6 Eylül 2011 Salı

Vasiyete Bağlı Defin Hakkı !


İmamsız, İmansız, Papazsız,

Namazsız, Duasız, Kilisesiz, Camisiz...

Vasiyete Bağlı Defin Hakkı !


Şu ülkede, "Dinsiz yaşayıp Dinsiz defnedilen" kaç aydınımız var?
Yurt dışında ölmüş olan Nazım Hikmet ve benzeri sürgün ölümlerini dışarıda tutarsak, koca memlekette Aziz Nesin dışında, bu noktada, cenaze töreninde, sözü ile eylemi tutarlı çok fazla örneğimiz ortaya çıkmamış gibi...

Hikmet Kıvılcımlı'dan Behice Boran'a kadar materyalist ve tanrı tanımaz olarak tanınan çok sayıda önder kişinin cenazesi bir Cami'de yapılan dinsel törenle sonuçlanmıştır. Burada onları suçlamıyor; bir olguyu tanımlamak istiyoruz.

Bu noktada, tekil ve ender olan örnekler, bir ateistin dinsel tören yapılmadan defnedilmesidir.

Ne yazık ki, yaygın ve genel olan uygulama, ateistler için, dinsel törenlerin yapıldığı cenaze törenleri olmaya devam ediyor.

İnsanların bütün ömürlerini ateist geçirdikten sonra, bir camide İslami veya bir kilisede İsevi törenle defnedilmesi ona karşı yapılan çok "kötü" bir davranış gibi geliyor bize. Katledilmesinden sonra, "İsa'ya inandığı" iddiasıyla Hrant Dink'in cenazesi de, kilise'de dinsel bir törenden geçerek gömülmüştü.

Bu, hayatları boyunca ateist olarak , dinsel ayrılık ve dinsel bağlılığa karşı çıkarak yaşayanların anısına karşı yapılan çok büyük bir haksızlıktır...

Kolektif bir çaba ile ateist cenaze törenleri için bir metin çıkaralım...

Bir "vasiyetname" türü belge olsun bu...

İnsan sağken, aklı yerinde iken yazılı bir metin imzalasın; ölünce de bu yazılı talebi uygulansın...

"Ölüm töreni vasiyeti"nin hukuki bir çerçevesi de olsun.

Hem "ölü sahipleri" çevreleri bakımından zor durumda kalmasın.

Ve fakat hem de, ömrü ateist geçmiş bir insana karşı haksızlık edilmemiş olsun.

Biz ateistler, bu toplumda sadece "ölene kadar ateist" kalabiliyoruz; öldüğümüzde ise, savunmasız durumda iken, toplum ve devlet tarafından cenaze töreni sırasında "dindar" kişiler kapsamına dahil olmaya zorlanıyoruz...

İsteğimiz dışında kimliklerimize "İslam" ibaresi yazan devlet tarafından; tüm ömrümüz boyunca istemediğimiz halde her gün sabahtan geceye kadar 5 vakit ezanını dinlemeye zorlandığımız Cami'de, bizler için "abdestsiz namaz"lar kıldırılmasını; din adamları önderliğinde bizler için dini tören düzenlenmesini, yokluğumuzda varlığımıza yöneltilen bir saldırı addediyoruz.

Biz ateistler, acısını daha yaşarken tatmaya başladığımız bu alçaltıcı duruma düşmeyi artık ortadan kaldırmak istiyoruz. İçimizde, öldüğümüzde başımıza geleceği düşünerek kapıldığımız bu korku ve üzüntü ile yaşamak zorunda değiliz.

Tüm ateistlere anımsatıyoruz ki, bir ateistin cenaze törenine başlama noktası olarak "Cami'de randevu" verme tutumu; verilen bu randevuya giderek "Cami'de abdestsiz namaz kılmak" üzere saf tutma veya bu ayini farklı biçimlerde, isteksizce de olsa, kabullenme tutumları hatalıdır.

Böyle bir durumda, cenaze töreni yapılan ateistin tüm moral değerlerine karşı bir suç işlenmektedir. Katılımcı ateistler için de, çok ciddi bir tutarsızlık oluşturan bu duruma artık son vermek istiyoruz.


Dini Törensiz Defin Vasiyeti !

Ateist'in Ölü Bedeni Ateist Anlayışa Uygun Defnedilsin!




 Hem Allahsız, hem abdestsiz, hem de ateist cenazesinde namazcı olmak diye buna denir....

Doğu Perinçek anlatıyor:

"1968’de Baraner’in Cenaze Namazını Kıvılcımlı İle Beraber Kıldık

 1968 yılının Ağustos ayında İstanbul Şişli Camii’nde Türkiye sosyalist hareketinin en önemli önderlerinden Reşat Fuat Baraner’in cenaze töreni vardı.
...
 Sosyalist hareketin önemli liderlerinden Hikmet Kıvılcımlı en önde namaza durdu.

Biz de onun yanında, birlikte Reşat Fuat Baraner’in cenazesini kaldırdık."






                              Hikmet Kıvılcımlı'nın Cenaze Töreni Haberi




24.10.1971, Milliyet, Sayfa 9
 Son anarşik olaylara karıştığı iddiası ile güvenlik kuvvetlerince arandığı sırada, "Halit Aksungur" kimliği altında yurd dışına kaçan doktor Hikmet Kıvılcımlı'nın cenazesi dün öğle namazından sonra Topkapı mezarlığında annesi ve teyzesinin yanında toprağa verilmiştir....    AA











 Hrant Dink, Ölümünden sonra, Rakel Dink ve Patrik tarafından " İmanlı" ilan edilmişti!

Patrik Mesrop II :

[ "Konuşmamız esnasında, Rakel Hanım kendiliğinden:

“Biliyorum ki, Hrant'ın yeri Rabb'in yanındadır, çünkü Rab İsa Mesih'i kişisel kurtarıcısı
ve Rabb'i olarak kabul etmişti” dedi."]


Ateistlere dini tören olur mu olmaz mı?
Mihri Belli'nin cenazesi yeni bir tartışma başlattı


HT CUMARTESİ / ELİF KEY

Hayat boyu “inanmadığınızı” söyleseniz de son sahneniz şöyle olabilir: Cenazeniz musalla taşında ve imam “Merhumu nasıl bilirdiniz” diye soruyor. Mümkün olsa, siz tabuttan kendiniz için ne cevap verirdiniz?

Hayatını sosyalizme adamış Mihri Belli, cevabını ölmeden vermişti. “Halkımın gömüldüğü gibi gömülmek istiyorum” sözleri üzerine dini törenle defnedildi. Cenaze Şişli Camii’nden kalktı, Feriköy Mezarlığı’nda imamın duaları ve ardından yoldaşlarının konuşmaları eşliğinde toprağa verildi. Ancak “Ateistler dini törenle gömülmek zorunda mı” sorusundan alevlenen tartışma sürüyor.

Öldükten sonra yakılmak isteyenlerin vasiyetleri yerine getirilemiyor, Türkiye’de bir krematoryum açılması fikri dahi alternatifler arasında yer almıyor. Habertürk Gazetesi’ndeki köşesinde Nihal Bengisu Karaca’nın “Ölüm tarzı” yazısında yönelttiği soru gibi: “İnançsız biri olarak yaşayan, bunu açıklama hakkı ve özgürlüğü bulunan kişi, neden öldükten sonra inancın kapsamı içine alınıyor?”

Peki devrimciler nasıl defnedilmeli? Cenazeye katılanlar tartışmayı yorumladı. Bu coğrafyanın devrimcileri Yaşamını sosyalizme adamış Mihri Belli’nin cenazesinin ardından yoldaşları, vasiyetine rağmen tartışıyor: “Sosyalistler, komünistler musalla taşından uğurlanır mı uğurlanmaz mı?”

ALPER TAŞ / ÖDP Gen. Bşk.
“Bu halkın içerisindeyiz, bir parçasıyız. İnansak da inanmasak da kültürel olarak Müslümanız. Bu coğrafyanın devrimcisiyiz. İnançsız da olsa devrimciler halkın hassasiyetlerini, geleneğini anlamak durumunda. İnsanların inançları çerçevesinde gömülmesi gerekir. Başka türlü vasiyet olursa, o vasiyeti de yerine getirmek lazım. Vasiyet etmemiş arkadaşlarımızınsa ailesinin onayıyla camiiden veya cemevinden defnedilmesi gerekir. Ama sosyalistlerin kendilerine ait bir anmayla da bunu pekiştirmesi bizim anladığımız yoldur. Mezarlığa geldiğimizde saygı duruşunda bulunur, konuşmalar yapar, görevimizi yerine getiririz. Bu yeterlidir. Arkadaşlarımızın aileleri de inanan aileler, onların da talepleri oluyor. O yüzden kalkıp kendimize uygun dini törenler geliştirelim diye gündem yaratmamızın manası yok. Ayrıca sosyalist hareketin durumu ortada. Her şey bitti de krematoryumu tartışmamız mı kaldı?”

İSMAİL SAYMAZ / Gazeteci

“Genelde solcuların cenazeleri aslında başka prosedür olmadığından, seküler bir gelenek de yerleşmediğinden camilerden kalkıyor. Mihri Belli’nin cenazesi bence böyle bir zorunluluktan değil, kendisinin siyasi tutumu nedeniyle bilhassa camiden uğurlanmak istenmiştir. Belli’nin cenazesinde tabutun etrafında kızıl bayraklar ve onun portresiyle bir tür komünist uğurlama düzenlendi ve cami avlusunda seküler bir tören yapıldı. Genelde solcuların bu tip seküler törenleri mezarlığın başında yapılır, cami avlusunda da törene uyulur.

Solcular genelde şunu söyler: “Biz zaten materyalist insanlarız, dindar değiliz. Neden camiye gittik diye oranın adabına uyalım? Bu ikiyüzlülük değil midir?” Bir yanıyla haklı ama cenaze namazı bir ritüeldir, ibadet diye tarif edilen diğer uygulamalardan, diğer namaz biçimlerinden ayrılır. Adı namaz olsa da o bir uğurlamadır ve esasında bir duadan öteye geçmez. İbadet zannedilerek cenaze namazından kaçılıyor ama bence eğer cenaze cami avlusuna gelmişse oradaki ritüele uyulmalıdır. Belli’nin cenazesinde doğru dürüst namaz kılınamadı. Bu olsa belki daha hoş bir görüntü olacaktı. Bir de her ne kadar kişi kendini ate ya da deist diye tarif etse de yetiştiği, harmanlandığı toprak itibarıyla, Alevi ya da Sünni hangi dinsel eğilimden gelirse gelsin bir Müslüman toprağında karılıyor ve buna uyuyor. Mihri Belli’nin cenazesinde safa durmasa babasının cenazesinde duracak. Bundan kaçış yok!”

ÇİĞDEM MATER / Yapımcı

“İnanmayan insanların camiden, kiliseden, cemevinden ya da sinagogdan, dini mekânlardan uğurlanması hem ölen kişiye hem de o dini mekânın cemaatine ve din insanına büyük bir saygısızlık. Bir dini mekân olmaksızın uğurladığımız insanlar oldu: Ali Başpınar, Can Yücel, Aziz Nesin gibi. Ancak teamülde aileler de karar vermekte çekimser kalıyor.

Krematoryum, gömülme mekânlarındaki problem için bir çözüm ve mutlaka olmalı. En son Mihri Belli’nin cenazesinde de sıkça dile getirildi. Ayrıca, kaybettiğimiz inançsız insanları uğurlamak için de bir yere ihtiyaç var. Aksi takdirde, camiler ve diğer dini mekânlar birer sosyal buluşma yeri olarak bu görevi yerine getirmeye devam edecekler. İnanmadığını bütün toplumun bildiği birinin ardından Müslüman ritüellerine göre dua etmekten hiçbir imamın da hoşnut olmadığına eminim. Belediyeler Müslümanlar için cenaze hizmetlerinde çok ileri bir noktaya geldiler, bu hizmetler tamamen ücretsiz. Bu hizmeti hangi dinden olursa olsun inanan ve inanmayanlar için yerine getirmeleri ve gereken düzenlemeleri yapmaları şart.”

SEYDİ KAHRAMAN / Şişli Camii imamı
“Mihri Belli’nin cenaze namazını Büyükşehir Belediyesi’nin imamlarından biri kıldırdı. O gün camiide olanlar, bu kadar tanınmış birinin cenazesine katılan insanlardı. İğne atsanız yere düşmeyecek gibiydi. Biz cenaze namazında, şu kıldı, bu kıldı, diye bakmadık. Sadece camimize gelenlere yardımcı olur, işlemlerini yaparız. Cenaze namazını kıldırır, göndeririz. Ayrıca camiye sıradan bir cenaze de gelse herkes cenaze namazına katılmak zorunda değil.”

Hukuk ne diyor?

Öldükten sonra cenazesinde dini tören istemeyen vatandaşların bu durumu vasiyetlerinde belirtmeleri gerekiyor. Ölülerin defin ve nakil işlemleriyle ilgili 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 224 ve 225. maddeler uyarınca yakılmak için “vefatın gayri tabii bir şekilde gerçekleşmemiş olması ya da sair şekillerle ölenin bu konudaki rızasının kanıtlanabilir olması” gerekiyor. Ancak Türkiye’de krematoryum olmaması nedeniyle cenazesinin yakılmasını isteyenler bu işlemi ancak yurt dışında yaptırabiliyor.


Sevim Belli :
“Mihri, ülkemiz çalışanlarının, emekçilerinin uğurlandıkları gibi uğurlanmak isterdi. Büyüklerimiz, can dostlarımız da hep öyle gömüldü...."
Partili Yoldaşları:

"Yüreğini Ferah Tut Yoldaş; Cenazeni Şişli Camii'nden Namazlı-Niyazlı Kaldıracağız!"... gibi bir diyalog bu...

Bu "halk dalkavuğu" tutumla, olsa olsa abdestsiz namaz kılarlar Şişli Camii'nde...


Şişli Camii'nde ateist geçinenler abdestsiz namaz kılar da, itikatlı Nuray Mert bir solcu olarak yarı baş örtüsüyle pozlar vermez mi....?



                      Doğan Yurdakul Eşinin Cenaze Namazını Kılmadı...

Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Gazeteci Doğan Yurdakul vefat eden eşi Güngör Yurdakul’un cenaze namazını kılmadı.
Adalet Bakanlığı’nın eşinin cenaze törenine katılması için özel izin verdiği Yurdakul, cenaze namazı kılınırken caminin avlusunda bekledi. Doğan Yurdakul, namazın bitmesinin ardından eşinin tabutunu omuzlamak için musalla taşının olduğu yere geldi. Yurdakul’u taziyede bulunanlar arasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, CHP Grup başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün ile Gülsüm Bilgehan Toker yer aldı.

Kocatepe Camii’ndeki cenaze töreni için mahkemeden 4 günlük izin alan Yurdakul, öğle namazından önce Hoşdere’deki evinden alındı. Cezaevi aracına korumalar eşliğinde bildirilen Yurdakul, ardından Kocatepe Camii’ne geldi. Eşinin tabutunun başına gelen Yurdakul, ardından caminin avlusunda kendilerine ayrılan yere geçerek taziyeleri kabul etti.

YASA TEKLİFİNE GÜNGÖR’ÜN ADI VERİLSİN
Burada kendisine gelen telefonlara cevap veren Yurdakul, sadece hükümlülere tanınan yakınların cenaze namazına katılma hakkının kendisine özel verildiğini belirtti. Tutuklulara da benzer hakkın verilmesi için yasa teklifi hazırlandığını telefonun karşı tarafındaki kişiye söyleyen Yurdakul, "Yasa teklifine Güngör’ün adı verilsin." dedi. Taziyede bulunan dostları Yurdakul’a dik durmasını yalnız olmadığı mesajı iletti.

Yurdakul’un taziyeleri kabul ettiği sırada basın mensuplarına konuşan Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, Yurdakul’a yapılan muameleyi eleştirerek, "Bir kelepçe takılmadığı kaldı. Kelepçe takılsaydı fark etmezdi.” dedi. Nihat Genç ise Yurdakul’a destek verdiğini söyleyerek “Bu mücadele sürecek." açıklaması yaptı.

Öğle namazının ardından kılınan eşinin cenaze namazını Doğan Yurdakul uzaktan izledi. Namazda saf tutmayan Yurdakul, namazdan sonra eşinin tabutunu yanına giderek omuzladı. Ardından alkışlar eşliğinde cezaevi aracına binen Yurdakul’a destek verenler çeşitli sloganlar attı.



                    Doğan Avcıoğlu'nun cenazesi...İstanbul-Büyük Ada 1983


                                                 İlhan Selçuk, Hacıbektaş'ta Toprağa Verildi



                                    O NAMAZI ABDESTLİ KILDIM!

Polemik - 03 Eylül 2006 08:03
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, yazar Muzaffer Buyrukçu'nun cenaze namazına katılmasının ardından yaşanan 'abdestsiz namaz' tartışmasına son noktayı koydu.

İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, yazar Muzaffer Buyrukçu'nun cenaze namazına katılmasının ardından yaşanan 'abdestsiz namaz' tartışmasına son noktayı koydu. Perinçek'in cenaze namazı kılması ile birlikte gündeme gelen namaz tartışmaları, partisinin dün gazetelere geçtiği basın duyurusu ile yeni bir aşamaya girdi. Perinçek'in cenaze namazlarına katıldığına yer verilen açıklamada, 'Cenaze namazının abdestsiz' de kılınabileceğine dair ifadeler kafa karıştırdı.

Perinçek ise 'Namazda abdestliydim' dedi. Perinçek, 40 yıldır cenaze namazlarına katıldığını vurgulayarak 'Cenaze namazları kılıyorum ama normal namazlarımı kılıyor değilim. Dürüst olmamız lazım.' diye konuştu. Perinçek, namaz kılmanın dinsel bir vecibe olduğunu da belirterek kendisiyle ilgili abdestsiz namaz iddialarının 'ayıp olduğunu' söyledi.

Kaynak:Yenişafak


 ***
D. Perinçek:

1968’DE BARANER’İN CENAZE NAMAZINI KIVILCIMLI İLE BERABER KILDIK

1968 yılının Ağustos ayında İstanbul Şişli Camii’nde Türkiye sosyalist hareketinin en önemli önderlerinden Reşat Fuat Baraner’in cenaze töreni vardı. Ben 26 yaşındaydım. Dev-Genç Genel Başkanıydım ve bir ay önce 68 hareketinin liderliğini yapmışım. Sosyalist hareketin önemli liderlerinden Hikmet Kıvılcımlı en önde namaza durdu. Biz de onun yanında, birlikte Reşat Fuat Baraner’in cenazesini kaldırdık. Hep böyle olmuştur. Daha önce de Yeni Şafak, Milliyet, Sabah, Zaman gibi gazetelerde katıldığım cenaze namazlarından fotoğraflar yayınlanmıştı. Yani ilk defa cenaze namazı kılmıyoruz.

“PERİNÇEK, İSLAMİYET’İ SİZDEN DAHA İYİ BİLİYOR”

Size enteresan bir hikaye anlatayım. 1979 yılı, Adana Ceyhan ilçesinin Hamitbey köyü. O zaman sel felaketi olmuştu. Köyü ziyaret ettik. O gün bir köylümüz hayatını kaybetmiş; cenaze töreni vardı. Cenaze törenine katıldık; fakat sonradan bir dedikodu olmuş. “Doğu Perinçek buraya geldi, abdestsiz cenaze namazı kıldı” diye. Sonra gel zaman git zaman bir imam köye geliyor. Bu dedikodular hala devam ediyormuş. Bunun üzerine imam diyor ki: “Doğu Perinçek, İslamiyet’i sizden daha iyi biliyor. Cenaze namazında abdest diye bir mecburiyet yoktur.”
Bakın 1979 yılı. Zaten 1980–85 yılları arasında ceza evinde olduğum için cenaze namazı kılma durumum söz konusu değil. Her katıldığım cenaze töreninde namaza durmuşumdur.






TURAN DURSUN'UN CENAZE TÖRENİ...  DİNİ TÖREN YAPILMADI!
 06.09.1990 Milliyet
  
Yazar Turan Dursun bugün toprağa veriliyor.
  Dini törensiz cenaze....






Bu müslüman simgesi, "cenaze namazı" yakışır mı bir ateiste!?

Ölüsü bile korkmadan yürüyüp gitmeliydi tanrı denilen yokluğun üstüne!

Olmadı, olmuyor, olmayacak böyle!

Ateist'e ateist gibi bir tören düzenlenmeli ölünce!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder