12 Ağustos 2013 Pazartesi

İslam Abdestinde Baş Meshinde Damga Yeri Sıvazlanır

İslami abdest, fiziki bir temizliği esas almaz...

Kaba ateistlerin kurduğu "hurafe" anlatımlara göre, "su kullanmayan Arapları temizliğe teşvik..." için icat edildiği sanılan "abdest"-takdis ritüelleri Mezopotamya'nın erken dönemlerinden itibaren vardı...

İslami "abdest" sırasında fiziki bir temizlik söz konusu değildir.Bu edimle, kişinin "burun","kulak", "göz", "el", "ayak" gibi eski dönemin "adak" organları "takdis" edilir.

Baş meshinde ise, başın sadece belli bir bölgesinin mesh edilmesi gereklidir ki bu bölge, eski dönemde, kölelere veya hür insanlara vurulan "aidiyet damga alanı"na karşılık düşer.

Müslümanların, Hristiyan ve Musevilerin kullandığı takke, kipa ve kepler, eski toplumda başa vurulan damga alanlarını sembolik olarak gizleme ediminden başka bir şey değildir.

Bunlar, böyle yaparak "Allah'ın kuralına" uyduklarını düşünseler de, tarihsel gerçekler böyledir.

Toplum tarihine bilimsel açıdan yaklaşma yöntemi de işte böyledir.

                                            ***



Dinsel Takke, Kippa vb.nin gizlediği kafadaki bu bölgeler, farklı toplum birimlerin aidiyet belgi-damga alanlarıdır.

İslami abdest sırasında başta meshedilen bölgede, sembolik olarak eski aidiyet damgasının unutulmuş varlığı vaftiz edilmiş olur...

Şii topluluğun bu eyleminde, "kader"lerine bir isyan tutumunu; damga yerlerinin bozulma-yok edilme çabasını buluyor gibiyiz.









 
Musevi Teffilininin başa takıldığı bölge,Müslimlerin baş meshi yaptığı bölgedir.Bu bölge eski toplumda "alına kader yazısı" anlamındaki damga vurulan bölge idi.

"Alnı ak olmak, "alına kader yazısı" hep bu bölgedeki damga ile ilgili olmalıdır...
 
 





Erken dönemde Mezopotamya'da her kişi, doğuştan veya evlilik yoluyla belli bir toplum birimin aidiyetine girecek; ve bu "kaderi"ne, "alın yazısı"na bağlı kalacaktı. Çünkü toplumsal ilişkiler düzeni,isteyenin istediğini yapmasına izin veremeyen bir yapıda idi.

Hammurabi yazılı yasalarında "başa köle damgası vurulması" kuralınının varlığını incelemiştik. Birisine "başını belaya sokma" anlamında "başını yakma" dediğimiz zaman, başın yakarak-dağlayarak kölelik belgisi konulmuş olduğunun anıları yoluyla konuşmuş oluruz.

Hammurabi Kanunlarında "baş'ta kölelik işaretinin silinmesi' gibi hukuki (veya hukuk dışı) bir işlem olduğunu da görüyoruz.

“Muttatum GuIlubu”, “Abbuttam šakânu” gibi, Hammurabi Kanunlarında yer alan deyimler, mesela başın alın kısmının saçının kesimini, ya da başın tam ön üst veya arka-üst kısmının kesimlerini ifade eden farklı içerikler taşıyordu.

Hammurabi Yasalarının da, toplum bilimciler ve hukukçularımız tarafından çok az irdelenmiş olduğunu ekleyelim..

Bu nedenlerle daha sonra takılan takkeler, kafadaki aidiyet belgilerini gizleme çabasını ifade eder.
 
[Başı Mesh etmek ]
Eller yeni bir su ile ıslatılır. Sağ elin içi ve parmaklar başın üzerine konularak bir kere meshedilir.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dinibilgiler/dinibilgi.asp?id=152&yid=9&sayfa=9
 
 Müslimin "baş meshi" bölgesi, eski toplumda, "müslim ataları"nın başlarına "aidiyet damgası", "köle damgası" vurulan bölgedir...

Ve her seferinde, o damga vaftiz edilip arındırılır.

Haç sırasında tıraş olan kişinin, elini başına götürme yasağına tabi olması da, eski uygulamanın belli belirsiz hayalidir; saçları kaldırıp, "kel" kısma, damga olan kısma koymayı sembolik olarak engelleme içgüdüsüdür!

 
 Bir Brezilya yerlisi, günümüzde de "başın bir kısmını" kel etmiş!
 
 İmanlı bir müslim, evladının başını damgalama edimini, sembolik düzeyde, sürdürüyor!

Birkaç yüzyıl öncesine kadar, Hristiyan kiliselerinin ruhani ekibi, başlarında damga vurulan alanı kazıyarak "saç tıraşı" olmaya devam ediyorlardı.
 
Saçların, "kel" bölgeyi kapatması büyük "günah"tı...
Eski toplumda dinsel bir edim olarak "kurşun dökerek", "kızgın metalle dağlayarak", "döğme yaparak" "kafaya vurulan damga", kişinin aidiyetini belirliyordu.

Daha sonra bu, "kölelere damga vurma" işlemi olarak sürdü.

Hammurabi yasalarında, "başa vurulan kölelik damgası" olarak devam etmekteydi.

"Kel oğlan" motifi, doğal kellik ile ilgili değil, başın "damga vurmaya hazır hale getirilmesi" anlamındaki kellik olarak algılanmalıdır.

Daha sonraları, baş damgalarını gizlemenin gerekli olduğu "tek tanrıcılık" dönemine geçişte ise, "takke düştü kel-gerçek- meydana çıktı" anlamındaki deyim şekillenmiş gibidir...












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder