
Tevrat “Yaratılış”ı veya Mezopotamya Tarihçesi
Tevrat'taki veya Enuma Eliş'teki farklı “Yaratılış” anlatımları, Mezopotamya’nın erken dönemlerdeki düzenleniş ve toplum birimlerin karşılıklı ittifak ilişkilerinin bir tarihçesidir!
Eski Ahit'teki Tanrı, “soluk alıp veren bütün hayvanlara”
yiyecek olarak neden sadece yeşil otları vermiş?
Su'ları neden yaratmamış ?
"Yer"i , "Gök"ü yaratmadan Işık'ı, Gece'yi, Gündüz'ü nasıl ve neden yaratmış? vb. vb..
Tevrat'ın Yaratılış anlatımı, "düz okuma"yla hem bu tür soruları sordurur ve hem de "düz yanıt" alanında ya "cehalet" suçlaması , ya da "tanrısal tercih" sınırları içine sokar!
Oysa gerçekte bizim önümüzde, artık Göbekli Tepe'ye kadar ulaşan elle tutulabilir bir "toplum ve tarih" birikimi var!
2012'deki randevularını ne yapacaklarını şaşırmış Mardukcu kalpazanların uzaycılığı ile "Yaratılışçı"ların tanrıcılığı, toplumu ve onun gerçek insan elleriyle adım adım örülmüş ve günümüze taşınmış tarihini; örgütlenmesini ve kurumlarını anlayamaz ve anlatamaz.
Mardukçu şurekanın , eski toplumun ilişki ve üretim tarzlarına, yasalarına, onların anlamlarına dair bir tek göndermeleri bile bulunamaz...
Yaratılışçı ulema bakımından ise, Tanrı sadece "büyük yaratıcı" değil, "Yaratılış süreci"nde açıklayamadıkları her şeyin sorumluluğunun kolaylıkla onun üzerine atıldığı bir "günah keçisi"dir de adeta !
Bütün bunları yerli yerine koyarak anlatma ve açıklayabilme kapasitesini bağrında taşıyan, sadece İnsanbilim ve onun sosyal bilim temelleridir.
"Aydınlanma çağı"ndan bu yana gördüğü ve duyduğu bütün eski anlatımlara sadece "hurafe", "cehalet", "kurgu" demenin ötesine bir türlü geçememiş olan kaba, dar, sıradan bir ateizm ise, kendi eleştiri alanını toplumsal bilim alanına doğru genişletemediği oranda tükenip yok olacaktır!
Bugün yaşanmakta olan ve yaşanmaya devam eden işte bu süreçtir!
http://toplumvetarih.blogcu.com/tevrat-yaratilis-i-veya-mezopotamya-tarihcesi/5275110
***********
Tarihsel bakımdan Ortadoğu- Ey İsrail, Sus ve Beni Dinle!
http://toplumvetarih.blogcu.com/tarihsel-bakimdan-ortadogu-ey-israil-sus-ve-beni-dinle-2/2646333

Tarihsel
bakımdan Ortadoğu-
Ey İsrail, Sus ve Beni Dinle!
Garip bir biçimde Musacılığın ‘tek tanrıcı’ bir din olduğu yönünde yaygın bir inanç bulunuyor.Bu tabii ki hatalıdır. Böyle bir iddianın oluşma nedenleri arasında Musacılığın, Sümer-Akkad dönemine uzanan büyük otoriter gücünün varlığı söz konusu ise de, hepsi bu kadardır. Çünkü Musa toplumunun tanrısı, “bütün insanlar”ın tanrısı olarak değil, sadece, kendisine “kutsal halk” olarak seçtiği Musevi toplumun tanrısı olarak belirir ve bu özelliğini de günümüze değin korur. Bütün insanlara yönelmiş ve onların tümünün yaratıcısı bir tanrı kavrayışı, Musevilikte şimdi bile yoktur ve şimdi bize bir ‘eksiklik’ gibi görünen bu nokta, Sümer-Akkad döneminin koşullarına uyan, ayrı tanrıyı zorunlu kılan toplumsal örgütlenme biçimlerine uyar. Tek tanrıcılık yönündeki en ciddi gelişme, Hammurabi döneminde gerçekleşmişti, çünkü o topluluklar yerleşik bir düzen dâhilinde, ticaretin ciddi ölçülerde zorunlu kıldığı bir toplumsal düzenleme istiyorlardı. Muhammed İslamının, bir kaç yıllık kısacık devrede bütün Arabistan’ı kapsaması, hiç de doğrudan doğruya Muhammed’in üstünlüğünden kaynaklanmış değildir. Üç-beş yüz kişilik bir iki savaş dışında başlangıçta ciddi bir şiddet bile kullanılmadan, ticaret-sükûn isteği, dağınık toplumların bütünleşme talebiyle çakışınca İslam, önce ticaret güvenliğinden en çok zarar görenler basta olmak üzere, bütün halk arasında yayılıvermişti.
http://toplumvetarih.blogcu.com/tarihsel-bakimdan-ortadogu-ey-israil-sus-ve-beni-dinle-3/2646286
Garip bir biçimde Musacılığın ‘tek tanrıcı’ bir din olduğu yönünde yaygın bir inanç bulunuyor.Bu tabii ki hatalıdır. Böyle bir iddianın oluşma nedenleri arasında Musacılığın, Sümer-Akkad dönemine uzanan büyük otoriter gücünün varlığı söz konusu ise de, hepsi bu kadardır. Çünkü Musa toplumunun tanrısı, “bütün insanlar”ın tanrısı olarak değil, sadece, kendisine “kutsal halk” olarak seçtiği Musevi toplumun tanrısı olarak belirir ve bu özelliğini de günümüze değin korur. Bütün insanlara yönelmiş ve onların tümünün yaratıcısı bir tanrı kavrayışı, Musevilikte şimdi bile yoktur ve şimdi bize bir ‘eksiklik’ gibi görünen bu nokta, Sümer-Akkad döneminin koşullarına uyan, ayrı tanrıyı zorunlu kılan toplumsal örgütlenme biçimlerine uyar. Tek tanrıcılık yönündeki en ciddi gelişme, Hammurabi döneminde gerçekleşmişti, çünkü o topluluklar yerleşik bir düzen dâhilinde, ticaretin ciddi ölçülerde zorunlu kıldığı bir toplumsal düzenleme istiyorlardı. Muhammed İslamının, bir kaç yıllık kısacık devrede bütün Arabistan’ı kapsaması, hiç de doğrudan doğruya Muhammed’in üstünlüğünden kaynaklanmış değildir. Üç-beş yüz kişilik bir iki savaş dışında başlangıçta ciddi bir şiddet bile kullanılmadan, ticaret-sükûn isteği, dağınık toplumların bütünleşme talebiyle çakışınca İslam, önce ticaret güvenliğinden en çok zarar görenler basta olmak üzere, bütün halk arasında yayılıvermişti.
http://toplumvetarih.blogcu.com/tarihsel-bakimdan-ortadogu-ey-israil-sus-ve-beni-dinle-3/2646286



“Ve
Rab dedi:
Madem ki Sion kızları kibirlidir ve boyunlarını ileri uzatarak göz edip
yürüyorlar, gezerken kırıtarak gidiyorlar ve ayaklarının halkalarını
çıngırdatıyorlar, bundan ötürü Rab Sion kızlarının tepesini kel ile
vuracak ve Rab onların gizli yerlerini açacak.
Ayak halkalarının güzelliğini, fileleri, mehçeleri, küpeleri ve
bilezikleri ve peçeleri, alın çatkılarını ve ayak zincirlerini ve bell
kemerlerini ve hoş koku şişelerini ve muskaları ve yüzükleri ve burun
halkalarını ve bayram esvaplarını ve örtüleri ve şalları ve keseleri, el
aynalarını ve gömlekleri ve baş sargılarını ve atkıları Rab o gün
kaldırıp atacak ve vaki olacak ki hoş koku yerine pis koku ve bel kemeri
yerine ip, ve saç lülesi yerine saçsız baş, ve süslü esvap yerine
çuldan gömlek, güzellik yerine dağlanmak olacak.
Erkeklerin kılıçla ve yiğitlerin cenkte düşecekler ve Sionun kapıları ah
çekip yas tutacaklar ve kimsesiz kalıp toprakta oturacak. ”( Tevrat,
İşaya, 3. bab 16-26.)


Bütün
insanlara yönelmiş ve onların tümünün yaratıcısı bir tanrı kavrayışı,
Musevilikte şimdi bile yoktur ve şimdi bize bir ‘eksiklik’ gibi görünen
bu nokta, Sümer-Akkad döneminin koşullarına uyan, ayrı tanrıyı zorunlu
kılan toplumsal örgütlenme biçimlerine uyar.



Peyot
(peyes, ya da simanim olarak da bilinir; İbranice: tekil, פֵּאָה;
çoğul, פֵּאָוֹת) bazı Ortodoks Yahudi mezheplerinde erkeklerin
bıraktığı, genellikle uzun ve kıvrımlı olan favori. Peyot sözcüğü
İbranice'de "uç, köşe, kenar" gibi manalara gelir ve Tanah'taki "saçın
kenarlarınnın kesilmemesi gerektiği" mealindeki bir ayetin literal
yorumlanmasına dayanır. Bu kelime modern İbranice'de favori anlamına
gelir.
“Başınızın yan tarafındaki saçları kesmeyecek, sakalınızın kenarlarına
dokunmayacaksınız.[1][2] ”
Peyotun şekli mezheplere göre değişiklik gösterir. Yemen Yahudileri
"işaret" anlamına gelen simanim adını kullanır. Bunun nedeni simanimin
toplum içerisinde Yahudi olduklarının anlaşılmasını sağlamasıdır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Peyot
http://tr.wikipedia.org/wiki/Peyot


1930-40'larda Nazilerin Musevileri giymeye zorladıkları giysileri üzerlerine geçirmiş aşırı dinci İsrail çocukları...


Saçların
bu kesim biçimi, başın farklı bölümlerindeki "keli gizleyen takke"ler,
Müslüman abdestinde meshedilen başın bölümü, İslami hac sırasında "baş
tıraşı", iki yandaan indirilen "inek kulağı" saçlar..... eski toplumun
açığa çıkarmamız gereken yanlarını teşkil ederler...


"Derslerin
İneklenmesi" Deyiminin Kaynakları da Museviliğin İnek Tapımcılığına ve
Kendilerini İnek Totemiyle Eşitlemelerine Dayanmaktadır!
Öğrenme'nin 'İnekleme' Deyimi İle İlişkisinin Kökenleri Üzerine...Gündelik deyimlerimizde kullanılan ‘inekliğin’, neden çok okuyan bir insana mal edildiğini anlayamayız. Kimse bunun kaynağını bilmez.
“İnek ile okumak” veya “ezberlemek” arasında nasıl bir bağ olmuş olabilmeliydi ki, bu deyim günümüze değin kullanılabilmiştir?
‘Ot gibi adam’ deyimi için de benzer soruları sorabiliriz.
Kadın ve erkek için kullanılan sayısız hayvan veya bitki benzetmeli ilişki kurma ediminin gerisinde, Avrupa dillerinde de, eski toplumun hayvan-bitki totemlere ayrışmış olma olgusu bulunur.
‘Öküz (gibi) adam’, sayısız eski buluntuda kalıntılarını tanıdığımız gibi eski bir totem olarak bir topluluğu ifade ediyor olmalıydı. Ahura Mazda’cılık’ın ‘yaratılan’ların ilkinin başına ‘öküz’ü yerleştirmesi ve eski dünyanın da bu nedenle ‘dünya’yı işte bu öküz’ün boynuzları arasına yerleştirmesi, hiç nedensiz değildi. Bu din, en eski Anu/Ateş dininin kaynaklarına dayanıyordu ve Zerdüştiliğin ateş kültü ile olan ilişki derinliği de açıktı.
Eski ilahilerde dikkatle ele alınması gereken tanımlamalar yoluyla, “kadın, çoluk, çocuk tanımayan”, “seks yapmayan”, oğul-çocuk öpmeyen vb. olarak tanımlanan ‘Yeraltı’nın, Dehliz’in, Cehennem’in ‘ot gibi adamları’nı anlatmış olabileceğini fark edebiliyoruz ve bunların hadım edilmiş dini görevliler olduğunu saptayabiliyoruz. Bunlar, bir toplulukta “Yeraltı zebanisi”, ise, öteki toplulukta ‘cinsel ilişki’ alanlarının teşrifatçısı olarak beliriyordu.
Eski toplumun tarih aktarım biçimi, Eski Ahit’te ve Kuran’da görüldüğü gibi, onların ezbere aktarılması özelliğine dayanıyordu. Yazının henüz kullanılmadığı dönemden itibaren, toplum kendi tarih anlatıcılarını yaratmaya başlamış olmalıdır. MÖ. 2. binli yıllarda, en azından bazı topluluklarda, örneğin Ur’da ve şimdiki Suriye’de, ‘kör ağıtçılar’ bir sosyal kategori halinde var edilmiş durumdaydılar.
Sabah-akşam dini mekânlarda okuyup zikreden, öğrenen ve yineleyen dini kastın tutumu ile kutsal inek toplulukları arasında, ki İnanna’lardan birisinin, “göğün kutsal inek’i” olarak değerlendirildiğini biliyoruz, dini eğitime yönlendirilmiş bir kesimin, bu ‘inek’leme deyimine kaynak olmuş olması gereklidir.
Aradan geçen binlerce yıllık süre sonunda bir dizi kavram bozulmuş ise, bu gayet doğaldı. Ama, dini metinleri okurken, eski toplumun hayvan-bitki totem ayrışmasına tabii olduğunu bildiğimize göre, okuduklarımızı bu bilgiye göre yorumlama olanağımız bulunuyor.
http://toplumvetarih.blogcu.com/inekleme-deyiminin-kokenleri/8993276

"Derslerin
İneklenmesi" Deyiminin Kaynakları da Museviliğin İnek Tapımcılığına ve
Kendilerini İnek Totemiyle Eşitlemelerine Dayanmaktadır!


Snapshot: Celebrating the redemption of the first-born donkey in Jerusalem Ultra-Orthodox Jews of the Hasidic Pinsk-Karlin are captured on camera by Menachem Kahana, but he's not the only one.
http://www.haaretz.com/weekend/tal-niv/snapshot-celebrating-the-redemption-of-the-first-born-donkey-in-jerusalem-1.450753

Mezopotamya'nın
en eski dinlerine değin uzanan ve "ilk tektanrıcı din" diye hatalı bir
şekilde değerlendirilen Museviliğin, Sıpa, Koyun, Tavuk, İnek vb. türü
hayvan totemlerle olan ilişkisi yeterince araştırılmamıştır.
İlhan Arsel gibi yazarlarımız, İslam'da "kadın, eşşek,köpek" eşitlemesi
olduğundan bahsetmiş ve fakat hiçbir zaman, bu konunun İslam'la sınırlı
olmadığını ve olamayacağını; Mezopotamyaa kaynaklı tüm dinlerde şu veya
bu düzeyde etkisi kalmış eski totem anlayışına dayandığını ortaya
koymamıştır.
Daha kötüsü, açıklığa kavuşturduğumuz bu konulara karşın, eski tek yanlı
kaba ateizm sürüdürülmeye çalışılıyor...

Boynu Kırılarak Kurban Edilmesi Gereken Sıpa, Yerine Kesilen Kuzu İle Kırallığını İlan Eder!

Ultra-Orthodox
Jews of the Hasidic Pinsk-Karlin group carry the ritual baby donkey
during the “Redemption of the First Born Donkey” or in Hebrew “Pidyon
Peter Chamor” ceremony in a neighborhood near the religious Mea Shearim
area of Jerusalem. The tradition of the “Redemption of the First Born
Donkey” is part of the 613 laws commemorated in the Jewish Bible.
(Menahem Kahana/Getty Images)
http://darkroom.baltimoresun.com/2012/07/july-5-photo-brief-le-tour-a-donkeys-redemption-and-everyone-is-trying-to-stay-cool/#2
http://darkroom.baltimoresun.com/2012/07/july-5-photo-brief-le-tour-a-donkeys-redemption-and-everyone-is-trying-to-stay-cool/#2

Balam'ın Eşşeği bir dile gelse!

Kuzu İsa, Sıpa üzerinde Kudüs'e gelmişti!
"Kuzu İsa Kurban Edildi !"

Kuzu İsa, Sıpa üzerinde Kudüs'e gelmişti!
"Kuzu İsa Kurban Edildi !"








©Leon Shapiro


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder