Burada yayınlanan fotoğraflar, onun ve yayıncısının affına sığınarak, Sayın
Klaus Schmidt'in kitabından aktarılmıştır.
Harun Yahya
türünde “anti evrimcilerin”, Göbekli Tepe eski sakinlerinin, taş
işçiliğinin yetkin düzeyi hakkında şüphe uyandırıcı sorularının yanıtı,
bölgedeki taş kaynakları ile bir yanıyla yanıtlanıyor. Kutsal alanın çok
yakınlarında bulunan doğal taş kaynakları, (T) daha doğrusu muhtemelen,
erken Hristiyan sembolü olarak (+) (ittifak) olarak yerleştirilen
taşların bu bölgeden alınmış olduğuna şüphe bırakmıyor.
Eskiden
olsa, "Mısır Piramitleri"ni inşa ettirmek için bile derhal
“uzay”dan Apollo füze araçlarıyla taş falan getirten kalpazan “bilim adamları”
çıkabilirdi belki... Ama artık bu tür basit yalanlar veya “Allah”
başvurularının pek kıymeti yok... Olan, gözlerimizin
önünde gelişmiş bir uygarlıktır.
Aşağıdaki
fotoğraflarda yer alan cinsel ögeler ve erkek ile dişi cinse ait aşırı
cinsiyet vurgularıyla dolu şekil çizimleri, “cinsellik” konusunun eski toplumun
iki en önemli sorunundan birisi olarak var olduğuna hiç kuşku bırakmıyor.
Kutsal alan(lar), en baştan beri bir yönüyle, "yeme / içme" ve öte
yanlarıyla da "cinsellik" özelliği taşımaktaydı. Tıpkı günümüzün
bayram veya karnavallarında olduğu gibi...
Burası
muhtemelen bir mezar, daha çok da ölü yamyamlığı alanıydı.
Gerek
"kazma" sembolü, gerekse "daire" şekli, bize bu
kavramları, kutsal varlık olarak kullanan eski toplumların, kesintisiz bir şekilde
bu yörelerde yaşamış olduğunu gösteriyor: “Kazma gibi adam” veya “Kazma”
dediğimiz zaman, kaba saba insanları tanımlıyoruz ve bu “kazma”/ “çapa”
kavramlarına Akado-Sammaru kayıtlarında, Gılgamış destanında, bir
"insan" varlığın sembolü olarak da rastlamıştık.
"Daire"
ise, Ahura Mazdacı kutsal yazılardan başlamak üzere, günümüzde Alevi/Bektaşi
jargonunda kullanılmaya devam eden önemli bir kavramla bağıntılı gibi
görünüyor.
Tüm eski bilgilerimizi,
bizler 12 000 yıl önce Urfa civarında yaşayan insanlar imişiz gibi düşünerek
anımsayalım ve var olan bulgularla bağlar kurmaya çalışalım.
**
Bütün bunlar, artık bıkkınlık veren "Allah / kitap" laflarından
milyon kere daha verimli ve yararlı olacaktır. Kimsenin de bu verimli
çabaları kısırlaştırmaya hakları olmadığını anımsatırım.
Allah'ı,
kitabını, vs. Türkiye’nin 72 milyon'unun % 98.5'u, “bütün İslam alemi”; camii minaresinden
kaçak Kuran kurslarına, Diyanet’inden İmam Hatiplerine kadar sabahtan akşama
kadar terennüm ediyorlar zaten.
Göbekli
Tepe bulgularını ise bir avuç bilim aşığı insan ele alıp, incelemeye çalışıyor.
Bu tarifi oransız yapı içinde enerjimizi hangi yönde kullanmamız gerektiği çok
açıktır.
Göbekli
Tepe platosunda Taş Çağı'na ait taş ocağı işliğinde karakteristik olan,megalitik
(büyük taşlar) çalışma parçalarının çıkarılmasında kullanılan U biçimli atık
taş kanalları. Buradaki örnekte, oval nesne üzerinde çalışmanın tam olarak
bitirilmediği görülmekte.
Resim 33:
7 m uzunluğunda, 3 m genişliğindeki T başlı
dikili taş, kuzey platosundaki taş ocağında öylece terk edilmiş.
Göbekli
Tepe’nin güneybatı platosunda yer alan kaya tapınağı olarak adlandırılan yer,
ana kaya yüzeyindeki derinleştirilmiş oval yüzeyler, ortadaki iki yükselti ve
bunu çevreleyen sekiden oluşmaktadır. Günümüzdeki dikili taşlı yuvarlak
yapıların tipik olarak iki dikili taş altlığının var olduğunu göz önüne
getirdiğimizde, “kaya tapınağı” da E Yapısı olarak adlandırılmıştır.
Resim 79:
D
Yapısının güneybatıdan görünüşü.
Resim
34:
Yaka
biçimli köşeleri olan, bütün halde ele geçmiş, görkemli taş levha, B Yapısının
yıkıntıları arasında ele geçirildi. İki kat daha büyük ama iyi korunamamış
benzeri diğer bir örnek ise güney platosunda tespit edilmiştir.
Resim
35:
Tepenin batı
kenarındaki işlik buluntusu; kireç taşı levhalar, mimari parça ve heykel olarak
çalışılmış. Soldan sağa doğru bitirilmemiş, kırılmış kapı giriş taşı, resimli
sütun ve bitirilmemiş diğer heykeller görülmekte.
Resim 42:
1996 -1997
yılı kazı sezonunda, A Yapısı büyük oranda kazıldı. Resmin ortasında, Resim
40’ta 1995 yılında köylülerin açığa çıkarttığı merkezi dikili taşları bütün
yüksekliğiyle görmek mümkündür.
Resim 37:
Tepenin
batı kenarındaki işlikte bulunan resimli sütun, orada dikilmiş halde bulunmuş
ve daha sonra ise Urfa Müzesi’ne götürülmüştür.
Resim 59:
C
Yapısı’ndaki Dikili taş 12’nin sağ yüzeyinin tümü kabartmalarla doludur. Dikili
taşın başında ise büyük olasılıkla, parmaklık desenli bir ağın önünde duran kuşlar betimlenmiştir;
onun altında ise erkek yaban domuzu ve bir tilki görülmekte.Tilki
kabartması, daha sonra buraya eklenen seki kabartmanın büyük bölümünü kapattığı
için sadece boyun kısmına kadar açığa çıkartılmıştır.
Resim 51:
Dikili taş
9’da doğal büyüklükte bir tilki kabartması görülmekte. Tilkinin
önündeki terrazzo tabana, kurban kabı olarak adlandırılan bir taş kap
yerleştirilmiştir.
Resim 103:
Güneydeki
dikili taş üzerinde bulunan aslan kabartması.
Resim 46:
Dikili taş
2’nin gövdesinde yukarıdan aşağıya doğru boğa, tilki ve turna kabartmaları
sıralanmakta. Arka yüzdeki bukranion-gövdenin tümünün sadece profil olarak,
başın ise iki tarafındaki boynuz ve kulaklarla gösterilmesi-yani bir boğa
kafatası betimi bu resimde görülememekte. Dikili taşın yüksekliği,
etrafındaki seki levhalarından itibaren 3,15 m’yi bulmaktadır.
Resim 45:
Yılanlardan
meydana gelen ağ, onun hemen altında ise dört ayaklı bir hayvan,büyük
olasılıkla birkaç kabartması görülmekte.
Resim 81:
D Yapısının,
batıdaki merkezi dikili taşının göğüs bölümünde bukranion kabartması
görülmekte.
Resim 83:
Büyük bir
kısmı çevre duvarı tarafından kapatılmış olan Dikili taş 20’nin iç yüzeyinde yılan,
boğa ve tilki kabartması bulunmakta.
Tilki
kabartmasından (altta), eski tahribatlar nedeniyle sadece baş ve ön ayakları
geriye kalmıştır.
Resim 84:
Dikili taş
21’in gövde yüzeyinde
ceylan ve yabani eşek kabartması görülmekte.
Resim 86:
Doksan derece döndürülmüş H işareti, yılanlar ve büyük olasılıkla yabani
eşek kabartması, Dikili taş 30’un eskiden tahrip olmuş içi yüzeyinde
bulunmakta.
Resim 85:
Dikili taş
22’de bir tilki başı kabartması seçilebilmekte.
Diğer
kabartmalar ise büyük olasılıkla çevre duvarı tarafından kapatılmıştır.
Resim 88:
Dikili taş
33’ün sağ yüzü neredeyse tümüyle ördek türü kuşlar, turnalar doksan
derece döndürülmüş H işaretleri ve yılan kabartmaları ile
doldurulmuştur. Ama aynı zamanda bu resim, sık sık karşılaştığımız sorunu da
göstermekte: Dikili taşın etrafında tam olarak dolaşılmasını kısmen engelleyen
yandaki duvarlar öylesi bir dikey açıya neden olmaktadır ki, kabartmalar
fotoğraflarda ön plana çıkmaktadır. Bu optik dezavantaj, kabartmalar düz
çalışılmış olduğunda kendisini belirgin bir biçimde göstermektedir.
Resim 90:
Dikili taş
33’ün ön yüzünde dikey olarak, aralarında örümcek ve yılan bulunan hayvanlar ve işaretler
yer almakta.
Resim 92:
Dikili taş
33’ün ön yüzünden bir ayrıntı; birbirine benzeyen böcek ya da örümceği
çağrıştıran kabartma görülmekte. Yukarıdaki
altı, aşağıdaki ise sekiz ayağa sahip.
Resim 87:
Dikili taş
38’in gövde yüzeyinin sağında bir tilki, bir erkek yaban domuzu ve üç
tane kuş kabartması görülmektedir. Resim, dikili taşın açığa
çıkarılmasından hemen sonra çekilmiş olması nedeniyle, alt bölümdeki taban nemi
belli olmakta.
Resim 91:
Körtik
Tepe’de üzerinde çok sayıda kazı bezek olan taş kaplar bulunmuştur.
Bir parça
üzerinde yılan ve akrepler bulunmakta.
Resim 40:
1995
yılında köylüler Göbekli Tepe’nin güney yamacında tarla sürerken kendilerini
engelleyen büyük taşları kısmen kazmış, daha sonra kırarak tarlalarını
temizlemişlerdir. Daha sonra 1996 yılında yapılan kazılarda bu iki taşın Yapı
A’nın merkezi dikili taşlarına ait başlar olduğu anlaşılmıştır.
Resim 41:
A
Yapısı’nın yıkıntıları arasında bulunan, kaburgaları dikkati
çeken, aslan benzeri bir hayvan heykelini görmektesiniz.
(uzunluğu 68
cm).
Resim 29:
Kireç taşından
yapılma, dişlerini gösteren yırtıcı bir hayvan heykeli. Bunun kurt olarak
yorumlanması durumunda, baş doğal büyüklüğüne yaklaşmakta(uzunluğu 32 cm).
Resim 44:
Dikili taş
1’in ön yüzünde şeritler arasında çok sayıda yılan kabartması görülmekte.
İlginç olanı ise, yukarı doğru kıvrılarak ilerleyen yılanın sadece Dikili taş
1’de tespit edilmiş olmasıdır. Dikili taşın yüksekliği
3,15 m’yi
bulmaktadır.
Resim 54:
İlk bakışta
dört ayaklı bir sürüngeni andıran bu kabartmanın, bir leopar betimi
olması da olasıdır. Kabartma, Dikili taş 6’ya a it T başın arka yüzünde yer
almaktadır.
Bunun altındaki
gövde yüzeyinde kıvrılan bir yılan seçilebilmekte.
Resim 28:
Doğaldan
daha büyük olan kireç taşından yapılma baş, Nevali Çori’deki “totem direği”
benzeri bir kompozisyon betiminin bir parçası olabilir(yüksekliği 23 cm).
"Daire" mi?
Resim 23:
Şimdiye
kadar sadece Göbekli Tepe’den bilinen kireç taşından yapılma büyük halka. İşlevinin
ne olduğu hala bilinmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder