Kıyametler ve-ya Ziyafetler : Dini Bayramlar...
[......“Sümer / Akkad” erken “yaratılış” anlatımlarında, (daha sonra eski Yunan tanrılar soy kütüğünde de özetlendiği gibi) üç temel yeniden düzenleniş yer alır.
Oradaki her 'Yaratılış' anlatımı, giderek, çevre topluluklarla yapılan yeni anlaşmaları ifade ettiği için büyümenin, Akado-Sammaru merkezli erken Mezopotamya’daki topluluklar arasındaki ittifak ilişkilerinin genişlemesinin de bir anlatımıydı.
Eski ilahilerin her 'Yaratılış' anlatımı, uzmanlarımız eski dinlerin kaynaklarını kozmoloji tasvirlerinde arasalar da, son derece maddi unsurların 'yaratılması' anlatımını ifade ederler. Bu “yaratılış”lar, bir ittifak kurmak için kaçınılmaz gereklilik olan karşılıklı tanınmanın bir kavrayış tarzıdır.
Bu nedenlerle de totem döneminde:
-Koyun, keçi, eşek;
Ovanın, kırın, toprağın tahılları;
Yeryüzü’nün Yaban otları;
Gök’te uçan kuşlar ;
Yer’de uçmayan kuşlar, vb…
hep bu “yaratılış” anlatımlarının en temel konularını oluştururlar.
Aynı nedenle de “yaratılan”lar, genellikle, anlaşma ritüellerinin temel araçları olan “ateş”ten, “toprak”tan, “su”dan “yaratılmış” oluyorlardı. Bunun “Ol !” biçimli varyantı da vardı ki, bunu da “..önce söz vardı” anlatımı üzerinden tanıyoruz.
Eski toplumda her “yaratılış” karşılıklı olarak, toplum birimler arasında yiyecek-içecek ve evlilik şöleni olarak yaşanmıştı. Hayvan/bitki toteme geçmeden önce, toplulukların karşılıklı kurbanları, kendilerine ait “insan kurban”lardan oluşuyordu. Bu topluluklar, dini ilahilerinde, eğer tanrıların 'keçi'yi 'yarattıklarını' yazmışlar ise, bu ifade, bize, ilgili topluluğun insan’ının yerine Keçi kurban etmeye başlama anını ve Keçi totemin devreye girdiği dönemi anlatır. 'Günah keçisi' kavramının, özel olarak keçi, teke, oğlak kurban veya azad’larının, bir kefaret, vergi, insanın kurban olma yükümlülüğünün yerine geçirilmesi olarak, atalarımızın yaşamına girmiş olduğu açıktır.
'Günah', eski toplumda aynı zamanda, bireye ait olan “yükümlülük” anlatımı olarak kullanılmış olmalıydı. Bu nedenle, kendi için “bedel” ödeme çağlarından itibaren, eski “Sümer” tabletlerinde “hiç bir çocuğunun günahsız doğmayacağı” yolunda ifadeler kullanılıyordu. Sadece yetişkinlerin değil, çocukların da, bu 'günah'larından, yani eski kurban edilme yükümlülüklerinden kurtuluşlarının izlerini günümüzde de hala süren bir dizi özel ayin olarak (doğum öncesinden yetişkinliğe geçiş, evlenme ve ölüm noktasına kadar..) tanıyoruz.
Şimdi Hürriyet gazetesinin yemek tarifleri arasında da yer alan Aşure de, eski toplumun en kutsal, dini özellik taşıyan yemeklerinden birisi idi. Ve adını, Babillerin Marduk’unun, Eski Ahit'in Nemrut’unun kült alanı olan Assur topraklarındaki Assur’dan, Asur tanrısı Aşşur’dan almış olmalıydı.
İslam Ansiklopedisi'nde Aşure ile ilgili yapılan 'açıklama', oldukça zayıf olsa bile, bu yiyecek türünün, eski toplumdaki “yiyecek/içecek yasağı ve karşılıklı cinsel ilişki” konusuyla bağlarını göstermektedir.
Sümer/Akkad 'yaratılış'larının her seferinde bir Şölen yani 'Tufan', yani Kıyamet, yani Bayram, yani karşılıklı “insan kurban töreni” gerektirdiğinden uzun zamandır bahsediyoruz.
İslam Ansiklopedisi de, kutsal Aşure yiyeceğinin Nuh Tufanı ile bağlarını belirtmekte, ama bunu ilkokul çocuğu görgüsü ve bakışıyla yapmaktadır.
Aşure içinde yer alan “tahıl”lar, hiç de “Nuh'un Gemisi”nin ambarında kalmış gelişigüzel artıkların toparlanmasına bağlı değildi. Şimdi bile, dini itikat bakımından, Aşure’nin, onun ayinsel sürdürücülerine göre, 7 veya 9 özel farklı tahıl çeşidini içermesi zorunluluğunda olması, “ambarda arta kalanı süpürme” motifinin uydurma değilse de, bilgisizlik, hatta belki konunun üzerini örtme çabası, olduğunu gösteriyor.
Aşure’nin özellikle Şii kesiminde özel bir “matem konusu” olması da konumuzun sadece Hüseyin meselesiyle ilgili değil, çok daha eski, erken Tufan, erken Kıyamet, erken bayram, erken insan kurban edimleriyle ilgili olduğuna işaret etmekte ve bize, bu ortak Tufan’ın katılımcılarının etnik değilse bile itikat kökenleri hakkında bilgi vermektedir.
Bu karşılıklı insan kurban edimi, muhtemelen sonuncu ortak, geniş katılımlı bir Tufan, bir Kıyamet töreni idi. Avesta’da bu Tufan’ın (oradaki anlatımda ‘Kış’ mevsimi olarak geçer ) aldığı biçimi, ilgili törenlerde ne ölçüde büyük bir insan kurban edimi olduğunu görüyoruz. Bu “Tufan”ı, “Sümer Kıraliyet Listesi”nin Milat kabul ettiğini, bütün tarih çetelesini “Tufan'dan önce” ve “Tufan'dan sonra” biçiminde düzenlemiş olmasından da anlıyoruz.
Anlatımlarda Nemrut / Cudi dağlarıyla kurulan ilişkisi, söz konusu olan bu geniş ortak katılımlı son Tufan’ın, bu çevrede bulunan topluluklarca anlatılan versiyonuna dayanmaktadır. Bu versiyon, Eski Ahit’te, tanrının başlangıçta yaratmayı “unuttuğu” ve sonradan yarattıklarının ikinci versiyonda yer alır. Havva’nın Âdem’in ‘kaburga kemiği’nden yaratılması ile Tanrı’nın ‘yaban otları’nı, ‘yağmur’u yaratması ve Âdem ile Havva'ya ‘bir meyve türünün ürününü yeme yasağı’ koyması, bu döneme denk gelen Tufan’la ilişkiliydi ve o Tufan’ın, Kıyamet’in, Tören’in özelliklerini de tanımlıyordu.
Eski toplumun, yeme, içme ve cinsel ilişki yasağının ardından yeme, içme ve cinsel ilişki bayramları yaşaması geleneği, ilk ve son yaz şenlikleri ve daha sonraki dönemde ‘yeni yıl’ geleneğine bağlı görünüyor.
Bunların hepsi ‘kardeşleşme’,dolayısıyla karşılıklı ittifak törenleriydi.
Törenin bir yanında bulunan katılımcılar için bu tören, bir “kurban sunma” ; fakat öteki katılımcılar için ise sunulan bu kurbanları yeme idi.
İlkbahar’da çoban topluluğu “sunucu” ; Sonbahar’da ise hasadını toparlamış Çiftçi topluluğu...
Bu törenlerin giderek merkezileşmesi, karşılıklı ittifakın iki kutbunun iç içe geçme süreci, önce “yeme-içme ile cinsel ilişki” ve hemen onu takip eden günlerde ise ‘serbesti’,’bayram’ halinde şekillenmiş görünüyor. Bütün o, ‘istiğfar’ törenleri; her dini bayram öncesi Oruç’lar; “güzel elbise”ler giyinme işlemleri falan bu merkezi ritüeller çerçevesinde anlam bulurlar.
***
MUSEVİ
CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:
Tu-Bisvat: (2002 yılında 28 Ocak' da,
Purim: (2002 yılında 26 Subat' da,
Pesah: (2002 yılında 28 Mart' da,
Lag B'omer: (2002 yılında 30 Nisan' da,
Savuot: (2002 yılında 17 Mayıs' da,
Tisa-Beav: (2002 yılında 18 Temmuz' da,
Ros Asana: (2002 yılında 7 Eylül' de,
Yom Kipur: (2002 yılında 16 Eylül' de,
Sukot: (2002 yılında 21 Ekim' de,
Hanuka: (2002 yılında 30 Kasım' da,
SÜRYANİ CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:
6 Ocak: Denho: Hz. İsa'nın vaftizinin kutlandığı gündür. İçine Hz. İsa'yı sembolize eden haçın batırıldığı su, törene katılanlara evlerine götürmeleri için dağıtılır.
2 Subat: Maeltö: Hz. İsa'nın mabede sunuluşu anısına kutlanan bu bayramda, kilise de mumlar yakılır.
Boutho Dninve: (2002 yılında 25 Şubat'da,
25 Mart: Süboro: Hz. İsa'nın doğumunun annesi Meryem'e müjdelenmesi kutlanır. Kilisede dağıtılan ve Kutsal Üçlemeyi sembolize eden 3 renkli ipler, Paskalya Bayramı'na kadar bilekte taşınır.
Hamso Droze: (2002 yılında 2 Mayıs' da,
Zkifuthö: (2002 yilinda 3 Mayıs' da,
Ido Dakyomtö: (2002 yılında 5 Mayıs' da,
Suloko: (2002 yılında 13 Haziran' da,
Rises: (2002 yılında 23 Haziran' da, 2001'de 3 Haziran' da kutlandı) Paskalya' dan 50 gün sonra kutlanan bu bayrama Pantikusti Bayramı da denir. Hz. İsa'nın havarilerine Kutsal Ruh' u verdiğine inanılan bu günde, kilisedeki kutsanmış suya ceviz yaprakları batırılır.
31 Ağustos: Sahro Dmor Gabriyel: 7. yüzyılda Turabdin civarında yaşayan aziz Gabriyel'in anısına kutlanır. O gece azizin mezarının bulunduğu manastırda kalan kişiler geceyi dua ederek geçirirler ve ertesi gün şölen düzenlenir.
25 Aralık: Ido Dmavlodö: İsa'nın doğumu yani "Noel" kutlamasıdır. Kilise'de çıralar ile, doğum sırasında çobanların yaktığı ateşi simgeleyen bir ateş yakılır ve etrafında ilahiler söylenir.
***
ORTODOKS RUM CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:
1 Ocak: Protohronia: Bu tarihte Hz. Isa' nın sünneti kutlanır. Bir aksam önce çocuklar şarkılar söyleyerek komşuları ziyaret eder ve hediye toplarlar. Aksam yemeğinde hindi yenir. Evde ve iş yerinde bereket getirmesi için nar kırılır, sakızlı yılbaşı pidesi pişirilir.
6 Ocak: Ta Fota: Hz. İsa'nın Vaftizi kutlanır. Boğaz' da, bir papazın suya attığı tahta haçı çıkarmak için cemaatten gençler Boğaz'ın soğuk sularına atlarlar. Haçı bulup kıyıya getiren genç, altın zincir ve ucunda haçla ödüllendirilir.
Ton Psihon: (2002 yılında 9 Mart' da,
Apokries: (2002 yılında 10 Mart' da,
Tessarakosti: (2002 yılında 18 Mart' da,
Vayion: (2002 yılında 28 Nisan' da,
Paskalya (2002 yılında 5 Mayıs' da,
Zoodohu Pigis: (2002 yılında 10 Mayıs' da,
11 Temmuz: Ayia Efimiya: Lahti Fener' deki Ortodoks Patrikhane Kilisesi' nde bulunan azizenin anısına kutlanır. Kilisede yapılan törende katılanlara iğne dağıtılır ve azizenin lahti açılır.
6 Ağustos: Metamorfoseos: Hz. İsa'nın "Göğe Yükselişi" Paskalya' dan 40 gün sonra kutlanır. İnanışa göre Hz. İsa bu tarihte, Thabor dağında yanında Musa ve İlyas Peygamberlerle görünmüştür.
29 Ağustos: Apokefalistu Ioannu: Rumlar, Vaftizci Yahya'nın başının kesildiğine inandıkları bu günde perhiz yapar ve domates ve karpuz gibi kırmızı renkli besinleri yemezler.
24 Eylül: Ayia Thekla: Aziz Pol' ün öğrencilerinden olan ve Silifke yakınlarında yaşayıp öldüğüne inanılan azizenin anısına Büyükada'daki manastır ziyaret edilir ve adak adanır.
25 Aralık: Hristugenna: Hz. İsa’nın Doğumu, yani Noel kutlanır. Bir aksam evvel çocuklar ev ev dolaşırlar. Sabah erken kiliseye gidilir, öğlen yakın akrabalarla yemek yenir. Çam ağaçları süslenir ve altlarına hediyeler bırakılır.
27 Aralık: Ayios Stefanos: Aziz Stefanos, Hristiyanlık dinine inandığı için Kudüs' den kovulup, taşlanarak öldürülmüştür.
Hristiyanlığın bu ilk şehidinin anısına kurban kesilip fakirlere dağıtılır.
***
ERMENİ CEMAATİNİN BAYRAMLARI VE DİNİ GÜNLERİ:
1 Ocak: Gagant: Yılbaşı kutlamalarının yapıldığı tarihtir. Zengin yılbaşı sofrasında ana yemek hindidir. Yılbaşının ertesi günü mutlaka dükkân açılır ve bereket getirmesi için dükkânın içine nar tanecikleri serpilir.
6 Ocak: Dzununt: Noel' i, İsa’nın Vaftiz'i ile birlikte kutlayan Ermeniler, bu tarihte evleri ziyaret eden çocuklara hediyeler verirler. Ailecek yenilen akşam yemeğinde ana yemek mutlaka balık olur.
Vartanants: (2002 yılında 7 Şubat' da,2001' de 22 Şubat' da kutlandı) M.S. 5. yüzyılda ateşe tapan İranlılara karşı yapılan ve kaybedilen bir savaşın ve bu savaşta ölenlerin anısına düzenlenen törenlerdir.
Pun Paregentan: (2002 yılında 10 Şubat' da,2001' de 25 Şubat' da kutlandı) 7 hafta süren ve her gün içersinde hayvansal gıdalar bulunmayan tek bir öğün yemek yenilen Büyük Oruç' dan dan önce kutlanan karnavaldır. Karnaval süresince, her türlü kıyafete girilip şakalar yapılır.
14 Şubat: Diyarnintaraç: Hz. İsa’nın doğumunun 40. gününde tapınağa götürülüşü kutlanır. "Ateş Gecesi" de olarak bilinen bu kutlamalarda, kilisedeki kutsal sofranın üzerindeki mumla, mumlarını yakan cemaat, mumu söndürmeden evine götürerek orada hazırlanmış olan mumları yakar.
Avak Sapat: (2002 yılında 23 Mart' da,2001' de 9 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi ile ilgili anıların tazelendiği "Büyük Hafta"dır.
Perşembe "Son Akşam Yemeği", Cuma ise "Haça Gerilme" ve "Mezara Gömülme" anılır.
Dzaggazart: (2002 yılında 24 Mart' da,2001' de 8 Nisan' da kutlandı) Hz. İsa’nın Kudüs' e dönüşü anısına kutlanan bayramdır. Kiliseler çiçekler ve zeytin dalları ile süslenir ve ayine katılanlar eve dönerken bereket getirmesi amacıyla bu çiçeklerden alırlar.
Surp Zadik: (2002 yılında 31 Mart' da,2001' de 15 Nisan' da kutlandı) Paskalya Bayramı'nda Hz. İsa'nın yeniden dirilişi kutlanır. Kutlamalar sırasında birbirlerine renkli boyanmış yumurtalar armağan ederler. Paskalya çörekleri hazırlanıp, mezarlıklar ziyaret edilir.
Hampartsum: (2002 yılında 9 Mayıs' da,2001' de 24 Mayıs' da kutlandı) Hz. İsa’nın Göğe Yükseliş'i kutlanır. Baharın da karşılandığı gündür. Özenle hazırlanan sofralardan "marul" eksik edilmez.
Vartavar: (2002 yılında 7 Temmuz' da,2001' de 22 Temmuz' da kutlandı) Vartavar "Işık Saçan Gül" anlamına gelir ve bu bayramda Hz. İsa’nın Suret Değiştirmesi kutlanır. Kiliseler güllerle süslenir.
Surp Asdvadzadzin: (2002 yılında 18 Ağustos' da,2001' de 12 Ağustos' da kutlandı) Meryem Ana'nın göğe yükselerek Tanrı huzuruna kabul edilmesi ve üzüm hasatı kutlanır. Herkes kutsanan üzüm salkımlarından bir parça yer.
Khacverats: (2002 yılında 15 Eylül' de,2001' de 16 Eylül' de kutlandı) Haç Yortusu olarak anılan bu özel gün, 14 Eylül' e en yakin olan Pazar günü kutlanır. Kilisede öğleden sonra yapılan törende haç fesleğen çiçekleri ile süslenir ve dualar edilir. Kökeni M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Tarkmançats: (2002 ve 2001 yıllarında 13 Ekim' de kutlandı) Ermeni yazısını icat eden ve İncil' in Ermenice' ye çevrilmesine katkıda bulunan 2 din adamının anısına yapılan törenlerdir. Ermeni kültürü ve kilisesinin Asur ve Grek etkilerinden kurtarılması kutlanır.
1 Ocak: Gagant: Yılbaşı kutlamalarının yapıldığı tarihtir. Zengin yılbaşı sofrasında ana yemek hindidir. Yılbaşının ertesi günü mutlaka dükkân açılır ve bereket getirmesi için dükkânın içine nar tanecikleri serpilir.
6 Ocak: Dzununt: Noel' i, İsa’nın Vaftiz'i ile birlikte kutlayan Ermeniler, bu tarihte evleri ziyaret eden çocuklara hediyeler verirler. Ailecek yenilen akşam yemeğinde ana yemek mutlaka balık olur.
Vartanants: (2002 yılında 7 Şubat' da,
Pun Paregentan: (2002 yılında 10 Şubat' da,
14 Şubat: Diyarnintaraç: Hz. İsa’nın doğumunun 40. gününde tapınağa götürülüşü kutlanır. "Ateş Gecesi" de olarak bilinen bu kutlamalarda, kilisedeki kutsal sofranın üzerindeki mumla, mumlarını yakan cemaat, mumu söndürmeden evine götürerek orada hazırlanmış olan mumları yakar.
Avak Sapat: (2002 yılında 23 Mart' da,
Perşembe "Son Akşam Yemeği", Cuma ise "Haça Gerilme" ve "Mezara Gömülme" anılır.
Dzaggazart: (2002 yılında 24 Mart' da,
Surp Zadik: (2002 yılında 31 Mart' da,
Hampartsum: (2002 yılında 9 Mayıs' da,
Vartavar: (2002 yılında 7 Temmuz' da,
Surp Asdvadzadzin: (2002 yılında 18 Ağustos' da,
Khacverats: (2002 yılında 15 Eylül' de,
Tarkmançats: (2002 ve 2001 yıllarında 13 Ekim' de kutlandı) Ermeni yazısını icat eden ve İncil' in Ermenice' ye çevrilmesine katkıda bulunan 2 din adamının anısına yapılan törenlerdir. Ermeni kültürü ve kilisesinin Asur ve Grek etkilerinden kurtarılması kutlanır.
***
Kurban Bayramı: (2002 yılında 22 – 25 Şubat'da, 2001' de 5 – 8 Mart' da kutlandı) 4 gün süren bayram, ilk sabah Bayram Namazı ile başlar, akraba ziyaretleri yapılır, mezarlıklar ziyaret edilir.
Hicri Yılbaşı: (2002 yılında 15 Mart' da,2001' de 26 Mart'da kutlandı) Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine' ye göç etmesi ile başlayan Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem' in ilk günü kutlanır.
Hicri Yılbaşı: (2002 yılında 15 Mart' da,
Aşure Günü: (2002 yılında 27 Mart' da,
Mevlid Kandili: (2002 yılında 24 Mayıs' da, 2001'de 3 Haziran'da kutlandı) Rebiül Evvel ayının 12. gecesi doğan Hz. Muhammet' in dünyaya gelişi kutlanır.
Miraç Kandili: (2002 yılında 3 Ekim' de,
Berat Kandili: (2002 yılında 20 Ekim' de,
Ramazan Ayı: (2002 yılında 6 Kasım - 4 Aralık arasında,
Kadir Gecesi: (2002 yılında 1 Aralık' da,
Ramazan Bayramı: (2002 yılında 5 – 7 Aralık' da,
***
Aşure’nin
özellikle Şii kesiminde özel bir “matem konusu” olması da, konumuzun sadece
Hüseyin meselesiyle ilgili değil, çok daha eski, erken Tufan, erken Kıyamet,
erken bayram, erken insan kurban edimleriyle ilgili olduğuna işaret etmekte ve
bize, bu ortak Tufan’ın katılımcılarının etnik değilse bile itikat kökenleri
hakkında bilgi vermektedir.
***
Tahıl toplumu olan Asurluların Aşure’sinin içine 7 ayrı tahıl ürünü konmadan
önce, 7 ayrı alt Asur topluluğunun farklı insan kurbanları konuluyor olmalıydı.
“Kurban” motifinin en çok kullanıldığı din veya mezhepler, bize geçmişte hangi etnik / kültürel toplumun kurban edildiği hakkında az çok bir fikir vermektedir zaten. İsacı Hristiyanlık, Şii, Alevi jargonunda ‘kurban’ kavramının büyük bir yer işgal etmesi, geçmişte kurban sunan toplumun atalarının da açıklayıcısıdır adeta.
Aşure, -3500 yıllarında, Martu, Assur, Babil toplulukları arasındaki ittifak döneminden kalan kutsal bir yiyecekti ve daha sonra Sümer / Akkad belgelerinde Tahıl tanrı-ça-sı Aşnan vb. olarak göreceğimiz; kadın-erkek cinsel ilişkisini de anıştıran ‘aşna fişna’ veya ‘mercimeği fırına vermek’ gibi deyimlerin ifade ettiği olgu, bu törenlerin aynı zamanda karşılıklı cinsel ilişki törenleri de olmasıydı.....
“Kurban” motifinin en çok kullanıldığı din veya mezhepler, bize geçmişte hangi etnik / kültürel toplumun kurban edildiği hakkında az çok bir fikir vermektedir zaten. İsacı Hristiyanlık, Şii, Alevi jargonunda ‘kurban’ kavramının büyük bir yer işgal etmesi, geçmişte kurban sunan toplumun atalarının da açıklayıcısıdır adeta.
Aşure, -3500 yıllarında, Martu, Assur, Babil toplulukları arasındaki ittifak döneminden kalan kutsal bir yiyecekti ve daha sonra Sümer / Akkad belgelerinde Tahıl tanrı-ça-sı Aşnan vb. olarak göreceğimiz; kadın-erkek cinsel ilişkisini de anıştıran ‘aşna fişna’ veya ‘mercimeği fırına vermek’ gibi deyimlerin ifade ettiği olgu, bu törenlerin aynı zamanda karşılıklı cinsel ilişki törenleri de olmasıydı.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder