12 Ağustos 2013 Pazartesi

'Dindar ve Kindar Nesil' İçin 'Büyük Adım'...

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 21 Eylül tarihli yazısında Maltepe Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından 5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerine ‘Büyük Adım Yayınları’na ait kitap ve ayraç ile maddi durumları iyi olmayan öğrencilere 400 adet çanta dağıtımı yapılacağını duyurmuştu. Söz konusu kitaplar Büyük Adım Yayınları’nın 15 kitaptan oluşan ‘Büyük Adım Biyografi Dizisi’... 110 sayfadan oluşan kitapların yazarı yok.

Kitapları gündeme getiren ise içindeki ifadeler. Kitaplarda bilim ve sanat alanına ismini yazdıran insanların hayatları anlatılırken gericiliğin gerçek yüzü de gösterilmiş. Zira tarihe geçen bilim adamlarının çeşitli ithamlarla karalandığı/aşağılandığı kitaplarda diğer din ve ırklara yönelik nefret ifadeleri de yer alıyor.

Kitaplardaki sorunları ortaya çıkaran Eğitim Sen 5 Nolu Şube Yönetim Kurulu kitapların toplatılmasını isteyerek, Maltepe Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. Şube Başkanı Mehmet Aydoğan “Henüz 10-13 yaş aralığındaki çocuklara milli eğitim aracılığıyla okutulan ,yalan-çarpıtma ve hurafelerle dolu aynı zamanda dil ve edebi açıdan kepazelik arz eden bu korsan kitaplarla amaçlanan nedir? ‘Dindar-Kindar’ bir nesil yetiştirme hedefinin araçlarından birisi olarak mı kullanılmıştır? Yahudi, Ermeni düşmanlığı, Hıristiyanlığı aşağılama, dindar olmayan insanları aşağılama, sol felsefi bakışı aşağılama yapılmıştır” dedi.

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ise kitapların içeriğini bilmediğini iddia ederek şunları söyledi: “Kitapların adına bakınca olumlu mesajlar veriyor diye düşündüm. Üslubunu bilmiyorum, okumadım. Ama söylediğiniz argo üslup, nefret dili hoş değil. İnsanları yaftalamanın bir anlamı yok. Doğru değil. Dağıtılan kitapları ilçe milli eğitim müdürlüğünde denetlemek pek mümkün değil.”
 


 Kitaplardan örnekler

  (Hafıza Defterine Adını Yazdıranlar) Charles Robert Darwin: Küçük Charles’in iki derdi vardır. Birincisi Yahudi’dir ve kendini gizlemek zorundadır. İkincisi çıkık alnından, iri burnundan ve şekilsiz dişlerinden nefret eder. Okuldan ziyade hayvanat bahçesine takılır, maymunlara fıstık atar. Pasifik’te üç beş tane renkli kertenkele görünce nesli kesilmiş canlılarla yaşayanlar arasında münasebet kurmaya çalışır. Tam 20 yıl boyunca tezine uyacak malzemeler araştırır. Evet, şüphe içindedir ve kendini kandırdığının farkındadır...

Albert Einstein: Albert evde muhatap bulamadığından olacak ancak dört yaşında konuşmaya başlar. Okulu tırnağı kadar sevmez. Çekilir köşesine, bol bol hayal kurar. Tabiri caizse fazla uçar, ışık demetlerine filan binmeye kalkar. Albert iletişim özürlüdür. Çorapsız dolanır, ayda bir yıkanır ve sabun yemekten çok hoşlanır. (İşin acı yanı o yıllarda Gestapolar Yahudileri fırınlayıp sabun yapmaktadırlar) Dâhimiz pistir, pasaklıdır, saçlarını bile taramaz, lakin (manyetik alan üzerinde çok çalıştığından olacak) kadınlar üzerindeki çekim etkisi tartışılmaz.

Meslektaşı Mileva'yla (hamile kaldığı için) zoraki bir evlilik yapar, ancak güzel kuzeni Elsa'yla arayı düzünce onu tanımaz. Bu arada sekreteri Betty, Avusturyalı sarışın Margarette ve milyoner Estella ile adı çıkar.

Belki de bu şekilde kendini saklar. Zira Amerika'da yaşamasına rağmen sosyal demokratlığa oynar. Aslında ne sosyal, ne de demokrattır. Bir kere 'asosyal'dir ve demokrasiyi sosyalizm ve Siyonizm için kullanır. Üstelik sempatizan değil, militandır. Militan dediysek elbette gece afişe çıkıp semtinin sokaklarını sloganlarla boyamaz ama aranan komünistlere (mesela Hilaire Noulans ve adamlarına) yardım ve yataklıktan kaçınmaz...

Thomas Edison: “Yapacak çok iş var ve hayat öyle kısa ki” sözüyle tanınan Edison, akarken küpünü doldurmaya bakar.”

(Mermerde kalanlar) Sır Isaac Newton: İşte ağaç altında pinekleyip sineklendiği günlerden birinde kafasına bir elma düşer. Newton “peki ay niye düşmüyor” dan hareketle yer çekimi ve merkezkaç kuvvet arasındaki hassas dengeyi yakalar. Bütün bunlar asırlar önce, Kindi, Razi, Biruni, Hazini ve İbn-i Heysem’in eserlerinde detaylarıyla anlatılmıştır.

Charlie Chaplin: Londra ’da doğar. Babası sirklerden sebeplenmeye çalışan çulsuzun tekidir. Anası deseniz ona keza. Bilirsiniz Amerika ’da parayı bulanlar ya karılarını değiştiriler ya da yeni bir araba alırlar. Şarlo ikisini de yapar, güzel arabalar alır ve alımlı kadınlarla takılmaya başlar.

Afife Jale: “Müslüman kadınlara sahnenin yasak olduğu dönemde ‘tiyatroculuğa’ merak salar. Asrın başında birileri maşa kullanmaktan hoşlanır. Ona ‘asrın yıldızı’ gibi davranırlar. Garibim ailesine de dönemez zira mahallenin bitirimleri ‘Afife’ye ‘Aşufte’ gözüyle bakar.”

Sapıkların babası Freud

Sigmund Freud: Sapıkların babası. Özellikle siyonistler ve Marksistler Freud’a sahip çıkar. Freud teorisi ise, Allahü tealanın kainatın şereflisi olarak yarattığı insanı, bir takım adi içgüdülerin esiri gibi gösteren bir teori.

Cemil Meriç: Meriç’i sahiplenen çok olur lakin üstad “sağcı” denilmesinden de “solcu” denilmesinde de hoşlanmaz. Ona göre bunlar hakikatleri kapamaya yarayan uydurma mefhumlardır. Sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülke neye yarar? Yine üstadın kızdığı kelimelerden biri çağdaşlıktır. ..Ona sorarsanız çağdaşlık masalı , Batının ihraç metaıdır, kokain gibi, LSD gibi, frengi gibi…Şuuru felce uğratan bir zehir.

Cemil bu dönemde felsefeye çok takar, Marks, Engels, Freud derken bocalamaya başlar. İnançsız, yıldızsız, cıvıltısız, katran gibi geceler vıcık vıcık ısdırap… mümin desem değil, kafir desem hiç değil. Kemalist değil, Marksist değil, ateist değil, liberal değil, hümanist değil. Değil, değil, değil… Kendini “pozitivist” sandığı dönemlerde bile Hafız İdris Efendi’nin torunu olduğun unutmaz, seccadesinin üstünde sabahlayan ve cübbesinin içinde yok olan Allah dostunu hatırından çıkarmaz.

Sütçü İmam: Maraşlı Ermenilerin bir eli yağda bir eli baldadır, henüz”millet-i sadıka”lıktan “güruh-u sabıka” lığa geçmedikleri içn memurluk yapar….adamlar bal kaymak yer, köşklerde, keşanelerde oturular….Sebeplendikleri çanağa tükürürler…Türklerin hoşgörüsüne sığınan çapulcular narsımıza basar…İngiliz askerler ekseri Hintli Müslümanlardan seçildiği için Maraşlılarla takışmazlar. Halk da onlardan rahatsız olmaz. Ermeniler havayı germek için çok uğraşırlar..” “Yol gözükmeli olunca Hintli Müslümanlar Türklere gizli gizli silah ve cephane sızdırırlar... Anladıkları dilden Ermeniler 31 Ekim 1919 günü hepten zıvanadan çıkar, arkalarını Fransız askerlerine dayayınca saldırılarının dozunu artırırlar.

Salvador Dali: ...Bunlar çarpık ilişki adına akla gelecek her haltı onaylar,gırtlaklarına kadar pisliğe batarlar. Göz ne görürse, gönül ona konar derler ya Dali’de “abuk saçık” resimler yapar. Kaldı ki yakın arkadaşları da sağlam papuç sayılmazlar, nitekim oda çizgi dışı bir adam olur çıkar. Saçlarını uzatır, dudaklarını boyar, gözlerini börtlete börtlete bakar ve aklını poşetlik resimlerle bozar.

Noel Baba: ...Sam amcalar her şeye “dolar” gözlüğüyle baktıkları için...

Her yıl yarım milyon saf çocuk Kuzey Kutbuna mektup atar, Noel Baba’ya sipariş yağdırırlar. Eh, bu iş için kurulan vakıflar da propaganda fırsatını kaçırmazlar...Ancak veledlerin istekleri gitgide büyür , bisiklet , motosiklet , araba derken Noel Baba’yla araları bozulur, dikçe kopiller geyik muhabbetinden sıkılmaya başlarlar...Avrupalılar Hristiyanlığa uymak yerine dini kendilerine benzetmeye çalışır, putperest kültürden kurtulamazlar... Çocuklar üzerine yazıp çizenler Noel Baba’yı Nasreddin Hoca’yla karşılaştırırlar ve ortaya bir “ medeniyetler çatışması” çıkar. Bir kere Noel Baba çocukları bedavacılığa iter, halbuki Hocamız düdüğü “parayı verene “ çaldırır. Hoca karakterlidir. ..Noel’i kapıdan kovsanız bacadan girer, bilirsiniz bu tipler bütün hukuk sistemlerinde “haneye tevavüzden” yargılanırlar.

Yaklaşık 2 milyar tıfıl olduğunu farz edelim. Noel Baba’nın Müslüman çocuklarına çarpı çektiğini ve sadece Hristiyan veledlerine servis yaptığını düşünsek dahi karşımıza 400 milyon gibi bir rakam çıkar.
                                
                                             ***
 
"Edison küpünü doldurdu, Einsten pasaklı bir Yahudiydi, Darwin'in gençliği maymunlara fıstık atmakla geçti." Bunlar, Maltepe'de öğrencilere dağıtılan ve önsözüne göre 'enfes' olan kitaplardan alıntılar...

Çocuklara daha 'enfes' kitaplar bulamadınız mı
?
 
 
 
  [Charles Robert Darwin: Küçük Charles’in iki derdi vardır. Birincisi Yahudi’dir ve kendini gizlemek zorundadır. İkincisi çıkık alnından, iri burnundan ve şekilsiz dişlerinden nefret eder. Okuldan ziyade hayvanat bahçesine takılır, maymunlara fıstık atar. Pasifik’te üç beş tane renkli kertenkele görünce nesli kesilmiş canlılarla yaşayanlar arasında münasebet kurmaya çalışır. Tam 20 yıl boyunca tezine uyacak malzemeler araştırır. Evet, şüphe içindedir ve kendini kandırdığının farkındadır...]

 
 [Sapıkların babası Freud

Sigmund Freud: Sapıkların babası. Özellikle siyonistler ve Marksistler Freud’a sahip çıkar. Freud teorisi ise, Allahü tealanın kainatın şereflisi olarak yarattığı insanı, bir takım adi içgüdülerin esiri gibi gösteren bir teori.
]



[Einstein: Çorapsız dolanır, ayda bir yıkanır ve (belki şaşacaksınız ama) sabun yemekten çok hoşlanır. (İşin acı yanı o yıllarda Gestapolar Yahudileri fırınlayıp sabun yapmaktadırlar). Dahimiz pistir, pasaklıdır, saçlarını bile taramaz,lakin (manyetik alan üzerinde çok çalıştığından olacak) kadınlar üzerindeki çekim etkisi tartışılmaz.Meslektaşı Mileva’yla (hamile kaldığı için) zoraki bir evlilik yapar, ancak güzel kuzeni Elsa’yla arayı düzünce onu tanımaz. Bu arada sekreteri Betty, Avusturyalı sarışın Margarette ve milyoner Estella ile adı çıkar. Belki de bu şekilde kendini saklar. Zira Amerika’da yaşamasına rağmen sosyal demokratlığa oynar. Aslında ne sosyal, ne de demokrattır. Bir kere ‘asosyal’dir ve demokrasiyi sosyalizm ve Siyonizm için kullanır. Üstelik sempatizan değil, militandır. Militan dediysek elbette gece afişe çıkıp semtinin sokaklarını sloganlarla boyamaz ama aranan komünistlere (mesela Hilaire Noulans ve adamlarına) yardım ve yataklıktan kaçınmaz…” ]



 [ Sır Isaac Newton: İşte ağaç altında pinekleyip sineklendiği günlerden birinde kafasına bir elma düşer. Newton “peki ay niye düşmüyor” dan hareketle yer çekimi ve merkezkaç kuvvet arasındaki hassas dengeyi yakalar. Bütün bunlar asırlar önce, Kindi, Razi, Biruni, Hazini ve İbn-i Heysem’in eserlerinde detaylarıyla anlatılmıştır.]


 
[ Charlie Chaplin: Londra ’da doğar. Babası sirklerden sebeplenmeye çalışan çulsuzun tekidir. Anası deseniz ona keza. Bilirsiniz Amerika ’da parayı bulanlar ya karılarını değiştirirler ya da yeni bir araba alırlar. Şarlo ikisini de yapar, güzel arabalar alır ve alımlı kadınlarla takılmaya başlar. ]

 

[ Salvador Dali: ...Bunlar çarpık ilişki adına akla gelecek her haltı onaylar,gırtlaklarına kadar pisliğe batarlar. Göz ne görürse, gönül ona konar derler ya Dali’de “abuk saçık” resimler yapar. Kaldı ki yakın arkadaşları da sağlam papuç sayılmazlar, nitekim oda çizgi dışı bir adam olur çıkar. Saçlarını uzatır, dudaklarını boyar, gözlerini börtlete börtlete bakar ve aklını poşetlik resimlerle bozar.]

*** 

 Eyvah, dergi de yapıyormuş ...
Maltepe Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün onayıyla ilçedeki 5, 6, 7 ve 8. sınıfa giden 1000 öğrenciye dağıttığı ve nefret söylemi bulunan içeriği nedeniyle te
pki çeken kitapların editörü, Türkiye Çocuk Dergisi’nin Yazıişleri Müdürü çıktı. Ahmet Sırrı Arvas, “Birkaç arkadaş hazırladığımız için böyle ifadeler kullanılmış, düzeltilecek” dedi.

Büyük Adım Yayınları tarafından hazırlanan 15 kitaplık Biyografi Dizisi, İlçe Milli Eğitim’in onayıyla, Maltepe’de 10-13 yaşlarındaki yaklaşık 1000 öğrenciye dağıtıldı. Yazarı belirtilmeyen, M. Sırrı Arvas editörlüğünde, Büyük Adım Komisyonu’na hazırlatıldığı belirtilen kitaplardaki ‘dil’ şaşırttı.

Önsözünde ‘enfes’ olarak nitelendirilen kitaplar Radikal ’de önceki gün ‘Çocuklara okutacak daha enfes kitaplar bulamadınız mı’ başlığıyla haber olmuştu. Kitaplarda Edison’un ‘yaşarken küpünü doldurmaya baktığı’, Einstein’ın ‘pasaklı bir Yahudi olduğu’, Darwin’in ‘gençliğinin maymunlara fıstık atmakla geçtiği’, Freud’un ‘sapıkların babası’ olduğu, Amerikalıların parayı bulunca ya karılarını ya arabalarını değiştirdiği, Ermenilerin gerginlik çıkarmak için uğraştığı gibi pek çok ifade yer alıyordu.

‘Bilimsel, akademik kitaplar değil’
Kitaplardaki nefret söylemi içeren ifadeleri tespit eden Eğitim Sen İstanbul 5 Nolu Şube kitapların toplatılmasını talep etmişti.

İstanbul İl Mİlli Eğitim Müdürlüğü’nün inceleme başlattığı kitapların editörü olarak geçen M. Sırrı Arvas’ın, Türkiye’nin en eski çocuk dergisi ‘Türkiye Çocuk’un Yazıişleri Müdürü Ahmet Sırrı Arvas olduğu ortaya çıktı. “İdeal çocuk yayıncılığı yaparak çocukların eğitimlerine katkıda bulunmak, okuma alışkanlığı kazandırmak, sosyal ve kültürel alanlarda çocukların gelişmesini sağlamak’ amacıyla çıkan derginin yazıişleri müdürlüğünü yapan Arvas’a ulaştık ve kitapların içerdiği nefret dilini sorduk:

- İki gündür editörlüğünü yaptığınız nefret söylemi içeren kitaplarla ilgili haber yapıyoruz, ne söyleyeceksiniz kitapların içeriğiyle ilgili?

- Bir beyanat vermeyi doğru bulmuyorum. Zaten 1000 tane verilmiş, bir iki okulda dağıtılmış. Eleştiriye konu olan yerler düzeltilecek. Biraz üslup konusuna takılınmış, haberlere baktım. O üslubu arkadaşlar düzeltecekler, birkaç editör hazırlamıştık.

-Siz fark etmediniz mi üslubu, nefret dilini?

-Anladım... Birkaç arkadaş hazırladığımız için bu tür ifadeler kullanılmış. Onlar düzeltilecek. Milli Eğitim’den söylediler düzeltin diye, arkadaşlar yeni baskılarda düzeltecekler.

-Bir çocuk dergisinin de yazıişleri müdürü olduğunuz için soruyorum, çocuklar için tehlike oluşturacak, sakıncalı ifadeler var kitaplarda...

-Onlar direkt biyografi değil. Hikâye katılmış, hikâyeleştirilmiş kitaplar. Bilimsel bir eser, akademik eser değil, üniversite tezi değil. Bahsedilen eksikler de düzeltilecek. Zaten pek de dağıtılmamış.

-Büyük Adım Yayınları’nın Türkiye Çocuk ile bir bağı var mı?
-Hiçbir alakası yok.

-Kaymakamlığa nasıl ulaşmış kitaplar peki?
-Yayınevi hediye etmiş. Tam da bilmiyorum. 

Radikal







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder