski yazılı yasaların açıklayıcı hükümleri ile dini kurumlar içinde muhafaza edilmiş geleneğin günümüze taşıdığı, rahip ve rahibeler için genel olarak kullanılan 'erkek kardeş', 'kız kardeş' akrabalık terimleri, bu konuyu irdelerken bize ip uçları vermekte, yol göstermektedir. Tapınaklara adanmış ve ödevi yabancı toplum birim erkekleri ile yatmak olan kutsal fahişeler, süreç içinde hiyerarşik bir yapı kazanmış ve kendi içinde farklı özellik taşıyan kutsal kadın alt kategorileri oluşmuştu. 

Hammurabi yasalarında, Entum, Sugitum, Naditum, Sal. Zikrum, Kadiştum veya Kulmaşitum olarak anılan 'Kutsal Fahişe'ler, gelişme içinde hıristiyan tapınak ve manastırlarında 'kız kardeş' rahibe olarak da karşımıza çıkacak olan "kutsal genel kadınlar"dan başkası değildir. Sara,Rebekka, Raşel gibi "Bakire Meryem" de, "kocasına çocuk temin eden" türdeki "kısır" veya "bakire" kategorisinde bulunuyor olmalıydılar. Kutsal fahişelerin her farklı kategorisinin tüm özelliklerini eski yazılı yasalardan tam olarak ortaya çıkarmak mümkün değilse de, yine de, özellikle Hammurabi Yasaları, bu noktada hayli geniş bilgi vericidir. 

Örneğin, eski yazılı yasalarda, sonradan 'kısırlık' olarak yorumlanacak olan, 'kocasına çocuk temin et(me)mek' biçimli ifade, Kutsal Fahişe'lerle ilgili hükümler içerisinde yer alıyordu ve bu terimler “kocasına çocuk doğurmak” ifadesinden özellikle farklı tarzda ifade ediliyordu. Kanun metinlerinin dilinde, “çocuk temin etmek” ile “çocuk doğurmak” farklı iki edimin tanımlarıydı ve farklı fiil kökleri kullanılarak anlatılıyordu ve farklı iki hukuki statüye denk geliyordu. Tapınak veya manastır kutsal fahişelerinin başlangıçta, özel evlilik haklarının bulunmadığı hemen hemen kesindir. Onlar, yabancı erkeklerle cinsel ilişki yükümlülüğünde olan ve bir tek erkeğe ait olamayacak olan 'genel kadın'lardı. Buna karşılık, Hammurabi Yasaları döneminde ise, öyle anlaşılıyor ki, Kutsal Fahişelerin en azından bir bölümü, tek bir bir erkekle evlenebilme hakkına kavuşmuş durumdadır. 

Bu yasalarda, kutsal fahişelerin Sugitum olan bölümü, doğurduğu çocuğu kocasına verebilmekte, 'kocasına çocuk doğurmak'taydı. Fakat, daha eski geleneklerin onlar üzerinde toparlanmış gibi göründüğü Naditum olarak adlandırılan Kutsal Fahişe kategorisindekiler, şimdi artık evlenebiliyor olsalar da, ya onların çocuk yapma yenetekleri ortadan kaldırılmıştı, ya da, doğurdukları çocukları kocalarına değil, ait olduğu toplum birimine ,Tapınak veya manastırlara devretmek zorundaydılar. Eski toplumda, süreç içinde asıl eğilim halini alan, bir kadının, “kocasına çocuk verme yükümlülüğü”, doğurduğu çocuğu kocasına devretmeyen Naditum olan kutsal fahişenin, bir cariye satın alarak , bu cariye aracılığıyla, 'kocasına çocuk temin etmesi' biçimiyle aşılmış gibidir. 

Bu bakımdan, Akado-sammaru toplumunda, 'çocuk doğurmak' ile 'çocuk temin etmek' başlangıçta birbirinin tam tersi, zıddı olan iki hukuki kavram olarak yasa diline de girmişti. 'Çocuk doğurmak' ve 'çocuk temin etmek' kalıpsal terimleri, bu yasa metinlerinde itina ile birbirinden ayrılmış ve farklı fiiller olarak kullanılmıştı. 

Hammurabi Yasaları, 'doğurmak' ve ' temin etmek' farklı fiillerini yanyana kullandığı özel bir hükümde şöyle demekteydi: "§ 137 -Eğer bir adam, ona çocuk doğuran bir Sugitum'u veya ona çocuk temin eden bir Naditum 'u boşamaya karar verirse, ...." Demek ki, Sugitum, kocasına 'çocuk doğuran' bir kutsal fahişe kadın ; Naditum ise kocasına 'çocuk temin eden' kutsal fahişe kadın idi.






















































https://www.facebook.com/pg/T%C3%BCrkiye-Bilimsel-Ateistler-Birli%C4%9Fi-TBAB-244601975575113/photos/?tab=album&album_id=1568796026489028

http://toplumvetarih.blogcu.com/eski-ahit-te-kisir.../270274

https://www.youtube.com/watch?v=xmyukQ1-3ws




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder