Dinlerin
erken dönem oluşum sürecine doğru gidildikçe, ele alınan "dini helal ve
haram" konularının çok somut olan ve toplum yaşamına ait olan sorunlar
olduğunu görüyoruz.
Mezopotamya'nın erken dönem dinlerinden sayılan Yezidiliğin "yasak" kurallarına bakıldığında da, erken dönem dinlerin "felsefi soyutluğa" henüz ulaşmadıkları dönemde, "cinsel ilişki kuralları" ve "yemek-içmek kuralları" alanında toplum birimlerin iç ve dış paylaşım ilişkilerini konu aldıkları görülecektir.
Örneğin Yezidiliğin, özet olarak, "yasakları" şöyle ifade ediliyordu:
[“Bize khass (marul) haram kılınmıştır, çünkü kadın peygamberimiz olan Khassa'nın adını anımsatmaktadır;
Kuru fasulye de haramdır,
Koyu mavi boya kullanmamız yasaktır;
Yunus peygambere saygısızlık etmiş olmamak için, balık yememiz haramdır;
Ceylanları da yemeyiniz, çünkü onlar peygamberlerimizden birinin sürüsü olmuşlardır.
Ayrıca, Şeyh ve müritleri, tavus kuşuna saygısızlık etmemek için, horoz da yemeyiniz; çünkü tavus kuşu, daha önce sözü edilen yedi tanrıdan biridir ve biçimi horozu andırır.
Yine, Şeyh ve müritleri sayın, helvacıkabağı yemekten sakınınız.
Bundan başka, ayakta işemek, ya da oturmuş haldeyken giyinmek, ya da Müslümanların yaptığı gibi helâda taharetlenmek, ya da onların banyolarında gusül etmek, bize yasaklanmıştır.”]
Aslında diyebiliriz ki, Mezopotamya kaynaklı dinlerin erken dönemdeki halleri, o dönemdeki Mezopotamya toplumlarının, karşılıklı olarak ve kendi içindeki yeme-içme ve cinsel ilişki kurallarından başka bir şey değildir.
Renkler, kafa damgaları, giyim-kuşam biçimleri gibi görünür özellikler temelinde birbirlerinden ayrıştırılmış olan toplumbirimlerin iç ve dış karşılıklı ilişkileri, zamanla "kutsal" ve "dokunulmaz" hale doğru evrimleşmektedir.
Bu süreci Mezopotamya toplumları bakımından artık, çok somut olarak, en azından son 13 000 yıldan bu yana genel olarak izleyebilecek durumdayız.
"Tuvalet Ve Taharet Adabı" gibi bir sorunu, eski toplumun yapısını ve kural alanlarını daha somut olarak göstermek amacıyla yayınladık. İslam'ın olduğu kadar diğer dinlerin de, benzer biçimde kuralları bulunduğunu biliyor ve onları da yayınlıyoruz.
Mezopotamya'nın erken dönem dinlerinden sayılan Yezidiliğin "yasak" kurallarına bakıldığında da, erken dönem dinlerin "felsefi soyutluğa" henüz ulaşmadıkları dönemde, "cinsel ilişki kuralları" ve "yemek-içmek kuralları" alanında toplum birimlerin iç ve dış paylaşım ilişkilerini konu aldıkları görülecektir.
Örneğin Yezidiliğin, özet olarak, "yasakları" şöyle ifade ediliyordu:
[“Bize khass (marul) haram kılınmıştır, çünkü kadın peygamberimiz olan Khassa'nın adını anımsatmaktadır;
Kuru fasulye de haramdır,
Koyu mavi boya kullanmamız yasaktır;
Yunus peygambere saygısızlık etmiş olmamak için, balık yememiz haramdır;
Ceylanları da yemeyiniz, çünkü onlar peygamberlerimizden birinin sürüsü olmuşlardır.
Ayrıca, Şeyh ve müritleri, tavus kuşuna saygısızlık etmemek için, horoz da yemeyiniz; çünkü tavus kuşu, daha önce sözü edilen yedi tanrıdan biridir ve biçimi horozu andırır.
Yine, Şeyh ve müritleri sayın, helvacıkabağı yemekten sakınınız.
Bundan başka, ayakta işemek, ya da oturmuş haldeyken giyinmek, ya da Müslümanların yaptığı gibi helâda taharetlenmek, ya da onların banyolarında gusül etmek, bize yasaklanmıştır.”]
Aslında diyebiliriz ki, Mezopotamya kaynaklı dinlerin erken dönemdeki halleri, o dönemdeki Mezopotamya toplumlarının, karşılıklı olarak ve kendi içindeki yeme-içme ve cinsel ilişki kurallarından başka bir şey değildir.
Renkler, kafa damgaları, giyim-kuşam biçimleri gibi görünür özellikler temelinde birbirlerinden ayrıştırılmış olan toplumbirimlerin iç ve dış karşılıklı ilişkileri, zamanla "kutsal" ve "dokunulmaz" hale doğru evrimleşmektedir.
Bu süreci Mezopotamya toplumları bakımından artık, çok somut olarak, en azından son 13 000 yıldan bu yana genel olarak izleyebilecek durumdayız.
"Tuvalet Ve Taharet Adabı" gibi bir sorunu, eski toplumun yapısını ve kural alanlarını daha somut olarak göstermek amacıyla yayınladık. İslam'ın olduğu kadar diğer dinlerin de, benzer biçimde kuralları bulunduğunu biliyor ve onları da yayınlıyoruz.
***
İSLAM'DA TUVALET ADABI (İSTİBRA,İSTİNCA,İSTİNKA)
İSLAM'DA TUVALET ADABI(KÜÇÜK TEMİZLİK)
NECASETTEN TAHARET(İSTİBRA, İSTİNKA, İSTİNCA)
Önce çoraplar çıkarılır.
Pantolonun paçaları yukarı sıvanır.
Tuvalete sol ayakla girilir. Girerken şu dua okunur:
"Euzu Billahi mine'l-hubsi ve'l-habais"
Manası: "Maddi manevi pisliklerden Allah'a sığınırım"
Kapı içeriden kilitlenir.
Büyük hacet, mümkünse sola meyili oturularak giderilir. Necasetin gelmesi kesildikten sonra taharete (istincaya) başlanır.
İstincanın en güzel şekli üç kademeli yapılanıdır:
Önce kuru olarak silmek,
Sonra su ile yıkamak,
Sonra da kurulamak.
Sonra bir parça tuvalet kağıdı koparılır. Sol elle necasetin çıktığı yer kuru olarak silinir. (Evla olan elin arkadan dolaştırılmasıdır.Önden uzatmakta ise beis yoktur)
Sağ elle musluk açılarak tasa veya ibriğe su alınır.
Sol ele su dökülür. Necasetin çıktığı mahal sol elle, (bilhassa orta parmak kullanılarak) iyice yıkanır. Parmak uçları necasetin çıktığı mahale değdirilmez.
Sonra idrar temizliğine başlanır:
Önce (Erkeklere mahsus olarak) İdrar'ın çıktığı yer öne doğru bir kaç defa sıvazlanır. Böylece kalan idrar tamamen boşaltılır. Sonra su ile yıkanır. Ön tarafın yıkanma işi bittikten sonra yeniden kağıt koparılır. Ön ve arka kurulanır.
Sonra iç çamaşıra değdirmeden idrar yolunda kalan son damlanın da temizlenmesi yapılır. Buna istinka denir. Fıkıh kitaplarında istinkanın çeşitli şekilleri vardır:
Kırk adım yürümek, öksürmek, yan yatmak ve kişi kaç yaşında ise yaşı adedince adım atmak gibi...
Asrımızda pratik olarak şöyle bir istinka yolu tatbik edilebilir:
Tuvalet kağıdından küçük bir parça koparılır. Kibrit başı büyüklüğünde top yapılır ve idrarın çıktığı kanalın ucuna tampon olarak konur. (Bu korunma işini kağıt sarma suretiyle yapanlar da vardır. Tıbbi Nebevi kitabının Mezi ve fitil maddelerinde Ata b. Ebi Rebah, Hz. Ali Efendimiz (A.S.) mezi akıntıları için pamuk fitil yaparak kamışın deliğine tıkardı, demiş, İmam Evzai de mezi akıntısı gelen birine "pamuk parçası ile kamışın deliğini tıkasın" diye fetva vermiştir).
