22 Temmuz 2013 Pazartesi

İslam Dini Reforme Edilebilir mi?



Kuran''a "Allah Sözü" olarak yaklaşan İslam'da, bütün yetkilerle donatılmış bir ruhani merkezin bulunmuyor olması koşullarında, İslam'ın "reforme edilemez bir din" olması gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

İslam'ın reforme edilmesi için çalışanlar var elbette...

Fakat "Mümin" ile "Allah"ın ilişkisinde aracı olan Kuran var olan yapısıyla kaldığı sürece, her reform talebi, "Allah sözü Kuran'ın aslı" ile karşılaştırılarak geri püskürtülmektedir.

İslam dünyasının son yüzyılları, son elli yılda Afganistan-İran- Mısır vb.deki radikal İslamizasyon olayları, Kuran İslamının reforme edilebileceğinin değil, edilemediğinin ve edilemeyeceğinin anlatımını vermektedir bir bakıma.

İslam'da neden reform olamayacağının açıklaması, bizzat bu dinin temel vasıflarında bulunuyor.

Ateistlere, işte bu gerçekleri ortaya koymak ve "İslam hakkında ham hayal" ve "şekerli zehir" yayanlara karşı bilimsel uyanıklığı diri tutmak kalıyor.







                                                             ***
 
Newsweek, Ankara'daki Din Bilginleri'nin "Radikalizme karşı" yeni bir İslam vizyonu oluşturduğunu yazdı.

ABD'nin saygın Newsweek Dergisi, Bin Ladin'in radikalizmini reddeden "yeni bir vizyon" şekillenmekte olduğunu belirterek, "Entelektüel ve teolojik
olarak en iddialı çalışmaların büyük bir kısmı, merkezi Ankara'da olan bir grup bilginler tarafından yapılıyor" dedi.

Türkiye'de hadislere ilişkin yeni yayınların bu yılın sonundan önce yayınlanacağını, AKP'nin projeyi "sessizce" desteklediğini belirten dergi, Başbakan Erdoğan'ın "Dinin kuralları aynı ancak insanların dine ilişkin tavırları değişti" sözlerini hatırlattı.

İslam dünyasında Usame Bin Ladin'in radikalizmini reddeden "yeni bir vizyon"un şekillenmekte olduğu, bu yöndeki çabalarda Türkiye'nin çok önemli bir rol oynadığı belirtildi. Newsweek dergisi, "Entelektüel ve teolojik olarak en iddialı çalışmaların büyük bir kısmı, merkezi Ankara'da olan bir grup bilginler tarafından yapılıyor" diye yazdı.

Newsweek dergisi son sayısında "İslam'ın Yeni Yüzü" başlıklı uzun haber analizinde Türkiye'de hadislere ilişkin yeni yayınların bu yılın sonundan önce yayınlanacağını, AKP'nin "sessizce" projeyi desteklediğini belirtti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dinin kuralları aynı ancak insanların dine ilişkin tavırları değişti" sözlerine yer verdi.

Christopher Dickey ve Owen Matthews başlıklı haber analizinde 11 Eylül saldırılarında kanıtlanan Usame Bin Ladin'in cihat versiyonunun, İslam'ı iyi anlamayanlar için dinin hakim vizyonu haline geldiği belirtildi.

HADİSLERİN YENİ VERSİYONU YIL SONUNDAN ÖNCE YAYINLANACAK

Ancak işlerin değişmeye başladığı kaydedilen dergide artık önemli Müslüman düşünürlerinin Ladin'in cihat versiyonunu reddettiğine, bir zamanla Ladin'e sempati duyan, Ortadoğu ve Güney Asya'daki kamuoyunda artan bir hayal kırıklığının olduğuna dikkat çekildi.

"Ne Bin Ladin'in, ne de ondan önceki gelenekçilerin vizyonu olmayan, İslam'ın yeni bir vizyonu şekilleniyor" diyen dergi, İslam dünyasında değişmeyecek gibi görülen hadislerin gözden geçirilmeye yönelik çalışmaların yapıldığını belirtti. Newsweek "Entelektüel ve teolojik olarak en iddialı çalışmaların önemli bir kısmı, merkezi Ankara'da olan ve hadislerin yeni yayınını bu yılın sonundan önce yayınlamayı bekleyen bir grup bilginler tarafından yürütülüyor" diye yazdı.

Peygamber'in sözleri ve yaptıklarının günlük hayatına rehberlik etmesi amacıyla toplanan hadislerin espesifik bir dönemin sonucu olduğunu belirten Newsweek, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İlahıyat Profesörü Mehmet Görmez'in açıklamalarını da yansıttı. Görmez, bazen "İslam'ın evrensel değerlerinin dönemin ve yerin coğrafi, kültürel ve dini değerleri" ile karıştırıldığını söyledi.

Newsweek, projeyi dört yıl önce tasarladığı belirttiği Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın da, Peygamber'in zamanında hayat çok farklı olduğunu söylediğine dikkat çektikten sonra örnek olarak hadislerden birinin kadınlarının tek başları seyahat etmesini yasakladığını kaydetti.

Mehmet Görmez'in de bunun açık olarak belirli bir dönem ve yerin güvenlik koşulları ile ilgili olduğu değerlendirmesini aktaran dergi, Peygamber'in kadınların Yemen'den Mekke'ye kadar tek başları yolculuk yapabildiği günlerini özlediğini söylediğine de işaret etti.

İslam'in ilk üç yüzyılında Yunan, Fars ve Hint kültürleri ile bir etkileşim içinde olduğunu ve her buluşmada İslam'ın bilginlerce yeni koşullara göre yeniden yorumlandığını belirten Görmez, "O dönemde İslam'ı yeniden düşünmekten korkmuyorlarmış" dedi.

 
 
 
AKP'DEN PROJEYE "SESSİZ" DESTEK

Newsweek, Türkiye'deki projenin AKP tarafından "sessizce" desteklendiğini belirtirken de "Türk projesi, diğer taraftan, dünyanın en başarılı, demokratik bir biçimde seçilmiş İslami kökleri olan iktidardaki AKP'nin sessi
z desteğine de sahip" değerlendirmesini de yaptı.

Projeye katılan profesörlerin de çalışmalarının bir çeşit "İslam reformu" olduğunu kesinlikle yalanladıklarını belirten dergi, "Aralarında bir Martin Luther yok, bir kapıya asılan tezler de yok" ifadesini kullandı. Dergi, Görmez' e dayanarak "Yaptıklarını, kutsal metinleri 'demokrasi, insan hakları, kadın hakları ve evrensel değerlere göre yeniden düşünme' veya 'yeniden anlama' gibi adlandırıyorlar" diye yazdı.

Suudi Arabistan ve Pakistan gibi geçmişte radikalizme göz yuman devletlerin de artık kendi istikrarı için ılımlı tutumların cesaretlendirilmesi gerektiğini anladıklarını belirten dergi, Müslüman dünyasında artık insanların yeni mesajlar almaya hazır gibi göründüğünü kaydettikten sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bazı değerlendirmelerine yer verdi. Dergi şöyle dedi:

"Hükümeti Türkiye'yi AB'ye girmesi için çaba gösteren Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 'dinin kuralları aynı ancak insanların dine ilişkin tavırları değişti' diyor. 'Ülkenin kentleşmesi artan zenginlik ve farklı bir hayat anlayışı getirdi'."

***

İslamda reform olmaz. Tarihteki ve günümüzdeki bütün reform hareket ve cereyanları sapıklıktır.

Dinde Reform Sapıklıktır

İslamda tecdid olur, yani dine sokulan bid’atler temizlenir, asla ve saflığa dönülür. İmamı Rabbanî hazretleri en büyük mücedditt
ir.

Dinin hükümlerinin kaynağı Kur’an, Sünnet, icmâ ve kıyastır.

Bütün Ehl-i Sünnet imamları, ulema ve fukahası, müfessir ve muhaddisleri, mürşid ve şeyhleri reformculuğa karşıdır.

Kafirler, münafıklar, zındıklar, mülhidler, iki kimlikliler, Kemalistler İslamı tahrif etmek ve Müslümanları şaşırtıp yanlış yollara sokmak için türlü türlü reform hareketleri başlatmışlardır.

Bugün, tek bir Ümmet olması gereken Müslümanlar irili ufaklı yüzlerce, hattâ binlerce İslamcılık cereyanına bölünmüşler ve ortaya bir İslam Protestanlığı mozaiği çıkmıştır.

Reformculuk ve İslam Protestanlığı, İslam ve Ümmet için en büyük tehlikedir.

Yakın zamana kadar İslamcılık kelime ve kavramı yoktu, bunu kimler çıkartmıştır?

Kafirlerin ve münafıkların en büyük korkusu, mü’minlerin tek bir Ümmet çatısı altında birleşmesidir.

Bölünme azap, birlik rahmettir.

Bazı reformcuların, İslamda kader yoktur iddiaları küfürdür. 

İslamda şefaat yoktur iddiaları vahim bir sapıklıktır.

 

Dinler arası diyalog olamaz


Son yıllarda bütünüyle İslam aleminde ve ülkemizde adeta kasırgaya dönüştürülen ve İslam itikadında onarılması güç yaralar açmaya başlayan DİNLERARASI DİYALOG çalışmalarına reddiye geldi.

01 Haziran 2012, 23:07
Editör

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kazakistan'ın başkenti Astana'da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Görmez ''Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur. Yani iki farklı dinden din adamı oturup örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, bu diyalogdur. Ancak dinler arası diyalog olmaz. Dinler birbirine dönüştürülmez, din adamları dünya ile ilgili yaşanan sorunlarla ilgili sorunlarını tartışır'' dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Türkiye'de tartışılmakta olan sezaryenle doğum ve kürtaj hakkında Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görevlendirildiğini söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Kazakistan'ın başkenti Astana'da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Görmez, sezaryenle doğum, kürtaj ve nüfus artışı ile ilgili olarak Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görevlendirildiğini yakında bu konularla ilgili geniş kapsamlı açıklama yapılarak halkın aydınlatılacağını ifade etti. Geçtiğimiz günlerde yapılan Hac kurası ardından yaşanan tartışmalara da değinen Görmez, Hacca gideceklerin belirlenmesinde kura çekimine başvurulmasının en adil yöntem olduğunu, 1970'li yıllardan bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile hiçkimsenin birden fazla Hacca gitmesine izin verilmediğini anlattı.

Bazı kişilerin değişik ülkeler üzerinden ya da farklı yöntemlerle, birden fazla kez hacca gittiğini ancak bunun doğru olmadığını ifade eden Görmez, ''Binlerce insan yıllarca hacca gidebilmek için sıra beklerken, bunun için içi yanıp göz yaşı dökerken bazı kimselerin, Türkiye'nin kotasına da zarar vererek 2,3,4 kere hacca gitmesi haksızlıktır. Hakka uygun değildir'' diye konuştu. Kazakistan'daki temasları sırasında, Kazakistan Din İşleri Ajansı Başkanı Lama Şerif ile de görüşme fırsatı bulduğunu anlatan Görmez, görüşme sırasında 2 bin 500 kazak din görevlisinin, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından mesleki eğitime tabi tutulması konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi.

Görmez, ''Kazak din görevlilerini burada bir seviye tespit sınavına tabi tutacağız. Aldıkları puaana göre, bunları 1 ile 6 ay arasında burada ya da Türkiye'de mesleki eğitime alacağız'' dedi. Görmez, Kazakistan Din İşleri Başkanı Lama Şerif'in, din adamlarını ehli sünnet akaidine göre yetiştirmek istediklerini, bu nedenle başka İslam ülkelerinde eğitim gören ilahiyat öğrencilerinin Türkiye'deki ilahiyat fakültelerinde eğitim görmeleri konusunda destek istediğini anlatan Görmez, "Bu konuyu da Türkiye'de YÖK'le görüşeceğim" dedi. Kazakistan'ın farklı dini gruplar arasındaki diyalog çalışmasını da önemsediğini ancak bunun yanlış ifade edildiğini anlatan Görmez, ''Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur. Yani iki farklı dinden din adamı oturup örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, bu diyalogdur. Ancak dinler arası diyalog olmaz. Dinler birbirine dönüştürülmez, din adamları dünya ile ilgili yaşanan sorunlarla ilgili sorunlarını tartışır'' dedi.
 
 
İslamda reform olmaz. Tarihteki ve günümüzdeki bütün reform hareket ve cereyanları sapıklıktır.

Dinde Reform Sapıklıktır


İslamda tecdid olur, yani dine sokulan bid’atler temizlenir, asla ve saflığa dönülür. İmamı Rabbanî hazretleri en büyük müceddittir.

Dinin hükümlerinin kaynağı Kur’an, Sünnet, icmâ ve kıyastır.

Bütün Ehl-i Sünnet imamları, ulema ve fukahası, müfessir ve muhaddisleri, mürşid ve şeyhleri reformculuğa karşıdır.

Kafirler, münafıklar, zındıklar, mülhidler, iki kimlikliler, Kemalistler İslamı tahrif etmek ve Müslümanları şaşırtıp yanlış yollara sokmak için türlü türlü reform hareketleri başlatmışlardır.

Bugün, tek bir Ümmet olması gereken Müslümanlar irili ufaklı yüzlerce, hattâ binlerce İslamcılık cereyanına bölünmüşler ve ortaya bir İslam Protestanlığı mozaiği çıkmıştır.

Reformculuk ve İslam Protestanlığı, İslam ve Ümmet için en büyük tehlikedir.

Yakın zamana kadar İslamcılık kelime ve kavramı yoktu, bunu kimler çıkartmıştır?

Kafirlerin ve münafıkların en büyük korkusu, mü’minlerin tek bir Ümmet çatısı altında birleşmesidir.

Bölünme azap, birlik rahmettir.

Bazı reformcuların, İslamda kader yoktur iddiaları küfürdür.


İslamda şefaat yoktur iddiaları vahim bir sapıklıktır.
 
 
 
                   2012'de Şeriat uyarınca kırbaç-sopa cezası devam ediyor..
 



 
 İslam hukukunda, kız çocuğuyla evlenebilmek için 10 yaşında olması yeter!

10-year-old Yemeni girl was raped daily and beaten often by her much older ‘husband.’ Islamic Law permits girls to be married at age nine in Yemen.

Suudi Arabistan'da, Yemen'de 9-12 yaşında kız çocukları evliliği devam ediyor!

 ***

2011 yılında tam 20 Bin Resmi Başvuru...
Ya bir de resmi olmayanlar eklenirse...
Burası "2011 Yılında Ilımlı İslami Türkiye"

 ANKARA- Sivil toplum kuruşları, küçük yaştaki evliliklerin önüne geçebilmek için “Çocuk Gelinler” kampanyalarına ağırlık verirken, 2011’de yaklaşık 20 bin aile, 16 yaşını doldurmuş çocuğunu evlendirebilmek için dava açtı. Bazı hâkimler, “Evlenmesinde sakınca yoktur” yönündeki doktor raporuna rağmen, “evliliğin anlam ve önemini kavrayacak psikolojik ve fiziksel durumda olmadığı” gerekçesiyle çocuk gelinlere izin vermedi. Bu konudaki duyarlılığı artırma amaçlı kampanya afişleri de Ankara Adliyesi koridorlarına ve kararların verildiği aile mahkemesi salonlarına asıldı.

20 bin aile evlenmeye izin davası açtı

Kasım 2001’de çıkarılan yeni Medeni Kanun ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek, “17 yaşını doldurma” şartı getirildi. Hâkim kararıyla evlilik için de “16 yaşını doldurma şartı” aranması hükme bağlandı.

Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre 2011’de, yaşı küçük olduğu için resmi nikah kıyamayan çocuklarını evlendirmek isteyen 18 bin 434 aile, “evlenmeye izin” davası açtı. Hâkimler, çocukların evliliğe hazır olup olmadığına karar verebilmek için sağlık raporu istiyor. Hâkim, yasa hükmü gereği, “Olağanüstü durum ve pek önemli bir sebep” şartını da arıyor.

‘Evlenebilir’ raporu hâkimi ikna etmedi

Bu konudaki örnek davalardan biri de Ankara’da açıldı. Emine H. isimli kadın, 16 yaşındaki kızı Hamide H. ile 2 yıldır nişanlı olduklarını söylediği komşularının oğlu Ahmet D.’nin evlenmelerine izin verilmesi için Ankara 5’inci Aile Mahkemesine dava açtı. Hâkim Şerafettin Şanver, Hamide H.’yi hastaneye sevk etti. Numune Eğitim ve Araştırma Hastahanesi 16 yaşındaki kız çocuğu için 7 Mayıs 2012 tarihinde “evlenmesinde sakınca yoktur” raporu verdi. Hâkim Şanver, bu rapora rağmen, “Evlenmek isteyen küçüğün 1996 doğumlu olduğu, evlenmek için haklı bir nedeninin bulunmadığı, evliliğin anlam ve önemini kavrayacak psikolojik ve fiziksel durumda olmadığı” gerekçesiyle davayı reddetti.


 





***
 
 

 
 
 
Kıbleyi Sakarya’ya çevirmeyi teklif edecek kadar cüretkârlaşan “Millî Din Duygusu ve Öz Türk Dini” kitabını Derin Tarih buldu.
                                                                 ***


  İSTANBUL- Ayşe Kulin'den İslam'a ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. Yazar Ayşe Kulin, kendisinin dindar bir aileden geldiğinin altını çizerek; zamanında dinin bir felsefesi olduğunu, şimdi ise her şeyin şekilcilik üzerine kurulduğunu söyledi.

Ayşe Kul
in, konuk olduğu programda İslam diniyle alakalı skandal ifadeler kullandı. Kendisinin dindar bir aileden geldiğini söyleyen Ayşe Kulin, zamanında dinin bir felsefesi olduğunu, şimdi her şeyin şekilcilik üzerine kurulu olduğu ifadelerini kullandı.

'İSLAMDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI ZORUNLU'

Yazar Kulin, "İslam'da değişiklik yapılması zorunlu. Mevcut yaklaşımlarla İslam devam edemez. Kendini tamamen terör örgütü görüntüsüne sokuyor." şeklinde konuştu.

Birisi bir kitap yazdığında ya da terbiyesiz bir karikatür yaptığında reaksiyonun çok fazla olduğunu belirten Kulin "Adamın biri kitap yazmışsa alıp okumazsın, kınarsın. Adamı öldürmeye çalışmak neden? Kuran'ı yeniden yorumlamak lazım, çok kavram esas anlamından kaydı, öz gitti. Ben bu değişikliği laikler yapamazlar, dindar insanlar yapar diye düşündüğüm için AKP iktidara gelince dine bir ferahlık gelecek zannetmiştim ama olmadı." diye konuştu.
                                                    
                                                      
                                                        
                  "Gerçek İslam" İçin İslam'ı Reforme Etmek İsteyen Bir Şeriatçı!

Kuran'ı Temel Aldığın Sürece "İslam'da Reform" Bir Hayaldir!

Ya İslam'dan Tamamen Vazgeçeceksin; Ya da İslamı Reforme Etme 

Hayalinden!

Hem O, Hem O: Açgözlü Bir Talep!

 
Dini konulara getirdiği farklı yorum ve açıklamalarıyla dikkat çeken İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık, Türkiye'de yeni bir din icat edildiğini söyledi.

Aldığı olumsuz tepkilere rağmen kendisinin gerçek İslam'ı anlattığını savunan İhsan Eliaçık, "Ben yen
i bir din ortaya koymuyorum, dinin aslını anlatıyorum. Benim yaptığım olsa olsa sosyal İslâm'dır, sosyal İslâm'ı anlatmaktır" dedi.

Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun KRT'de canlı yayınlanan programı Ceviz Kabuğu'nda konuşan İhsan Eliaçık, "Namaz, dinin direğidir" sözünün doğru olmadığını, melek-cin-şeytan gibi kavramların bizim algıladığımız gibi insanımsı varlıklar olmadığını söyledi. Eliaçık; kader, cennet-cehennem, haram-helal, Türkçe ibadet gibi tartışılan dini konularda farklı görüşlerini aktardı.

"DİNDE DEĞİL, DİNİ DÜŞÜNCEDE REFORM GEREKLİ"

İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, insanları "dini düşüncede reforma" çağırdığını söyledi. Bunun dini değiştirmek olmadığını ifade eden Eliaçık, "Dinde reformu ne ben ne başkaları yapmaya yetkilidir. Dinde reformu peygamberler yapar. Allah peygamber yollar, yeni bir din, yeni ritüeller gönderir. Ben din düşüncesinin değiştirilmesi gerektiğini, bu konuda bir reform olması gerektiğini söylüyorum" dedi.

Talebinin geleceğe yönelik olumlu sonuçlar doğuracağına inandığını belirten Eliaçık, şöyle konuştu:

"İslâm'da dini düşüncenin yeniden inşasını düşünüyoruz. Şu maksatla yapıyoruz... Bizim gibi bir ülkede dini düşüncede bir yenilenme olmazsa diğer alanlardaki dönüşümler güdük kalacaktır. Dinden değil, dini düşünceden, dini düşüncenin yenilenmesinden bahsediyorum. Bu daha geleceğe yönelik bir dönüşüm olacaktır. Bana 'yeni bir din icat ediyor' diyenlere diyorum ki zaten yeni bir din icat edilmiş. Oturun dininizi öğrenin. Siz samimiyseniz Allah size doğru yolu gösterecektir. Söylediklerimiz tehdit değil tekliftir. Bizim söylediklerimiz mutlak doğru demiyoruz. İnsanlar değişik bir pencereden baksınlar diye yazıyoruz."

"İKTİDARDA OTURANLAR MAL BİRİKTİREMEZ! FAZLASI HARAMDIR!"

İhsan Eliaçık devleti yönetenlerin, iktidarda oturanların ihtiyaçtan fazla mal-mülk sahibi olmalarının da yanlış olduğunu söyledi.

"Kamu adamının bir evi ve mütevazı bir arabası olması yeterlidir. Fazlasını biriktirmesi haramdır" şeklinde açıklama yapan Eliaçık, "Peygamberimizin 23 yıllık devlet başkanlığında bir evi ve bir devesi vardı. Mülkiyetsiz öldü. İhtiyaçtan fazla birikim yapmanın anlamı nedir? İhtiyacın kadarını alıp gerisini ihtiyacı olana dağıtacaksın. Zekâtta da 40'da 39'unu dağıtacaksın. Bunu tersine çevirdiler, 40'ta 1 yaptılar. Zekâtı da yanlış uyguluyorlar..." dedi.

"ZENGİNLİK PEŞİNDEKİ İKTİDARA KARŞIYIM"

Lüks peşinde olmaya karşı durduğunu ifade eden Eliaçık, "Namazlı niyazlı olsalar da, inşallah maşallah diye konuşsalar da, mevcut iktidarın icraatlarına, zenginlik peşinde koşmalarına karşıyım... Sultan sofrasına oturan âlim fetva veremez" dedi ve şöyle devam etti:
"Bana ne işin var ulusalcıların, solcuların arasında diyorlar. O zamanın mağdurları şimdinin muktedirleri oldu. Ama ben değil, onlar yer değiştirdi. Ben ezilenlerin, mazlumların yanındayım. Ben muktedirlerin yanında değilim. Ben, bu yağma ve çapulda yokum. Hâlâ kenarda duruyorum. Muhalefet ediyorum. Bizim yaptığımız siyasi bir muhalefet değil tabi..."

*
"İKTİDAR HÜKMETMEK DEĞİL, KİŞİLER ARASINDA ADALET SAĞLAMAKTIR"

İktidarların insanları yönetirken onlara hükmedemeyeceğini vurgulayan Eliaçık, bu konuya Kuran'dan bir ayetle açıklık getirdi:

"Kuran'da bir ayet var... 'Onlar arasında adaletle hükmet' d
er. 'Onlara hükmet' demez... 'Aralarında adaletle hükmet' der. Peygamber efendimiz bir kez atadığı makama aynı kişiyi bir daha atamamış mesela. Ebedi makamlar oluşturmayacağız. Hükmü Allah yapar" dedi.

Bu nedenle din adamlığına da karşı olduğunu belirten Eliaçık, "Dünyada iki türlü din vardır. Bir dinin vicdan yüzü, bir de halkı afyon olarak uyuşturan, zalimlerin yanında yer alan din. Dinler ve ideolojiler bir devrim olana kadar mazlumun isyan çığlığıdır. Devrim olup devlet ortaya çıkınca da zalimin gücünü ortaya koymasını sağlamıştır... Ben din adamlığına karşıyım. İslam'da din adamı yoktur. Peygamberimiz din adamı değildir. Sizin din adamı diye gördükleriniz dini hurafelere bulamıştır" dedi.

İSLAMİ SPARTACUS MÜ?

Sürekli olarak ezilenlerin ve mağdurların yanında olduğunu vurgulayan İhsan Eliaçık'a Hulki Cevizoğlu, "Siz bir anlamda İslamiyet'in Spartacus'ü müsünüz?" diye sordu.
Eliaçık bu soruya, "Değilim ama hep ezilenlerin yanındayım. Ben zaten evsizlerle beraber yaşıyorum. Şu anda ofisime gitseniz 7-8 tane evsiz vardır. Onlarla beraberim hep" diye yanıt verdi.

İhsan Eliaçık, düşünce ve açıklamalarıyla "Marksist- Sosyalist İlahiyatçı" olarak tanımlanmasına karşı çıkarak, hiçbir gruba ya da görüşe bağlı olmadığını belirtti ve "Solcu ve Marksist değilim. Sosyalist değilim, sadece sosyal İslam'ı anlatıyorum" dedi.

"12 EYLÜL BENİ İŞSİZ GÜÇSÜZ BIRAKTI"

12 Eylül 1980 döneminde İslamcı Gençlik Derneği olan Akıncılar grubu içinde yer aldığını belirten araştırmacı-yazar, "İslamcı bir geçmişim var, böyle tanımlanabilirim" dedi ve şöyle devam etti:

"İrtica getirmek, anayasayı yıkmak, şeriat devleti kurmakla yargılandım. İlk mahkemede beraat ettim. 19 yaşındaydım o zaman. 28 Şubat'ta ise, 30 ayrı davadan yargılanıyorduk. 28'inden beraat ettim. Şimdiki BDP'lilerin yaşadığını yaşıyorduk o zaman. Evlerimiz aranıyordu. Baştakilerin değişmesi sopanın birinin elinden diğerine geçmesi demek bence.

Bir yazı yazıyorum, radyoda bir program yapıyorum hemen dava açılıyor. Çevik Bir imzalı yazılar geliyordu 'bunlara dava açın' diye. Bütün yayınlar takip ediliyordu. Bu ince ayar bir takipti. Fiziki bir mücadele değildi ama hayatın ortasında işsiz güçsüz bırakarak terbiye etmeye çalıştı devlet bizi.
Davaya bakan hâkim, 'bırak bu işleri, git patlıcan sat' diyordu.

Ben bunların hepsinin yargılanmasını istiyorum. Siz tek başına kişiyi yargılasanız da dönemin tamamıyla hesaplaşmış olmuyorsunuz."

"DARBEYİ YAPANA DEĞİL, DARBENİN KİME YARADIĞINA BAK"

Hulki Cevizoğlu, Eliaçık'ın bu sözleri üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

"Darbe fotoğrafının tamamını görmek gerekir. Tamam, darbe yapıldı da bundan kim yararlandı? 'Biz onun devamıyız' diyen yararlandı. Turgut Özal yararlandı... Amerika yararlandı... 'Our boys (bizim çocuklar) yaptı' dediler.

Darbeciye de karşı çıkacaksınız. darbeciyle kol kola girene de hesap soracaksınız. Kenan Evren'e 'darbe yaptı' diyerek yargılamaya kalkıp, ondan sonra onunla birlikte fotoğraf çektirmeyeceksiniz. Darbe yaptı deyip sonra Çankaya Köşkü'nde kol kola girmeyeceksiniz."

İhsan Eliaçık da, "Demek ki Amerika isteyince darbe oluyor, istemeyince olmuyor" dedi.

MELEK "ALLAHIN GÜCÜ";
CİN "YABANCI";
ŞEYTAN İSE "İÇİMİZDEKİ ATEŞ" DEMEKTİR!


İhsan Eliaçık, melek, cin ve şeytan kavramlarını reddetmediğini, bunların Kuran'da geçtiğini söyledi. Bu varlıklar konusundaki algısının farklı olduğunu ifade eden Eliaçık düşüncelerini şu sözlerle açıkladı.

"Kuran'da melek, cin, şeytan hepsi geçiyor. Kuranda geçiyorsa 'yok' diyemezsiniz. Ama nedir onlar?

Melek güç demektir. Melaike melekler demektir. Allah'ın güçleri demektir yani. Deprem, rüzgâr... Doğada ne varsa Allah'ın gücüdür. Melektir yani... Azrail Tanrının durduran gücü demektir. Mikail Tanrının övülüşü demektir. Cebrail Tanrının insanla konuşmasıdır. Normal insan anlayamayacağı için böyle temsil edilmiştir.

Cin de göze görünmeyen şeyler demektir. Duyu organlarının algılamadığı bize kapalı şeylerdir. Vakıf olamadığımız perdenin gerisindeki olaylar durumlar ve nesnelerdir. 17 farklı anlamda kullanılır Kuran'da, ama ortak vurgusu aynıdır. Bize yabancı olan şeydir. Araplar, Arapların dışında olanlara diyordu. Bizim ecnebi dediğimiz gibi... Hastalıklara cin diyorlardı mesela.

Şeytan insanın içindeki kötülüktür. İnsanın içindeki şehvet, haset, ihtiras gibi, insanı özünden uzaklaştıran ümitsizliğe sevk eden şeydir. İmgesel bir söylemdir. Görünmez şeyler, sembollerle metaforlarla anlatılır. Basite indirgenir."

"KADER VAR, KADERE İMAN YOK!"

İhsan Eliaçık kader konusunda gelen sorular üzerine çok tartışılacak şu açıklamayı yaptı:

"Kader veya takdir kavramı bir Kuran kavramıdır. Ancak 'kadere iman' bir Kuran kavramı değildir. Amentü duası da yoktur.

Kader eşyada var olan kapasite demektir. Mesela bizim kaderimizde uçmak yoktur. Eski Osmanlıca istiap gücü, kaldırabileceği şeydir. Bu kapasite içinde özgür iradeye sahibiz. Bunu da iyi ya da kötü yönde kullanıyoruz."

Bu açıklamanın "biyolojik kader" olabileceğini belirten Hulki Cevizoğlu'nun "Sosyal, toplumsal kader ne demek?" sorusuna İhsan Eliaçık "Burada biz yetki sahibiyiz. Sen nasıl karar verirsen öyle olur" dedi.

"MİRAÇ YOKTUR"

İhsan Eliaçık "Hz. Muhammed'in miraca çıkmasının ruhani bir olay olduğunu, bedeninin hiçbir yere yükselmediğini" söyledi.

"Miraç ruhani vizyondur" diyen Eliaçık, aksini söylemenin Allah'a yön tayin etmek olacağını savundu:

"Göğe çıkmak derseniz Allah'a mekân ve yön biçmiş olursunuz. Nerede olduğu ile ilgili yer göstermiş olursunuz ki bu çok yanlış. Bedeni ile bilfiil bir yere çıkmamıştır. Hz. Peygamber Mekke'den hiçbir yere gitmemiştir. Gönül, vicdan dünyasında gerçekleşmiş, o vizyonu görmüştür sadece."

"NAMAZ DİNİN DİREĞİ DEĞİL, GEREĞİDİR"

Namaz konusundaki açıklamalarıyla da tartışma yaratan Eliaçık "Namaz dinin direğidir" sözünün yanlış olduğunu, doğrusunun "Namaz dinin direği değil, gereğidir" olduğunu söyledi. Böyle bir itikat olmadığını belirten İlahiyatçı yazar "Dinin direği doğruluk dürüstlük adalet ve paylaşımdır" dedi.
 
                                                                 *
İhsan Eliaçık namaz konusunda ayrıca şöyle bir eleştiri yaptı:

"Şu anki var olan duruma göre İslâm'ın şartı ikiye indirilmiş gibi. Namaz kılmak ve örtünmek. Örtünüp namaz kıldığın zaman dört dörtlük Müslüman'mış gibi algılanıyor. Ben bunun doğru olduğ
unu düşünmüyorum. Ben bir adam doğru mu dürüst mü ona bakarım. Bunu yapan adam dinin direğini dikmiştir. Hac, cenaze hatta kurban nusukdur. Nusuk tekrar edilen hareketler demektir. İbadet hayatın içinde bir faaliyettir. İş ve değer üretmek demektir."

Ceviz Kabuğu'nda pek çok dini konuya farklı yorumlar getiren Eliaçık, izleyicilerin büyük ilgisini çekti.

Benimseyenler kadar karşı çıkanların da bulunduğu İhsan Eliaçık'ın dini konulardaki diğer açıklamaları şöyle:

KIBLE!

"Kâbe Allah'ın sembolik evidir. Kâbe'de Allah oturuyor değil zaten. Kâbe'nin insanlık tarihi, sosyoloji ve ritüel olarak birkaç anlamı var. Herhangi bir yerde bu yönü tayin edemiyorsanız istediğiniz yöne dönerek namaz kılabilirsiniz."

"HZ. MUHAMMED ÜMMİ DEĞİLDİR!"

"Ümmi peygamber değildir Hz. peygamber. Ümmi sınıfsal bir kavramdır. Yahudiler kendi sınıfları dışındakine ümmi derlerdi. Peygamberin okuması vardır. Hesap kitap yapardı. Kitap yazan anlamında yazar değildi ama yazmayı da biliyordu."

"İKRÂNIN ANLAMI 'OKU' DEĞİLDİR!"

"İkrâ oku demek değildir. Çağır manasındadır. Bizim ayetlerimizi insanlara ilet oku, çağır demektir. Ezan okumak, meydan okumak anlamındadır."

"CENNETTE HURİLER YOK!"

"Huri ayn, göz aydınlığı demektir. 'Orada göz aydınlığı eşler vardır' diyor. Erkek için de kadın için de böyledir. Erkek bakış açısıyla yorumlayıp huriler var deniyor."

"HZ. İSA GELMEYECEK!.. "

"Hz. İsa'nın gelmesi diye bir şey yok. İslâm'da beklenmesi gereken sadece üç şey var. Ölüm, afet, kıyamet. 'Bunlar gelince tövbe etme imkânınız olmaz, dolayısıyla bunlar gelmeden tövbe edin' der.
Bunların dışında Kur'an'da beklenecek bir şey yok. Böyle bir söz konusu itikat yok. Hadis, kelâm, tefsir yoluyla İslâm dinine sokulmuş düşüncelerdir bunlar. İsa'nın savunduğu düşünceler geri gelecektir manasına gelebilir. En fazla böyle yorumlanabilir. İsa beden olarak gelmeyecektir. Bu, Hıristiyani bir inanıştır."

                                              


Kuran'ı dönüştürmeye yetkili bir ruhani kastın bulunmayışı, "müminleri" daima 1400 yıl önceki imanlılar olarak yeniden ve yeniden üretmeye devam etmektedir.





Suudi Arabistan: "IŞİD militanları İsrail askerleri"
IŞİD-Bağdadi : "Suudi Arabistan Yılanın Başıdır!"
 

Bağdadi, ses kaydında “yılanın başı” olmakla suçladığı Suudi Arabistan’a saldırı çağrısı yaparken, “İslam Devleti’nin diğer devletlere uzandığı müjdesini vermek istiyorum. Hilafet, Suudi Arabistan, Yemen, Mısır, Libya ve Cezayir’e kadar genişledi. Dünya çapında cihat volkanlarını patlatın” dedi.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder