11 Kasım 2012 Pazar

Cinsel İlişki Kurma Alanları Olarak Tapınaklar






Tapınağın Tarihçesi
( Eski Toplumda Bir Yönetim Merkezi Olarak Tapınak )


Günümüzdeki Havra, Kilise, Manastır, Cami, Cemevi gibi değişik ritüel ve tapınma alanlarının farklı özellikleri, Mezopotamya’nın erken dönem toplumlarının iç ve dış ittifak biçimlerine ait farklı kuralları benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Dışarıdan bakıldığında hepsi “tanrı evi” olma “benzerliği”ne sahip gibi görünseler de, yönümüzü “kapı”larına doğru çevirince, karşımızdaki görüntü, derin bir “farklılıklar bütünlüğü” şeklinde belirmeye başlar. Eski kült yapılarının “ortak eksenleri”ni saptayabilmek için, toplum birimler arasındaki farklı tapınma tarzlarını ve bunların kaynaklarını açıklığa kavuşturmalıyız.

Şimdiki Irak ve İran topraklarının bazı bölgelerinde, erken dönemlerin basit “ateş tapınım kült alanları”nda, İsa’dan Önce’ki 4. binli yıllardan itibaren, giderek yetkinleşmiş haldeki “Ziggurat” türü tapınakları buluyoruz. Tanrı veya tanrıçalara adanmış kız ve erkek evlat “kutsal fahişe”lerin görev yaptığı “buluşma alanları” olarak “Manastır”lar, “Bar” veya “Birahane” anlamındaki “Buluşma Evleri” veya “Gezgin Çadırlar” ise, daha çok, yabancı toplum birimlerine ait “erkek”ler ile, yerli toplum birim kadınlarının “cinsel ilişki kurmak için buluşma alanları” olarak şekillenmeye başlamışlardı. Daha sonraları, muhtemelen başlangıçta “fallus adama alanları” olan kült birimlerinin mimari bakımdan takip edicisi olarak “minareli cami”leri; “yiyecek ve içecek paylaşım alanları”nın farklılaşmış bir biçimi olarak da “Cem Evleri”ni göreceğiz.

Eski tabletlerde karşılaştığımız “Beyt” veya “E” kavramı, Türkçe’de “ev” olarak telaffuz ettiğimiz ifade ile aynı anlama sahipti ve herhalde önce, Eridu, Uruk, Ur, Nippur ve giderek de öteki yerleşimlerde, farklı toplum birimler arası ittifakın kurulması ve gelişmesine bağlı olarak, kadınların, ürünlerin ve yönetim makamlarının paylaşım alanı olarak, kurulup yüceltilmeye başlanmış olmalıydı. (1)

Erken dönem toplum birimlerinin kendi bünyesinde “iç ittifak” ve bir başka toplum birim ile “dış ittifak” kurmak için şekillendirdiği bu ortak mimari alanlar, hangi farklı “ad” ile “isim”lendirilmiş ve hangi farklı tapınım türlerini içermiş olursa olsunlar, tapınakların en erken biçimleri, eski Mezopotamya toplumlarının ittifaklar döneminin, dolayısıyla ilkel uygarlığın şafağını yansıtırlar.

Farklı iki toplum birim arasında “barışçıl bir ittifak” kurulacak ise, birbirlerini düşman olarak yok etme gibi bir hedef artık güdülmüyorsa, her bir topluluğun, kendi yerleşim alanında, öteki topluluğun tanrısını var kılması, tanıması ve ona ait bir tapınak kurması gerekliydi. Bu işlem, tarihin şafağında düşünülüp yerine getirilmeye başlanmış olan “ittifak kurma” ilişkisinin göstergesiydi ve özünde, şu anda, ana çizgiler bakımından ‘birbirini tanıyan’ yani savaşmayan ülkelerin birbirlerinin toprağında konsolosluklar açma işlemindeki fonksiyonel değerlerle eştir.

Tapınak’ları yaratan Tanrılar değildir. Gelişmeler tam tersine olmuştur. Tapınak aracılığıyla ittifak kurmuş olan toplum birimler, onların kutsal görevlileri, günümüzde anlaşılan anlamıyla “tanrıları” var kılmışlar; “yaratıcı Tanrı” kavramının felsefi gelişiminin yolunu açmışlardır.

Mezopotamya’nın coğrafi düzenlenişi olarak “Kuzey Mezopotamya” ile “Güney Mezopotamya”, anlıyoruz ki, bir dönem sonra, “Yukarı” ve “Aşağı” kavramları ile tanımlanmaya başlanmış ve bu kavramlar giderek “Tanrılar” ile “İnsanlar” ayrımını da ifade etmeye başlamıştı. Daha sonraki nesiller, bu coğrafi ayrışma üzerine şekillenen “Kuzey- Güney” ittifak düzeni kurarlarken, “Yukarı”daki, “Kuzey” bölgesini Gök’ler olarak, “Aşağı”daki, Güney bölgesini ise “Toprak, Yer, Dünya” olarak nitelemişlerdi.


Mezopotamya’nın bu iki temel toplum birimi arasındaki ittifak biçimleri, işte hep bu “tapınak”larda, o tapınakların dinsel görevlileri arasındaki ortak ritüeller yoluyla gerçekleşiyordu. Eski İlahi dizelerinden öğreniyoruz ki, o dönemde Mezopotamya’nın ittifak halindeki Kuzey ve Güney bölgelerinin birbirinden ayrıştırılması ve yeni bir ilişkiler düzeni kurulması, “Yer’in Gök’ten, Gök’ün Yer’den ayrılması” olarak kavranıyordu ve böylesine temel kararlar, “Tapınaklarda ekmek yemek, su içmek” ritüeline bağlı olarak alınabiliyordu:


“… Tapınaklarda ekmek yendikten sonra,

Fırınlarda ekmek piştikten sonra,

Gök, Yer’den ayrıldıktan sonra ... ”

“Yemek” ve “içmek” edimli ritüellerin İsa’cı kiliselerin en temel ayin biçimi olmaya devam ettiğini bilirsek, eski tapınaklarda söz konusu olan ritüellerin önemini, toplumsal büyüklüğünü de saptayabilmiş oluruz.

Eski toplumun bu tapınakları, sadece “Yaratma” ritüellerinin değil, aynı zamanda “Yok etme” ritüellerinin yani farklı tür “Kıyamet” edimleri denilen ritüellerin de alanlarıydı. Bu bakımdan, artık saptamış bulunuyoruz ki, binlerce yıl boyunca hatalı bir şekilde, Ağrı dağı veya Cudi dağı tepelerinde bir “Tufan gemisi” olarak aranan, ritüel aracı, gerçekte “eni boyuna eşit, üç katlı, üçüncü katında çatısı, çatısında da bacası olan” dönemin en ileri mimari biçimine sahip bir tapınaktan başka hiç bir şey değildi. (2)

Demek ki, eski Mezopotamya toplumlarında Tapınak, toplumsal ittifak yönetiminin biricik merkezi olarak yola çıkmıştır ve bu bakımdan yerleşik yaşamın, şehirleşmenin, eski düşmanların hiç olmazsa bir kısmı ile bir ittifak ortamının, barışçıl mübadele ve ürün artışı sağlamanın, bilimin ve uygarlığın beşiği ve onları sonraki nesillere aktaran kalıtsal merkezidir.

http://toplumvetarih.blogcu.com/eski-toplumda-bir-yonetim-merkezi-olarak-tapinak/6936593



GREECE-TRADITION-BOURANI

A resident of the town of Tyrnavos in central Greece participates in the "bourani" custom on March 10, 2008, which, in Tyrnavos, involves people teasing each other with phallic models. All the inhabitants of the town of Tyrnavos gather near the small church of Elijah the Prophet to make the "bourani" vegetable soup and once the soup is eaten, a great party takes place to the accompaniment of songs and dances. AFP PHOTO / PARIS PAPAIOANNOU AFP
Yunanistan'da Phallus Karnavalı

http://toplumvetarih.blogcu.com/yunanistan-da-phallus-karnavali/9032414




































Kutsal Evliliğin Kaynakları

Safa KAÇMAZ

13.12.04

İlahiler yoluyla ulaştığımız dönem bakımından, “Sümer-Akad” toplum birimleri arasında var olan eski toplu evlilik akrabalığı sistemi, tanrı ile tanrıça veya kıral ile başrahibe arasında gerçekleşen bir ‘evlilik töreni’, kutsal bir ayin haline çoktan gerilemiş durumdaydı. Bu uygulama veya evlilik ayinleri, daha o zamandan, ‘bolluk, bereket, üreme’ kültü haliyle algılanıyordu. (1)

Kutsal evlilik töreni eski toplumda, gerçek, toplu, karşılıklı bir evlilik düzeninin anlatımıdır. Bir toplum birimin aidi olan erkek ve kadının, karşı yandaki toplum birimin aidi olan erkek ve kadın ile karşılıklı evliliği; sadece damat ile kayın’ın değil, gelin ile damadın da birbiriyle kardeş’leşmesiyle sonuçlanır. Bu dönemdeki tanrıçaların, tanrı kocalarının ‘kız kardeş’i olmalarının; İnanna’nın, aşığı ve kocası olan Dummuzi’ye ‘benim erkek kardeşim’ diye hitap etmesinin nedeni budur. Eski Ahit’te Abraham, kendi karısı için ,‘Sara benim gerçekten kız kardeşimdir’ derken; Abraham’ın oğlu İsak da, kendi karısı için "Rebekka benim kız kardeşimdir" derken, biyolojik (‘kandaş’) ‘kız kardeş’i ile evliliklerini anlatmış olmazlar; sadece “kardeşleşmiş iki toplum birimi” arasındaki evlilik akrabalığının gerektirdiği kavramlarla konuşmuş olurlar. (2) ........



http://toplumvetarih.blogcu.com/kutsal-evliligin-kaynaklari/270339









Kamasutra Kamasutra carvings at Khajuraho, India



















































































byron aihara


byron aihara


byron aihara


byron aihara


byron aihara

byron aihara

byron aihara
















































Mersin (Çanakcı- İmirzeli-Çatıören...)
Hermes tapınağında fallus kültüne ait bir örnek.

http://arkeosev.blogspot.com/2011/06/anadoluda-fallus-kultu.html









http://en.wikipedia.org/wiki/File:Italy_and_Greece_306.jpg




http://en.wikipedia.org/wiki/Phallic_architecture









http://en.wikipedia.org/wiki/Phallic_architecture



http://en.wikipedia.org/wiki/Phallic_architecture






Copyright © 2010, Jose M. Cruz (jcruz2000@gmail.com), All rights reserved. Copyright © 2010, Jose M. Cruz (jcruz2000@gmail.com), All rights reserved.
Japonya'da Penis ve Vajina Festivali

http://toplumvetarih.blogcu.com/japonya-da-penis-ve-vajina-festivali/9031206

 








http://en.wikipedia.org/wiki/File:Bas-relief_of_fascinus.jpg














Süleyman Tapınağının İÖ. 590'lı yıllarda yakılıp-yıkılmış halinin tasviri...
Yehuda İle Gelini Tamar, Enayim Kapısında Buluşup Cinsel İlişkiye Girmişledi!

Eski Ahit
Yaratılış (Genesis)
Bölüm 38

Yahuda'yla Tamar'ın Enayim Kapısında Cinsel İlişkiye Girmesi

............

13 Tamar'a, “Kayınbaban sürüsünü kırkmak için Timna'ya gidiyor” diye haber verdiler.

14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı'nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.

15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.

16 Yolun kenarına, ona doğru seğirterek, kendi gelini olduğunu bilmeden, “Hadi gel, seninle yatmak istiyorum” dedi. Tamar, “Seninle yatarsam, bana ne vereceksin?” diye sordu.

17 Yahuda, “Sürümden sana bir oğlak göndereyim” dedi. Tamar, “Oğlağı gönderinceye kadar bana rehin olarak bir şey verebilir misin?” dedi.

18 Yahuda, “Ne vereyim?” diye sordu. Tamar, “Mührünü, kaytanını ve elindeki değneği” diye yanıtladı. Yahuda bunları verip onunla yattı. Tamar hamile kaldı.

19 Gidip peçesini çıkardı ve yine dul giysilerini giydi.

20 Bu arada Yahuda rehin bıraktığı eşyalarını geri almak için Adullamlı arkadaşıyla kadına bir oğlak gönderdi. Ne var ki arkadaşı kadını bulamadı.

21 O çevrede yaşayanlara, “Enayim'de, yol kenarında bir fahişe vardı, nerede o?” diye sordu. “Burada öyle bir kadın yok” diye karşılık verdiler.

22 Bunun üzerine arkadaşı Yahuda'nın yanına dönerek, “Kadını bulamadım” dedi, “O çevrede yaşayanlar da 'Burada fahişe yok' dediler.”

23 Yahuda, “Varsın, eşyalar onun olsun” dedi, “Kimseyi kendimize güldürmeyelim. Ben oğlağı gönderdim, ama sen kadını bulamadın.”

24 Yaklaşık üç ay sonra Yahuda'ya: “Gelinin Tamar zina etmiş, şu anda hamile” diye haber verdiler. Yahuda, “Onu dışarıya çıkarıp yakın” dedi.

25 Tamar dışarı çıkarılınca, kayınbabasına, “Ben bu eşyaların sahibinden hamile kaldım” diye haber gönderdi, “Lütfen bu eşyalara bak. Bu mühür, kaytan ve değnek kime ait?”

26 Yahuda eşyaları tanıdı. “O benden daha dürüst” dedi, “Çünkü onu oğlum Şela'ya almadım.” Bir daha onunla yatmadı.

27 Doğum vakti gelince Tamar'ın rahminde ikiz olduğu anlaşıldı.

28 Doğum yaparken ikizlerden biri elini dışarı çıkardı. Ebe çocuğun elini yakalayıp bileğine kırmızı bir iplik bağladı, “Bu önce doğdu” dedi.

29 Ne var ki, çocuk elini içeri çekti, o sırada da kardeşi doğdu. Ebe, “Kendine böyle mi gedik açtın?” dedi. Bu yüzden çocuğa Peres adı kondu.

30 Sonra bileğine kırmızı iplik bağlı kardeşi doğdu. Ona da Zerah adı verildi.








Museviliğin Gezgin Çadır-Tapınağı




İ.Ö VI. yy'da yaşayan Musevi Peygamberi Ézéchiel'in Vatikan'ın Chapelle Sixtine kısmında bulunan Michel Ange'ın tarafından yapılan tasviri..







Museviliğin Gezgin Çadır-Tapınağı
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.447770531924922.93169.244601975575113&type=1


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder