16 Eylül 2011 Cuma

Yezidi İnançları ...

















Araştırmacı Ali Rıza Bayzan'ın makalesi

Elbette her kesimin olduğu gibi Yezidilerin içinde de marjinal gruplar vardır. Marjinal gruplardan hareketle nispeten “sessiz çoğunluk” olarak tanımlanabilecek sağduyulu ana gövde hakkında yargılamada bulunmak yanlıştır.

 “Yezidilerden Soykırım Talebi”

NTV-MSNBC’den Çetiner Çetin’in Erbil’den bildirdiğine göre “Irak’taki Yezidiler, ABD Başkanı Obama’ya bir mektup yollayarak, Türkiye’ye sözde Yezidi soykırımı baskısı yapılmasını istediler.

Habere göre “Irak’ın kuzeyindeki Yezidilerin siyasi ve ruhani liderleri, ABD Başkanı Barack Obama’ya, Osmanlılar döneminde katledildiğini iddia ettikleri 1 milyon Yezidi için Türkiye’ye soykırım baskısı yapılmasını istediler. Irak’ın kuzeyindeki Musul kenti yakınlarındaki Şengal kasabasına bağlı ve Yezidilerin kutsal merkezi olan Laleş’de bugün bir araya gelen Yezidilerin siyasi ve ruhani liderleri, ABD Başkanı Obama’ya gönderilmek üzere bir mektup yolladılar. Mektupta, 1916 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun, Ermenilere destek verdikleri gerekçesiyle yaklaşık 1 milyon Yezidi’nin öldürüldüğünü iddia ederek, Obama’dan Türkiye’ye Yezidi katliamını “soykırım” olarak tanıması için baskı yapmasını talep ettiler.”[1]   

Yezidiler
Yezidiler, İslâm kökenli bir dinsel harekettir. Irak’ın kuzeyi, Suriye ve Kafkaslar’da görülen bir dini grup dünya genelinde 500 bin mensubu var. En büyük cemaati Kuzey Irak’ta. [2]

Yezidiler arasına girip haklarında araştırma yapan isimlerden birisi olan Fransız oryantalist Roger Lescot, Ahmet Taymur ve Abbas Azzavi’ye kendi araştırmalarına dayanarak ve Yezidiliğin İslâm’ın heterodoks bir mezhebi olduğunu savunmaktadır.  [3] Yezidilerin Türkiye’deki önde gelen isimlerinden İbrahim Bulut’a göre, kökeni Şamanizm’e dayanan Yezidilik İslâmiyet’in içinde var olan bir inanç biçimidir: “Yezidilerin önde gelen isimlerinden İbrahim Bulut, “Asıl isteğimiz Yezidilik’in Diyanet tarafından bir din olarak kabul edilmesi.” diyor. Avrupa’da faaliyet gösteren Yezidi dernek ve kuruluşlarını ise fazla “politik” olmakla suçluyor: “Diyanet’e yeniden başvuracağız. Hak talebinden çok varlığımızın kabul edilmesini istiyoruz. Çünkü insanlar bizi yanlış biliyor ve bildiği ölçüsünde değerlendiriyor. Diyanet bizim için sadece, Yezidiler vardır, inançları budur, desin yeter. Başka bir hak talebimiz olamaz. Avrupa’daki dernekler Yezidiliği bir Kürt meselesi ve örgüt davasına dönüştürüyorlar. Bunlar bizi bağlamıyor.” Yezidilik’in Müslümanlığın bir parçası olduğunu, bunun aksini düşünmenin yanlış olduğunu savunan Bulut’a göre İslâmiyet’te var olan birçok kaide kendilerinde de var: “Allah’ın birliği inancı bizde de var. Müslümanlığın bir parçasıyız yani. İslâmiyet şemsiyesi altında toplanmak istiyoruz. Yalnızca bizim dinî açıdan tanınmamız gerekiyor.”

Kürtçü ideologlar ise, örneğin Selahaddin Mıhotuli, Yezidiliği de Müslümanlığa karşı, Kürtlerin özlerini koruma çabasının bir ürünü olarak değerlendirmektedir: “... Kürt Arya halkının Müslümanlık içinde yeni arayışlara girmesi kaçınılmazdı. Ancak bu arayışların söylenmesi bile yeniden kılıçtan geçirilmelerini getirdi ki bu her zaman olmuştur, bu nedenle uzlaşmacı bazı yönelimler doğdu. Bunların başında ‘Yezidilik’ gelmektedir... Yezidilik Müslümanlığın ağır yükü altında filizlenen Zerdüştlük olup bu yükün altında fazlaca dal budak salamamıştır.


Torî müstear ismiyle yazan Mehmet Kemal Işık da Kürtçülük ideolojisi çerçevesine oturtmaktadır Yezidiliği: “Kürtlerin İslâm inancından önceki dini inançları Yezidilik idi. Dualist düşünce tarzı olan Yezidilik kendisinden önce olan Zedüştlük, Mandakizm, Manişeizm ve Hurremizm düşünce tarzlarının bir devamıdır. Yezidilikte de Zerdüştlük inancında olduğu gibi iki tanrının varlığına inanılır. Bu tanrılardan birincisi aydınlığı doğrudan Güneş, ikincisi ise Ahriman ve onun emrinde olan Şeytan’dır."
[6]

Yezidiler öteden beri Batı’nın ilgisini çekmiştir. Misyoner örgütlerin, Yezidilere olan ilgisi oldukça eskiye dayanır. XIX. yüzyılın ortalarına doğru Doğu ve Güneydoğu’daki Nasturiler/Süryaniler üzerinde propaganda çalışmaları başlatan Amerikan misyonerleri Yezidilerle karşılaşmışlardır. Amerikalı misyonerler, din değiştirmede çok başarılı olamadıysalar da kurdukları etkili ilişkilerle Yezidileri manipüle etmeye çalışmışlardır. [7]

Bu bağlamda ilginç bir örnek İngiliz Sir Henry Layard’dır. Layard  1849’da Siirt’in Kurtalan’ın Kurukavak köyünde misafir kalmış. [8] Layard Osmanlı’daki ünlü İngiliz büyükelçi Lord Stanford Canning’in yetiştirmesi olup daha sonra (1877-1890 yılları arasında) İngiltere’nin İstanbul sefirliğini de yapmıştır. Layard, uzun yıllar önce Kurukavaklılardan gördüğü büyüleyici konukseverliğin karşılığını ödemeyi oğluna vasiyet ederek ölmüş. Torunu 1979’da köylülerle mektuplaşmış. 1981’de köyle gelmiş ve çeşme yaptırmış. Her yıl bir ya da iki kez köye geliyormuş. Köylü tarafından özel bir törenle karşılanıyormuş. [9]


Yezidilerin Kutsal Mekânı Laleş  

PKK’nın Yezidi Hesabı

PKK terörü ve başka nedenlerle Avrupa’ya göç eden, Yezidiler giderek Türkiye’ye karşı giderek yabancılaşmaktadır. İsveç ve Almanya Yezidilere karşı özel ilgi duymaktadır. Türkiye’ye vize uygulayan İsveç ve Almanya, Yezidilere sıra geldiğinde ayrıcalıklı bir politika izlemektedirler.[10]

Almanya’daki Kürt Yezidiler kısmen PKK tarafından örgütlenmekte ve yönlendirilmekte olduğunu da not etmeliyiz. PKK tarafından, 1993’te Almanya’da kurulan, “Kürdistan Yezidiler Birliği (YEK)  [11 ]adı altındaki oluşum ile Avrupa genelindeki Yezidilere yönelik örgütlenme çalışmaları başlatılmıştır. 1997’de, çatı örgüt konumunda kurulan ve merkezi Bielefeld şehrinde bulunan “Kürdistan Êzidîler Federasyonu (FEK)” ile organize bir şekilde faaliyet yürütülmeye başlanmıştır.

1999’da Kürdistan Ulusal Kongresi (KUK)’nin katılımıyla gerçekleştirilen Kürdistan Yezidiler Birliği’nin ikinci kongresinde, PKK-Yezidi ilişkilerinin daha örgütlü hale getirilmesi yönünde karar alındığı bilinmektedir.

Celle Kürdistan Yezidiler Birliği’nin başkanı Abdullah Uca’nın kızı Feleknas UCA’nın Mayıs 1999’da Alman Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS)’nden Aşağı Saksonya Eyalet Meclisi’ne girmesi ve Haziran 1999’da yapılan Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçilmesi PKK tarafından da büyük bir alkışla karşılanmıştır. [12]



Feleknas Uca’nın söylemi PKK’nın söylemi ile örtüştüğüne işaret etmek gerek. Bunun bir örneği Yeşiller Partisinin daveti üzerine Molbourne Eyalet Parlamentosu’nda yaptığı konuşmadır. Uca, bu konuşmasında PKK ağzıyla iddialarda bulunmuştur. Feleknas Uca, Türkiye’nin Güney Kürdistan’ı işgal etmek istediğini söyledi. İşgal ve sınır ötesi operasyonlarla Kürt sorunun çözülmeyeceğini ileri sürdü. Uca, Türkiye’nin 1974 yılından bu yana Kuzey Kıbrıs’ı işgal ettiğini iddia ederek “Sorun işgalle çözülseydi, Kıbrıs sorunu çözülürdü” dedi. Uca, Türkiye’nin amacının Güney Kürdistan’ı işgal ederek bölgede yerleşme olduğunu belirtti. Uca ayrıca PKK’nın aktif savaş yürüttüğü dönemlerde kimsenin ses çıkarmadığını silahları susturduğunda ise “terörist” olarak damgalandığına ileri sürdü. [13]

PKK’lı çevrelerce Yezidilere yönelik propagandaların daha organize bir şekilde yapılabilmesi için Almanya’da 1996’dan itibaren “Laliş” isimli dergi çıkarılmaktadır. 2224 Aralık 2000 tarihinde Kürdistan Ulusal Kongresi (KUK)’nin organizesiyle gerçekleştirilen Yezidi Kongresi’nde yapılan konuşmalarda Yezidiler ve Kürtlerin tek bir millet olduğu, Kürtlerin VII. yüzyılda zorla müslümanlaştırıldıkları, buna karşın Yezidilerin ulusal kimliklerini korumayı başardığı, Yezidilerin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da PKK’ya her türlü desteği vermeye devam edecekleri hususları vurgulanmıştır.

Diğer taraftan YEK faaliyetlerinin PKK tarafından yönlendirilmesi ve bağımsız Yezidilerin de bu durumu kabul etmemesi nedeniyle anılan kesim tarafından kurulan “Mala Ezidiyan” isimli derneğin, YEK ile propaganda temelinde zaman zaman çatıştığı görülmektedir.
[14]

Sonuç Yerine
Bütün bunlar tüm Yezidiler aynı kefeye konulmasını gerektirmez elbette. Yezidilerin çoğunluğunun hala Türkiye’ye saygı duyduklarını ve eşit yurttaşlık dışında bir taleplerinin olmadığını belirmek gerekir. Elbette her kesimin olduğu gibi Yezidilerin içinde de marjinal gruplar vardır. Marjinal gruplardan hareketle “sessiz çoğunluk” olarak tanımlanabilecek sağduyulu ana gövde hakkında yargılamada bulunmak yanlıştır.

Devletin bir yandan güvenliği sağlama bir yandan da temel hak ve özgürlükleri gerçekleştirme yükümlülüğü vardır. Temel hak ve özgürlükler bağlamında Yezidilerle ilgili diyalogun, AB ve ABD üzerinden sürdürülmesi yanlış bir tercihtir. Taleplerin AB ve ABD üzerinden gelmesi, uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin elini zayıflatmaktadır. Türkiye kendi yurttaşlarının sorunlarını, bizzat kendisi doğrudan görüşerek çözmelidir. Bizce Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyeti, siyasetin temel ilkesi olmalıdır: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bunun yolu da hiç kuşkusuz daha fazla demokrasi ve daha fazla hukuktan geçmektedir.



---

Elinde teşisi renkli yünlerden `bazınbar` adı verilen ipi örüyor. Çünkü onun `Çarşema Sor` (Kırmızı çarşamba) adı verilen bayram için çok ip üretmesi lazım. Sonra ipleri bereket getirsin diye, buğday sapına, kapının önündeki kiraz ağacına, ineğin boynuzuna, kendisinin ve kocasının bileğine takması lazım.

İnancına göre eğer bunları yapamazsa bu yıl bereketli geçmeyecek. Aslında boyalı pişmiş yumurtaları da varmış; ama onları gelen misafirlere ikram etmiş.

Gule Ongudu 72 yaşında. Batman`ın Beşiri ilçesinin Üçköyler (Fakiri) köyünde yaşıyor. Kendisi bir Yezidi. Diriliş anlamına gelen ve her nisan ayının üçüncü haftasında kutlanan Yezidi Bayramı`na hazırlık yapıyor. Onun için hayat, doğup büyüdüğü bu topraklarda yaşayabildiği kadar Çarşema Sor`u kutlamak sadece. Bayram üç hafta devam ediyor. Sonunda bağlanan ipler çözülüyor. Cumai denen bu etkinlikle bayram sona eriyor.

Biz vardığımızda Beşiri ilçesinin girişinde bir taziye çadırı kuruluydu. Burası İbrahim Bulut`un evi. Bulut, geçen hafta Almanya`da kaybettiği babaannesinin son isteğine uyarak cenazesini Hacri köyündeki Yezidi mezarlığına getirip gömmüş. Çadırdaki kalabalık başsağlığı için gelmiş. Yezidi olduğunu belirten Bulut, taziye mecliste bulunanları şöyle tanıtıyor: `Şu filan aşiretin reisi, bu Hz. Ali`nin soyundan gelen Seyit, sağımdaki Müslüman kardeşim, solumdaki Urfa`dan bir Yezidi yakınım. Dün Vali, kaymakam, komutan geldi, bu gün bazı müdürler başsağlığında bulundu. Gördüğünüz gibi hepimiz burada kardeş gibi yaşıyoruz. Ben Yezidi, onlar Müslüman ama aramızda bir fark yok. Dostlarım, arkadaşlarım bunlar. Bu tablo bütün Türkiye`ye örnek olsun.`

Yezidiler, tıpkı Süryaniler gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi`ne yayılan bir halk topluluğu. Daha çok inançlarıyla tartışılıyor. Şeytana tapmalarından dolayı (Melek Tavus) zaman zaman satanistlerle karıştırılan Yezidiler, temel ilkeleri ve kendilerine has ibadetleri olan bir dine mensup. Bu inanışın sahipleri şeytana Melek-i Taus (Melek Tavus) diyorlar.

Melek Tavus`un halkı olan Yezidilerin büyük bir bölümü, 1984 yılında bölgede baş gösteren PKK terörüyle köylerini bırakıp Almanya, Fransa, İsviçre gibi Avrupa ülkelerine göç etti. Son yıllarda ise bu göçün tam tersi yaşanıyor; giden Yezidiler doğdukları topraklara geri dönüyor. Son 5 yılda kesin dönüş olmasa da yaklaşık 7 bin Yezidi`nin Türkiye`ye gelip ev ve arazi satın aldığı, kendi köyünü imar etmeye çalıştığı belirtiliyor. Tarlalar satın alıyor, lüks villalar yapılıyor, harap haldeki köyler tekrar canlandırılmaya çalışılıyor. Batman`ın Yolveren köyüne geri dönen Rıza Çelik, kendisiyle birlikte 15 ailenin daha döndüğünü şöyle anlatıyor: `Artık topraklarımıza döndük, çok mutluyuz. Buralar dedelerimizin, atalarımızın yurdu. Biz de onların mirasını sürdüreceğiz. Giden Yezidilerin hepsi dönmek istiyor. Geriye göç artacak. Devletin bize sahip çıkmasını istiyoruz.`

DERNEK TERÖRE KARŞI BİR TUTUMDUR

Almanya`dan Viranşehir`e bağlı Kavurga köyüne dönen Behçet Öküzboğan da geri dönüşün artacağı görüşünde. Sadece Almanya`dan 200 kadar akrabasının yerleşmek için köylerine geri döneceğini söylüyor. Behçet Öküzboğan, sıradan bir gurbetçiden ziyade adeta bir ağa olarak dönmüş Türkiye`ye. 6 yıl önce 2 milyon mark vererek 3 bin dönüm arazi alan Öküzboğan, şimdi bir köyün sahibi ve yanında 400 kişiyi çalıştırıyor. Kendi köylerini yeniden imar etmek için çalışacaklarını belirtiyor. Satın aldığı Asoğlu merasına yaptırdığı `Behçet`in Sarayı`nı Viranşehir`de bilmeyen yok. Tribleks olan lüks evin havuzu, özel garajı ve misafirler için dizayn edilmiş bölümleri dikkat çekiyor. Öküzboğan, Viranşehir`de tekstil fabrikası açmak için devletten izin bekliyor. Türkiye`de Yezidilerin artık toplum tarafından dışlanmaması gerektiğini belirten Behçet Öküzboğan, `Türkiye`de Yezidiler horlanıyor, dışlanıyor. Bu doğru değil. Hepimiz bu topraklarda birlikte yaşayabiliriz. Ben bugün 400 aileye iş ve aş veriyorum. Almanya hükümeti bize çok sahip çıktı, azınlık olduğumuz için bize geniş imkanlar tanıdı. Türkiye Almanya kadar olamayacak mı? Devletten sadece destek istiyoruz, bize sahip çıksınlar istiyoruz. Kavurga köyünü babam kurmuş, şimdi harabe olan köye akrabalarım gelip yerleşecek.` diyor. Almanya`da 40 yıl yaşadıktan sonra geri dönenlerden biri de 65 yaşındaki Şemdo Akyel. İşçi olarak gittiği Almanya`da para biriktirip köyüne dönmek istemiş. Ancak o Batman`daki köyünde satın alacak arazi bulamayıp kendi tapulu mülkünü de geri alamayınca Şanlıurfa Viranşehir`den toprak satın almış. Şimdi Viranşehir`de tarım yapıyor. Yezidilerin geri dönüşleri bazen sorun da çıkarıyor. Terk edip gittikleri köylerine yerleşen bölge halkının arazileri terk etmemesi mahkemelerde dava konusu oluyor. Bazen de işlemler resmi bir talimatla derhal çözülüyor. Şırnak`ın İdil ilçesine bağlı Mağra köyünün, yaklaşık iki yıl önce valilik emriyle eski sahipleri olan Yezidilere verilmesi bir emsal teşkil etti. Ardından benzer durumdaki birçok köyde bu uygulamaya geçildi. Türkiye`ye sadece yaşayan Yezidiler gelmiyor, yurtdışında vefat edenler de yıllardır Türkiye`ye getiriliyor. Farklı kabirleri ve mezar taşlarıyla Yezidi mezarları da giderek artıyor. En son geçen hafta, Almanya`dan bir Yezizi`nin cenazesi Batman`a getirilip Hacri köyü mezarlığına gömüldü. Mezar taşlarında güneşi sembolize eden figürler yaygın olarak kullanılıyor.
Yezidilerin geri dönüşüyle birlikte sivil toplum çalışmaları da hız kazanmış durumda. Bütün Yezidileri bir çatı altında toplayıp kendi kültürlerini yaşatmak amacıyla bir yıl önce Batman`da kurulan Batman Yezidileri Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği bunlardan biri. Derneğin başkanlığını Veysi Bulut yapıyor. Derneğe asıl desteği veren isim ise bölgede tanınan önemli Yezidilerden İbrahim Bulut. Ona göre bu dernek Yezidilerin hayatta kalmasını sağlayacak önemli bir unsur: `Yurtdışında Yezidiler kendi kültürlerini kaybediyor. Geri döndüklerinde biz onlara bu kültürü vermeye çalışıyoruz, en azından kendilerine hatırlatıyoruz.` Yezidileri bekleyen asıl tehlikenin yozlaşmaktan çok onları kendi saflarına çekmek isteyen terör örgütleri olduğunu belirten Bulut, `Avrupa ülkelerinde yaşayan Yezidiler için bu terör örgütleri büyük bir tehlike. Güneydoğu meselesi içinde Yezidi sorununu ele almaya çalışıyorlar. Biz onlara katılmıyoruz. Biz onlara, önce Yezidiyiz sonra Kürt`üz ve Türkiye Cumhuriyeti`nin vatandaşlarıyız diyoruz. Yezidileri siyasileştirmelerini istemiyoruz. Biz bu ülkenin vatandaşlarıyız. Türkiye`de aynı bayrak altında herkesle birlikte yaşıyoruz. Kimse bu durumu bozmaya kalkışmasın.` görüşünü savunuyor. Bir dönem terör örgütü PKK`ya bazı Yezidi katılımların olduğunu ancak bunu bölgenin şartlarına göre değerlendirmek gerektiğini belirterek, `Korucu başı olan Yezidiler var. Bu adamlar evlerinin damında Türk bayrağı dalgalandırıyor.` diyor.

YEZİDİ MÜSLÜMAN KARDEŞLER

Yezidiler Kuzey Irak`ta Musul bölgesiyle Sincar dağlarında; İran`da, Gürcistan`da, Ermenistan`da ve Suriye`de ağırlıklı olarak yaşıyor. Türkiye`de İçişleri Bakanlığı Yezidi dönüşleri ve sayıları hakkında bir bilgilerinin olmadığını açıklıyor. İbrahim Bulut`a göre, eskiden Türkiye`de 30 bine yakın Yezidi yaşıyordu. Şimdilerde bu sayının birkaç binle ifade edilebileceğini söylüyor. En büyük Yezidi köyü 10 haneden oluşuyor. Mardin`in Midyat, Savur, Nusaybin; Urfa`nın Viranşehir, Ceylanpınar, Suruç; Diyarbakır`ın Çınar ve Bismil`e bağlı köyleriyle Batman`ın merkez köylerinde yaşıyorlar. Ancak nüfuslarının ne kadar olduğu tam olarak bilinmiyor. Terörün tırmandığı dönemde Yezidilerden bazılarının kimliklerini gizlediğine dair iddiaların da bundan kaynaklandığı belirtiliyor. Fakat, ilginç olan husus ise son yıllarda Müslüman olan Yezidi sayısındaki artış. Aynı aileden Yezidi ve Müslüman kardeşlerin bir arada mutlu olarak yaşadıkları bir gerçek. Örneğin, Viranşehir`deki 10 kişilik Yılmazoğlu ailesi bunlardan biri. Aileden üç genç Müslümanlığı seçmiş. Şimdi Yezidi kardeşleriyle birlikte hayatlarını sürdürüyor. Yezidi Tekin Yılmazoğlu Müslümanlığı seçen ağabeyi Metin Yılmazoğlu`ndan hiç rahatsız değil. Bölgede Müslüman-Yezidi ilişkisi ailelerle sınırlı değil. Köylerde de Müslüman ve Yezidiler birlikte rahatça yaşıyorlar.

YEZDAN KELİMESİNDEN GELİYOR

Çeşitli dillerde, pek çok araştırmalar yapıldığı, kitap ve makaleler yayımlandığı halde Yezidilerin ismi ve menşei hakkında kesin bir sonuca varılmış değil. Yezidi ismi, eski İran dinindeki `hayır` tanrısı olan `izd` veya `yezdan` kelimesinden geliyor. Zerdüştlükte horozun kutsal bir hayvan olarak kabul edilmesi gibi Yezidilikte de `Melek Tavus` horoza benzer bir şekilde tasvir ediliyor. Bu topluluğa göre Adem peygamberden sonraki ikinci ataları `Tanrı verdi` anlamına gelen Ezda`dır. Buna nisbetle `Ezdai (Ezidi=Yezidi)` deniliyor. `Ezda`dan geldiklerine inanan Yezidilere göre, kendi soylarından olmayan birinin bu mezhebe girmesi mümkün değil; çünkü Yezidi soyu temizdir, üstündür. Onlar saf olarak Hz. Adem`in terinden yaratılmıştır. Havva`nın terinden olmuşlardır. Tanrısal varlığın iyilik ve kötülük şeklinde ikiye ayrıldığına; Tanrı`nın iyiliği, melek-i tavusun (şeytan) kötülüğü temsil ettiğine; Tanrı ile melek-i tavus (şeytan) arasında sürekli bir çekişme bulunduğuna inanıyorlar. Yezidilerin Kiteb a-Cilwa (Vahiy Kitabı) ve Mishafa-Reş (Kara Kitap) olmak üzere iki kutsal kitabı var. Temel ilkeler bu iki kitaba dayandırılıyor. Yezidilerin ibadet dili ve bizce malum olan bütün Yezidi duaları Kürtçe olduğundan mevcudiyetleri uzun zamandan beri bilinen ve asıllarının kopyaları Avrupalıların eline geçen bu iki mukaddes kitabın (eski Kürtçe yazmaları) Arapça`ya benzer bir şekli olduğundan dolayı, `Hep Arapça yazılmıştır.` diyen araştırmacıların çoğunlukta olduğu görülüyor.

ŞEYTAN DEĞİL MELEK TAVUS

Yezidiler`e göre tanrı kendi özünden, ateşinden ve nurundan Melek Tavus`u yaratmış, ona evreni biçimlendirme ve insanı yaratma görevini vermiş. Gnostisizm`de görülen insanın tamamlanmamış, mükemmel olmayan bir varlık olduğu düşüncesi Yezidilikte de var. Öte dünyaya, ölümden sonraki bir hayata inanmayan Yezidiler, insanın bu dünyada cezalandırılmasını ve ödüllendirilmesini savunuyor. Cennet veya cehennem hayatının olacağı inancı yok. Mükemmel bir varlık olmayan insan, daha iyi olmak için çaba göstermeli. Ölümden sonra beden toprağa karışır ve ölmüş insana tanrı tarafından yeniden yaşam verilmez. İnsan ölür, toprağa karışır, toz olur; yalnız ruh ölümsüzdür.

Yezidiler Mıshafa-Reş`te yasaklanan hususlardan başka, şeytan ismini telaffuzdan sakınıyorlar. Şayet ondan söz etmek zorunda kalırlarsa, ya Tavus Melek ya da dolaşık bir ifade ile `o bildiğin, cahillerle mecnunların telin ettiği o` şeklinde konuşuyorlar. Yezidiler şarap içiyor. Yezidilerin, Yezidi olmayan bir kadının yüzüne bakması ise haram. En büyük yeminleri Melek Tavus, Ezid ve Şeyh Adi adı üzerine yapılan yeminler.

Her Yezidinin bir ustası, bir şeyhi, bir piri, bir mürebbisi ve ahiret kardeşi bulunuyor. Her Yezidi kendi denkleri arasından biri erkek, diğeri kadın olmak üzere iki ahiret kardeşi edinmek zorunda.

Bu kardeşler ömür boyu birbirlerine yardım edip armağanlar verirler. Bunlardan biri ölümcül bir hastalığa tutulduğunda diğeri ona Yezidi imanını telkin etmekle yükümlüdür. Bir kız kocasını kendi seçme hakkını haizdir. Rızası alınmadan evlendirilmez.

Kocasını seçen kız, babasına haber vermek zorunda. Evlenmede esas yaygın olan geleneğe göre tek kadınla evliliktir. Birden çok kadınla her Yezidi evlenebilir. Evlenmede başlık verme geleneği yürürlüktedir. Evlenme, şeyh veya pir tarafından bir ekmeğin ikiye bölünüp yarısının geline yarısının da damada verilmesi ile yerine getirilmiş olur.

Yezidi bir kadın, Yezidi olmayanlarla evlenemez. Dışarıdan evlilikleri olmayan Yezidiler, kendi içinde de evlenmelerine kısıtlamalar getiriyor. Her kabile bir şeyhe ve pire bağlıdır. Bu kabileler de kendi arasında evlilik yapamıyor.

Düğünlerde gelin kırmızı beyaz elbise giyer. Damat, gelin eve girerken itaatin bir işareti olarak ona bir elma ile vurur. Yezidi olmayan biriyle evlenen kız veya erkek aforoz edilir. Tarafların birbirlerini boşama hakları vardır.

Karısını boşamak isteyen erkek, karısına üç defa `sen benim şeyhim ve pirimsin` demekle onu boşamış olur.

Kadın da aynı şekilde kocasını boşama hakkına sahiptir. Yezidilerde boşanma yok denecek kadar az. Baldızla evlenme ise yok. Doğan çocuklar mümkün ise bir hafta içinde değilse iki yaşına kadar mutlaka vaftiz edilir. Vaftiz, şeyhin doğan çocuğu Şeyh Adi`nin Laleş Vadisi`ndeki türbesi civarında bulunan zemzem suyuna üç defa sokup çıkarmasıyla yapılmış olur.

Laleş dışında yaşayan Yezidiler kavvalların (Yezidi din adamlarının) zemzem suyunu kullanır. Vaftizten sonra şeyh, Melek Tavus`tan çocuğun imanı salih, uğurlu, yararlı, uzun ömürlü, mutlu olması için niyazda bulunur, dua eder.

Sünnet de vaftizden kısa bir süre sonra yapılır. Çocuk ölü doğsa da sünnet edilir.

Kirvelik geleneği Yezidilerde de vardır. Kirve kızı alınmadığı için kendi sınıfları dışından başka bir deyişle şeyh, fakir, pir sınıfına mensup bir kirve temin edemedikleri takdirde, Sünnilerden bir kirve seçerler. Kendi aralarından birini kirve yapmayı, nüfusları az olduğundan birbirlerinden kız alıp vermeyi engellememek için sakıncalı bulurlar.

ÖLENİN MİRASI SADECE ERKEK ÇOCUKLARA

Vefat edenlerin naaşı, yüksek sesle salavat getirilerek, ahiret kardeşinin huzurunda Yezidi şeyhi veya fakir tarafından yıkanır; ölüye abdest aldırma ise yoktur.

Ceset kolları çapraz vaziyette ve baş kısmı doğuya, yani güneşin doğduğu tarafa gelecek şekilde gömülür.

Ölenin mirası yalnız erkek çocuklarına kalır. Eğer erkek çocuk yoksa miras ölenin kardeşlerine, amcalarına, bunlar da yoksa ailedeki diğer erkeklere intikal eder.

Kutsal günleri çarşamba, istirahat günleri cumartesidir. En büyük bayramları yeni yıl bayramıdır. Buna sersal derler. Her yılın nisan ayının ilk çarşamba günü, en güzel elbiselerini giyip kıra çıkarlar. Her aile kendi yiyecek ve içeceğini getirir veya orada pişirir. Bu yiyecek orta yere dizilir. Hep birlikte öğle yemeğini yerler. Kurban bayramını da kurban keserek kutlarlar.

Yezidilerde oruç 9 günden ibarettir. Şems yani güneş için oruç, sonra Yezda için son üç gün ise rojayahuda denilen oruçtur. Üç gün oruç üç gün bayramın sonunda Yezidiler, güneş ile birlikte yemek yemeği bırakır, güneşin batışıyla bu süre sona erer. (Aksiyon)

http://www.tumgazeteler.com/?a=1466180
-------------

Yezidi İnançları-1

Yezidi İnançları-2

Yezidi İnançları-3

‘Cin Topluluğu’ ve ‘İnsanoğlu Topluluğu’


-----------





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder