20 Eylül 2013 Cuma

Göbekli Tepe'nin 12 Bin Yıllık Hayvan Totemleri


Burada  yayınlanan fotoğraflar, onun ve yayıncısının affına sığınarak, Sayın  Klaus Schmidt'in kitabından aktarılmıştır.

Harun Yahya türünde “anti evrimcilerin”, Göbekli Tepe eski sakinlerinin,  taş işçiliğinin yetkin düzeyi  hakkında şüphe uyandırıcı sorularının yanıtı, bölgedeki taş kaynakları ile bir yanıyla yanıtlanıyor. Kutsal alanın çok yakınlarında bulunan doğal taş kaynakları, (T)  daha doğrusu muhtemelen, erken Hristiyan sembolü olarak  (+) (ittifak)  olarak yerleştirilen taşların bu bölgeden  alınmış olduğuna şüphe bırakmıyor.

Eskiden olsa, "Mısır Piramitleri"ni inşa ettirmek için bile derhal  “uzay”dan Apollo füze araçlarıyla taş falan getirten kalpazan “bilim adamları” çıkabilirdi belki...  Ama artık bu tür basit yalanlar veya “Allah” başvurularının  pek kıymeti  yok...  Olan, gözlerimizin önünde gelişmiş bir uygarlıktır.

Aşağıdaki fotoğraflarda yer alan  cinsel ögeler ve erkek ile dişi cinse ait aşırı cinsiyet vurgularıyla dolu şekil çizimleri, “cinsellik” konusunun eski toplumun iki en önemli sorunundan birisi olarak var olduğuna hiç kuşku bırakmıyor. Kutsal alan(lar), en baştan beri bir yönüyle, "yeme / içme" ve öte yanlarıyla da "cinsellik" özelliği taşımaktaydı. Tıpkı günümüzün bayram veya karnavallarında olduğu gibi...

Burası muhtemelen bir mezar, daha çok da ölü yamyamlığı alanıydı.

Gerek "kazma" sembolü, gerekse "daire" şekli, bize bu  kavramları, kutsal varlık olarak kullanan eski toplumların, kesintisiz bir şekilde bu yörelerde yaşamış olduğunu  gösteriyor: “Kazma gibi adam” veya “Kazma” dediğimiz zaman, kaba saba insanları tanımlıyoruz ve bu “kazma”/ “çapa” kavramlarına  Akado-Sammaru kayıtlarında, Gılgamış destanında, bir "insan" varlığın sembolü olarak da rastlamıştık.

"Daire" ise, Ahura Mazdacı kutsal yazılardan başlamak üzere, günümüzde Alevi/Bektaşi jargonunda kullanılmaya devam eden önemli bir kavramla bağıntılı gibi görünüyor.

Tüm eski bilgilerimizi, bizler 12 000 yıl önce Urfa civarında yaşayan insanlar imişiz gibi düşünerek anımsayalım ve var olan bulgularla bağlar kurmaya çalışalım.

**
Bütün bunlar, artık bıkkınlık veren "Allah / kitap" laflarından milyon kere daha verimli ve yararlı olacaktır. Kimsenin de  bu verimli çabaları kısırlaştırmaya hakları olmadığını anımsatırım.

Allah'ı, kitabını, vs. Türkiye’nin 72 milyon'unun % 98.5'u, “bütün İslam alemi”; camii minaresinden kaçak Kuran kurslarına, Diyanet’inden İmam Hatiplerine kadar sabahtan akşama kadar  terennüm ediyorlar zaten.


Göbekli Tepe bulgularını ise bir avuç bilim aşığı insan ele alıp, incelemeye çalışıyor. Bu tarifi oransız yapı içinde enerjimizi hangi yönde kullanmamız gerektiği çok açıktır. 

Resim 32:
Göbekli Tepe platosunda Taş Çağı'na ait taş ocağı işliğinde karakteristik olan,megalitik (büyük taşlar) çalışma parçalarının çıkarılmasında kullanılan U biçimli atık taş kanalları. Buradaki örnekte, oval nesne üzerinde çalışmanın tam olarak bitirilmediği görülmekte.

                                                       Resim 33:
7 m uzunluğunda, 3 m genişliğindeki T başlı dikili taş, kuzey platosundaki taş ocağında öylece terk edilmiş.


                                                                      Resim 36:
Göbekli Tepe’nin güneybatı platosunda yer alan kaya tapınağı olarak adlandırılan yer, ana kaya yüzeyindeki derinleştirilmiş oval yüzeyler, ortadaki iki yükselti ve bunu çevreleyen sekiden oluşmaktadır. Günümüzdeki dikili taşlı yuvarlak yapıların tipik olarak iki dikili taş altlığının var olduğunu göz önüne getirdiğimizde, “kaya tapınağı” da E Yapısı olarak adlandırılmıştır.


                                                 Resim 79:
                             D Yapısının güneybatıdan görünüşü.





                                                     Resim 34:
Yaka biçimli köşeleri olan, bütün halde ele geçmiş, görkemli taş levha, B Yapısının yıkıntıları arasında ele geçirildi. İki kat daha büyük ama iyi korunamamış benzeri diğer bir örnek ise güney platosunda tespit edilmiştir.

                                                     Resim 35:
Tepenin batı kenarındaki işlik buluntusu; kireç taşı levhalar, mimari parça ve heykel olarak çalışılmış. Soldan sağa doğru bitirilmemiş, kırılmış kapı giriş taşı, resimli sütun ve bitirilmemiş diğer heykeller görülmekte.
  
                                                                       
                                                     Resim 42:
1996 -1997 yılı kazı sezonunda, A Yapısı büyük oranda kazıldı. Resmin ortasında, Resim 40’ta 1995 yılında köylülerin açığa çıkarttığı merkezi dikili taşları bütün yüksekliğiyle görmek mümkündür.



                                                              Resim 37:
Tepenin batı kenarındaki işlikte bulunan resimli sütun, orada dikilmiş halde bulunmuş ve daha sonra ise Urfa Müzesi’ne götürülmüştür.
(yüksekliği 120 cm)


                                                   Resim 59:
C Yapısı’ndaki Dikili taş 12’nin sağ yüzeyinin tümü kabartmalarla doludur. Dikili taşın başında ise büyük olasılıkla, parmaklık desenli bir ağın önünde duran kuşlar betimlenmiştir; onun altında ise erkek yaban domuzu ve bir tilki görülmekte.Tilki kabartması, daha sonra buraya eklenen seki kabartmanın büyük bölümünü kapattığı için sadece boyun kısmına kadar açığa çıkartılmıştır.


                                                 Resim 51:
Dikili taş 9’da doğal büyüklükte bir tilki kabartması görülmekte. Tilkinin önündeki terrazzo tabana, kurban kabı olarak adlandırılan bir taş kap yerleştirilmiştir.

                                                    Resim 103:
                 Güneydeki dikili taş üzerinde bulunan aslan kabartması.




                                                                  Resim 46:
Dikili taş 2’nin gövdesinde yukarıdan aşağıya doğru boğa, tilki ve turna kabartmaları sıralanmakta. Arka yüzdeki bukranion-gövdenin tümünün sadece profil olarak, başın ise iki tarafındaki boynuz ve kulaklarla gösterilmesi-yani bir boğa kafatası betimi bu resimde görülememekte. Dikili taşın yüksekliği, etrafındaki seki levhalarından itibaren 3,15 m’yi bulmaktadır.



                                                Resim 45:
Yılanlardan meydana gelen ağ, onun hemen altında ise dört ayaklı bir hayvan,büyük olasılıkla birkaç kabartması görülmekte.


                                                Resim 81:
                      D Yapısının, batıdaki merkezi dikili taşının göğüs                                                bölümünde bukranion kabartması görülmekte.


                                                    Resim 83:
Büyük bir kısmı çevre duvarı tarafından kapatılmış olan Dikili taş 20’nin iç yüzeyinde yılan, boğa ve tilki kabartması bulunmakta.
Tilki kabartmasından (altta), eski tahribatlar nedeniyle sadece baş ve ön ayakları geriye kalmıştır.

                                                                        Resim 84:
Dikili taş 21’in gövde yüzeyinde 
ceylan ve yabani eşek kabartması görülmekte.

 
                                                                   
                                                 Resim 86:
Doksan derece döndürülmüş H işareti, yılanlar ve büyük olasılıkla yabani eşek kabartması, Dikili taş 30’un eskiden tahrip olmuş içi yüzeyinde bulunmakta.



                                                               Resim 85:
Dikili taş 22’de bir tilki başı kabartması seçilebilmekte.
Diğer kabartmalar ise büyük olasılıkla çevre duvarı tarafından kapatılmıştır.


                                                 
                                                     Resim 88:
Dikili taş 33’ün sağ yüzü neredeyse tümüyle ördek türü kuşlar, turnalar doksan derece döndürülmüş H işaretleri ve yılan kabartmaları ile doldurulmuştur. Ama aynı zamanda bu resim, sık sık karşılaştığımız sorunu da göstermekte: Dikili taşın etrafında tam olarak dolaşılmasını kısmen engelleyen yandaki duvarlar öylesi bir dikey açıya neden olmaktadır ki, kabartmalar fotoğraflarda ön plana çıkmaktadır. Bu optik dezavantaj, kabartmalar düz çalışılmış olduğunda kendisini belirgin bir biçimde göstermektedir.


                                                   Resim 90:
            Dikili taş 33’ün ön yüzünde dikey olarak, aralarında örümcek ve      yılan bulunan hayvanlar ve işaretler yer almakta.





                                                       Resim 92:
Dikili taş 33’ün ön yüzünden bir ayrıntı; birbirine benzeyen böcek ya da örümceği çağrıştıran kabartma görülmekte.  Yukarıdaki altı, aşağıdaki ise sekiz ayağa sahip.


                                                   Resim 87:

Dikili taş 38’in gövde yüzeyinin sağında bir tilki, bir erkek yaban domuzu ve üç tane kuş kabartması görülmektedir. Resim, dikili taşın açığa çıkarılmasından hemen sonra çekilmiş olması nedeniyle, alt bölümdeki taban nemi belli olmakta.





                                                     Resim 91:
Körtik Tepe’de üzerinde çok sayıda kazı bezek olan taş kaplar bulunmuştur.

Bir parça üzerinde yılan ve akrepler bulunmakta.




                                                 Resim 40:
1995 yılında köylüler Göbekli Tepe’nin güney yamacında tarla sürerken kendilerini engelleyen büyük taşları kısmen kazmış, daha sonra kırarak tarlalarını temizlemişlerdir. Daha sonra 1996 yılında yapılan kazılarda bu iki taşın Yapı A’nın merkezi dikili taşlarına ait başlar olduğu anlaşılmıştır.
                                                
                                                Resim 41:
A Yapısı’nın yıkıntıları arasında bulunan, kaburgaları dikkati çeken, aslan benzeri bir hayvan heykelini görmektesiniz.

(uzunluğu 68 cm).


                                                Resim 29:

Kireç taşından yapılma, dişlerini gösteren yırtıcı bir hayvan heykeli. Bunun kurt olarak yorumlanması durumunda, baş doğal büyüklüğüne yaklaşmakta(uzunluğu 32 cm).



                                               Resim 44:
Dikili taş 1’in ön yüzünde şeritler arasında çok sayıda yılan kabartması görülmekte. İlginç olanı ise, yukarı doğru kıvrılarak ilerleyen yılanın sadece Dikili taş 1’de tespit edilmiş olmasıdır. Dikili taşın yüksekliği

3,15 m’yi bulmaktadır.


                                               Resim 54:
İlk bakışta dört ayaklı bir sürüngeni andıran bu kabartmanın, bir leopar betimi olması da olasıdır. Kabartma, Dikili taş 6’ya a it T başın arka yüzünde yer almaktadır.

Bunun altındaki gövde yüzeyinde kıvrılan bir yılan seçilebilmekte.



                                              Resim 28: 

Doğaldan daha büyük olan kireç taşından yapılma baş, Nevali Çori’deki “totem direği” benzeri bir kompozisyon betiminin bir parçası olabilir(yüksekliği 23 cm).


                                               "Daire" mi?

                                                 Resim 23: 
Şimdiye kadar sadece Göbekli Tepe’den bilinen kireç taşından yapılma büyük halka. İşlevinin ne olduğu hala bilinmemektedir.




                                                 Kazma şekli mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder