25 Ağustos 2013
Bizim
teorik çalışmalarımızın üzerinde yükseldiği temel çerçeve, din
olgusunun ortaya çıkışını "cehalet"e, "bilgisizliğe", korkuya",
"hayallere" vb. bağlayarak açıklama yolunu seçen "pozitivist kaba
ateizm"i reddederek oluşturulmuştur.
Din'in temellerini insan toplumun tanınabilen en eski ilişki kurallarında arama çalışması, yazılı kayıtlar bakımından bizleri "Sümer-Akkad Edebiyatı"nı tanımaya zorunlu kılar.
Kuran'ı Tevrat'a, Tevrat'ı Enuma Eliş'e ve Akado-Sammaru yazınına bağlamayı becerdiğimiz ölçüde, "Üç Kutsal Din" denilen dinlerin Mezopotamya toplumlarının "anayasal kuralları"nın bozulmuş ve anlamları yitmiş versiyonlarından başka bir şey olmadığımı kolaylıkla saptayabilir; bazı alanlarda bu değişim, bozulma ve soyutlanma sürecini adım adım izleyebiliriz.
Elbette ki, eski dönem toplumlarının yasaları anlam değiştirir ve içerik olarak farklı bir döneme taşınırken, konuya bir dizi "akla yakın" gerekçeler uydurulmuş; araya tanrılar, peygamberler sokulmuş; bayağı yalanlar, abartmalar, hayali tanımlamalar da eklenmiştir. Bununla birlikte, Din'leri temelleriyle eleştirmekle görevli bilimsel ateizm, kendini sadece bu "yalan"-"dolan", "saçmalık" konularının eleştirisi ile sınırlayamaz. Dinsel kural ve uygulamaların tarihi ve toplumsal arka planını açıklamayı ve dinlere karşı bilimsel mücadeleyi bu şekilde yürütmeyi esas alır.
Biz buna genel olarak "bilimsel ateizmin konulara yaklaşma metodu" diyoruz.
Din'in asıl kaynaklarını "cehalet", "bilgisizlik", "korku" veya "Bilgisiz insanlığın dünyayı açıklama gereksinimi"nde arayan ateistlere ise, "kaba, dar, bilimsel olmayan, pozitivist aydınlanmacı ateizm" diyoruz.
Bu tür bir ateizmin, dinin kaynaklarını toplumsal ilişkiler alanında araması, yaklaşımı nedeniyle, mümkün olamıyor. Dolayısıyla da, provokatif çıkışların "yalan","hurafe", "uydurma", "hayal" vb. argümanlarının ötesine giderek dinlerin eleştirisini ve-ya ritüellerin değerlendirilmesi yapamıyor.
"Turan Dursun Sitesi" diye yayın yapanlar, "İnancın ve Dinlerin Kökenine Felsefik Bakış" başlığı altında hala şöyle yazmayı sürdürüyorlar :
“Din, insanın sınırlı anlayışlarından doğmuştur.”
"açıkça görüyoruz ki, dinin kökeni, bugünkü biçimiyle bile, bilgisizlik olmuştur"
"Cehalet ve korku. İşte her dinin başlıca iki nedeni."
Yukardaki argümanları "bilimsel" dediği kitabında fazlasıyla kullanan Erdoğan Aydın, buna bir de "Bilgisiz insanlığın dünyayı açıklama gereksinimi" diye, örneğin şimdiki Amazon yerlileri için bile iler-tutar yanı olmayan bir başka "gerekçeyi" de ekliyor.
Bu tür bir ateizmin "dinlere karşı mücadelesinde" de, "bilgisizlik", "cehalet", "hayal", "korku" ,"yalan"... argümanlarını aşarak, toplumsal bir olgu olan dini toplumsal ilişkiler alanında araması mümkün olamıyor.
Kaba, vülger ve bilimsel olmayan bu ateizme karşı mücadele etmeden, dinlere karşı gelişmiş bir mücadele verilemez.
Din'in temellerini insan toplumun tanınabilen en eski ilişki kurallarında arama çalışması, yazılı kayıtlar bakımından bizleri "Sümer-Akkad Edebiyatı"nı tanımaya zorunlu kılar.
Kuran'ı Tevrat'a, Tevrat'ı Enuma Eliş'e ve Akado-Sammaru yazınına bağlamayı becerdiğimiz ölçüde, "Üç Kutsal Din" denilen dinlerin Mezopotamya toplumlarının "anayasal kuralları"nın bozulmuş ve anlamları yitmiş versiyonlarından başka bir şey olmadığımı kolaylıkla saptayabilir; bazı alanlarda bu değişim, bozulma ve soyutlanma sürecini adım adım izleyebiliriz.
Elbette ki, eski dönem toplumlarının yasaları anlam değiştirir ve içerik olarak farklı bir döneme taşınırken, konuya bir dizi "akla yakın" gerekçeler uydurulmuş; araya tanrılar, peygamberler sokulmuş; bayağı yalanlar, abartmalar, hayali tanımlamalar da eklenmiştir. Bununla birlikte, Din'leri temelleriyle eleştirmekle görevli bilimsel ateizm, kendini sadece bu "yalan"-"dolan", "saçmalık" konularının eleştirisi ile sınırlayamaz. Dinsel kural ve uygulamaların tarihi ve toplumsal arka planını açıklamayı ve dinlere karşı bilimsel mücadeleyi bu şekilde yürütmeyi esas alır.
Biz buna genel olarak "bilimsel ateizmin konulara yaklaşma metodu" diyoruz.
Din'in asıl kaynaklarını "cehalet", "bilgisizlik", "korku" veya "Bilgisiz insanlığın dünyayı açıklama gereksinimi"nde arayan ateistlere ise, "kaba, dar, bilimsel olmayan, pozitivist aydınlanmacı ateizm" diyoruz.
Bu tür bir ateizmin, dinin kaynaklarını toplumsal ilişkiler alanında araması, yaklaşımı nedeniyle, mümkün olamıyor. Dolayısıyla da, provokatif çıkışların "yalan","hurafe", "uydurma", "hayal" vb. argümanlarının ötesine giderek dinlerin eleştirisini ve-ya ritüellerin değerlendirilmesi yapamıyor.
"Turan Dursun Sitesi" diye yayın yapanlar, "İnancın ve Dinlerin Kökenine Felsefik Bakış" başlığı altında hala şöyle yazmayı sürdürüyorlar :
“Din, insanın sınırlı anlayışlarından doğmuştur.”
"açıkça görüyoruz ki, dinin kökeni, bugünkü biçimiyle bile, bilgisizlik olmuştur"
"Cehalet ve korku. İşte her dinin başlıca iki nedeni."
Yukardaki argümanları "bilimsel" dediği kitabında fazlasıyla kullanan Erdoğan Aydın, buna bir de "Bilgisiz insanlığın dünyayı açıklama gereksinimi" diye, örneğin şimdiki Amazon yerlileri için bile iler-tutar yanı olmayan bir başka "gerekçeyi" de ekliyor.
Bu tür bir ateizmin "dinlere karşı mücadelesinde" de, "bilgisizlik", "cehalet", "hayal", "korku" ,"yalan"... argümanlarını aşarak, toplumsal bir olgu olan dini toplumsal ilişkiler alanında araması mümkün olamıyor.
Kaba, vülger ve bilimsel olmayan bu ateizme karşı mücadele etmeden, dinlere karşı gelişmiş bir mücadele verilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder