29 Eylül 2011 Perşembe

İslam'ın Allah'ı Neden Bu Kadar Piyasacı?





'Yaban ineklerinden kurban olmaz'mış!



Diyanet İşleri Başkanlığı, Manisa'nın Saruhanlı ilçesine bağlı Aydınlar köyü Tepegöl mevkisinde, 59 yıl önce kaçan gebe inekten üreyen ve sayıları bin 500'ü geçen yaban ineklerinin kurban edilemeyeceğini bildirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Danışma Hattı yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Manisa'daki yaban ineklerinin durumu, Amerika kıtasındaki bizonlarla benzerlik taşıyor.

Yetkililer, yaban ineği etinin yenilmesinin caiz olduğunu ancak artık evcil hayvan niteliğinden çıktığı ve ticarete konu olmadığına vurgu yaparak, herhangi bir kişinin ya da mercinin malı olmadığı için kurban olamayacağını kaydetti.

Saruhanlı Müftüsü Mehmet Altay da yaban ineğinin kurban edilemeyeceğini kaydetti.

-Koruma tedbirleri artırıldı-

Bu arada yaban hayvanlarının kaçak avlanma tehdidinden kurtarılması için köylülerin bölgenin koruma altına alınması talebini dikkate alan jandarma ekipleri aldıkları güvenlik tedbirlerini artırdı.

Aydınlar Köyü Muhtarı Şaban Kazak, ineklerin yaşadıkları ormanlık alanın ve su ihtiyaçlarını karşıladıkları Tepegöl'ün jandarma ekipleri tarafından daha sık şekilde denetlenmeye başladığını ifade etti. azak, Manisa İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı motosikletli asayiş timleri ve Saruhanlı İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin bu bölgedeki devriyelerini artırdıklarını dile getirdi.

Köylülerin de yabancı plakalı araçlardan şüphelendikleri zaman güvenlik güçlerini uyardıklarını anlatan Kazak, ''Umuyorum bundan böyle kaçak avlanmanın önüne geçilecek. Jandarma ekipleri bölgeyi daha sık kontrol altına aldı. Devriyeler artırıldı. Hatta bölgeye ilk kez motosikletli asayiş timleri bile geldi. Biz de köylüler olarak konuya son derece duyarlı yaklaşıyoruz. İnşallah bu sorunu ortadan kaldıracağız. Yabani inekler doğal ortamda özgürce yaşamlarını sürdürecek'' dedi.




Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Aydınlar köyünün Tepe Göl mevkiindeki ormanlık alanda sayıları 1500’e ulaşan yabani ineğin yaşadığı belirlendi. Kasap ve lokanta işletmecileri tarafından kaçak olarak avlandıkları öne sürülen yabani ineklerin, koruma altına alınmasına yönelik çalışma başlatıldı.

Alınan bilgiye göre, 1942’de Veli Kazak’a ait gebe inek, köye 10 kilometre mesafedeki Tepe Göl mevkisindeki ormanlık alana kaçtı. Burada yavrulayan inek, köye geri getirilemedi.

Yavrusu ile yaşayan inek, köyden otlamak için getirilen diğer inekler arasında bulunan boğalarla çiftleşerek, üremesini sürdürdü. 57 yıl içinde bölgede üreyen yabani inek sayısı 1500’e ulaştı.

Bölgedeki yabani inek varlığını öğrenen Manisa İl Genel Meclisi Başkanı Dursun Ali Yıldız, Saruhanlı Belediye Başkanı Hüseyin Yaralı, Ak Parti İl Genel Meclisi üyeleri ve köylülerle bölgede incelemede bulundu. Yıldız, sürünün kaçak olarak avlanmalarının önüne geçilmesi ve bölgenin turizme açılması amacıyla bir milli park yapımının planlandığını söyledi.

Spil dağı zirvesinde yılkı atları gördüğünü, ancak yaşamında ilk kez yabani inekle karşılaştığını, bunun bir doğa harikası olduğunu söyleyen Yıldız, “Köy halkımızın isteği, bu ineklerin avcılar tarafından vurulup neslinin tükenmesinin önlenmesini sağlamaktır” dedi.

Kaçak avlıyorlar

Muhtar Şaban Kazak da dedesi Veli Kazak’a ait ineğin oluşturduğu sürüye her yıl ortalama 100 tane daha eklendiğini belirterek, “İnekler, zaman zaman kaçak olarak avlandı. Yakalanan avcıların mahkemeleri hâlâ devam ediyor. Bunun için yabani ineklerin koruma altına alınmasını istiyoruz” dedi.



Aydınlar köyü Muhtarı Şaban Kazak, dağda yaşayan ineklerin kaçak olarak avlandığını belirtirken, onlara ait kemik parçalarını gösterdi.
AA - MUAMMER KÖKÇÜOĞLU
‘Kurbanlık oldular’

Son yıllarda yabani ineklerin avcılar tarafından av hayvanı haline getirildiğini, özellikle son 2 yıl içinde Manisalı bazı kasap ve lokanta işletmecileri tarafından silahla avlandığını anlatan Kazak, özellikle Kurban bayramlarında avcıların buradan inekleri yakalayıp, pazarda düşük fiyatlarla sattıklarını iddia etti. Kazak, “Biz elimizden geldiği kadar jandarmayla işbirliği içinde yabani inekleri korumaya çalışıyoruz. Ancak bu konuya devletimizin de el atmasını istiyoruz. Bu inekleri koruma altına almak zorundayız” dedi.

**

Süleyman Ateş ve Kurban Hükmü

27.11.2009
Aşağıda Süleyman Ateş'in “Kurban Hükmü” veya “kurban” konusundaki “İslami hüküm”leri yer alıyor.

Süleyman Ateş'in  "İslami duruş"u, bunca yıl "İslam öğretisi" ile içiçe yaşayan; Diyanet kurumu başkanlığı yapan bir şahsın, bütün ömrünü, en basit konularda bile,  en temel soruları kendine sormadan nasıl tüketebileceğinin en güzel örneklerinden birisidir aslında..

Aşağıda yer alan ve Kurban konusunun temel yanlarından ustalıkla kaçınan yazılardaki bazı noktalara değinmeye çalışacağız. Mesela önce, “bir aileye bir koyun kurban”dan bahseden Süleyman Ateş, az ilerde ise, “bu kurban”ın, üç pay edilmesinden ve “herkesin” oturup yeyip içmesinden bahsedebiliyor.

Sanki “kurban”, “ailesel” bir olaymış gibi! Kurban ritüeli,  ortaya çıktığı andan itibaren “toplumsal” bir olgu idi ama, temel yanıyla “kişisel bir ritüel” olarak kalmaya devam etmiştir. Kurban özü itibariyle, kişinin kendi adına, kendi için, kendi yerine geçirdiği bir hayvan’ı öldürmesi ve tüketilmesini sağlama edimidir. Kendisi de zaten “kurban” edimini asıl olarak “hacı adayları”na yönelik bir rit olarak tanıtırken,  eski kimliğinden sıyrılarak “Hacı olan” adayların, kurbanı, kendi adlarına, ve kendi yerlerine, kendileri olarak kestiklerini ifade etmiş olmaktadır.

Bay Ateş, gözlerini huşu içinde kısıp, “Allah”, “din”, “iman” , “barış”, “dostluk” üzerine içi boş nutuklar atacağına, başından itibaren sadece gelişkin bir şiddet unsurunun, kan dökme kültünün üzerine yükselmiş bu vahşet kültünün derinliklerine de girmeye çalışmalıydı!

Kurban’ın Kökeni’ne ilişkin olarak “Hazreti İbrahim’in oğlunu kesme” anlatımlarına, diyelim ki, inanmış olsak bile, dini kitaplarda bile, koyun, koç, oğlak kurbanı ile çocuk kurbanı arasındaki eşitleme ve birinden ötekine geçiş, bütün heybetiyle sırıtmaya devam eder.

Üstelik, eğer inanılırsa, Abraham= İbrahim’in oğlunu kurban etme anlatımı, tarihteki bir “ilk örnek” olamazdı. Çünkü  Tevrat’ın ilgili bölümünde Abraham’ın  “yeniliği”, oğlu yerine “koyun/ koç” geçirtmekle sınırlıdır. Fakat kendisinin, oğul kurbanı konusunda önceki gelenekleri tekrar etmeye çabaladığı çok açıktır.

Kurban’ın türü, rengi, yaşı, öldürülme biçimi, hazırlık ve tüketim tarzlarındaki farklılıklar, sunu hayvanların, tarihte farklı renk ve türdeki hayvanlarla temsil edilmiş toplum birimlere ait olan bireylerin yerine geçirilmiş hayvan ( ve bitkiler)  olduğunu ortaya koymaktadır. Daha önceki çalışmalarımızda bunları nokta nokta ele almaya çalıştık.
Bu konularda daha söylenecek çok şey var, fakat bunun için önce bay Ateş’in yazılarını okuyalım.

Safa Kaçmaz

****

“Kurbanın hükmü”


Yarın Kurban Bayramı başlıyor. Kurban kesmek, sünnet-i ayn-i müekkede (kuvvetli sünnet)dir. Üç mezhep böyle kabul eder. Yalnız İmamı Azam’a göre yolcu olmayan zengine kurban kesmek kifayeten kuvvetli sünnettir. Hanefîlerin çoğunluğu bu kuvvetli sünnete vacip der. Kurbanın sünnet olduğu hadisle de sabittir. Muhammed ibn Sirin şöyle demiş: “Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’a, ‘Kurban vacip mi?’ diye sordum. ‘Allah’ın Elçisi kurban kesti, ondan sonra Müslümanlar da kestiler. Bu, böylece sünnet oldu (İslâmi bir gelenek haline geldi)’ dedi.”
Ebu Eyyub el-Ensari’nin “Adam kendisi ve hane halkı için bir koyun kurban keserdi. Yerler ve yedirirlerdi. Nihayet halk bununla övünür hale geldi de bu gördüğün hale geldi (insanlar kurban kesmede birbiriyle yarışır oldular)” sözü de bir aileye bir kurbanın yeterli olduğunu gösterir. Sünnet olan kurbanın hükmü, kesenlerin sevap alacağı kesmeyenlerin günahkâr olmayacağıdır.

Kurban kesilecek hayvanlar: Deve, sığır, koyun ve keçidir. Tavuk, horoz ve eti yenilen vahşi hayvanlar kurban edilmez.
Devenin  5 seneliği, sığırın (öküz, inek, manda) 2 seneliği koyunla keçinin 1 seneliği veya gösterişli olan  6 aylığı kurban edilebilir.

Hayvan sağlam olmalıdır: İki veya tek gözü kör, kulaksız, kesim yerine gidemeyecek derecede hasta, cılız, topal, kuyruğunun çoğu veya meme başları kopmuş, boynuzu kemiğin beyazı görünecek kadar kırık olan hayvan kurban olmaz. Boynuzun, sadece ucundan ve siyah yerinden kırılmış olması kurbana mani değildir.

Kurban parasını hayra vermek: Kurban kesmek; nafile namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek gibi bir ibadet türüdür. Kurbanın parasını sadaka veren kimse kurban kesmiş olmaz, kurban sünnetini yapmamış olur ama başka bir ibadet yapar. Satın alınan kurban, herhangi bir sebeple bayram günlerinde kesilmediği takdirde parası sadaka verilir.

Kurbanın vakti: Kurban, bayramın ilk 3 gününde, Şafii’ye göre ise 4’üncü günün akşamına kadar kesilebilir. Kurban kesenin bunu kendi eliyle yapması mendub (güzel)dir. Ama isterse birine kestirir, kendisi de başında durur. Yahut dilerse herhangi birine vekalet verip kestirebilir. Kurbanın eti üçe bölünür. Bir payı aileye, bir payı eşe dosta, bir payı da fakirlere ayrılır.

*-*
Bayramınız mübarek olsun
Kurban Bayramı’nın Arapça adı “îd-i adha” dır. Çünkü bu bayramda özellikle hacca gitmiş olanlar kurban keser.
Kurban kesmek, aslında bütün mezheplere göre sünnet-i ayni müekkede yani kuvvetli sünnettir. Yalnız Hanefiler sünnet-i ayni müekkedeye vacip derler. “Bu kurbanlar, atanız İbrahim’in sünnetidir” hadisi de kurbanın, Hz. İbrahim’den kalma bir sünnet olduğunu gösterir. Peygamberimiz de kurban kesmiştir. Kurbanın hükmünü dünkü yazımda açıklamıştım. Önemine binaen özetliyorum:

Kurban kesmek bir ibadet türüdür. Parasını sadaka vermekle kurban kesilmiş olmaz, sadaka sevabı elde edilir. Kurban da sadaka da bir ibadettir. Sünnet olan kurbanı kesen sevap alır, kesmeyen günah kazanmaz. 50-60 yıl önce kurban kesmek şimdiki gibi bir yarış halinde değildi. Bazı vaizlerin abarta abarta söyledikleri gibi kesmeyen günaha girmez, peygamber onu mescidinden kovmaz. Bunlar hep Peygambere iftiradır. Ebu Eyyub-i Ensari, Peygamber zamanında birbiriyle yarışırcasına kurban kesilmediğini ama daha sonra bunun bir yarış haline getirildiğini söylemiştir (Tirmizi, Adahi, 10).

Kurban, bayramın ilk üç gününde, Şafii’ye göre 4’üncü günün akşamına kadar kesilebilir. Kurban kesenin bunu kendi eliyle kesmesi mendub (güzel)dir. Ama isterse birine kestirir, kendisi de başında durur. Yahut dilerse herhangi birine vekalet verip kestirebilir. Kurbanın eti üçe taksim edilir. Bir payı aileye ayrılır, bir payı eşe dosta hediye edilir, bir payı da fakirlere verilir. Bayramlar mutluluk zamanlarıdır.
 
http://toplumvetarih.blogcu.com/suleyman-ates-ve-kurban-hukmu/6452319

********

1 yorum:

  1. eleştrdiğiniz adamların metodu ile göya eleştiri yapmak tuzağından kurtulamamışsınız pehh..süleyman teş önce 1 aile demiş sonra 3'e bölmüşmüş..iyi okuyun doğru anlayın metinleri sonra eleştirmeye başlayın

    YanıtlaSil