18 Ocak 2016 Pazartesi

Ciğer Falından Ciğerini Tanımaya...

Bu dinlerin jargonunda “tanrı ile insan” arasındaki metafizik bağların anlamı olarak kullanılan ‘inanç’, ‘iman’ gibi ifadelerin ‘kalp’, ‘yürek’ (‘foie’, 'cœur’) gibi kavramlarla da ifade edilmesi ve aynı zamanda kadın-erkek ilişkilerinin de (‘kalp çalmak’, ‘kalbini kaptırmak’ vb.) ifade biçimleri taşıması, başlangıçtaki bu eski yapısal düzenlemenin insan ve onun organlarının adaklarıyla taçlanması biçiminde uygulanmasından ötürü idi.

Eski toplumun yapısal düzeni anlaşıldıkça, şimdi anlamsız görünen yaklaşımlar, kavram ve uygulamalar, anlam değeri kazanmaya başlarlar. Ve bu kavram veya uygulamalar, gerek ‘din içi’, gerek ‘din dışı’ halleriyle günümüze değin, ana çizgiler üzerinden toplumların ‘kültür’ biçimleri halinde yaşamaya devam ederler.






 
Günümüzden 4 bin yıl kadar önce Mezopotamya yerleşimleri...
 
 

 
 
 
“asu” ve “ašipu” terimlerinin ilişkisi üzerine...

Asu= doktor-hekim,
Ašipu= kâhin, büyücü, müneccim
...
Bu kavramların içiçe geçmişliği, doktorluğun-hekimliğin kasaplık, rahiplik,büyücülük ile aynı alan üzerinde gelişebilmiş olmasının sonucudur.
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/usakjhs/article/viewFile/5000039618/5000038504


 
 
Modèles de foies divinatoires
XIXe - XVIIIe siècle avant J.-C.
Mari, palais
Argile

Ces modèles inscrits font partie d'un lot de trente-deux foies découverts dans la salle 108 du palais. Le foie était considéré en Mésopotamie comme l'organe essentiel de la pensée et des sentiments. L'examen des entrailles d'un mouton ou d'un chevreau par un devin servait à prédire l'avenir. Malformations ou anomalies du foie sont reproduites dans l'argile et le présage qui en découle y est inscrit. Ces copies de foies étaient des aide-mémoire pour les prêtres ou des pièces de démonstration pour les écoles de devins.



 

Bir “Ciğer Okuma” Ritüeli
Yararlanılan bölüm için Bkz:
 
Bir “Ciğer Okuma” Ritüeli:

Kahin, bütün vücudunu yıkayarak arınır, sonra yağ ile mesheder ve ‘lekesiz’ bir giysiye büründükten sonra, 1 yaşındaki dişi kuzunun başında şöyle bir duaya başlardı:


"Ey Şamaş, Adaletin Sahibi!
Ey Adad, Kahinliğin Beyi!

Sizlere,
Erkek koyunla hiç cinsel ilişkiye girmemiş,
Şaggan’ın tohumlarından hiç yememiş,
henüz bir yaşında,
bir dişi kuzu sunuyorum.

Bu dişi kuzu erkek koyunlardan uzak,
sadece meraların yeşil otunu yemiş,
göllerin arı-duru suyunu içmiştir!

Ağzına Sedir ağacının saf budaklarını,
sedir ağacı dallarını,
sedir reçinesini koyduğum
bu dişi kuzuyu sizlere ithaf ediyorum!

Ey Şamaş!
Ey Adad!
Bu kuzunun başına gelin!
Yukarı kalkmış ellerimle duamı işitin!
(Bu kuzunun okuyacağım ciğerinin)
Kehanetine net yanıtlar verin!
                                                                        ***
Bir Dişi Kuzunun Ciğer Falında Öne Çıkan Noktalar:

Bu "ciğer falı okuma" işleminde, daha önce Akkad ritüellerinde de karşımıza çıkan bazı noktalar öne çıkıyor:


-Kahinin "giysisi" nin "lekesiz" olması...
"Lekesiz" kavramının eski toplumda çok geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu bilmek gerekir. "Günahsız" olmak; "iğfal edilmemiş" olmak; suç isnat edilmemiş olmak da, üzerine "kan" sıçramamış olma anlamındaki lekesizlik kadar öne çıkabilir.

Eski toplumda "lekesiz"lik, aynı zamanda giysinin "tek renk" oluşuna da işaret ediyor olabilir." Alaca bulaca" olmama anlamında.
Eski toplumun sembol renklerinin önemi hesaba katılırsa, bu yorum da mümkündür.


                                                                ***  

Diğer yandan burada "sunu hayvanın" yaşı, cinsi, rengi, bekareti kadar önemli olan bir başka nokta ile daha karşılaşıyoruz: Bu sunu hayvanın "haram" veya "helal" bitki türü ile beslenip beslenmemiş olması!

                                                                 ***

Hititlerde Ciğer Falı
08 Kasım 2013


Hitit Medeniyeti'nin başkenti Hattuşa'daki arkeolojik kazılarda bulunan çivi yazılı fal metinlerine göre, Hititler kurban ettikleri koyunların karaciğerlerine bakarak kehanette bulunmuşlar

***

İSMAİL ÇİMEN - GAZİ NOGAY - Hitit Medeniyeti'nin başkenti Hattuşa'daki arkeolojik kazılarda bulunan çivi yazılı fal metinlerine göre, Hititler kurban ettikleri koyunların karaciğerlerine bakarak kehanette bulunmuşlar.

Alman Arkeoloji Enstitüsü adına kazı çalışmalarını yürüten Kazı Başkanı Doç. Dr. Andreas Schachner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1906 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi adına başlatılan kazı çalışmalarının, yaklaşık 107 yıldır sürdürüldüğünü söyledi.

Geçen yıl başladıkları Aşağı Şehir Kesikkaya mevkisindeki kazı çalışmalarına bu yıl da devam ettiklerini dile getiren Schachner, bölgedeki bir anıtsal yapı içerisinde, Hititlerin düşünce, inanç ve hukuki dünyasıyla ilgili yeni eserler bulduklarını belirtti.

Buldukları eserler arasında Babilce olarak çivi yazısıyla yazılmış bir fal metninin de yer aldığını ifade eden Schachner, şöyle konuştu:

"Bu yıl daha önce Boğazköy'de bulunmayan ilginç bir esere rastladık. Hititler döneminde bilim olmadığı için doğa şartları insanları korkutuyordu. Hava değişimi ya da bir salgın hastalığa karşı ne yapacaklarını, nasıl davranacaklar veya neden salgın olduğunu bilemiyorlardı. Bunları tespit edebilmek için kehanet ya da fal bakmak çok yoğun bir şekilde yapılıyordu. Bunun için de ya kuş uçuşlarına bakılıyor ya da kurban edilen hayvanların, özellikle de koyunların karaciğerindeki birtakım özelliklere bakılıyordu."

"Nergal, ülkemde, yiyecek..."

Hattuşa'da ilk kez bulunan karaciğer fal metinleri için Hititlerin kendilerine özgü bir model yaptığını dile getiren Schachner, bulunan eserin sadece ana gövdesine ulaşabildiklerini, diğer parçalarına rastlanamadığını söyledi.

Hititlerin, kurban ettikleri koyunların karaciğerindeki özellikleri, kazı çalışmalarında buldukları eserin üzerine yorumladıklarını anlatan Schachner, bulunan eserin dil uzmanlarınca incelendiği ve üzerindeki çivi yazıların tercüme edildiğini belirtti.

Kurban edilen koyunun karaciğerindeki özelliklere bakılarak, eserin etrafına yazılan kehanetlerin olabileceğini öngürdüklerini dile getiren Schachner, şunları kaydetti:

"Eğer koyunun karaciğerinin görüntüsü eserin sağ tarafını işaret ediyorsa, burada ölüm var. Sağ tarafta 'Nergal, ülkemde, yiyecek' yazıyor. Nergal, Hititlerin yeraltı tanrısıdır. Yani ülkedeki insanların bir sebepten dolayı öleceğine dair bir şey yazıyor. Eserin sol tarafında ise 'Nergal, düşmanın ülkesinde, yiyecek' yazıyor. Yani Hatti veya Hitit ülkesinde değil de başka bir düşman ülkesinde ölümler olacak anlamına geliyor. Eğer karaciğerin uç kısmı deforme olduysa, 'Nergal, kendi ülkeme el koyacak' anlamına geliyor. Yani yine ölümler olacak. Eğer karaciğerin üzerinde herhangi bir leke varsa, 'benim ordum bir salgından dolayı ölecek ya da kralın şehri harap olacak' anlamına geliyor."

"Kehanetlere karşı önlem alamıyorlardı"

Buldukları fal metninin, Hititler tarafından kütüphane olarak kullanılan alanlarda saklandığını ve kurban adakları sırasında çıkarıldığını ifade eden Schachner, ""Hititler, kehanetlerdeki olumsuzluklara karşı çok fazla bir önlem alamıyorlardı. Çünkü bir salgın hastalığın nasıl önleneceğini bilmiyorlardı. Sadece daha fazla dua ederek, tanrılara daha çok kurban vererek önlem almaya çalışıyorlardı" diye konuştu.

Hitit Medeniyeti'nin yok oluşuyla ilgili kehanetlere de değinen Schachner, konuyla ilgili çok farklı tezler olmasına rağmen Hititlerin yok oluşuyla ilgili kesin bir bilginin henüz bulunmadığını söyledi.

İç siyasetteki dengenin ve ekonomik düzenin bozulması, hanedanlar arasındaki rekabet ve iç savaş durumlarının, Hititlerin yok olmasında önemli etkisinin bulunduğuna inandığını anlatan Schachner, "Tüm bunlar bir araya gelince, bıçak sırtında olan ekonomik sistem yıkılmış. Böylece siyasi sistem de çökmüş" dedi. - Çorum



Catalogue permettant au barû d'expliquer son observation.
Tablette cunéiforme de la bibliothèque d'Assurbanipal (Ninive)
période néo-assyrienne, vers 650 avant notre ère.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder