10 Ağustos 2013 Cumartesi

Dinsel Gerekçeleri Doğru Tahlil Edelim...

Hindistan'daki 11-12 yaşlarındaki öğrencilere okutulan bir okul kitabına göre et yiyenler "aldatır, yalan söyler, sözlerini tutmaz ve cinsel suç işlerler".

Kitabın "Et Yiyeceklerine İhtiyacımız Var mı?" kısmında evrenin yaratıcısının Adem ve Havva'nın orijinal diyetlerine eti dahil etmemesi, onlara meyveler, sert kabuklu yemişler ve sebzeler verdiği, etin yenilmemesi gerektiğine dair en büyük gerekçe olarak gösterilmiş.

(Haberi ileten Fatih Tezcan'a teşekkürler...)

  http://www.medicaldaily.com/articles/13160/20121116/meat-eaters-commit-sex-crimes-indian-school.htm  



Buyrun burdan yakın:

"Et yiyenler ....aldatır, yalan söyler, sözlerini tutmaz ve cinsel suç işlerler..." miş!
 
Meat-Eaters "Commit Sex Crimes" Says Indian School Textbook...

Meat-eaters "easily cheat, lie, forget promises and commit sex crimes," an Indian school textbook for 11 and 12-year-olds writes.

Meat-eaters "easily cheat, lie, forget promises and comm
it sex crimes," an Indian school textbook for 11 and 12-year-olds writes.


(Photo : Bruno Domingos/Reuters) An Indian textbook educates children of the "benefits" of being vegetarian and goes on to list "some of the characteristics" found among meat-eaters, saying that non-vegetarians "easily cheat, tell lies, forget promises, they are dishonest and tell bad words, steal, fight and turn to violence and commit sex crimes."

Enlarge
(Photo : Bruno Domingos/Reuters) An Indian textbook educates children of the "benefits" of being vegetarian and goes on to list "some of the characteristics" found among meat-eaters, saying that non-vegetarians "easily cheat, tell lies, forget promises, they are dishonest and tell bad words, steal, fight and turn to violence and commit sex crimes."
Share This Story
 

 Gazeteler:
TBMM Üyeler Lokantası, Alevilerin inancına göre Muharrem ayında et ve soğan yenmediğinden, menüye etsiz ve soğansız yemekler ekledi.

27 Kasım'a kadar devam edecek Muharrem orucu boyunca iftar menüsünde etsiz ve soğansız yemekler yer alacak.
 
 

 
 
Ceylandan Köpeğe...

Yasak Ve Kutsal Hayvanlar...
Çin'de Köpek eti... Özbekistan'da, Fransa'da At eti... Ceylan veya Tavşan...

Deve veya İnek...


Bazı toplumlarda yenilmesi "sevap", öteki bazılarda "mekruh" olan hayvanların arka planında, tarihteki hayvan totem uygulaması bulunur.

O toplumların bazıları için, "Ceylan", "Deve" ve-ya "İnek" yenilmesi "mekruh"tur!

Burada "Köğeği" veya "tavşanı" yemek-yememek, hayvanın kendi yapısıyla ilgili değildir.

Domuz'u "pis" gerekçesiyle yemeyen Musevilerin atalarına inanılacak olursa, onlar "deve"yi de "haram" addediyorlardı...

http://toplumvetarih.blogcu.com/ceylandan-kopege-yasak-ve-kutsal-hayvanlar/10232037
                                                                                           



 Eski Ahit
(Yas.14:3-21)

Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

BÖLÜM 11

RAB, Musa`yla Harun`a şöyle dedi:

İsrail halkına deyin ki, `Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:

Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.

Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır:

Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Kaya tavşanı* geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Tavşan geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.

Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.

Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.

Denizdeki ve akarsulardaki bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar -suda toplu halde yaşayanlar ve ötekiler- sizin için iğrenç sayılır.
 



 
                  Kutsal ve Haram Hayvanlar

Göbekli Tepe'nin Totem Hayvanları İle Şimdiki "Üç Semavi Din" Ve Mezheplerinin Haram Ve-ya Kutsal Hayvanları....

Dinlerin toplumsal gelişmedeki yerlerini tam olarak değerlendirebilmek için, onlara yön veren yaklaşımların tem
el mantığını doğru saptamak ve anlamaya çalışmak gereklidir.

-“Domuz” veya “tavşan” yeme yasağındaki mantığı;

-“Köpeğe dokunma”nın ‘iğrenç’liğindeki gerekçeyi ;

-6 gün boyunca yiyebildiği halde, haftanın 7. günü balık yemeyi çok büyük bir günah addetmeyi,

-Deve’yi “iğrenç” , buna karşılık “çekirge”yi yenilmesi gerekli hayvan ilan etmeyi,

- Ceylan’ı, yaban keçisini, geyik’i veya horoz’u haram addetmeyi…

- Aynı kurban hayvanı, üç gün içinde mutlaka tüketme veya aynı gece içinde mutlaka bitirme yönündeki kuralları…

eski toplum bakımından sağlam bir şekilde açıklamak zorundayız.

Değişik hayvan-bitki yeme yasaklarına, sadece üç dinin kaynağı olan Akado-sammaru topluluklarında rastlamıyoruz. Bu olguya dünyanın her yanındaki, 'ilkel' toplumlarda da rastlanıyor.

Musa’nın yasalarında, “deve yemeyi haram” ; buna karşılık “çekirge yemeyi helal” saymasının temel mantığını saptayamayan ve insanbilim alanında açıklayamayan bir din eleştirisi, artık "din eleştirisi" olarak bile kabul edilemez.

Dikkatli bir şekilde incelendiği zaman, Domuz, Turna, Boğa, Eşek, Tavşan, Ceylan, Ördek, Akbaba, Aslan, Leylek, Tilki gibi "hayvan"larıyla Göbekli Tepe Totem'leriyle Ahura Mazda, Sabii, Musevi, "mezhep"leriyle Hıristiyan ve İslam inancının kutsal/haram hayvanları neredeyse birebir örtüşmektedir.

Eski toplumun bu tür "hayvan" ve "bitki" totemleri gelişigüzel, onların kah gücüne, kah güçsüzlüğüne bağlı ve sınıflanamaz nedenlerle seçmiş olduğu "inancı" sadece bunu ileri sürenlerin bir cehalet göstergesi olabilirdi.

Bu alana bilimsel bir zeminde yaklaşmaya başlar başlamaz, önümüze geniş bir kurallar dizini çıkar ve onlar bize eski toplumun o hayranlık verici detaycılığını, düzenciliğini gösterir:

Eski toplum, bu hayvanların, uygun bir şekilde kendi arasında paylaşmıştı. Şimdi gündelik söylemde epey unutulmuş olsa da, Mezopotamya'nın toplumları, bitki-tahıl totemleri de aralarında paylaşmışlardı.

Bu nedenle de, hangi tanrıya hangi hayvan kurban veya bitki-tahıl sunulacağı veya sunulamayacağı çok net kayıtlara bağlıydı. Sunuların takvim ve saat-zamanları vardı. Sunuların hangi organlarının kime sunulabilir veya sunulamaz olduğu belirlenmişti. Nelerin , nasıl ve kime sunulacağı o kadar önemlidir ki, anlatıma göre Habil ve Kabil, tanrıya Çiftçi ve Çoban olarak sunu getirdiklerinde, Tanrı, kurallara uygun davranmadığı gerekçesiyle Kabil'in sunusunu kabul etmemişe benziyor!

Sunu hayvan'ın evcil veya "dağ"cıl olup olmaması kadar, renkleri de eski toplumların arasında tayin edici önem taşır. Bütün dinsel yazında "kara", "ak", "altın gibi" renkler tercih nedeni değil, emredilmiş renkler olarak görünür. Demek ki, aynı tür hayvan veya bitki totem kökenine sahip olan topluluklar, zamanla "renk" temelinde de (Ak koyun, Kara inek, kırçıl davar vb...) ayrıştırılmış olmalıydılar. Musa'nın "iğrenç hayvan" yasalarında "tavşan" ile "kaya/dağ tavşanı"nın ayrı ayrı sayılıyor olması da, ayrıştırmanın derinliği ve detaycılığı hakkında bilgi veren bir işaret kabul edilmelidir.

Kurban'ın hazırlık veya tüketim biçimindeki kurallar bile, bu toplulukların hangi kültürel çizgiyi takip ettiklerinin açık işaretlerini verirler. Diyelim ki, Museviliğin Fısıh kurbanının "haşlanması" kesinlikle yasaktır ve o sadece ve kesinlikle "kızartılabilir"...

Böyle bir kuralın bizi derhal İslami ritüel yemeklerinin Haşlama et olmasına ve Musevi/Hıristiyan yılbaşı törenlerinin gece yarısı yenilmesi gereken Hindi Kızartması (başı, ayakları ve iç organlarıyla birlikte, parçalamadan yenilme!!) uygulamasına taşıdığını birden bire fark edebiliriz...

Eski toplumun, onun kendi arasında kurbanını "gece" mi yoksa "gündüz" mü sunması ; kanını akıtarak mı veya boynunu kırarak mı sunması gibi kurallarını takip ettiğimizde, totem hayvan sunu biçimi ile, ilgili topluluğun "ölüm cezası" uygulama biçiminin de birbirlerini takip eden bir çizgi olarak sürüp geldiğini keşfederiz : Hükümlünün boynunu üç ayakta ilmiğe geçiren bir ceza biçimi, Fransız giyotini ve-ya Suudi Kılıcı, modern toplumlarımızın tercih edilmiş davranışlarını yansıtmaz; tersine, devraldıkları kültürel geleneğin toplumsal bilinç, alışkanlıklar ve yazılı yasalarda belli belirsiz sürdürülmesinin birer göstergeleridir.

Böylece karşımıza devasa özellikleriyle, bütün bir eski toplumsal tarih ve onun, insan kurbanından kurtulma sürecinde kendilerine başvurdukları hayvan ve bitki totem dünyası çıkar. Ve eski toplum, kendi insanları için uyguladığı bütün işlemleri , insan'lar yerine geçmiş olan totem hayvan ve bitki/meyve totemlerine uygular!

Ve işte bu nokta öylesine önemlidir ki, Adem ile Havva, salt bu nedenle, "Yeme" denilen bir bitki ve onun meyvesini yedikleri için cennet'ten atılır , Toprak'a, yani Assur'a, belki Mardin'e veya Midyat'a sürülür...

Çünkü, Kuzu nasıl İsa yerine, İsak yerine geçmiş bir hayvan ise; "ağaç" ve "ağacın meyvesi" de, hiç de tek başına doğal ağaç ve meyvesi değildir!

"Kişi oğlu" deyimine gizlenmiş olarak (Giş/Kiş ağaç demektir) günümüze kadar gelmiş olan eski toplum birimlerin ağaç totem adları kullanmasına bağlı bir anlatım biçimidir.

Biz burada şimdilik "Hayvan totem"lerle olan kısımları anımsatmakla yetinelim.

Ardından da Üzüm, Asma, Palmiye, Hurma gibi "Bitki" totemlerin dinlerdeki kutsiyet örneklerine geleceğiz.

http://toplumvetarih.blogcu.com/kutsal-ve-haram-hayvanlar/5278302


 
Totem Hayvan-Bitki'den Burçlara...

Buluntular arasında karşılaştığımız, değişik hayvanların farklı parçalarından oluşan, insan veya başka bir hayvan başlı, bazen bitki-meyvelerle de örülmüş ikon veya heykeller, eski toplumun hayvan-bitki totem dönemle
rinde, aralarında ittifak kurmuş olan farklı toplum birimlerin aralarında kurdukları bir ittifak sembolleriydi. Bu semboller için yapılan , "hayali", "sürrealist", "fantastik" gibi değerlendirme kavramlarını, bu şekilde ele almak lazım.

Aslında, olanak olsa, "fantastik" denilen bu tür sembolik her hayvanı, parçalarına ayrıştırsak, bu ittifakın hangi toplum birimlere ait olduğunu veya ilgili topluluğun soy ağacını hayvan semboller üzerinden ilerleyerek çözümleyebiliriz.

http://toplumvetarih.blogcu.com/totem-hayvan-bitki-den-burclara/1586080

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder