Eski Ahit: "Yaratılış"
RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı.
Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,
“Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,
“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
RAB Tanrı Adem’e, “Neredesin?” diye seslendi.
Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.
RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”
Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,
“Bu yaptığından ötürü
Bütün evcil ve yabanıl hayvanların
En lanetlisi sen olacaksın” dedi,
“Karnının üzerinde sürünecek,
Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu
Birbirinize düşman edeceğim.
Onun soyu senin başını ezecek,
Sen onun topuğuna saldıracaksın.”
RAB Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
RAB Tanrı Adem’e,
“Karının sözünü dinlediğin ve sana,
Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi,
“Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Toprak sana diken ve çalı verecek,
Yaban otu yiyeceksin.
Toprağa dönünceye dek
Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın
Ve yine toprağa döneceksin.” (Eski Ahit)
Yezidiler için ateş, nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Ateşin su ile söndürülmesi büyük bir günahtır. Yezidiler, bazı besin maddelerini yemez, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta mavi renge ise itibar edilmemektedir.
Beyaz, temizliği simgeler ve kadınlar beyaz iç çamaşırı giyerler. Erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülürler.
Haram yiyecek, maruldur. 'Marul' ismi, bir Yezidi ulusunun adını çağrıştırdığı için bunu yemek kesinlikle yasaktır. Börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve horoz eti de yasak yiyeceklerin başında gelir.
“Bize khass (marul) haram kılınmıştır, çünkü kadın peygamberimiz olan Khassa' nın adını anımsatmaktadır;
kuru fasulye de haramdır,
koyu mavi boya kullanmamız yasaktır;
Yunus peygambere saygısızlık etmiş olmamak için, balık yememiz haramdır;
Ceylanları da yemeyiniz, çünkü onlar peygamberlerimizden birinin sürüsü olmuşlardır.
Ayrıca, Şeyh ve müritleri, tavus kuşuna saygısızlık etmemek için, horoz da yemeyiniz; çünkü tavus kuşu, daha önce sözü edilen yedi tanrıdan biridir ve biçimi horozu andırır.
Yine, Şeyh ve müritleri sayın, helvacıkabağı yemekten sakininiz.
Bundan başka, ayakta işemek, ya da oturmuş haldeyken giyinmek, ya da Müslümanların yaptığı gibi helada taharetlenmek, ya da onların banyolarında gusül etmek, bize yasaklanmıştır.”
Mashaf-i Reş (Mushaf-i Res - Kara Kitap)
Benim varlığım benden gelir.
Benim gelişimin nedeni yine benim;
Zamanını da bilen benim.
Evrende var olan her şey benim buyruğumdadır
Her yer insanlar otursun oturmasın
Ve tüm yaratılmışlar benim buyruğumdadır.
Benim egemenliğim başka egemenliklerden üstündür.
Sözlerim her zaman doğrudur.
Yeryüzünün yargıcı ve yöneteniyim
Benim yüceliğime tapınır insanlar
Bana gelirler öperler ayaklarımı.
Benim gökleri kat kat yayan.
Başlangıçta haykıran benim.
Şeyh’im ben benden başka yoktur tapacak.
Benim kendimi mucizelerle gösteren.
Bana indirildi mutluluklar kitabı
Dağları eriten efendimden.
Tüm yaratılmış insanlar bana gelirler
Saygıyla öpmek için ayaklarımı.
Meyveler üretirim gençliğin ilk özsuyundan,
Kendi gücümle, ve bana yönelirler öğrencilerim.
lşığımın önünde sabahın karanlığı dağılır.
Yol ,gösteririm, isteyenlere.
Benim, Adem'in cennet'te yaşamasına neden olan,
Nemrud'un kızgın ateşte kalmasına da.
Ahmed'e adaletl davranmasında önderlik ettim
Benim yolumda ilerlettim onu.
Bana gelir tüm yaratıklar
Sevgimi, armağanlarımı kazanmak için.
En yüksek yerlere bile uğrarım ben
İyilikler benim acımamdan kaynaklanır.
Benim, tüm yüreklere korku salan
Bana uysunlar diye; ve yüceltirler gücünü ve, görkemini kötülüğümün
Karşıma çıktı o öldürücü arslan
Öfkeyle ve ben haykırdım ve taşa çevirdim onu,
Karşıma çıktı yılan
Ve ben irademle kuma çevirdim onu.
Benim, vurup titreten kayayı
Ve yanından fışkırtan suların en tatlısını.
Benim bildiren, kesin gerçeği.
Benden gelir, acı çekenleri avutan kitap.
Benim biricik yargıç,
Yargılamak benim hakkımdır.
İlkyazları yarattım su versinler diye,
Suların en tatlısını ve güzelini.
Eli açıklığımla ben neden oldum belirmesine
Ve gücümle saflaştırdım onu.
Bana dedi ki cennetin Efendisi,
«Sensin tek yargıcı ve yöneticisi yeryüzünün.»
Bazı mucizelerimi kendim sergilerim,
Bazılarıysa, varlıkların kendilerimde açığa vurulmuştur.
Benim, dağlara boyun eğdiren,
Benim altımda, benim irademe göre.
Ürkünç görkemimin karşısında haykırır canavarlar
Gelir tapınırlar bana öperler, ayaklarımı.
ŞamIı Adi'yim ben, Musafir’in oğlu.
Yüce Bağışlayıcı, çeşitli adlar verdi bana,
Göksel tacı, makamı, ve yeri göğü ve yüryüzünü.
Gizlerime erenlerin gözünde, benden başka Tanrı yoktur
Her şey benim buyruğumun altındadır.
Onun için, benim önderliğimi yadsımayın.
Ey insanlar! Bana karşı çıkacağınıza, boyun eğin,
Yargılama Günü’nde, karşıma geldiğinizde , mutlu kılınırsınız.
Her kim, bana bağlı olarak ölürse
Cennet'e göndereceğim onu,
Ama kim ki, beni tanımadan ölür
Acı içinde kıvrandıracağım onu.
Diyorum ki, yücelikte yoktur dengim.
Yaratırım ve istediğimi zengin yaparım,
Övgüler bana, her şey benim irademle olur.
Işığı ben bağışlarım evrene.
Ben o hükümdarım ki, büyüklüğüm kendimden gelir;
Yaratılmış tüm zenginlikler benim buyruğumdadır.
İzlemeniz gereken bazı yolları gösterdim size, ey insanlar
Bana yakın. olmak isteyenler dünyayı unutmalıdır.
Sözlerim her zaman doğrudur.
Yükseklerdeki bahçe beni hoşnut edenler içindir.
Ben gerçeği aradım ve onaylayıcısı oldum onun
Aynı gerçeği kavrayanlar en yüksek yere ulaşacaklar benim gibi"
http://tr.wikisource.org/
Birinci Bölüm
Ben ki vardım, varım, sonsuza dek var olacağım; tüm yaratılmışlara hükmüm geçer, tüm olaylar ve benim erkim altındaki varlıklarla ilgili her şey, benim buyruğumla olur. Kim bana inanır da gereksindiğinde beni çağırırsa, ben hemen onun yanındayım, benim var olmadığım hiçbir yer düşünülemez. Beni benimsemeyen kimselerin, kendi isteklerine uygun olmadığı için kötülük diye nitelendirdikleri tüm olaylar, benim isteğimle olur. Her çağın bir Yönetici Vekili vardır, onu ben seçerim. Her kuşakla birlikte, bu Dünya'nın Başkan'ı da değişir: Başkanlar sırayla gelirler kendi dönemleriyle ilgili görevlerini yerine getirirler. Yaratılıştan kazanılan özelliklerin değerleriyle orantılı olarak, suçları bağışlarım. Kim ki, bana karşı çıkar, sıkıntılarla acılar ondan eksik edilmeyecektir. Başka hiçbir Tanrı, benim işlerime ve yaptıklarıma karışamaz: Ben neye karar verirsem, o olur.
Yabancıların ellerinde bulunan kutsal kitaplar, peygamberler ve havariler tarafından yazılmış olsalar bile, artık geçersizdirler, isyancı bir nitelik kazanmışlardır, bozulmuşlardır; bunlar birbirlerini yalanlamakta ve geçersiz kılmaktadırlar. Doğru olanla yanlış olan arasındaki ayrım, yaşanılan çağın koşullarına göre yapılacaktır. Bana inananlara verdiğim sözleri yerine getireceğim; belirli dönemler için yetkilerimi devrettiğim ,akıllı ve sevgili vekillerimin yargılarına göre, kullarımla aramdaki sözleşmeye uyacağım yada uymayacağım. Olayların gelişimini dikkate alırım; içinde bulunulan zamanda yararlı olan neyse, onu uygularım. Benim eğitmenliğimi kabul edenleri yönlendirir, eğitirim; onlar, bana uymakla, ruhun duyacağı sevinç ve zevklerin en büyüğüne kavuşurlar.
İkinci Bölüm
Çok iyi bildiğim tüm, yöntemlerle, ademoğullarını ödüllendirir ve cezalandırırım. Yeryüzünde, üstünde ve altında ne varsa., benim denetimimdedir. Öbür ırklara yardım etmeyi üstlenmem, onlara iyilik yapmaktan uzak da durmam, hele benim seçilmiş topluluğumdan ve bana uysallıkla hizmet edenlerden bunu hiç esirgemem. Sınadığım insanlara etkin bir denetim yetkisi veririm; bu insanlar,benim irademe uygun olarak, belirli durumlarda, bana inanıp öğütlerimi tutanlara yardım ederler. Alan da benim, veren de; zengin eden, fakir eden de; mutlu kılan, mutsuz kılan da; bütün. bunlar, çevre koşullarına ve zamana uygun biçimde gerçekleşir; benim işlerime karışmak ve herhangi bir insanı denetimimden çıkarmak hakkına ve yetkisine sahip hiçbir güç yoktur. Bana engel olmaya çalışanların üzerine acılarla hastalıklar yağdırırım. Kim benim buyruklarıma uyarsa, öbür insanlar gibi ölmez. Bu düşük dünyada hiç kimsenin, 'kendisi için belirlediğim süreden fazla kalmasına dayanamam; ama istersem, onu bu dünyaya iki kez, üç kez ya da daha fazla geri gönderirim, ruhunu başka bir bedenin içine sokarak; bu evrensel bir yasadır.
Üçüncü Bölüm
Ben, kitap göndermeksizin yönlendiririm, dostlarıma ve benim öğrettiklerimi benimseyenlere, doğru yolu, gizli araçlarla gösteririm, uyulmasını istediğim kurallar, bunaltıcı değildir, zamana ve koşullara göre saptanmıştır. Yasalarıma karşı çıkanları öbür dünyalarda cezalandırırım. Ademoğulları, yapılması istenen şeyleri bilmezler, bu yüzden sık sık yanlışlığa düşerler. Yeryüzündeki ve gökteki hayvanlar, denizdeki balıklar, hepsi benim yönetim ve denetimim altındadırlar. Dünyanın bağrındaki gizli hazineler ve başka şeyler, benim bilgimin içindedir. Onların tek tek bulunup alınmasına olanak sağlarım. Bunlara sahip olacak kimselere ve benden zamanında dilekte bulunanlara gizli işaretlerimi, mucizelerimi gösteririm. Bana ve izleyicilerime karşı yabancıların göstereceği düşmanlık ve direnme, ancak kendilerine zarar verir; çünkü bilmezler ki güç ve zenginlik benim ellerimdedir ve bunları ben, ademoğullarından hak edenlere veririm. Dünyaların yönetimi, çağların arka arkaya geçip gidişi, vekillerimin her çağda değişmesi, sonsuza dek benim yetkimdedir. Her kim, oraya dürüstçe yürümezse, ben kendim belirleyeceğim bir zamanda onu cezalandıracağım ve başladığı yere geri göndereceğim.
Dördüncü Bölüm
Mevsimler dört tanedir, unsurlar da dört tanedir; bunları ben, yaratıklarımın, gereksinmelerini gidermeleri için bağışladım. Yabancıların kutsal kitapları, ancak benim yasalarıma uygun oldukları, karşı çıkmadıkları ölçüde tarafımdan kabul görürler; yine de bunlar, çoğunlukla saptırılmışlardır. Üç tanesi bana karşıdır ve ben, üç addan nefret ederim. Benim gizlerimi açığa vurmayanlar için, ödüllendirme konusundaki sözümü tutacağım. Benim uğruma acı çekmeye katlananları, kuşku duyulmasın ki, dünyalardan birinde ödüllendireceğim. Benim yolumdan, gidenler, kendilerine düşman olanlara ve yabancılara karşı, cemaat halinde yaşasınlar. Ey siz, benim yasalarıma uyanlar, benim tarafımdan iletilmeyen düşünceleri kafamza sokmayın. Yabancıların yaptığı gibi sakın, adımı ya da bana yakıştırılan adları ağzınıza almayın, yoksa günaha girersiniz; çünkü bu konular sizin kavrayışınızın üzerindedir.
Beşinci Bölüm
Beni simgeleyen şeylere ve resimlerime saygılarınızı sunun; çünkü onlar size, benim yasalarıma aykırı olan davranışlarınızı anımsatacaktır. Yardımcılarımın buyruklarına uyun, sözlerine kulak verin ki benden aldıkları öte dünya bilgilerini size iletsinler.
Ben ki vardım, varım, sonsuza dek var olacağım; tüm yaratılmışlara hükmüm geçer, tüm olaylar ve benim erkim altındaki varlıklarla ilgili her şey, benim buyruğumla olur. Kim bana inanır da gereksindiğinde beni çağırırsa, ben hemen onun yanındayım, benim var olmadığım hiçbir yer düşünülemez. Beni benimsemeyen kimselerin, kendi isteklerine uygun olmadığı için kötülük diye nitelendirdikleri tüm olaylar, benim isteğimle olur. Her çağın bir Yönetici Vekili vardır, onu ben seçerim. Her kuşakla birlikte, bu Dünya'nın Başkan'ı da değişir: Başkanlar sırayla gelirler kendi dönemleriyle ilgili görevlerini yerine getirirler. Yaratılıştan kazanılan özelliklerin değerleriyle orantılı olarak, suçları bağışlarım. Kim ki, bana karşı çıkar, sıkıntılarla acılar ondan eksik edilmeyecektir. Başka hiçbir Tanrı, benim işlerime ve yaptıklarıma karışamaz: Ben neye karar verirsem, o olur.
Yabancıların ellerinde bulunan kutsal kitaplar, peygamberler ve havariler tarafından yazılmış olsalar bile, artık geçersizdirler, isyancı bir nitelik kazanmışlardır, bozulmuşlardır; bunlar birbirlerini yalanlamakta ve geçersiz kılmaktadırlar. Doğru olanla yanlış olan arasındaki ayrım, yaşanılan çağın koşullarına göre yapılacaktır. Bana inananlara verdiğim sözleri yerine getireceğim; belirli dönemler için yetkilerimi devrettiğim ,akıllı ve sevgili vekillerimin yargılarına göre, kullarımla aramdaki sözleşmeye uyacağım yada uymayacağım. Olayların gelişimini dikkate alırım; içinde bulunulan zamanda yararlı olan neyse, onu uygularım. Benim eğitmenliğimi kabul edenleri yönlendirir, eğitirim; onlar, bana uymakla, ruhun duyacağı sevinç ve zevklerin en büyüğüne kavuşurlar.
İkinci Bölüm
Çok iyi bildiğim tüm, yöntemlerle, ademoğullarını ödüllendirir ve cezalandırırım. Yeryüzünde, üstünde ve altında ne varsa., benim denetimimdedir. Öbür ırklara yardım etmeyi üstlenmem, onlara iyilik yapmaktan uzak da durmam, hele benim seçilmiş topluluğumdan ve bana uysallıkla hizmet edenlerden bunu hiç esirgemem. Sınadığım insanlara etkin bir denetim yetkisi veririm; bu insanlar,benim irademe uygun olarak, belirli durumlarda, bana inanıp öğütlerimi tutanlara yardım ederler. Alan da benim, veren de; zengin eden, fakir eden de; mutlu kılan, mutsuz kılan da; bütün. bunlar, çevre koşullarına ve zamana uygun biçimde gerçekleşir; benim işlerime karışmak ve herhangi bir insanı denetimimden çıkarmak hakkına ve yetkisine sahip hiçbir güç yoktur. Bana engel olmaya çalışanların üzerine acılarla hastalıklar yağdırırım. Kim benim buyruklarıma uyarsa, öbür insanlar gibi ölmez. Bu düşük dünyada hiç kimsenin, 'kendisi için belirlediğim süreden fazla kalmasına dayanamam; ama istersem, onu bu dünyaya iki kez, üç kez ya da daha fazla geri gönderirim, ruhunu başka bir bedenin içine sokarak; bu evrensel bir yasadır.
Üçüncü Bölüm
Ben, kitap göndermeksizin yönlendiririm, dostlarıma ve benim öğrettiklerimi benimseyenlere, doğru yolu, gizli araçlarla gösteririm, uyulmasını istediğim kurallar, bunaltıcı değildir, zamana ve koşullara göre saptanmıştır. Yasalarıma karşı çıkanları öbür dünyalarda cezalandırırım. Ademoğulları, yapılması istenen şeyleri bilmezler, bu yüzden sık sık yanlışlığa düşerler. Yeryüzündeki ve gökteki hayvanlar, denizdeki balıklar, hepsi benim yönetim ve denetimim altındadırlar. Dünyanın bağrındaki gizli hazineler ve başka şeyler, benim bilgimin içindedir. Onların tek tek bulunup alınmasına olanak sağlarım. Bunlara sahip olacak kimselere ve benden zamanında dilekte bulunanlara gizli işaretlerimi, mucizelerimi gösteririm. Bana ve izleyicilerime karşı yabancıların göstereceği düşmanlık ve direnme, ancak kendilerine zarar verir; çünkü bilmezler ki güç ve zenginlik benim ellerimdedir ve bunları ben, ademoğullarından hak edenlere veririm. Dünyaların yönetimi, çağların arka arkaya geçip gidişi, vekillerimin her çağda değişmesi, sonsuza dek benim yetkimdedir. Her kim, oraya dürüstçe yürümezse, ben kendim belirleyeceğim bir zamanda onu cezalandıracağım ve başladığı yere geri göndereceğim.
Dördüncü Bölüm
Mevsimler dört tanedir, unsurlar da dört tanedir; bunları ben, yaratıklarımın, gereksinmelerini gidermeleri için bağışladım. Yabancıların kutsal kitapları, ancak benim yasalarıma uygun oldukları, karşı çıkmadıkları ölçüde tarafımdan kabul görürler; yine de bunlar, çoğunlukla saptırılmışlardır. Üç tanesi bana karşıdır ve ben, üç addan nefret ederim. Benim gizlerimi açığa vurmayanlar için, ödüllendirme konusundaki sözümü tutacağım. Benim uğruma acı çekmeye katlananları, kuşku duyulmasın ki, dünyalardan birinde ödüllendireceğim. Benim yolumdan, gidenler, kendilerine düşman olanlara ve yabancılara karşı, cemaat halinde yaşasınlar. Ey siz, benim yasalarıma uyanlar, benim tarafımdan iletilmeyen düşünceleri kafamza sokmayın. Yabancıların yaptığı gibi sakın, adımı ya da bana yakıştırılan adları ağzınıza almayın, yoksa günaha girersiniz; çünkü bu konular sizin kavrayışınızın üzerindedir.
Beşinci Bölüm
Beni simgeleyen şeylere ve resimlerime saygılarınızı sunun; çünkü onlar size, benim yasalarıma aykırı olan davranışlarınızı anımsatacaktır. Yardımcılarımın buyruklarına uyun, sözlerine kulak verin ki benden aldıkları öte dünya bilgilerini size iletsinler.
Yezidi, Rum ve Ermeni Ortodoks Dinlerinde Bazı Kutsal/Yasak Yiyecekler Ve Bu Olguların Kaynakları Üzerine...Dini yazımlarda, fasulye, mercimek, marul, lahana, soğan, ceviz, badem, uzum, nar, ceylan, horoz, tavşan, kuzu, koyun, keçi gibi hayvan/bitki varlıklara; bunların yenilme ‘yasak’ veya gerekliliğine rastlamak, ilk bakışta ‘garip’ gelebilir.
Eski toplumun yapısı, özellikleri; insan kurbandan hayvan/bitki totem sunularına geçiş süreci sosyal temelleriyle tanınmadığı zaman, "iman" konusu dinler ile, bu tür hayvan ve bitkilerin, yasak veya özellikle gereken şeyler olması arasındaki ilişki pek anlaşılamaz. Nitekim günümüze değin de, dinleri, toplumun sosyal varlığı ve örgütlenmesi dışında ele alma tarzından ötürü, bu konular bilimsel yanlarıyla anlaşılıp açıklanamamıştır.
Gerçekten de, dini kurallar arasında, diyelim ki, ‘marul ye-me-me’ veya ‘özellikle marul yeme’ gibi bir ‘garip’ yanlar bulunmaktadır. Örneğin Marul, Yezidiler için büsbütün yasak bir sebze iken, görüyoruz ki Rum/Ermeni kiliselerinin bazı özel günlerinde Marul bilhassa yenilmesi gereken bir sebze olarak yer alıyor.
Bu tür yiyeceklere biraz daha yakından baktığımızda, ‘mercimek’ bile, orada ‘yeşil’ veya ‘kırmızı mercimek’ haliyle ayrışmaya başlar...
Soğan’ın özellikle ‘mor’ olanı tanrısal olarak kutsal veya yasak olur..."Kürt Soğan'ın cücüğünü sever"... Balık haftanın bazı günleri yasaklanır, fakat bazı günler özellikle balık yemek gerekir. Hatta Balık'ın türleri bile bu "yasak" veya "gerek"in konusu olur... Karmaşık bir görünüm…
Bununla birlikte, bu konuyu, eski toplumun insan kurban/yeme törenlerinden kurtulma süreci içinde, her farklı toplum birimin, şu veya bu nedenle seçtiği totem hayvan ve bitki/ürün ile bağ içinde ele aldığımızda, kutsal veya haram hayvan/bitki’lerin doğrudan doğruya kurban edilen insan (toplulukları) yerine geçmiş olduğunu görürüz: Orada aslında yasaklanan bitki olarak marul veya fasulye değildi kuşkusuz... Ya da özellikle yenilmesi öğütlenen ‘mercimek’, başlangıçta , tahıl olarak mercimek değildi elbette.
Bu tür yiyecek türlerinin, Akado sammaru kayıtlarında, tanrılar tarafından özel törenlerle yaratıldıklarını biliyoruz. Örneğin Enki tam 8 çeşit ‘bitki/sebze’ yaratmıştı. Bu, 8 ayrı topluluğun 8 ayrı bitki/sebzeye ayrıştırılması olarak anlaşıldığında ‘marul’ topluluğun bunlardan birisi olduğu ortaya çıkar. "Marul saçlı" olmak üzerine yazılı eski ilahi parçalarını hem Akado-sammaru , hem de Eski Ahit şarkılarında biliyoruz.
Yasak yiyeceklerin, ister hayvan, ister bitki olsun, gerisindeki neden, iç yamyamlığın yasaklanmasıdır. Bu nedenle Yezidiler, hiç bir zaman Marul yemezler. Buna karşılık, komşu toplum birim, özellikle belirli günlerde, mutlaka ‘Marul’ yer, yemelidir. Bu marul’un, marul ismiyle anılmaya başlanmış bir topluluğu, onun insanlarını, çocuklarını ifade ettiğini, daha önceki çalışmalarımızda ortaya koymaya çalışmıştık.
Metinlerde, ‘saçları Marul (gibi) sevgili’den bahsedildiğinde, anlamalıyız ki, burada söz konusu olan ‘Marul’ topluluğunun bir kadın tanımıydı.
Hayvan/Bitki totemlerin cinsiyet ayrımını da ifade etmesi, bir kadının ‘tavuk’/piliçle; ’güvercin’le , ‘fıstık’la vb. ifade edilmesinin de yolunu açmış olmalı.
Eğer ‘mercimeğin fırına verilmesi’nden kadın ve erkek arasındaki bir cinsel bağlantı anlaşılıyor ise, bunun nedeni, eski toplumun yeni yıl, bahar ve güz senliklerinde, karşılıklı cinsel ilişkileri serbest kılan, bunu pekiştiren törenler yapıyor olmasındandı. Doğal olarak, bu törenler cinsellik yanında, yiyecek/içecek ortaklığı özelliği de taşırlar.
Akado sammaru ilahilerinde ‘yer’ ve ‘gök’ bile ‘fırınlarda ekmek pişirildikten sonra’, ‘pişirilen ekmek kutsal alanlarda yendikten sonra’ gerçekleşiyordu. Tabi buradaki ‘Gök’,bilinen gökyüzü değil, Semavi dinlere sahip toplulukların ataları, “Sema tapımcısı topluluklar” idi.
Tavşan, Domuz, Deve, Balık veya Ceylan’ın yasaklanmasında, onların farklı toplum birimlerin totemi olması dışında hiç bir ortak özellik yoktur ve yiyecek olarak yasaklanmayı gerektiren her hangi bir sorun da bulunmaz. Burada sadece Domuz totemli toplum kendi iç yamyamlığını; Balık, tavşan, ceylan toplum birimleri de kendi iç yamyamlıklarını yasaklamışlar demektir.
Bu totemlerin bir bölümü, günümüze değin burçlar üzerinden bize ulaşmıştır. Ama sözünü ettiğimiz bitki/hayvan totem düzenlenişinin, günümüzden 6–7 bin yıl önce gerçekleştiğini gösteren bulgu ve anlatımlar olduğu için, geçen bu sürede, bunların bazılarının ortadan kalkmış olması gayet normaldir. Üstelik 12 Burç hayvan/bitki sembolünün, sadece, aralarında böyle bir birlik ortaya koymuş topluluklar yoluyla bize ulaşmış olduklarını da hesaba katmamız gerekiyor.
Bizler İslami yasak veya helalleri, az çok tanıyoruz ama diğer dinlerin, diğer toplulukların kutsal/haram hayvan/yiyecekleri hakkında da bilgilenmemiz gerekecek.
Bu tür bulgular genelleştiği ölçüde, ‘tavşan’ veya ‘domuz’ hakkında öne sürülen gerekçeler de ‘anlaşılır’ olmaktan çıkacaktır. Çünkü inceleme içinde bir ceylan, deve, horoz veya kaz yeme yasağı için de, ilgili topluluklar tarafından son derece ‘anlaşılır’ gerekçeler öne sürülebildiğini göreceğiz.
***
Yezidilik
http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/konu.asp?Yil=04...
Türkiye'de Viranşehir, Mardin–Midyat ve Batman'ın köylerinde yaşayan Ezidiler, gelenek ve sosyal yapılarıyla farklı bir kültüre sahip.
Bunun üzerine cemaat mavi renk giymeyi reddeder.
Ezidi inancı kendi içinde bir dizi yasaklamayı ve düzenlemeyi barındırıyor: Çarşamba günleri banyo yapma yasağı, kadınların beyaz iç çamaşırı giyme zorunluluğu veya lahana ve marul yemenin yasaklanması akla ilk gelen örnekler....
Eski toplumun yapısı, özellikleri; insan kurbandan hayvan/bitki totem sunularına geçiş süreci sosyal temelleriyle tanınmadığı zaman, "iman" konusu dinler ile, bu tür hayvan ve bitkilerin, yasak veya özellikle gereken şeyler olması arasındaki ilişki pek anlaşılamaz. Nitekim günümüze değin de, dinleri, toplumun sosyal varlığı ve örgütlenmesi dışında ele alma tarzından ötürü, bu konular bilimsel yanlarıyla anlaşılıp açıklanamamıştır.
Gerçekten de, dini kurallar arasında, diyelim ki, ‘marul ye-me-me’ veya ‘özellikle marul yeme’ gibi bir ‘garip’ yanlar bulunmaktadır. Örneğin Marul, Yezidiler için büsbütün yasak bir sebze iken, görüyoruz ki Rum/Ermeni kiliselerinin bazı özel günlerinde Marul bilhassa yenilmesi gereken bir sebze olarak yer alıyor.
Bu tür yiyeceklere biraz daha yakından baktığımızda, ‘mercimek’ bile, orada ‘yeşil’ veya ‘kırmızı mercimek’ haliyle ayrışmaya başlar...
Soğan’ın özellikle ‘mor’ olanı tanrısal olarak kutsal veya yasak olur..."Kürt Soğan'ın cücüğünü sever"... Balık haftanın bazı günleri yasaklanır, fakat bazı günler özellikle balık yemek gerekir. Hatta Balık'ın türleri bile bu "yasak" veya "gerek"in konusu olur... Karmaşık bir görünüm…
Bununla birlikte, bu konuyu, eski toplumun insan kurban/yeme törenlerinden kurtulma süreci içinde, her farklı toplum birimin, şu veya bu nedenle seçtiği totem hayvan ve bitki/ürün ile bağ içinde ele aldığımızda, kutsal veya haram hayvan/bitki’lerin doğrudan doğruya kurban edilen insan (toplulukları) yerine geçmiş olduğunu görürüz: Orada aslında yasaklanan bitki olarak marul veya fasulye değildi kuşkusuz... Ya da özellikle yenilmesi öğütlenen ‘mercimek’, başlangıçta , tahıl olarak mercimek değildi elbette.
Bu tür yiyecek türlerinin, Akado sammaru kayıtlarında, tanrılar tarafından özel törenlerle yaratıldıklarını biliyoruz. Örneğin Enki tam 8 çeşit ‘bitki/sebze’ yaratmıştı. Bu, 8 ayrı topluluğun 8 ayrı bitki/sebzeye ayrıştırılması olarak anlaşıldığında ‘marul’ topluluğun bunlardan birisi olduğu ortaya çıkar. "Marul saçlı" olmak üzerine yazılı eski ilahi parçalarını hem Akado-sammaru , hem de Eski Ahit şarkılarında biliyoruz.
Yasak yiyeceklerin, ister hayvan, ister bitki olsun, gerisindeki neden, iç yamyamlığın yasaklanmasıdır. Bu nedenle Yezidiler, hiç bir zaman Marul yemezler. Buna karşılık, komşu toplum birim, özellikle belirli günlerde, mutlaka ‘Marul’ yer, yemelidir. Bu marul’un, marul ismiyle anılmaya başlanmış bir topluluğu, onun insanlarını, çocuklarını ifade ettiğini, daha önceki çalışmalarımızda ortaya koymaya çalışmıştık.
Metinlerde, ‘saçları Marul (gibi) sevgili’den bahsedildiğinde, anlamalıyız ki, burada söz konusu olan ‘Marul’ topluluğunun bir kadın tanımıydı.
Hayvan/Bitki totemlerin cinsiyet ayrımını da ifade etmesi, bir kadının ‘tavuk’/piliçle; ’güvercin’le , ‘fıstık’la vb. ifade edilmesinin de yolunu açmış olmalı.
Eğer ‘mercimeğin fırına verilmesi’nden kadın ve erkek arasındaki bir cinsel bağlantı anlaşılıyor ise, bunun nedeni, eski toplumun yeni yıl, bahar ve güz senliklerinde, karşılıklı cinsel ilişkileri serbest kılan, bunu pekiştiren törenler yapıyor olmasındandı. Doğal olarak, bu törenler cinsellik yanında, yiyecek/içecek ortaklığı özelliği de taşırlar.
Akado sammaru ilahilerinde ‘yer’ ve ‘gök’ bile ‘fırınlarda ekmek pişirildikten sonra’, ‘pişirilen ekmek kutsal alanlarda yendikten sonra’ gerçekleşiyordu. Tabi buradaki ‘Gök’,bilinen gökyüzü değil, Semavi dinlere sahip toplulukların ataları, “Sema tapımcısı topluluklar” idi.
Tavşan, Domuz, Deve, Balık veya Ceylan’ın yasaklanmasında, onların farklı toplum birimlerin totemi olması dışında hiç bir ortak özellik yoktur ve yiyecek olarak yasaklanmayı gerektiren her hangi bir sorun da bulunmaz. Burada sadece Domuz totemli toplum kendi iç yamyamlığını; Balık, tavşan, ceylan toplum birimleri de kendi iç yamyamlıklarını yasaklamışlar demektir.
Bu totemlerin bir bölümü, günümüze değin burçlar üzerinden bize ulaşmıştır. Ama sözünü ettiğimiz bitki/hayvan totem düzenlenişinin, günümüzden 6–7 bin yıl önce gerçekleştiğini gösteren bulgu ve anlatımlar olduğu için, geçen bu sürede, bunların bazılarının ortadan kalkmış olması gayet normaldir. Üstelik 12 Burç hayvan/bitki sembolünün, sadece, aralarında böyle bir birlik ortaya koymuş topluluklar yoluyla bize ulaşmış olduklarını da hesaba katmamız gerekiyor.
Bizler İslami yasak veya helalleri, az çok tanıyoruz ama diğer dinlerin, diğer toplulukların kutsal/haram hayvan/yiyecekleri hakkında da bilgilenmemiz gerekecek.
Bu tür bulgular genelleştiği ölçüde, ‘tavşan’ veya ‘domuz’ hakkında öne sürülen gerekçeler de ‘anlaşılır’ olmaktan çıkacaktır. Çünkü inceleme içinde bir ceylan, deve, horoz veya kaz yeme yasağı için de, ilgili topluluklar tarafından son derece ‘anlaşılır’ gerekçeler öne sürülebildiğini göreceğiz.
***
Yezidilik
http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/konu.asp?Yil=04...
Türkiye'de Viranşehir, Mardin–Midyat ve Batman'ın köylerinde yaşayan Ezidiler, gelenek ve sosyal yapılarıyla farklı bir kültüre sahip.
Bunun üzerine cemaat mavi renk giymeyi reddeder.
Ezidi inancı kendi içinde bir dizi yasaklamayı ve düzenlemeyi barındırıyor: Çarşamba günleri banyo yapma yasağı, kadınların beyaz iç çamaşırı giyme zorunluluğu veya lahana ve marul yemenin yasaklanması akla ilk gelen örnekler....
Yezidi İnançları-1
Yezidilik; - Eski putperestliğe, - Zerdüştlüğe (iyilik ve kötülüğün mücadelesi), - Maniliğe (İrfan), - Yahudiliğe (Beslenme ile ilgili hükümler, haram yiyecekler), - Hıristiyanlığa (Vaftiz, nikahta ekmek ve şarap ayini, evlenmelerde kiliseleri ziyaret, şarap içmek), - İslamiyet'te (Sünnet, oruç, kurban, hac, mezar taslarında İslam 'i kitabeler) - Sufi-Rafiziliğe (İnancın gizliliği, vecd, şeyhe saygı), - Sabiiliğe (tenasuh ve ruh göçü), - Samaniliğe (gömme adeti, rüya tabiri ve dans), - Paganizme (Ay ve güneşe tapma) ait Bazı unsurları ihtiva eden ve kökeni yeterince açık olmayan bir inanç sistemidir.
Yezidilik inancında Tanrı, dünyanın koruyucusu değil sadece yaratıcısıdır. O, faal değildir ve dünya ile ilgilenmemektedir. Tanrı iradesinin faal ve yürütücü uzvu, Tanrı'nın ikinci şahsiyeti olan "Melek Tavus"tur. Melek Tavus, Tanrı ile bir, çözülmez bir şekilde Tanrı'ya bağlıdır. Bu anlamda Yezidiler, tek tanrılı olarak kabul edilebilirler. Ancak Yezidi inancında, Tanrı ile insan arasında vasıta olarak hizmet gören yarı- ilahlar bulunmaktadır. Yezidilere göre; Melek Tavus, bir iyilik tanrısıdır.
Yezidiler şeytana, tövbe etmesi sebebiyle Tanrı tarafından bağışlanan gözden düşmüş bir melek olarak bakarlar. Şeytanın adının, Tanrı olarak söylenmesi yasaktır. Yezidiler, dışarıdan anlaşıldığı manada ne cehenneme, ne cehennem azabına ne de şeytana inanırlar. Yezidi inancına göre; ruh, ölümden sonra başka gövdelere geçerek varlığını sürdürmektedir. Güneş, ay ve yıldızlar ışık saçtıklarından dolayı kutsaldır. Çünkü Melek Tavus da bir ışık kaynağıdır.
Yezidi topluluğu, Adem ile Havva soyundan değil Cebbar bin Sehid adlı başka bir yüce varlıktan türemiştir. Yezidiler her çağda yeni bir peygamber gönderileceğine, her yerde bulunan Melek Tavus'un bütün Yezidileri koruyacağına ve kurtaracağına inanmaktadırlar.
Mashaf-i Res'te, "Tanrımız Şeytanın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır" diye buyrulduğundan Yezidiler, Tanrı-melek mertebesine koydukları "Şeytan"ın adını anmadan, onun için "İsmi güzel melek" derler. Ayrıca "kaytan, ser, melun, lanet" gibi kelimeleri de kullanmazlar.
Yezidiler için ateş, nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez.
Yezidiler, bazı besin maddelerini yemez, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta ; mavi renge ise itibar edilmemektedir.
Beyaz giysi, temizliği simgelemekte; kadınlar mutlaka beyaz iç çamaşırı giymekte; erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülmektedirler.
Yezidilerde temel haram yiyecek, maruldur. Buna börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve horoz eti de eklenebilir.
YEZİDİLERDE İBADET
Yezidilerin yerine getirmeleri şart olan dini vecibeleri şahadet, namaz (ibadet), oruç, zekat ve hacdır. Onlara göre tanrının birçok ismi vardır. Bunların en güzeli ve en çok kullanılanı "Hüda" olanıdır.
Şahadet
Yezidilerde şahadet, tanrının sonsuz kudret sahibi, Şeyh Adiy bin Musafir'in tanrının meleği ve Yezidilerin mürşidi, Sultan Yezid'in tanrının meleği, yerin nuru ve insanlığın sevinci, Melek Tavus'un da Tanrı'nın meleği ve elçisi olduğuna inanmaktan oluşur. Bunu akşam yatarken, sabah kalkarken de tekrarlarlar.
Namaz
Namaz (İbadet) Yezidilerde yılda bir kez Laleş'te Şeyh Adiy'in türbesine yapılan hac esnasında gerçekleştirilen toplu ibadetin haricinde toplu ibadet etme yoktur. Namaz, sabah ve akşam kılınır.
Namazdan önce eller ve yüz yıkanır.
Sabah namazı için dışarıya çıkılarak güneşin sarılığı belirgin olduğunda güneşe karşı ayakta durulup üç defa eğilmek (rükua varmak) suretiyle dua okunur.
Akşam namazında da yine dışarıda güneşe karşı durularak dua okunur.
Yezidiler ibadetlerini kimsenin görmesini istemezler. Bir yezidi ibadet ederken başka dinden biri görürse rükua varmaz ve sadece avucunun içini güneş ışığına tuttuktan sonra elini ağzına götürüp öper.
Oruç
Yezidilerde Oruç Yezidilerde genel ve özel olmak üzere iki tür oruç vardır:
1. Genel Oruç
Eylül ayının 3 ile 5’ inci günleri arasında tutulan bu oruca Yezit orucu da denilmektedir. Ayrıca Hızır İlyas için üç gün oruç tutmak da Yezidi geleneklerindendir. Yezidi inancına göre, Allah üç gün oruç tutulmasını emretmiştir. Bu inanca göre kutsal kitaplarında oruçla ilgili yazılan üç gün kelimesini yabancılar yanlış olarak yani otuz şeklinde anlamışlardır. Yezidiler tutulan üç günlük orucun otuz olarak kabul olunacağına inanırlar. Sabahleyin güneşin sarılığı ile başlayan ve akşam gün battıktan sonra sona eren oruçta yemek içmek yasaktır.
2. Özel Oruç
Yalnızca din adamlarına özgü olan özel oruç, Aralık ayında 20, Temmuz ayında 20 ve 15-20 Eylül tarihleri arasında Şeyh Adiy'in türbesine yapılan ziyaretin ardından da 40 gün olmak üzere toplam 80 gün tutulur. Yezidiler iftar sofrasında şarap bulundururlar.
Zekat
Yezidilerde zekat müritlerin gelirlerinin % 10'u şeyhlere, % 5 pîre ve % 2.5'ini fakire vermekten oluşur
Hac
15-20 Eylül tarihleri arasında Irak'ta bulunan Şeyh Adiy'in mabedine yapılan hac, Yezidiler için yapılması şart olan dini ve milli bir vazifedir. Şeyh Adiy'in sandukasını üç kez tavaf edip kaideye yüz süren her Yezidi, hacı olmuş sayılır.
Şeyh Adiy'in Laleş Vadisi'ndeki dağın eteğinde olan mabedine Sırat Köprüsü denilen bir köprüden geçerek giden Yezidiler, kaynağı mabette bulunan zemzem adını verdikleri su ile çocuklarını vaftiz ederler.
Bu hac merasimi; nehirlerde yıkanma, sancakların yıkanıp vaftiz edilmesi, rahiplerin dansları, mukaddes kabul edilen mezarlara kandil yakılması, kurban edilen bir öküzün etinin dağıtılması, özel yapılmış yemeklerin yenmesiyle kutlanır.
Ayrıca bu hac sırasında saygı gösterilen ve şahıs isimleri verilen dut ağaçları ziyaret edilir.
Çevreden tek ağaç dalı kesmek bile günahtır.
Kutsal vadinin hiçbir yerinde ayakkabıyla dolaşılmaz; kadınla cinsel ilişki kurulmaz ve içki içilmez
Duaları
Yezidilerin güneş doğarken ve batarken ona doğru yönelerek dua okuma adetleri, güneşe ve aya taptıklarına dair yanlış bir telakkiye sebep olmuştur.
Gerçekte bu duanın nedeni Yezidilerce Tanrı (Melek Tavus)'nın, "Ay ve karanlığın", ve "Güneş ve aydınlığın" efendisi olarak kabul edilmesidir. Yezidi duaları dört tanedir. Bunlar ;
1. Sabah duası,
2. Evger duası: Bu da sabahları okunur,
3. Güneş batışı duası: Buna güneş duası da denir.
4. Akşam duası: Buna şahadet duası da denir. Yatağa yatınca okunur. Bu dua Melek Tavus'a yapılıp yedi meleğe hitap edilir.
Mashâf-i Res (Mushâf-i Res- Kara Kitap)
http://www.dailymotion.com/.../x80sj5_les-yezidis-iv...
" Yezidi Dairesi" ve-ya "Yezidi Çemberi" nin, "daire"nin ... farklı anlamlarının açığa çıkarılması önemlidir.
[ Örneğin, bir inanç ilkesi olarak, bir Yezidi etrafına çizilen daireden çıkamaz.
Çıkabilmesi için (dairenin dışındaki) birinin bu daireyi bozması gerekir. Bunu bilenler çarşıda, pazarda, okulda karşılaştıkları Yezidileri daire içine alıp onlarla eğlenmişlerdir. Dairenin içinde mahsur kalan Yezidinin çırpınmaları, ağlamaları ve yalvarmaları ise sadece çevredekilerin eğlenmesine yaramıştır.
Yezidiler yaşadıkları bu olaylardan sonra bu daire inançlarından vazgeçmişlerdir.]
Laleş Tapınağının Giriş Kapısının 1865 Yılındaki Görünümü
- Sağ el
- Yılan
- Totem Hayvan (Ningišzida?)
- Daireler (içi boş ve sembollü)
- Kanca-Baston
-Balta,kama,kılıç
-Daire sembolleri
-İçiçe geçmiş daire halkalar (Kapı üstü)
-'yarım ay' biçimli "Toprak-Yer-Dünya' ve-ya "dağ" anlamlı çizim
-8 kollu yıldız (Tanrı)-(Gökyüzü) anlamlı
-Baston-asa/yılan ve daire
-"Mıh" ?lar...
Akado-sammaru kaynaklarında "yeraltı kapısı", "cehennem kapısı" motifine benzeyen Laleş girişi...
Yezidi "Dairesi" sadece Geometrik Bir Şekil mi? Yoksa kaynakları "Yüksek Daire"lerden Apartman Dairelerine, "Yuvarlak Dünya" dan (en eski metinlerinde "dünya yuvarlak"tır...) "Top"a... bir dizi alanda aranması gereken tarihsel bir kavram mı?
***
[ " yezidi inancına göre eğer bir çember çizilirse ve birisi o çemberin içinde kalırsa çemberi çizen silene kadar o kişi o çemberin içinde kalmaya mecburdur. Bunun temelinin şuna dayandığı söylenir: tanrının önce yanından kovup, yedi bin yıl sonra bağışladığı baş meleği tavus, halkını göstermek için parmağıyla bir daire çizdi ve "daire içindeki bu halk benim halkımdır" dedi."]
Mahmud ile Yezida Üzerine İnceleme
(Mitolojik Kaynak Açısından)
Yılan sembolü ile birlikte (Ningišzida?) sembolü, bu tapınağın "Yer altı Dünyası"nı ifade ettiğini gösteriyor.
Şimdi Yezidi tapınağı olan bu alan,eski ilahilerin Yer altı dünyası yani Cehennemi'ni tanımlıyor olmalıydı.
"Yeraltı Dünyası İniş" ile ilgili olarak tanıdığımız tanrı ve Ningizzida, Umunmuzzida, Niggissida, Nikkissida okumaları ile de karşımıza çıkan Ningišzida sembolünün Laleş kapısında kazılı bulunuyor olması, Yer Altı Dünyası'nın bu alan olduğunu gösteriyor.
Ningišzida, bir yandan çok açık biçimde, Cehennem kapısının girişinin koruyucusu, Yer Altı Dünyasının Tanrısı olarak tanımlanırken, diğer yandan da, ağaç ve bitkilerle de,"Mera ve Ovaların Tanrısı" olarak da tanımlanır.
"Ot"larla, "Mera ve Ovalar"la, "E-geştin (şaraphane) ile de ilişkili tanımlamalarına rastladığımız
"Ningišzida'nın Yer Altı Yolculuğu"na ilişkin bir dizi ilahi bulunmaktadır.
"Biz, Ezidiler aşağıda sıralanan dini nedenlerden dolayı Osmanlı ordusuna hizmet edemeyeceğimizi bildirmek istiyoruz! Bizler, Süryani ve Yahudiler gibi, orduya asker vermek yerine vergi ödemek istiyoruz. Bunun dışında birçok neden askerlik yapmamızı engellemektedir.
Bunların bir kaçını size 14 madde halinde sıralıyoruz.
Madde 1.
Dinimize göre, yediden yetmişe, büyükten küçüğe her üyemiz, yılda üç kere Jülyan takvimine göre; Nisan ayının sonun da, ikinci kez Eylül ayının başında ve sonunda, üçüncü kez de Ekim ayının sonunda kutsal varlıklarımızdan Melek-i Tavus’u ziyaret etmek zorundadır. Bunu yapmayan kişi bizden değildir.
Madde 2
Jülyan takvimine göre 15-20 Eylül tarihleri arasında yediden yetmişe, küçükten büyüğe her üyemiz, kutsal Laleş’te bulunan Şeyh Adi türbesini ziyaret etmek zorundadır. Dinimize göre bu kutsal görev gerçekleşmezse kim olursa olsun bizden değildir.
Madde 3
Yezidi olan her kimse, her gün güneşin doğumunda ve batımında Müslüman’ın, Hristiyan’ın, Yahudi’nin veya herhangi dine bağlı olan birinin olmadığı bir yer bulup ona ibadet etmelidir. Bu olmazsa kâfir sayılır.
Madde 4
Yezidi dininin bir vecibesi de her ferdin, biri erkek iki “Ahiret Kardeşi” (ahretlik) seçmesidir. Ahiret kardeşleri birbirine her bakımdan yardımcı olurken, her gün birbirini ziyaret etmek zorundadır. Bunu gerçekleştiremeyen her Yezidi dinsiz sayılır.
Madde 5
Dinimize göre kabul görmeyen ve hemen cezalandırılan olaylardan biri de; bir Müslüman sabahleyin kalkıp namaza başlamadan önce “De ki: Sığınırım ben, insanların Rabbine olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah’a sığınırım” demesidir. Bizlerden biri bunu duyar, hemen orayı terk etmez ise, bizden biri değil, dinsiz sayılır.
Madde 6
Bizlerden biri ölürken yanında ahretliği değil de pir veya şeyh varsa, ölene bunlar; “sen kutsal Melek Tavus’a inanıp onun için ölmelisin. Çünkü o bütün yaratıklardan önce var oldu. Müslüman, Yahudi, Hristiyan veya herhangi bir dinden biri sana gelip onu takip etmeni onların dinine inanmanı isterse bunu ret edecek ve kutsal Melek Tavus’a inandığını söyleyeceksin” der. Bunun doğru olduğu diğer kişiler tarafından tasdik edilmezse ölen kişi dinsiz ölmüş olur.
Madde 7
Bizden herkes, Şeyh Adi’nin kutsal ve gizemli türbesinin bulunduğu yerdeki topraktan biraz alıp her sabah yemelidir. Yoksa dinsiz sayılır. Eğer ölen birinin yanında bu kutsal topraktan yoksa ve ölmeden önce bu topraktan biraz yemezse bizden değildir.
Madde 8
Bizde, Aralık ayında üç gün tutulan oruç yabancı yerlerde değil, kendi toprakları üzerinde tutulmalıdır. Bu üç günün sonunda pir veya şeyh tarafından sunulan şarabı içmek zorunda-dır. Aksi takdirde orucu kabul olmaz.
Madde 9
Eğer bizden biri başka bir ülkeye gider ve orada bir yılı aşkın bir süre kalıp tekrar geriye dönerse tekrar eşiyle birlikte yaşayamaz. Bizden olan biri de ona kızını vermez. Eğer buna karşı gelip kim kızını verirse dinsizliği seçmiş olur.
Madde 10
Dördüncü madde de belirttiğimiz gibi her Yezidi dini vecibeleri nedeniyle bu dünyada iki Ahiret kardeşi seçer. Bunlardan biri erkek kardeşi, diğeri ise kız kardeşi olur. Eğer bizden biri yeni bir gömlek diktirmek isterse bu gömleğin yakasını ilk olarak Ahiret kardeşi olarak seçtiği kız kardeşi açmak zorundadır. Bunun aksi bir durumda gelişmesi halinde o kişi bizden değildir.
Madde 11
Eğer bizden biri yeni bir gömlek diktirmek veya yeni bir elbise giymek isterse onları kutsal Şeyh Adi türbesinde bulunan kutsanmış suda yıkaması gerekir, aksi takdirde bu suda yıkanmadan giyilirse, giyen dinsizleşir.
Madde 12
Bizler, dini vecibelerimiz yüzünden rengi koyu mavi olan elbiseler kesinlikle giymeyiz. Biz, Müslüman, Yahudi, Hristiyan veya başka dinlerde olduğu gibi saçlarımızı taramayız. Aksi takdirde dinsiz oluruz.
Madde 13
Bir Ezidiler, kendi dinimizin dışında kalan insanların kullandığı tuvaleti, hamamı veya buna benzer ortak kullanılan umumi yerleri kullanamayız. Aksi halde dinimize ihanet etmiş oluruz.
Madde 14
Diğer dinlerdeki yiyeceklerle bizim dinimizin yemeye müsaade ettiği yiyecekler arasında büyük farklılıklar vardır. Mesela: biz et, kabak, bamya, lahana, marul yemeyiz. Hatta marulun yetiştirildiği yerde bile kalmamıza müsaade edilmez.
Yukarıda sıraladığımız ve buna benzer nedenlerden dolayı askerlik hizmeti yapamayacağımızı bildirmek istiyoruz."
“1861 yılında Osmanlı tahtına oturan II. Abdülaziz, komutanlarından Muhammet Tahir Bey’i İstanbul’dan Musul’a gönderdi. Musul’a yakın bir yer olan Sincan Dağları’nda yaşayan Yezidi Kürtlerin Osmanlı ordusuna askerlik yapmaları için bir ferman hazırlamıştı. Sultan II. Abdülaziz tarafından görevlendirilen Tahir Bey, bu fermanı Musul’a çağırdığı Yezidi ileri gelenlerine okudu. Askere alınacak olanlar...ın sayısı 15 bini bulmaktaydı.
Tahir Bey, Ezidi ileri gelenlerine 10 günlük bir süre tanırken bu süre zarfında 15 bin Yezidi vatandaşın Osmanlı ordusuna katılmasını emretti. Yezidi ileri gelenleri bunun üzerine kendilerine tanınan süre zarfında kendilerinin neden Osmanlı ordusuna askerlik hizmeti yapamayacaklarını bir deklarasyon hazırlayarak Tahir Bey’e ilettiler. Yezidi Kürtlerin hazırladığı 14 maddelik deklarasyonda şunlar yazılıydı”:
http:// ilhamiyazgan.blogspot.com.t r/2014/08/ tarihte-ezidilere-yaplan-zu lum-ve.html#more
Tahir Bey, Ezidi ileri gelenlerine 10 günlük bir süre tanırken bu süre zarfında 15 bin Yezidi vatandaşın Osmanlı ordusuna katılmasını emretti. Yezidi ileri gelenleri bunun üzerine kendilerine tanınan süre zarfında kendilerinin neden Osmanlı ordusuna askerlik hizmeti yapamayacaklarını bir deklarasyon hazırlayarak Tahir Bey’e ilettiler. Yezidi Kürtlerin hazırladığı 14 maddelik deklarasyonda şunlar yazılıydı”:
http://
Yezidi simgeleri, nişanları...
Yezidi Kutsal Emanetleri...Sancakları... Nişanları..
Felek tandırı...
müslüman teroristtin olduğu fotoğrafı kaldırırmısınız ! oldukça rahatsız edici
YanıtlaSil