Sonra ayağa kalkarak üst toplanır. Bol su ve süpürge ile tuvalet taşı temizlenir.
Taşın bitiminden sonra gelen boru kısmı da su ve fırça ile temizlenmelidir.
Dipte kalan necasetlerin akması için ya sifon çekilmeli veya bol su dökerek onlar da giderilmelidir.
Sonra tuvaletten sağ ayakla çıkılır.Çıkarken şu dua okunur:
"Elhamdü-lillahi-lezi ezhebe anne'l-eza ve afani min zalik"
Manası:"Bana ezadan afiyet veren (kurtaran) ve bizden ezayı gideren Allah'a hamd olsun."
Lavaboda eller (bilhassa sol elin orta parmağı iyice ovalanarak) sabunla güzelce yıkanır.
Üç beş dakika gezip dolaştıktan sonra yeniden tuvalete gidilerek konan kağıt atılır.
Taharet ve istibra bu şekilde yapıldıktan sonra abdest almaya başlanır.
DİKKAT!
Küçük su döktükten sonra son damlayı almak ve idrarın çıktığı kanalı iyice kurutmak çok mühimdir. Bu temizliği yapmadan abdeste başlanırsa, yolda kalmış son damla abdestten sonra çıkarsa abdest bozulur ve iç çamaşır necasetlenir.
Necasetin bulaştığı yer üç defa, su dökülüp ovalanır, sıkılır.
Hacet giderirken ön veya arkanın kıbleye doğru gelmesi ve özürsüz ayakta su dökmek mekruhtur. Erkeklerin idrarının tam kesildiğine kalbi mutmain olmadıkça abdeste başlaması caiz değildir.
Yazıya elverişli olmayan kağıtları taharette kullanmak mekruh değildir.
Yellenmekle taharet gerekmez (Ancak yellenme esnasında necaset çıktı ise taharet o zaman gerekir). Kadınlara istibra yoktur. Kadınlar sadece avret mahalinin dışını yıkarlar.
Helada konuşulmaz, selam alınmaz. Mazeretsiz avret mahalline ve necasete bakılmaz. Helaya tükürülmez, sümkürülmez. Helada vücut ile oynanılmaz. İhtiyaç giderilir giderilmez heladan derhal çıkılır. Tuvalete, başın örtülü olarak girilmesi müstehaptır.
Hasta erkek ve kadına ancak nikahlısı taharet yaptırabilir. Nikahlısı bulunmayan hastalardan taharet sakıt olur (düşer). Böyle bir kimse abdest veya teyemmüm aldıktan sonra taharetsiz olarak namazını kılabilir.
Kaynak:Taharetrehberi.blogcu.com
***
Soru: Tuvalete tükürmek
günah mıdır, tuvalet adabı nasıldır?
Cevap: Tuvalette tükürmek günah değildir, ama adaba aykırıdır.
TUVALET ADABI
1. Lafza-i Celâl yazılı yüzük ve Kur'an ayetleri ile tuvalete girilmez. Yüzük avuç içine çevrilebilir. Ayetler naylona sarılabilir.
2. Tuvalete girmeden önce “Euzü Besmele” çekmeli, çıkarken “Elhamdülillah” demelidir.
3. Tuvalete girmeden önce çoraplarımızı çıkarmalı, pantolonumuzu/ elbisemizi suyun sıçramayacağı kadar katlamalıyız.
4. Allah ve Peygamber ismi yazılı bir şey yanında bulundurmamalıdır.
5. Tuvalete sol ayakla girmeli sağ ayakla çıkmalıdır.
6. Kıbleye, aya, güneşe karşı önünü ve arkasını dönmemeli, konuşulmamalı, zikredilmemeli.
7. Tükürülmez ve sümkürülmez.
8. Def-i hacet yaparken avret mahalline ve pisliğe bakılmaz.
9. Otururken sol tarafa meyletmelidir.
10. Tuvalet taşını ve tuvaletin kirli taraflarını temizlemelidir.
11. Tuvalet taşına dışkı ya da sidik gibi şeyleri bulaştırmamalıdır.
12. Taharet yaparken sol el kullanılmalı ve su ile temizlenmelidir.
13. Ayakta bevl, yani idrar yapılmamlıdır.
14. Def-i hacet anında mukaddes şeyler düşünülmemelidir.
15. Tuvalette konuşulmamalıdır.
Cevap: Tuvalette tükürmek günah değildir, ama adaba aykırıdır.
TUVALET ADABI
1. Lafza-i Celâl yazılı yüzük ve Kur'an ayetleri ile tuvalete girilmez. Yüzük avuç içine çevrilebilir. Ayetler naylona sarılabilir.
2. Tuvalete girmeden önce “Euzü Besmele” çekmeli, çıkarken “Elhamdülillah” demelidir.
3. Tuvalete girmeden önce çoraplarımızı çıkarmalı, pantolonumuzu/ elbisemizi suyun sıçramayacağı kadar katlamalıyız.
4. Allah ve Peygamber ismi yazılı bir şey yanında bulundurmamalıdır.
5. Tuvalete sol ayakla girmeli sağ ayakla çıkmalıdır.
6. Kıbleye, aya, güneşe karşı önünü ve arkasını dönmemeli, konuşulmamalı, zikredilmemeli.
7. Tükürülmez ve sümkürülmez.
8. Def-i hacet yaparken avret mahalline ve pisliğe bakılmaz.
9. Otururken sol tarafa meyletmelidir.
10. Tuvalet taşını ve tuvaletin kirli taraflarını temizlemelidir.
11. Tuvalet taşına dışkı ya da sidik gibi şeyleri bulaştırmamalıdır.
12. Taharet yaparken sol el kullanılmalı ve su ile temizlenmelidir.
13. Ayakta bevl, yani idrar yapılmamlıdır.
14. Def-i hacet anında mukaddes şeyler düşünülmemelidir.
15. Tuvalette konuşulmamalıdır.
Def-i Hacetin farzları, haramları, sünnetleri ve mekruhları vardır.
Taharetin Farzları: Vacipler Şafii mezhebine göre farz demektir.
1. Setr-i Avret: Kimsenin görmediği bir yerde abdest bozmak ve avretini gizlemek.
2. Necasetten Taharet: Vücuttan çıkan şeyleri su ile, su yoksa taşla silmek.
Taharetin Haramları:
1. Açıkta, başkalarının avretini göreceği şekilde abdest bozmak,
2. Camide ve kabirde def-i hacet yapmak,
3. Durgun suya idrarını yapmak.
4. Yol kenarına ve çeşme başında büyük abdestini yapmak. Çok suyun bulunduğu ırmak ve nehir gibi akar su kenarına abdest bozmakta beis yoktur.
Taharetin Sünnetleri:
1. Ayağına ayakkabı ve terlik giymek,
2. Helaya sol ayakla girmek, sağ ayakla çıkmak.
3. Helaya “Bismillahi Allahümme innî eûzu bike mine’l-hubsi ve’l-habâisi” diye şeytandan Allah’a sığınmak.
4. Heladan sağ ayakla çıkmak ve çıkarken üç defa “Gufrâneke” diyerek Allah’tan af dilemek sonra “Elhamdülillahillezî ezhebe anni’l-ezâ ve âfânî” diye sıkıntıdan kurtardığı için Allah’a hamd etmek.
5. Oturmak ve oturmadan avretini açmamak,
6. Oturduğu zaman ağırlığı soluna vermek,
7. Zaruret olmadan tuvalette konuşmamak,
8. Sahrada tuvalet yapacaksa insanlardan oldukça uzaklaşmak,
9. Avretine, tenâsül aletine ve çıkana bakmamaktır.
10. Su ile temizlenmek. Su bulunmazsa üçten az olmamak şartıyla taşla temizlenmek.
Taharetin Mekruhları:
1. Üzerinde açık şekilde Ayet ve Hadis yazılı şeylerle tuvalete girmemek,
kapalı bir şey içinde ve gizli cebinde olursa zarar vermez. Peygamberimiz
yüzüğünü üzerinde “Muhammed Resulullah” yazılı olduğu için çıkarırdı.
2. Açık alanda tuvalet yaparken yüzünü ve arkasını kıbleye dönmek,
3. Böcek ve haşerat yuvalarının üzerine tuvalet yapmak,
4. Tuvalet yapana selam vermek ve tuvalette bulunanın selamı alması,
5. Meyve ağaçlarının altına tuvalet yapmak,
6. İdrarını ayakta yapmak,
7. Dili ile zikirle meşgul olmak, kalben olursa mekruh olmaz.
8. Sıçrantıdan sakınmamak,
9. Tuvalette fazla oturup kalmak,
10. İdrarını ayakta yapmak.
11. Temizliği, istincayı sol eliyle yapmak ve sağ elini kullanmamaktır.
2. Açık alanda tuvalet yaparken yüzünü ve arkasını kıbleye dönmek,
3. Böcek ve haşerat yuvalarının üzerine tuvalet yapmak,
4. Tuvalet yapana selam vermek ve tuvalette bulunanın selamı alması,
5. Meyve ağaçlarının altına tuvalet yapmak,
6. İdrarını ayakta yapmak,
7. Dili ile zikirle meşgul olmak, kalben olursa mekruh olmaz.
8. Sıçrantıdan sakınmamak,
9. Tuvalette fazla oturup kalmak,
10. İdrarını ayakta yapmak.
11. Temizliği, istincayı sol eliyle yapmak ve sağ elini kullanmamaktır.
İdrar Temizliği Usulü
(İstibra)
69- İstibra, erkeklerin mahreçte idrar kalmadığına emin olmak için, idrardan sonra yaptıkları müstehap bir ameldir. Değişik şekilleri vardır, onlardan biri şöyledir: İdrar kesildikten sonra, eğer büyük abdest mahalli necis olmuşsa önce onu temizlemeli, sonra üç defa sol elin orta parmağıyla büyük abdest mahallinden alete kadar çekmeli ve daha sonra başparmağı aletin üzerine ve şahadet parmağını da aletin altına koyup üç defa aletin dibinden sünnet yerine kadar çekmeli ve sonra aletin ucunu üç defa sıkmalıdır.
70- İnsanın bazen şehveti tahrik olduğunda ondan çıkan ve ismine "mezy" denilen ve yine bazen meniden sonra çıkan ve "vezy" denen. Bazen idrardan sonra çıkan ve "vedy" denilen ıslaklığa idrar değmemişse paktır. Eğer insan idrardan sonra istibra yapar ve sonra ondan bir su çıkar, idrar veya bu sayılanlardan biri olduğunda şüphe ederse pak sayılır.
71- İstibrâ (=özel idrar temizleme usulü) yapılıp yapılmadığında şüphe edilir ve insandan bir rutubet gelir ancak pak veya necis olduğu bilinmezse necistir ve eğer abdest alınmışsa batıldır. Ama temizlik usûlünün tam olarak yapılıp yapılmadığında şüpheye düşülür ve insandan bir rutubet gelir ancak pak olup olmadığı anlaşılmazsa, paktır; abdest de batıl olmaz.
72- İdrar temizleme usûlünü uygulamayan bir kimse, idrarın üzerinden bir müddet geçtiği için, idrar yolunda idrar kalmadığından emin olur, sonra bir rutubet görür ve bunun pak olup olmadığında şüphe ederse, o rutubet paktır ve abdesti de bozmaz.
73- İdrardan sonra idrar temizliği usulü uygulanıp abdest alınır ve abdestten sonra meni ya da idrar olduğu bilinen bir rutubet görülürse, farz ihtiyat gereği hem gusledilmeli ve hem de abdest alınmalıdır. Ama rutubet görülmeden önce abdest alınmamışsa, yalnızca abdest alınması yeterlidir.
74- Kadın için idrar yaptıktan sonra istibra yoktur. Bir ıslaklık görür de pak olup olmadığında şüphe ederse paktır; onun abdest ve guslünü de bozmaz.
Ayetullah Uzma Seyit Ali Huseyini Sistani
http://www.shafaqna.com/turkish/marjeiats/fatwa/item/1191-idrar-temizli%C4%9Fi-usul%C3%BC-istibra.html
69- İstibra, erkeklerin mahreçte idrar kalmadığına emin olmak için, idrardan sonra yaptıkları müstehap bir ameldir. Değişik şekilleri vardır, onlardan biri şöyledir: İdrar kesildikten sonra, eğer büyük abdest mahalli necis olmuşsa önce onu temizlemeli, sonra üç defa sol elin orta parmağıyla büyük abdest mahallinden alete kadar çekmeli ve daha sonra başparmağı aletin üzerine ve şahadet parmağını da aletin altına koyup üç defa aletin dibinden sünnet yerine kadar çekmeli ve sonra aletin ucunu üç defa sıkmalıdır.
70- İnsanın bazen şehveti tahrik olduğunda ondan çıkan ve ismine "mezy" denilen ve yine bazen meniden sonra çıkan ve "vezy" denen. Bazen idrardan sonra çıkan ve "vedy" denilen ıslaklığa idrar değmemişse paktır. Eğer insan idrardan sonra istibra yapar ve sonra ondan bir su çıkar, idrar veya bu sayılanlardan biri olduğunda şüphe ederse pak sayılır.
71- İstibrâ (=özel idrar temizleme usulü) yapılıp yapılmadığında şüphe edilir ve insandan bir rutubet gelir ancak pak veya necis olduğu bilinmezse necistir ve eğer abdest alınmışsa batıldır. Ama temizlik usûlünün tam olarak yapılıp yapılmadığında şüpheye düşülür ve insandan bir rutubet gelir ancak pak olup olmadığı anlaşılmazsa, paktır; abdest de batıl olmaz.
72- İdrar temizleme usûlünü uygulamayan bir kimse, idrarın üzerinden bir müddet geçtiği için, idrar yolunda idrar kalmadığından emin olur, sonra bir rutubet görür ve bunun pak olup olmadığında şüphe ederse, o rutubet paktır ve abdesti de bozmaz.
73- İdrardan sonra idrar temizliği usulü uygulanıp abdest alınır ve abdestten sonra meni ya da idrar olduğu bilinen bir rutubet görülürse, farz ihtiyat gereği hem gusledilmeli ve hem de abdest alınmalıdır. Ama rutubet görülmeden önce abdest alınmamışsa, yalnızca abdest alınması yeterlidir.
74- Kadın için idrar yaptıktan sonra istibra yoktur. Bir ıslaklık görür de pak olup olmadığında şüphe ederse paktır; onun abdest ve guslünü de bozmaz.
Ayetullah Uzma Seyit Ali Huseyini Sistani
http://www.shafaqna.com/turkish/marjeiats/fatwa/item/1191-idrar-temizli%C4%9Fi-usul%C3%BC-istibra.html
***
Dinsel
uygulamalarda, prostatın, cinsel hastalıkların veya bir başka sağlık konusunun
öngörüldüğü iddiaları öne sürülüyor ama; bunlar boş iddialardır..
Ritüellere daha derinlemesine baktığımız zaman, sözkonusu olanın "sağlık" vb. olmadığını; bazı noktaların sonradan (bazan "kuş gelip taşa çarpar"...) "akılcı" göstermek için uydurulmuş olduğunu da görüyoruz.
Biz burada "kan", "idrar", "bok", "tükrük", "parmak kiri", "tırnak", "saç-sakal kılı"... vb. gibi bir dizi konunun dinler için oldukça önemli sayıldığını anlatmaya çalışıyoruz.
Çünkü, eski toplum için bunlar, onun hayatında önemli konulardı.
Mesela Yezilikte "haram"ların ne olduğunu bir daha anımsayalım...
Yezidilikte şunlar yasaklanmıştı:
["Marul, çünkü adı, peygamberlerimiz Hasiye'nin adına benzer.
Börülce yemeyiz, koyu mavi renk giymeyiz ve Yunus nebiye hürmetimizden de balık yemeyiz.
Geyik etini de yemeyiz; çünkü geyik peygamberlerimizden birinin koyunu idi.
Dini önderlerden Şeyh ve talebesi Melek Tavus'a hürmeten horoz eti yemezler. Onun sureti horozdur.
Şeyh ve talebesi kabak yemezler.
Ayakta işemek, oturarak elbise giymek, tuvalette konuşmak ve umumi hamamlarda yıkanmak haramdır."]
En "ilkel" yani en eski dinlere doğru gidildikçe, yasakların, yeme, içme, cinsel ilişki, sidik-bok vb. gibi eski toplumun en reel, hayati konularına ilişkin olduğunu görürüz.
Hem ateistlerin bunları görüp kavraması lazım...
Hem de, "Allahcı-kitapçılar"ın, din kuralları denilen kuralların eski toplumdan gelen uygulama kalıntıları olduğunu görmelerinde fayda var...
Ritüellere daha derinlemesine baktığımız zaman, sözkonusu olanın "sağlık" vb. olmadığını; bazı noktaların sonradan (bazan "kuş gelip taşa çarpar"...) "akılcı" göstermek için uydurulmuş olduğunu da görüyoruz.
Biz burada "kan", "idrar", "bok", "tükrük", "parmak kiri", "tırnak", "saç-sakal kılı"... vb. gibi bir dizi konunun dinler için oldukça önemli sayıldığını anlatmaya çalışıyoruz.
Çünkü, eski toplum için bunlar, onun hayatında önemli konulardı.
Mesela Yezilikte "haram"ların ne olduğunu bir daha anımsayalım...
Yezidilikte şunlar yasaklanmıştı:
["Marul, çünkü adı, peygamberlerimiz Hasiye'nin adına benzer.
Börülce yemeyiz, koyu mavi renk giymeyiz ve Yunus nebiye hürmetimizden de balık yemeyiz.
Geyik etini de yemeyiz; çünkü geyik peygamberlerimizden birinin koyunu idi.
Dini önderlerden Şeyh ve talebesi Melek Tavus'a hürmeten horoz eti yemezler. Onun sureti horozdur.
Şeyh ve talebesi kabak yemezler.
Ayakta işemek, oturarak elbise giymek, tuvalette konuşmak ve umumi hamamlarda yıkanmak haramdır."]
En "ilkel" yani en eski dinlere doğru gidildikçe, yasakların, yeme, içme, cinsel ilişki, sidik-bok vb. gibi eski toplumun en reel, hayati konularına ilişkin olduğunu görürüz.
Hem ateistlerin bunları görüp kavraması lazım...
Hem de, "Allahcı-kitapçılar"ın, din kuralları denilen kuralların eski toplumdan gelen uygulama kalıntıları olduğunu görmelerinde fayda var...
Aslında
çoğu konuda Muhammed ümmetini takip etmiştir desek, daha doğru...
"Ayakta işemek" kuralı Muhammed'den çok önceki bir din olan Yezidiliğin de bir kuralı ise, bunun Muhammed ile bir ilgisi olamaz zaten...
Bazı noktalarda, Muhammed'in özel kural geliştirdiğini görebiliyoruz... mesela, Ramazan ayında, eskiden bir ay boyunca kadın-erkek cinsel ilişkisi yasakmış; bu yasağı, "oruç vakti" ile sınırlamış... Kuran'da böyle ifade ediliyor...
Fakat, "ayakta işemek günahtır" kuralı, Muhammed döneminden çok eski olan Yezidilerden alınmış...
"Ayakta işemek" kuralı Muhammed'den çok önceki bir din olan Yezidiliğin de bir kuralı ise, bunun Muhammed ile bir ilgisi olamaz zaten...
Bazı noktalarda, Muhammed'in özel kural geliştirdiğini görebiliyoruz... mesela, Ramazan ayında, eskiden bir ay boyunca kadın-erkek cinsel ilişkisi yasakmış; bu yasağı, "oruç vakti" ile sınırlamış... Kuran'da böyle ifade ediliyor...
Fakat, "ayakta işemek günahtır" kuralı, Muhammed döneminden çok eski olan Yezidilerden alınmış...
Hz. Adem' den tut, Hz. Musa, Hz. İsa ve gelen bütün peygamberlerin(hepsine salat ve selam olsun) getirdiği yada uyduğu Din direk ALLAH tan geliyor.. Dolayısıyla Hz. Muhammed (sav) de getirdiği dini Cenabı ALLAH tan aldığına göre elbette ki, ondan önce başlayacak. Nasıl ki, namaz O'ndan önce vardı. Ve bunun gibi abdest ve tuvalet adabı da namazın şartlarıdır. Yerine gelmeyen temizlik de namaza mani olacağından elbette İSLAM dan öncede var olacaktır...
YanıtlaSilGÜZEL YORUM
YanıtlaSil