1 Eylül 2013 Pazar

Tapınakların Tarihçesi

Yönetim Merkezi Ve Cinsel İlişki Kurma Alanları Olarak Tapınaklar

Tapınağın Tarihçesi...


( Eski Toplumda Bir Yönetim Merkezi Olarak Tapınak )

Günümüzdeki Havra, Kilise, Manastır, Cami, Cemevi gibi değişik ritüel ve tapınma alanlarının farklı özellikleri, Mezopotamya’nın erken dönem toplumlarının iç ve dış ittifak biçimlerine ait farklı kuralları benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Dışarıdan bakıldığında hepsi “tanrı evi” olma “benzerliği”ne sahip gibi görünseler de, yönümüzü “kapı”larına doğru çevirince, karşımızdaki görüntü, derin bir “farklılıklar bütünlüğü” şeklinde belirmeye başlar. Eski kült yapılarının “ortak eksenleri”ni saptayabilmek için, toplum birimler arasındaki farklı tapınma tarzlarını ve bunların kaynaklarını açıklığa kavuşturmalıyız.

Şimdiki Irak ve İran topraklarının bazı bölgelerinde, erken dönemlerin basit “ateş tapınım kült alanları”nda, İsa’dan Önceki 4. binli yıllardan itibaren, giderek yetkinleşmiş haldeki “Ziggurat” türü tapınakları buluyoruz. Tanrı veya tanrıçalara adanmış kız ve erkek evlat “kutsal fahişe”lerin görev yaptığı “buluşma alanları” olarak “Manastır”lar, “Bar” veya “Birahane” anlamındaki “Buluşma Evleri” veya “Gezgin Çadırlar” ise, daha çok, yabancı toplum birimlerine ait “erkek”ler ile, yerli toplum birim kadınlarının “cinsel ilişki kurmak için buluşma alanları” olarak şekillenmeye başlamışlardı. Daha sonraları, muhtemelen başlangıçta “fallus adama alanları” olan kült birimlerinin mimari bakımdan takip edicisi olarak “minareli cami”leri; “yiyecek ve içecek paylaşım alanları”nın farklılaşmış bir biçimi olarak da “Cem Evleri”ni göreceğiz.

Eski tabletlerde karşılaştığımız “Beyt” veya “E” kavramı, Türkçe’de “ev” olarak telaffuz ettiğimiz ifade ile aynı anlama sahipti ve herhalde önce, Eridu, Uruk, Ur, Nippur ve giderek de öteki yerleşimlerde, farklı toplum birimler arası ittifakın kurulması ve gelişmesine bağlı olarak, kadınların, ürünlerin ve yönetim makamlarının paylaşım alanı olarak, kurulup yüceltilmeye başlanmış olmalıydı. (1)

Erken dönem toplum birimlerinin kendi bünyesinde “iç ittifak” ve bir başka toplum birim ile “dış ittifak” kurmak için şekillendirdiği bu ortak mimari alanlar, hangi farklı “ad” ile “isim”lendirilmiş ve hangi farklı tapınım türlerini içermiş olursa olsunlar, tapınakların en erken biçimleri, eski Mezopotamya toplumlarının ittifaklar döneminin, dolayısıyla ilkel uygarlığın şafağını yansıtırlar.

Farklı iki toplum birim arasında “barışçıl bir ittifak” kurulacak ise, birbirlerini düşman olarak yok etme gibi bir hedef artık güdülmüyorsa, her bir topluluğun, kendi yerleşim alanında, öteki topluluğun tanrısını var kılması, tanıması ve ona ait bir tapınak kurması gerekliydi. Bu işlem, tarihin şafağında düşünülüp yerine getirilmeye başlanmış olan “ittifak kurma” ilişkisinin göstergesiydi ve özünde, şu anda, ana çizgiler bakımından ‘birbirini tanıyan’ yani savaşmayan ülkelerin birbirlerinin toprağında konsolosluklar açma işlemindeki fonksiyonel değerlerle eştir.

Tapınak’ları yaratan Tanrılar değildir. Gelişmeler tam tersine olmuştur. Tapınak aracılığıyla ittifak kurmuş olan toplum birimler, onların kutsal görevlileri, günümüzde anlaşılan anlamıyla “tanrıları” var kılmışlar; “yaratıcı Tanrı” kavramının felsefi gelişiminin yolunu açmışlardır.

Mezopotamya’nın coğrafi düzenlenişi olarak “Kuzey Mezopotamya” ile “Güney Mezopotamya”, anlıyoruz ki, bir dönem sonra, “Yukarı” ve “Aşağı” kavramları ile tanımlanmaya başlanmış ve bu kavramlar giderek “Tanrılar” ile “İnsanlar” ayrımını da ifade etmeye başlamıştı. Daha sonraki nesiller, bu coğrafi ayrışma üzerine şekillenen “Kuzey- Güney” ittifak düzeni kurarlarken, “Yukarı”daki, “Kuzey” bölgesini Gök’ler olarak, “Aşağı”daki, Güney bölgesini ise “Toprak, Yer, Dünya” olarak nitelemişlerdi.


Mezopotamya’nın bu iki temel toplum birimi arasındaki ittifak biçimleri, işte hep bu “tapınak”larda, o tapınakların dinsel görevlileri arasındaki ortak ritüeller yoluyla gerçekleşiyordu. Eski İlahi dizelerinden öğreniyoruz ki, o dönemde Mezopotamya’nın ittifak halindeki Kuzey ve Güney bölgelerinin birbirinden ayrıştırılması ve yeni bir ilişkiler düzeni kurulması, “Yer’in Gök’ten, Gök’ün Yer’den ayrılması” olarak kavranıyordu ve böylesine temel kararlar, “Tapınaklarda ekmek yemek, su içmek” ritüeline bağlı olarak alınabiliyordu:


“… Tapınaklarda ekmek yendikten sonra,

Fırınlarda ekmek piştikten sonra,

Gök, Yer’den ayrıldıktan sonra ... ”

“Yemek” ve “içmek” edimli ritüellerin İsa’cı kiliselerin en temel ayin biçimi olmaya devam ettiğini bilirsek, eski tapınaklarda söz konusu olan ritüellerin önemini, toplumsal büyüklüğünü de saptayabilmiş oluruz.

Eski toplumun bu tapınakları, sadece “Yaratma” ritüellerinin değil, aynı zamanda “Yok etme” ritüellerinin yani farklı tür “Kıyamet” edimleri denilen ritüellerin de alanlarıydı. Bu bakımdan, artık saptamış bulunuyoruz ki, binlerce yıl boyunca hatalı bir şekilde, Ağrı dağı veya Cudi dağı tepelerinde bir “Tufan gemisi” olarak aranan, ritüel aracı, gerçekte “eni boyuna eşit, üç katlı, üçüncü katında çatısı, çatısında da bacası olan” dönemin en ileri mimari biçimine sahip bir tapınaktan başka hiç bir şey değildi. (2)

Demek ki, eski Mezopotamya toplumlarında Tapınak, toplumsal ittifak yönetiminin biricik merkezi olarak yola çıkmıştır ve bu bakımdan yerleşik yaşamın, şehirleşmenin, eski düşmanların hiç olmazsa bir kısmı ile bir ittifak ortamının, barışçıl mübadele ve ürün artışı sağlamanın, bilimin ve uygarlığın beşiği ve onları sonraki nesillere aktaran kalıtsal merkezidir.

                                           http://toplumvetarih.blogcu.com/eski-toplumda-bir-yonetim-merkezi-olarak-tapinak/6936593



 


 
Japonya'da Penis ve Vajina Festivalleri

                                   http://www.youtube.com/watch?v=6zObPxqQveU&feature=player_embedded#t=0
 

                                                              Kanamara Matsuri
                              

                                                  Tayland'da penis festivali...


                                        Yunanistan'da Larissa Penis Festivali...

 

                             http://www.facebook.com/l.phpu=http%3A%2F%2Fpoutsa.net%2Fparade.php&h=5AQGMNoOA
                          
                                                   Larissa'da penis festivali



Bakery in Tyrnavos, Carnival 2006


 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder