Eski Ahit'teki "Yaratılış" anlatımına göre, "Yaratılış"ın 6. gününde, "Toprak"a, "Yeryüzü"ne emir verir ve içinde "sürüngen"leri de unutmadan, "Toprak"-Çiftçi toplumunun "evcil ve yabanıl hayvanları" da "Toprak"a yarattırır:
[ Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”]
Bu "sürüngenler"in, akrep, yengeç ve yılanın yanısıra "kertenkele" de olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu "hayvan-insan" türlerine hem 12 bin yıllık Göbekli Tepe kabartmalarında rastlıyoruz; hem de "Yıldız Burçları", "Burçlar"da, "Kertenkele" hariç rastlıyoruz.
Mardin-Diyarbakır-Ş.Urfa yöresinde hala yaşamakta olan iri boyutlu Kertenkele'nin, Ş.Urfa-Göbekli Tepe kabartmalarında yer alıyor olması son derece doğal. Muhtemelen Göbekli Tepe'ye bırakılan ölü bedenlerin en önemli tüketicilerinden birisi idi.
Fakat, "Yaratılış"ın anlattığı "hayvan"ların aslında Hayvan ve Bitki adları alan insan toplulukları olduğu bilinirse, burada kast edilen "Akrep", "Yengeç", "Yılan" gibi "Sürüngen"lerin insanları tanımladığı açığa çıkar. Zaten "Enuma Eliş" veya "Gılgamış" tabletlerinde çok somut olarak "Akrep İnsan" gibi tanımlara rastlarız. Havva aracılığı ile Adem'i bile yoldan çıkaran kurnaz ve Şeytan Yılan'ın ise bugün bile Yezidilerin Haç mekanlarının kapılarını süslediğini; Enki-EA-Yehvah-Kenan sembolü olduğunu; Musa'nın bile asa-yılan oyunları ile "keramet" gösterdiğini biliyoruz.
Zamanla açık izleri kaybolmuş olsa bile, anlaşılıyor ki, "Kertenkele İnsan", bir ölü yiyici olarak varlığını dinsel edebiyatta derinden korumaya devam etmişti...
Anlatımlara göre, Muhammed ile onun dilinde konuşan ve herkesin bu konuşmayı anlayıp şahit olduğu Kertenkele, açıkca Allah'a tapmakta ve Muhammed'i "tanıyıp" övmektedir. Fakat buna rağmen İslam (Muhammed'i) tarafından, hem de mümkün olduğunca keskin darbelerle öldürülmekten kurtulamaz!
Bu anlatım tarzının mantığı, "Kertenkele-İnsan"ın ölü yiyici olduğu için öldürülmeleri yönünde toplumdaki kanaatlere dayanıyor görünmektedir.
Göbekli Tepe Kertenkelesinin "Abraş" olarak da nitelenmesi çok önemlidir.
"Karışık Renkli-Abraş" tanımlarına hem Akado-Sammaru kayıtlarında ve hem de İslami yazında "lanetlenmişler" arasında rastlıyoruz.
[ Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”]
Bu "sürüngenler"in, akrep, yengeç ve yılanın yanısıra "kertenkele" de olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu "hayvan-insan" türlerine hem 12 bin yıllık Göbekli Tepe kabartmalarında rastlıyoruz; hem de "Yıldız Burçları", "Burçlar"da, "Kertenkele" hariç rastlıyoruz.
Mardin-Diyarbakır-Ş.Urfa yöresinde hala yaşamakta olan iri boyutlu Kertenkele'nin, Ş.Urfa-Göbekli Tepe kabartmalarında yer alıyor olması son derece doğal. Muhtemelen Göbekli Tepe'ye bırakılan ölü bedenlerin en önemli tüketicilerinden birisi idi.
Fakat, "Yaratılış"ın anlattığı "hayvan"ların aslında Hayvan ve Bitki adları alan insan toplulukları olduğu bilinirse, burada kast edilen "Akrep", "Yengeç", "Yılan" gibi "Sürüngen"lerin insanları tanımladığı açığa çıkar. Zaten "Enuma Eliş" veya "Gılgamış" tabletlerinde çok somut olarak "Akrep İnsan" gibi tanımlara rastlarız. Havva aracılığı ile Adem'i bile yoldan çıkaran kurnaz ve Şeytan Yılan'ın ise bugün bile Yezidilerin Haç mekanlarının kapılarını süslediğini; Enki-EA-Yehvah-Kenan sembolü olduğunu; Musa'nın bile asa-yılan oyunları ile "keramet" gösterdiğini biliyoruz.
Zamanla açık izleri kaybolmuş olsa bile, anlaşılıyor ki, "Kertenkele İnsan", bir ölü yiyici olarak varlığını dinsel edebiyatta derinden korumaya devam etmişti...
Anlatımlara göre, Muhammed ile onun dilinde konuşan ve herkesin bu konuşmayı anlayıp şahit olduğu Kertenkele, açıkca Allah'a tapmakta ve Muhammed'i "tanıyıp" övmektedir. Fakat buna rağmen İslam (Muhammed'i) tarafından, hem de mümkün olduğunca keskin darbelerle öldürülmekten kurtulamaz!
Bu anlatım tarzının mantığı, "Kertenkele-İnsan"ın ölü yiyici olduğu için öldürülmeleri yönünde toplumdaki kanaatlere dayanıyor görünmektedir.
Göbekli Tepe Kertenkelesinin "Abraş" olarak da nitelenmesi çok önemlidir.
"Karışık Renkli-Abraş" tanımlarına hem Akado-Sammaru kayıtlarında ve hem de İslami yazında "lanetlenmişler" arasında rastlıyoruz.
Muhammed Kertenkele İle Konuşunca...
----
Bir gün de, Eshabiyle otururken o Server,
Huzuruna, bir köylü çıkageldi bu sefer.
Elinde kertenkele tutuyordu o hatta.
O hayvanı gösterip, Server-i kainata,
Dedi: (Şu kertenkele tasdik ederse seni,
Ben de tasdik ederim senin nübüvvetini.)
O Server hitab edip, sordu ki o hayvana:
(Kime kulluk edersin ey mahluk, söyle bana?)
Hayvan dile gelerek, dedi: (Ey Peygamberim!
Allahü teâlâya ancak kulluk ederim.)
Resulullah buyurdu: (Peki ey kertenkele!
Benim kim olduğumu, açıkça beyan eyle.)
Hayvan, fasih lisanla dedi: (Ya Resulallah!
Sen, Allah'ın kulu ve Peygamberisin Vallah.
Mahlukatın içinde, en şerefli kişisin.
Cihanın efendisi, Hüdanın Habibisin.)
Köylü, kertenkeleden duyunca bu sözleri,
Şaşkın bir vaziyette oturdu diz üzeri.
Kelime-i şehadet getirip en sonunda,
Girdi islam dinine, Resulün huzurunda.
Dedi: (Can-ü gönülden iman ettim ben dahi.
Sen Allah'ın kulu ve Resulüsün Vallahi.)http://sanliurfa.com/haber111034-Konusan-Kurt-ve...
http://www.youtube.com/watch?v=M8ymNidEPIQ
***
"Sâmm abraş"...
Bu kavrama yeniden döneceğiz...
162-163. Kertenkele'nin Öldürülmesi
5262... Amir b. Sa'd'in babasından demiştir ki: Rasûlullah (s.a.), zehirli kertenkelenin öldürülmesini emretti ve ona Füveysik: fasıkcık adını verdi.[396]
5263... Hz. Ebû Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (sa.) şöyle buyurmuştur:
Her kim zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevap vardır. Kim de onu ikinci vuruşta öldürürse ona birinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır. Kim üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır.[397]
5264... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Zehirli kertenkeleyi) İlk vuruşta (öldüren kimse için) yetmiş sevap vardır."[398]
Açıklama
el-Vezeğa: "Sâmm abraş" da denilen alaca ve zehidi kertenkeIelerdir.[399]
Halk onun zararlı böceklerden olduğunda ittifak etmişlerdir.[400] Bu haşere hakkında Şafiî ilimlerinden Kemalüddin Dümeyrî "Hayatü'1-Hay-van" isimli eserinde şöyle diyor: "Zehirli keler, sağırdır derler. Sağır olmasına sebeb İbrahim aleyhisselâm üzerine ateşi üfürüp alevlendirirdi. Bu sebepten sağır ve abraş (alaca) oldu. Zehirli kelerin (kertenkelenin) tabiatı böyledir ki içinde zaferan kokusu olan eve girmez. Yılan ile arasında ülfet vardır. Akrep ile dokuzlan böceğinin arasında ülfet olduğu gibi."[401]
Ahmed b. Hanbel'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle deniliyor. "Hz. Aişe'nin evinde dayalı bir süngü vardı. Bu kendisine soruldu da şunları söyledi:
"Biz onunla kertenkele öldürürüz. Çünkü Peygamber (s.a.) haber verdi ki: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar onu söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele buna katılmamıştır. Çünkü o ateşi üfürmüştür. Bu sebepten Peygamber (s.a.) onun öldürülmesini emir buyurmuştur."[402]
Yine Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre Beyt-i Makdis (Kudüs) yandığı vakit kertenkeleler ateşi üfürmüşlerdir.[403]
Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, zehirli keler, zehirli ve zararlı olduğu için, Hz. Fahr-i Kainat efendimiz onu yoldan çıkan anlamına gelen "fasık" sıfatıyla sıfatlandırmış, vücud itibariyle küçük olduğu için de-ona "küçük fasık" anlamına gelen "füveysika" ismini vermiş ve bu özelliğinden dolayı da onun öldürülmesini emretmiştir.
Kevkeb isimli eserde açıklandığı üzere bu hayvanın girdiği sulardan insana büyük zararlar gelir. Özellikle bu hayvan tuzu bulduğu zaman içine girip yuvarlanır, onun temas ettiği tuzlarda insanlara alaca hastalığı veren bir madde oluşur. ' Bu hayvan, tuza erişme imkânı bulmadığı zaman, tuzun bulunduğu odanın çatısında tırmanıp oradan tuzun üzerine pisler.[404]
Bilindiği gibi, mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriflerden (5264) nolu hadis-i şerifte zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürene yetmiş sevap verileceği ifade edilirken, (5263) numaralı hadis-i şerifte de ikinci vuruşta öldürene, ilk vuruşta öldürenden daha az sevap verildiği, üçüncü vuruşta öldürene de ikinci vuruşda öldürenden daha az sevap verileceği ifade edilmektedir. Bu ifade görünüşte "ibadetlerin en faziletlisi en meşakkatlisidif"[405] hadisine ters gibidir. Çünkü kertenkeleyi ikinci vuruşta öldüren ilk vuruşta Öldüren kimseden daha çok zahmet çeker, üçüncü vuruşta öldürense daha da çok yorulmuş olur. Ancak, yüce ALLAH'ın kullarından istediği yorgunluk ve meşakkat değildir. İhlâsdır. Hiç zahmet çekilmeden yapılan amellerden, nefis zevk alıp kendisine pay çıkarır. Nefsin kendisine pay çıkarması ise ihlâsı giderir. Binaenaleyh meşakkatli işlerdeki fazilet bizzatihi meşakkatten değildir. Meşakkat sebebiyle korunmuş olan ihlâsdandır.
Kuşkusuz, zehirli kertenkeleyi, bir vuruşta öldüren kimse Hz. Peygamberin zehirli kertenkelelerin öldürülmesi hususundaki emrine daha ihlâslı sarılarak kertenkeleye darbesini daha dikkatli indirerek onu bir vuruşta öldürebilir ve bu ihlâsının karşılığında büyük bir sevaba erişebilir. Ancak onu ikinci vuruşta öldüren muhakkak ki vuruşunda birinci vuruşta öldüren kadar dikkatli olamadığı gibi, üçüncü vuruşta öldüren de ikinci vuruşta öldüren kadar dikkatli olamamıştır. Buradaki dikkat bu husustaki İhlasın bir ölçüsü durumunda olduğundan kertenkeleyi bir iki ya da üç vuruşda öldüren kimselerin bu dikkatleri nisbetinde farklı sevaplar almaları, sevap almadaki ölçünün ihlâs olması esasına uygundur. Binaenaleyh mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriflerle, sözü geçen hadis-i şerif arasında herhangi bir çelişki sözkonusu değildir.
İzzüddin b. Abdisselâm'ın "Emâli" isimli eserindeki şu açıklamasına göre de söz konusu zehirli kelerleri bir vuruşta öldürenin ikinci vuruşta öldürmekten daha faziletli olması; "şüphesiz ALLAH herşeyde iyiliği farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz vakit öldürmeyi iyi yapın..."[406] hadisinin kapsamı içine girebileceği gibi., "Siz hayır işlerde yarışın..."[407] âyet-i kerimelerinin kapsamlarına da girebilir. Ayrıca "kertenkeleyi ilk vuruşta öldürene yetmiş sevab vardır" mealindeki (5264) nolu hadis-i şerifle, Müslim'in rivayet ettiği: "Her kim bir vuruşta bir kertenkele öldürürse ona yüz sevap yazılır"[408] mealindeki hadis-i şerif arasında da bir çelişki yoktur.
İslam'da Kertenkele'nin Öldürülmesi
5262... Amir b. Sa'd'in babasından demiştir ki: Rasûlullah (s.a.), zehirli kertenkelenin öldürülmesini emretti ve ona Füveysik: fasıkcık adını verdi.[396]
5263... Hz. Ebû Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (sa.) şöyle buyurmuştur:
Her kim zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevap vardır. Kim de onu ikinci vuruşta öldürürse ona birinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır. Kim üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır.[397]
5264... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Zehirli kertenkeleyi) İlk vuruşta (öldüren kimse için) yetmiş sevap vardır."[398]
Açıklama
el-Vezeğa: "Sâmm abraş" da denilen alaca ve zehidi kertenkeIelerdir.[399]
Halk onun zararlı böceklerden olduğunda ittifak etmişlerdir.[400] Bu haşere hakkında Şafiî ilimlerinden Kemalüddin Dümeyrî "Hayatü'1-Hay-van" isimli eserinde şöyle diyor: "Zehirli keler, sağırdır derler. Sağır olmasına sebeb İbrahim aleyhisselâm üzerine ateşi üfürüp alevlendirirdi. Bu sebepten sağır ve abraş (alaca) oldu. Zehirli kelerin (kertenkelenin) tabiatı böyledir ki içinde zaferan kokusu olan eve girmez. Yılan ile arasında ülfet vardır. Akrep ile dokuzlan böceğinin arasında ülfet olduğu gibi."[401]
Ahmed b. Hanbel'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle deniliyor. "Hz. Aişe'nin evinde dayalı bir süngü vardı. Bu kendisine soruldu da şunları söyledi:
"Biz onunla kertenkele öldürürüz. Çünkü Peygamber (s.a.) haber verdi ki: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar onu söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele buna katılmamıştır. Çünkü o ateşi üfürmüştür. Bu sebepten Peygamber (s.a.) onun öldürülmesini emir buyurmuştur."[402]
Yine Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre Beyt-i Makdis (Kudüs) yandığı vakit kertenkeleler ateşi üfürmüşlerdir.[403]
Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, zehirli keler, zehirli ve zararlı olduğu için, Hz. Fahr-i Kainat efendimiz onu yoldan çıkan anlamına gelen "fasık" sıfatıyla sıfatlandırmış, vücud itibariyle küçük olduğu için de-ona "küçük fasık" anlamına gelen "füveysika" ismini vermiş ve bu özelliğinden dolayı da onun öldürülmesini emretmiştir.
Kevkeb isimli eserde açıklandığı üzere bu hayvanın girdiği sulardan insana büyük zararlar gelir. Özellikle bu hayvan tuzu bulduğu zaman içine girip yuvarlanır, onun temas ettiği tuzlarda insanlara alaca hastalığı veren bir madde oluşur. ' Bu hayvan, tuza erişme imkânı bulmadığı zaman, tuzun bulunduğu odanın çatısında tırmanıp oradan tuzun üzerine pisler.[404]
Bilindiği gibi, mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriflerden (5264) nolu hadis-i şerifte zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürene yetmiş sevap verileceği ifade edilirken, (5263) numaralı hadis-i şerifte de ikinci vuruşta öldürene, ilk vuruşta öldürenden daha az sevap verildiği, üçüncü vuruşta öldürene de ikinci vuruşda öldürenden daha az sevap verileceği ifade edilmektedir. Bu ifade görünüşte "ibadetlerin en faziletlisi en meşakkatlisidif"[405] hadisine ters gibidir. Çünkü kertenkeleyi ikinci vuruşta öldüren ilk vuruşta Öldüren kimseden daha çok zahmet çeker, üçüncü vuruşta öldürense daha da çok yorulmuş olur. Ancak, yüce Allah'ın kullarından istediği yorgunluk ve meşakkat değildir. İhlâsdır. Hiç zahmet çekilmeden yapılan amellerden, nefis zevk alıp kendisine pay çıkarır. Nefsin kendisine pay çıkarması ise ihlâsı giderir. Binaenaleyh meşakkatli işlerdeki fazilet bizzatihi meşakkatten değildir. Meşakkat sebebiyle korunmuş olan ihlâsdandır.
Kuşkusuz, zehirli kertenkeleyi, bir vuruşta öldüren kimse Hz. Peygamberin zehirli kertenkelelerin öldürülmesi hususundaki emrine daha ihlâslı sarılarak kertenkeleye darbesini daha dikkatli indirerek onu bir vuruşta öldürebilir ve bu ihlâsının karşılığında büyük bir sevaba erişebilir. Ancak onu ikinci vuruşta öldüren muhakkak ki vuruşunda birinci vuruşta öldüren kadar dikkatli olamadığı gibi, üçüncü vuruşta öldüren de ikinci vuruşta öldüren kadar dikkatli olamamıştır. Buradaki dikkat bu husustaki İhlasın bir ölçüsü durumunda olduğundan kertenkeleyi bir iki ya da üç vuruşda öldüren kimselerin bu dikkatleri nisbetinde farklı sevaplar almaları, sevap almadaki ölçünün ihlâs olması esasına uygundur. Binaenaleyh mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriflerle, sözü geçen hadis-i şerif arasında herhangi bir çelişki sözkonusu değildir.
İzzüddin b. Abdisselâm'ın "Emâli" isimli eserindeki şu açıklamasına göre de söz konusu zehirli kelerleri bir vuruşta öldürenin ikinci vuruşta öldürmekten daha faziletli olması; "şüphesiz Allah herşeyde iyiliği farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz vakit öldürmeyi iyi yapın..."[406] hadisinin kapsamı içine girebileceği gibi., "Siz hayır işlerde yarışın..."[407] âyet-i kerimelerinin kapsamlarına da girebilir. Ayrıca "kertenkeleyi ilk vuruşta öldürene yetmiş sevab vardır" mealindeki (5264) nolu hadis-i şerifle, Müslim'in rivayet ettiği: "Her kim bir vuruşta bir kertenkele öldürürse ona yüz sevap yazılır"[408] mealindeki hadis-i şerif arasında da bir çelişki yoktur.
Cizre'de dev kertenkele bulundu http://yurthaber.mynet.com/.../dev-kertenkele-hayrete...
http://www.marashaberi.com/.../1-metrelik-dev-kertenkele...
Doğa Derneğinin “Hedef Sıfır Yok Oluş” kampanyası Urfa’nın Bozkırları projesi kapsamında Türkiye’de ilk defa çöl varanı görüntülendi. Çöl ve yarı çöl alanlarında yayılış gösteren ve boyu yaklaşık bir metre olan çöl varanının nesli tükenmek üzere.
Doğa Derneği’nin Şanlıurfa’da yürüttüğü koruma çalışmaları kapsamında bir kertenkeleye göre çok iri olmasından dolayı “dev kertenkele” de denilen çöl varanının Türkiye’deki son bireylerinden biri görüntülendi. Doğa Derneği uzmanı Turan Çetin, bu nadir canlı türünü doğal yaşam ortamında ilk kez fotoğraflamayı ve filme almayı başardı. Bu sonuç, Urfa bozkırlarında yaşayan nesli tehlikedeki canlıların korunmasına yönelik umutları artırdı.
Doğa Derneği’nin Urfa’nın Bozkırları projesi kapsamında yapılan arazi çalışmalarında tespit edilen çöl varanının boyu ortalama bir metre olmakla birlikte bu nadir canlının büyüklüğü bir metre 30 santime kadar yükselebiliyor. Çöl varanı, Urfa’daki kurak alanlarda yaşıyor ve tarım alanlarının genişlemesi nedeniyle nesli tehlike altında.
Çöl varanını köylüler koruyor
Doğa Derneği’nin bölgede daha önce yaptığı çalışmalar sonucunda çöl varanının bulunduğu son yerler saptanmış, ancak bu nadir kertenkele türü tam olarak görüntülenememişti. Çöl varanı, kendisi ile aynı alanı paylaşan köylüler tarafından da biliniyordu, ancak görünüşü nedeniyle korkulan ve görüldüğü yerde öldürülen bir canlı türüydü. Doğa Derneği’nin köylerde yaptığı çalışmalar sonucunda bölge halkı bu nadir canlıyı korumaya başladı.
Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken yaptığı açıklamada, “Çöl varanını korumak için Doğa Derneği’nin Sıfır Yok Oluş projesi kapsamında okullarda çöl varanını tanıtan ve doğadaki önemi anlatan oyunlar oynandı, köylülerle sohbet edildi. Bölgede yaşayan Ahmet Demir, Doğa Derneği gönüllüsü olarak son iki yıldır bu dev kertenkele için arazi çalışmaları yapıyor ve görüldüğü yerleri kayıt altına alıyor. Türün tam olarak görüntülenmesini de yine bölgedeki köylülerin çalışmaları sağladı” deniliyor.
Güven Eken, sözlerini “Doğa Derneği’nin Urfa ekibi bozkırların da çok güzel ve zengin olduğunu göstermek için uzun zamandır çalışıyor. Çöl varanı gibi çok nadir canlıların doğal alanlarında görüntülenmesi, doğanın yalnızca mavi ve yeşilden oluşmadığını Türkiye’ye hatırlatmak için son derece önemli gelişmeler. Ceylan, telli turna, yaban koyunu ve buğday gibi kültürümüzde önemli yer oluşturan canlı türlerinin tümü bozkır canlıları. Doğa Derneği, tehlike altındaki bozkır yaşamını tanıtmaya ve korumaya devam edecek” diyerek tamamladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder